5 Eylül 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

5 Eylül 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURtYET 5 Eylul 1936 l K A N A D O L U SFRMAYEDARLARI: TÜRKİYE İS VE ZİRAAT Dünya sulh kongresi ilk ictimaını yaptı Brüksel 4 (A.A.) Sulh dünya kongresi, dün akşam binden fazla mu rahhasın huzurile Şenlikler saraymda açılmıştır. Lord Robert Cecil, otuz yedi milletın murahhaslarına hoşâmedi beyan etmiş ve müteakıben M. Cot, kongrenin muhteÜf memleketlerin Milletler Cemiyetinin gayretlerine müzaheret ve sulhu muhafaza etmek hususundaki hareketlerini hemahenk kılmak gayesini elde etmek tasavvurunda bulunduğunu söylemiştir. Ispanyol murahhası Carlos Alvarez, yumruğunu kaldırmak suretile kongreyi selâmlamış ve şiddetle alkışlanmıştır. Diğer murahhaslar da ayni harekette bu lunmuşlardır. Bir milyondan fazla sermaye ve ihtiyatı tamamen memleketimizde bulunari TÜRKİYENİN EN BÜYÜK SİGORTA SİRKETİ BANKALARI İstanbul, Yenipostane karşısında, Büyük Kmacıyan hanTelefon: 24293 1936 37 YENI I Müzehher inrüyası FİIİMLERİ Mahmud Yesari da gel... Şerife kadın anlıyamamıjtı: Ne var, ne getireyim? Müzehher, elinde küçük tüy süpürge ile mutfağa gitti: Salonun tavanında örümcekler var.. Tavan süpürgesile alıver... îhtiyar hizmetçi kadın bir tavan süpürgesini aldı, salona gitti; Müzehher, arkasından yürüyordu; birdenbire sokak ka pısının zili çalınmıştı. Müzehher, koşarak açtı ve açmasile gerilemesi bir oldu. Kapr nın önünde, uzun boylü, geniş yapılı, koyu kumral saçlı, koyu elâ gözlü genc duruyordu; elinde bir çiçek büketi vardı. Genc kızı görünce güldü: Çok dalgmım... Gene sizi rahat sız ettim, affedersiniz. Ve Müzehheri, nezaketle selâmlıyarak çckildi; Müzehher de, ona gülümsemişti. Şerife kadın, salondan bağınyordu: Kapı çahnıyor! Benim işim var..." Kapıya bakıverin! Müzehher, kapıyı kapadı ve salon döndü: Yanlış kapı çadılar! O gün akşama kadar; uzun boylu, geniş yapılı, koyu kumral saçlı, koyu elâ gözlü genc adam, clinde buketile, Müzehherin gözlerinin önünden gitmedi. *** Müzehher, on gündenberi, her kapı çalınışta titriyordu. Gece, odasına çekildiği zaman, karyolasının kenarına oturuyor, saatlerce, saatlerce, gözü açık, rüyalara dalıyordu. Uzun boylu, geniş yapılı, koyu kumral saçlı, koyu elâ gözlü genc adam, elinde bir çicek buketile, onların kapısına geliyor; Müzehherin annesini soruyor ve btıketi Müzehhere veriyordu... Müzehher, bunaarı, hayalinde o kadar kuvvetle süslüyordu ki hakikatte bu kadar vazih görebileceği şüpheliydi. Müzehher, bu rüyayı, her gün görüyor du... *** Müzehher, sabah gezintisinden dönü" yordu; organtin şapkası, emprime esva bile o gün, Müzehher, bir çiçek demeti gibi şık, göz ahyordu. Eve yaklaşırken, hergün, gözü açık görmeğe alıştığı rüyayı, sokakta da görüyorum sandı. Biraz ileride, uzun boy lu, geniş yapılı, koyu kumral saçlı, koyu elâ gözlü genc adam gidiyor ve yanmda da, beyaz şapkalı, açık mavi elbiseli bir genc kadın vardı. Bu, bir hakikatti!.. Fakat Müzehher, bunun hakikat olabileceğine inanmadı. Bu, muhakkak ki rüya idi. Gencin ya nındaki kadın da, Müzehherdi!.. Müzehher, kendini bu hayale, bu hulyaya kaptırarak adımlarını sıklaştırdı; delikanlının yanında yürüyen, «kendini» görecekti! Tam, onların hizasına geldiği zaman, genc adamın sesini duydu: Sevgilim, teyzemde çok oturmıyalım. Hava güzel, bir parça gezeriz, ol maz mı? Ve ikisi birden, Müzehherin evinin sağ yanındaki komşu Nailenin evine girdiler. Müzehher, bir suç işlemiş gibi başını Ipek ve Melek sinemalarının sahibi olan İPEKÇİ K A R D E 5 L E R her sene olduğu gibi bu sene de P A R A M O U N T ve M E T R O G 0 L D W Y N M A Y E R filimlerini temin etmişlerdir. M E T R O şirketinin bu sene görece ğimiz en büyük filimleri şunlardır: Üsküdar Türk Hava Kurumu Bu akşam Üsküdar Türk Hava Kurumu menfaatine olarak Kızkulesi par kında çok güzel ve çok mütenevvi eğlenceli bir müsamere verilecektir. Müsamere esnasında Mısır orkestrası muganniyesi Sabriye Melike Cemal, Belvü bahçesi saz heyetinden Mahmure, kemanî Necati, kemancı Aleko, kanunî Ahmed, cümbüşçü Cemal, piyanist Yorgi, Sahibinin Sesi plâklarında okuyan Fikriye ve Darüttalimi musiki heyeti bu müsamereye iştirak edecekler dir. Musiki meraklısı halkımızın nazari dikkatini celbederiz. RADYO Bu aksamki program J ISTANBUL: 18 dans musikisi, plâk 19 haberler 19,15 muhtelif plâklar 19,15 çocuk saatl, hikâyeler. Mes'ud Cemil 20 çocuk musikisl 'plâk) . 20,30 stüdyo orkestraları 21,30 son haberler 22 gazetelere mahsus servis. VİYANA: 18,05 gramofonla konser, bir aylık dünya haberleri . 20.05 haberler, hava raporu, spor haberleri 20,15 konuşma 20,30 mu. slkili piyes 23,05 haberler 23,15 şarkı . lar (harpa ile) 24,05 konuşma . 24,20 dans musikisi. BERLİN: 17,05 karışık yayın 20,05 halk edeblyatı 20,50 Münihten nakil, haberler 21,15 büyük dans yayını . 23,05 hava raporu, havadis. spor . 23.35 Lâpziğden naklen eg lenceli yayın 1,05 dans havaları. BUDAPEŞTE: 18,05 konferans 18,35 konser, konferans19.35 gramofon . 20,35 konferans 21,35 orkestra konserl . 22.45 haberler 23,05 Çingene orkestrası 24,05 cazband takımı 1,10 havadis. BÜKREŞ: 19,05 askerî musiki, konferans . 20,30 gramofon, konferans 21,20 konser . 22,35 spor, haberler 22,50 dan smusikisi23,50 fransızca ve almanca haberler 24 haberler. LONDRA: 18,20 çocukların zamanı, havadis, Na . tional lstasyonu 19,50 şarkılar, National istasyonu 21.05 koro konseri . 21.40 ka rışık yayın 22,35 musiki . 23,25 havadis 23.35 dans musikisi, Lstirahat esnasında gramofon. PARİS tP. T. T.]: 21,05 karışık yayın . 21,35 havadis21,50 operakomik yaymı 23,50 dans musikisi 24,20 eglencell musiki. ROMA: 19 konuşma, memleket yayını . 19,20 yabancı dillerde yayın 20,05 eğlencell mu . sikl, gramofon 20.15 turizm haberleri, esperanto 20,25 eğlenceli musiki, memleket yayını . 20,50 fransızca haberler, Yu . nanlstan için yayın 21,10 haberler, turizm haberleri 21,45 komedi 23,05 sarkılar 23,35 dans havaları . 24.05 havadis . 24,20 dans musikisi, sonra ingilizce haberler. Müzehher, saçlarının bozulmaması için başma bir tülbend bağlamış beyaz önlü ğünü takmış, mutfakta reçel kaynatıyordu. Maltızm ateşi, pembe yanaklarını büsbütün kızartmıştı. Genc kız, alnına, çenesine toplanan terleri, bileklerile siliyor; etrafmda karabulut gibi uçuşan sinekleri, gevgirle ko • vuyordu. Birdenbire, sokak kapısının zili çal mıştı; Müzehher sıçradı: Kim acaba?.. Zil, tekrar çaldı; Müzehher, ancak dünşündü: Belki postacıdır. Önlüğünü, başındaki tülbendi çıkar madan kapıya koştu: Kim o? Kimi istiyorsunuz? Kapının önünde, uzun boylu, geniş omuzlu,, koyu kumral saçlı, koyu elâ gözlü, şık bir genc, şapkasını çıkarmış, gülümsiyerek soruyordu: Bayan Nailenin evi, burası mı? Müzehher, şaşırmıştı, kekeledi: Hayır... Sağ yanımızdaki kapı! Genc adam, özür diledi: Affedersiniz, rahatsız ettim. Kapıyı kapıyan Müzehher, vestiyerin aynasına baktı ve kıhğından utandı. Genc adam, onu, muhakkak besleme kız, hiznretçi sanmıştı. Böyle sanıhşına, sanıla cağına, Müzehher sebebini bilmeden se vindi. Bu genc adam, komşu Nailelerin, akrabası olmalıydı; ne şık, ne genc delikanlıydı! Müzehher!.. Müzehher, kim geldi? Genc kız, annesinin sesini duyunca, kendine geldi: ayna karşısında düşünür'ken reçeli unutmuçtu. Hemen mutfağa koştu.Annesi, merdivenleri ağır ağır inerken söylenivordu: Kızım, seninki de marak değil, cılgınlık!.. Nekadar da için tez, yavrum! Bekle, Şerife kadın. gelsin... Halim olsa, ben, yardım edeceSim amma, ateş karşısında duramıyorum, kömür kokusu da kalbime dokunuyor... Mutfağa girdiği zaman tekrar sordu: Kapıyı kim çaldıydı? Yan komsuyu sordular. Müzehher, o gece yatağına girdiği zaman, yanlış kapı çalan, uzun boylu, ge niş yapılı, koyu kumral saçlı, koyu elâ gözlü, şık delikanlıyı düsünüyordu. Rü yalarında, hayalinin uçamıyacağı, masal dünyalarında geziyordu. Rüyalarının hakikat rengini ahveren taraflan da vardı: Delikanlı, komşu Nailelerin evinde oturuyordu: Yanınızdaki ev, kimin evi? Bir dul kadının... Niye sordun? Buraya gelirken, kapıyı şaşırdım... Öyle genc, öyle güzel, öyle cici, öyle bir icim su kız, kapıyı açtı ki... Müzehher, ter içinde uyandı; bu rüyanın sonunu da görmek için gözlerini kapadı, fakat tekrar uyuyamadı. sfc * * NELSON EDDY çiftinin ROSE MARIE ve AŞKIN UYANIŞI isimli iki büyük filmi, NORMA SHEA RER'in meşhur ROMEO VE JULÎETTE, GRETA GARBO'nun ya rattığı LA DAM O KAMELYA, JEANNETTE MAC DONALDm CLARK GABLE ile beraber çevirdiği SAN FRANStZKO, hakikî TAR ZAN filimlerinin yaratıcısı JOHNNY WEISSMÜLLERin TARZAN KAÇIYOR' ESKİMO filmini yapan MALA ve LOTUS'un çevirdikleri ÎNCl AVCILARI, meşhur komik LOREL HARDY HİNDİSTANDA filmi, RONALD KOLMAN'm başrolünü oynadığı FRANSA İHTlLÂ Lî, ELEONOR POWELL'in DANS ÎÇtN YARATILMIŞ ve BR0ADWEY MELODY 1937, CLARK GABLE'in KORSANLAR GEMİ JEANNETTE MAC DONALD Beylerbeyinde Tayyare menfaatine müsamere Türk Hava Kurumu Beylerbeyi na hiyesi tarafından bu akşam tskele ti yatrosunda bir müsamere tertib edil miştir. Bu müsamereye Münir Nured diıi ve arkadaşlannın konser heyeti İşBundan sonra Herriot, bundan on iki tirak edecek, ayrıca tiyatro ve hokka baz da bulunacaktır. sene evvel, Fransa namına aşağıdaki formüle istinaden vücude getirilmiş bir Mevlid protokol şeklinde sulh kanununu vücude Sabık şimalî Kafkas Cumhuriyeti regetirmek için sarfetmiş olduğu mesaiyi isi merhum Dağistanlı General Meh med Mikâil Halilin ruhuna ithaf edil hatırlatmıştır. mek üzere 6 eylul yarmki pazar günü Herriot'nun bahsettiği formül, şudur: Beyoğlu Aynalıçeşmede Kamerhatun Hakem usulü, emniyet, silâhlan tah camii şerifinde öğle namazından sonra Mevlid okunacağından arzu eden ze ' did. Herriot, sözüne devamla demiştir ki: vatın teşrifleri rica olunur. îyi düşünelim. Harbe karşı yegâne çaremiz, yegâne ümidimiz millî sahalarda elde edilmiş olan neticeleri beynelmilel sahada da elde etmektir. Akdedilmiş mukavelelerin halelden vikayesini temin eylemektir. . Bir müddet evvel durmuş ve fakat yeniden ve süratle başlamış olan silâhlanma yarışına mâni olmağa da çalışmak icab eder. Herriot, silâhların imali hususunun mrlIileştirilmesile mütekabil yardım esasını da müdafaa etmiştir. TEŞEKKÜR Evvelki gün mezarına gömdürülen kıymetli zevcim Beyoğlu 2 numaralı kazanç komkyonu reisi merhum Cemal Akmanın cenazesinin Üsküdara nakli için Şirketi Hayriye vapurlarından büyük bir tanesini tahsis alicenablığında bulunan pek sayın Bay Necmettin MolIsya ve teşyiinde veya taziyette bulu nup bu lutufları bana büyük teseliyet bahşolan merhumun bütün sayın arkadaşlarına ve sevenlerine ayrı ayrı te • şekküre imkân bulamadığımdan gazetenizle bu teşekkürümü kendilerine sunarım. Merhumun levcesi. Sî. PARAMOUNT Şirketinin bu sene bilhassa memleketimizi alâkadar eden en büyük filmi EHLİSALİB MU HAREBELERÎ ŞAHESERİDİR. MARLENE DIETRICH'm GARY COOPER ile beraber çevirdiği SE VİŞMEK ARZUSU, HARROLD LLOYD'un BOKSÖR SÜTÇÜ, SÎLVÎA SlDNEY'in KANUNDAN KAÇILMAZ, GARY COOPER'in ANN HARDİNG ile beraber çevirdiği AŞK RÜYASI, CHARLES BOYER'nin CLUDETTE COLBJSRT ile beraber yaptığı DOKTOR MO NET filmi PARAMOUNT Şirketinin bu sene görebileceğimiz "en büyük filimleridir. Ipek ve Melek sinemalannda bu se ne göreceğimiz daha bir çok güzel ve cazib filimler arasında MARTHA EGGERT'in BÜLBÜLLER ÖTER KEN, PARİSLİ ŞANTÖZ ve GÖNÜL DEDÎKODÛLARI; ve CHAR LES BOYER'nin GtZLÎ EMEL LER filimleri de vardır. önüne eğerek yürüdü, kapıyı çaldı. Içeri girince: Sıcak vurdu... Başım ağrıyor, dedi. Odasında yalnız kalınca, karyolasının kenanna oturdu; başını elleri arasına alarak ağlamağa başladı. Onun kalbini kanatan, rüyalarını ka rartan düşman, kimdi? Onu bilemiyordu. Uzun boylu, geniş yapılı, koyu kum ral saçlı, koyu elâ gözlü delikanlı mıydı, ona ihanet etmîşti? Yoksa, yanındaki beyaz şapkalı, mavi elbiseli kız mı, sevgilisini elınden almıştı? Kendi rüyası, o kadar temiz, o kadar lekesiz, o kadar masum ve içtendi ki Müzehher, bir türlü ona kabahat bula mıyordu. B A L K A N FESTİVALİ Bu akşam saat 21 de Taksitn stadında Balkon ve iskemle 100, tribün 50 kuruş. Yarın giindüz saat 15 de: HALK GUNü Balkon ve iskemle 75, tribün 50, dühuliye 25 kuruş. DiKKAT: Bu temsil için davetiyeler muteber değildir. Taksim Stadında Yarın akşam saat 21 de Taksim Bahçesinde Büyük veda müsameresi On sıralar 200, arka sıralar 100 kuruş. Müzehher, başına tülbend bağlamış, beyaz önlüğünü takmış, salonun tozlarını ahyordu. Tavanın köşesindeki örümcekler gözüne ilişmişti; mutfağa seslendi: Şerife kadın, tavan süpürgesini al Çanakkalede Mehmedcik âbidesini ve ingiliz mezarbçını ziyareti, stanbulu teşrifleri. ATATURK tarafından karş.lanması. DÜN AKŞAMDANBERi ÇANAKKALEDE ve İSTANBULDA DiKKAT: Bu tilmi göstermek istiyen sinema müdür.erinin iPtKFiLM'e te jrrafla müracaat etmeleri rica olunur. S. M. İNGİLTERE KRALI SiNEMAGlLlKDA BiR SüR'AI REKORU Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlardır: İstanbul cihetindekller: Aksarayda (Ziya Nuri), Alemdarda (All Rıza), Bakırköyde (İstepan), Beyazıdda (Sıtkı), Eminönünde (Bensason), Fenerde (Arif), Karagümrükte (Arlfi, Küçükpazarda (Hikmet CemilK Samatyada (Erofilos), Şehremininde (Nâzım), Şehzadebaşmda (Üniversite). Beyoğlu cihetindekiler: Galatada (Hüseyin Hösnü), Hasköyde fNesim Aseo), Kasımpaşada (Müeyyed), Merkez nahlyede (Della Suda), (Kinyoli), Şişlide (Nargüeciyan), Taksimde (Llmonciyan). Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada (Merkez^, Heybeli'de (Yu . suf), Kadıköy, Muvakkithanede (Saadet), Kadıköy, Söğüdlüçeşmede (Osman Hulu. si), Üsküdar, Çarşıboyunda (Ömer Kenan). Nöbetci Eczaneler ÎLAN % 5 faizli, 1909 tarihli İstanbul, Şehremaneti İstikraz tahvillerine aid 52 sayıh, 15 eylul 1936 vadeli kupo nun 15 eylul 1936 tarihinden itibaren Osmanlı Bankasmm İstanbul ve Lon dra merkezleri gişelerinde, beher birlik kupon L.0.7.0. hesabile tediye edileceği, mezkur tahvilât hamillertnin malumu olmak üzere ilân olunur. sinemalannda bllylik muvaffakiyetlerle gösteriliyor. IPEK ve MELEK MAHMUD YESAR1 Kutsi bir hasır iskemle buldu. Üstüne bastı ve elektrik lâmbasını sarnıçın içine çevirerek baktı. Hakikaten su büyük sarnıçin yarışına kadar dolu idi. Durgun ve karanlık sudan başka hiçbir şey göremeJi. Tam iskemleden ineceği sırada kulav kabarttı ve Mustafaya: Biraz dur, nefes alma! Diye tenbih ederek kulak kesildi. Bir hışırtı işitir gibi oldu. Mustafaya sordu: Bu nedir? Bilmem!... Musluk olmasın. Ne musluğu? Sarnıçın ocağın içinde musluğu vardır. Belki o sızıyor. Kutsi iskemleden indi, sarnıçın haki katen ocağa açılmış bir musluğu olduğunu görünce burada da hayduddan eser bulunmadığına kanaat getirdi ve iskem leyi mutfağın bir tarafına fırlatarak: Hay Allah cezasını versin; bu kârata uçmadı ya!.. Diye haykırdı. Sokaktaki memur düdük çalarak işaret veriyordu. Kutsi süratle merdivenleri çıkmıya başladı. O sırada geri dönüp sarnıça tekrar baksaydı suyun içinden bir başın uzandığını ve ağzındaki bir şişeyi Pendikteki beyaz ev Zabıta romanımız: Bir elinde silâhı, diğeıinde elektrik lâmbası olduğu halde Kutsi iki kapıyı da ardına kadar açtı. Kapı kenarlanna sakmarak ve tahta parçaları, kırık masa ve iskemleler arasında şüpheli hiçbir iz görmeyince içeri girerek bu iki geniş dolabı da iyice taradı. Sonra aşağıya, mutfak, hamam, kömürlük ve boş bir odanın bulunduğu bodrum katına indiler. Korkudan titriyen Mustafa avlunun elektriğini güç buldu. Bu geniş avluda yalnız ortada büyük bir masa vardı. Mustafa, mutfak, hamam ve oda kapılarının kenanndan elini uzatarak hepsinin lâmbalarını yaktı ve geri çekildi. Çünkü, artık haydudun bu katta olduğu muhakkak gibiydi. Onlara görünmeden en yukarıki kata fırlaması binde bir bile muhtemel değildi. Tek kurnalı alaturka hamamda ve odada bir adamın saklanabileceği hiçbir aralık, hiçbir eşya yoktu. Bununla beraber Kutsi adım adım, karış karış h*t tarafı arıyor, tavana ve döşeme tahtalanna bile bakıyordu. Kömürlükte uzun bir sırıkla kömürleri didik didik etti. Bu kattaki merdiven atlarını da unutmadı. Sıra mutfağa gelince burada ocağın içini bile ihmal etmedi. Uzun sırığı bacaya soktu. Bununla beraber ocağın içi temizdi. Bir adam bacaya saklansa mutlaka buraya is ve toz toprak dökecekti. Geniş mutfağın bahçeye çikan kapısı da kilidli idi. Tam buradan da ümidsiz ve hayret içinde sofaya çıkacağı sırada mutfağın bir cephesi dikkatine çarptı. Burası tavana yaklaşan yükseklikte ve duvar renginde geniş küçük bir odaya benziyordu. Kutsi mutfağın köşesindek' bu kısmın iki tarafını gözden geçirerek: Burası ne? Diye sordu. Mustafa: Sarnıç! dedi. Dolu mu acaba?.. Yan yanya doludur. yavaşça sarnıçın kenarına koyarak ortalığı dinlediğini görecekti. Bu şişe haydudun ağzmda bir nefes borusu hizmetini görmüştü. Siyah sakallı adam mutfakta bu şişeyi bulmuş, dibini delerek ağzını ağzına almış, sonra suya dalmış, kendisini aramağa geldıkleri zaman bir köşede başını da suyun içine çekerek kırık dibi havada olan şişe vasıtasile beş on dakika nefes alabilmişti. Kutsinin işittiği hışırtı, onun nefesinden başka birşey değildi ve serkomiser ceb fe nerile sathını aydınlattığı ve kenanndan kendi tarafmdaki kısmım göremediği suyun içinde bu küçük şişenin kınk dibini farketmemişti bile. Kutsi sokak kapısının önüne geldiği zaman memurun karşı tarafta iki kişi ile konuştuğunu gördü ve meseleyi anladı: Bekçi bir doktor getirmişti. Içeri aldı ve hemen Naciye Hanımın odasına gönderdi. Artık merdiven başında adam bekletmenin faydası kalmamıştı. Feridi doktorun yanında bulunmağa ve ona yardım etmeğe memur ettikten sonra Mustafa ile bir kere de orta katı ve en üst katı araştırdılar. Yukarıda, evin ıkı tarafındaki balkondan Kutsi, kaçacak, hele memurlara görünmeden smşacak bir yer aradı. Böyle bir yer yoktu. Arkadaki Sonra aklına birşey gelmiş gibi dışan bahçe çok küçüktü ve sokaktaki büyük çıkarak merdivene doğru yürüdü ve: lâmbanm ziyasile aydınlıktı da. Sokak Mustafa, Mustafa! diye seslendi. ta mükemmel aydınlık, o halde? Yaşlı uşak, sevincle aşağıdan ses verAşağıya indiler. Kutsi Mustafayı so di ve kendisinden beklenmiyecek bir çe • fada bırakarak odaya girdi. Müjgân ve viklikle yukarı çıktı: Nuriye telâşla gidip gelerek doktora su, Emret komiser bey! dedi. pamuk, örtü, havlu gibi şeyler taşıyorlarGülüyordu. Kutsi hayretle sevîncinin dı. Biri ötekine: sebebini sordu. Mustafa: înşallah kurtulacak. Doktor daha Hanımefendi kurtulmuş, gözlerinî ölmediğini söyledil bile açmış! Diye müjdeliyor; dışanda Mustafa Dedi. Kutsi herifin çıldırdığına hük ihtiyar dadıya: medecekti ki Mustafadan: Ben hanımefendinin yanına gire Şimdi doktor bey söyledi. Ben gemem. Fena olurum, amma kuzum Müj linciye kadar ilişmeyin, bırakın istirahat gân Hanım, hayırlı haberi hemen bana etsin. Yarın sabah uğrar, bir daha bakayetiştir. Ben buralardayım! nm! dedi. Diyordu. Sözlerini işitince kendisi çıldıracak giKutsi, Naciye Hanımm henüz ölme bi oldu ve yumruklarını sıkarak ihtiyar udiği ve kurtulması ümidi olduğu haberi şağm omzuna vurdu: ne pek sevindi. Onun gözlerini açması ve Ne haltettin bunak herif, ne haltkatil hakkında malumat vermesi de bir ettin!.. Nereye gönderdin katili? şeydi. Bundan dolayı bir müddet doktoMustafa bu şiddetin karşısında dondu, run başıucundan aynlamadı. Kurşunun kaldı ve elile sokağı işaret ederek yal kalb hizasmdan çıkanlmasını, yaralmın nız: zayıf iniltilerini, ikide bir hayat eseri gös Gitti! terişini ve uzun zaman bir taş kesilişini Diyebildi. merak ve heyecanla takib etti. İArkan var]

Bu sayıdan diğer sayfalar: