10 Mayıs 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

10 Mayıs 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dünyanın e HABER n zeki dolandırıcısı öldü Hazır tüneli yeniden açmış gibi görünerek zengin olmuştu,fakat.. Geçen gün Londra © hastanelerinden birinde Maksim Striankoft isimli bir a- dam sefalet içinde öldü. Bu adam, harp © senelerinden sonra “Tünel kazıcı, ismile tanmmış olan meşflur dolandısığıdır. | Fakat “Tünel kazıcı,, ve dolandırıcı denilince akla a- Jelâde bir hırsız, kasa kıran bir haydut gelmemelidir. Striankoff (o biç de böyle bir adam değildi. Bakınız, anlatalım: Umumi harp çıktığı zaman, o herkeş gibi Striankoff da askere gitti Yalnız, harbin binbir tehlikesi arasında Mak, sim Striankoff tetkik kabiliyetini bir ta- Tafa bırakıp baştnm derdine düşmemiş. ti. O, her gördüğü, her duyduğunu ha. fızasına nâkşediyor, ve bir kurşun gelip de sefil hayatına hateme çekmediği ve harp bittiği takdirde bunlardan istifade yi düşünüyordu. Nihayet harp bitiyor ve Maksim kur- tulüyor. Büyük Avusturya - Macaristan imparatorluğu mahvolmuştur. Ve enka. zından, küçük devletler ortaya çıkmış- tir. Bu devletlerden o birinde — ismini kasden yazmak İstemiyoruz — kanallar açılıyor, yollar yapılıyor, £ tren yolları yapilmak üzere plânlar çiziliyor. İktisadi vaziyet ve bu devletin «bey» nelmilel ehemmiyeti, yapılacak demiryo unun dağlar arasından geçmesini icap ettirmektedir. Fakat nasıl? Tüneller a. çarak. Lâkin, tünel açmak çok pahalı- dır, ve küçük devletin malt - imkânları buna müsait değildir. Hükümet büyük bir endişe içindedir. Maksim meydana çıkıyor Bir gün, kabinede - yapılan şiddetli bir münakaşadan sonra, nafıa nazırının odasına şık bir zat geliyor, hususi kâ- tibine, nazırı görmek istediğini bildiri. yor, ve kendini tanıtıyor: — Benim ismim Maksim Strlankoff, mühendisim, Teşebbüs ettiğiniz iş içiN ize büyük bir yardımda bulunabilirim, Nazırla görüşmek istiyorum. Hususi kâtip yabancı şivesine rağ- men memleketin dilini iyi konuşmasının da tesirile bu şık. ziyaretçinin isteğini yerine getiriyor ve naztra habet veriyor. Nazır düşünüyor. Fazla! sinirlidir, Fa- kat görüşmekten ne çıkar? Bir şey kay. bedecek değil ya. Hem belki de!... Striankoff içeri giriyor ve büyük bir hürmetle, nazırla görüşmeğe başlıyor. Görüşme bir, iki, üç saat sürüyor, Mak- sim, beraberinde getirdiği çantadan bir çok plânlar, kendisinin büyük bir mü- hendis olduğunu gösteren dünyada ta. nmmış mücsseselerden hüsnü (hizmet vârakaları gösteriyor, ve nazırı, tüneli açmağa ikna ediyor. Nazır, müşavirlerinin tavsiyelerinin aksine olarak, Maksimin sözlerini ve projelerini tasvip ediyor ve tünelin ka- zılması münakasaya konuyor. Birçok müesseseler münakasaya işti- rak ediyorlar, Hepsi birer proje veriyor. Striankoff da teklifini yapıyor. Bu tek. ME, bütün tekliflerden yüzde altmış nis- betinde ucuzdur. Münakasayı o kazanı- yor. Hâdise, müthiş bir akis uyandırıyor. Nası! olur da bu iş bu kadâr ucuza ya. pılabilir? Bu herif ya bit mecnundur, yahut bir dolandırıcı! Birçok gazete- ler aleyhine yazılar . yazıyorlar. Fakat Maksim işe başlıyor. Yalnız işe başlamak için bir şart koş- muştur. Tünelin (o kazılacağı yere es. raröngiz bir köy yapmıştır... Etrafını duvarlar! çevirmişti ve ordu tarafın- dan, bu yerin kordon altında bulundu- nt istemektedir. (Zira, yalnız in keşfettiği bir usul sayesinde bu işi bu kadar ucuza yapacaktır, Sırrı. nm başkaları tarafından bilinmemesini istemektedir. Harbiye nazırı, bu garip mühendisin istediklerini nafra nazırt delâletile yapı- yor. Esrarengiz köy kordon altına alı nıyor. Fakat bir tek (asker bile oraya giremiyecektir. Esrarengiz köyde Kabine erkânı zaman zaman esraren. giz köye gitmek işlerin ne dereceye ka- | dar ilerlediğini tetkik etmek istiyorlar. Maksim râzı oluyor. Fakat nazırlar köye girdikleri zaman, bütün işçiler ta. ( til etmiştir, hiçbirisile temas edemiyor. lar, Yalnız, mühendis onları tünelin ka- | zıldığı yere götürüyor ve onlara dağın ortasında siyah bir delik (gösteriyor. Filhakika tünel açılmaktadır ve her zi- yarette ayni şekilde hareket ediliyor. Aradan altı sene geçiyor. (o Nihayet | tünelin açılma günü tesbit ediliyor. Es. rarengiz mühendis en şık (elbiselerini giyiyor. Ona herkes (hürmet ediyor, genç kızlar çiçekler veriyor. Kabine er- kan: silindir şapkalarile geliyorlar. Devlet reisi heyecanından göz yaşları a | kıtıyor. Hariciye nazırı mühendise ni. şan takıyor ve tünel açılıyor. Mükem- mel ve nefis bir tünel... Ertesi günü, mühendis ve ameleleri, peri masallarında olduğu gibi ortadan kayboluyorlar. Mühendisin sırrı İşte mühendisin sırrı. Umumi harpte, demiştik, Maksim et- rafında olân bitene dikkat ediyor, gör. dülklerini hafızasına nakşediyordu. Bu meyahda, bir gün, Avusturya orduları kumandanlığı, Ege denizine doğru mu- zaflerane ilerlerken, kıtanın nakli için Küçük çocukların evlenmesi güzergâha bir demiryolu yapmağa ka: rar vermişti. Harp zamanında masraf. tan kaçınılmadığı için de, bir tünel aç- tırmıştı. Sonra, ordular Oo mağlöp olup çekilince, düşmanlar istifade — etmesin diye, tünelin iki tarafı kapatıldı, koca | imparatorluğun inkırazı esnasında da, kimse tünelin mevcudiyetini hatırlama- dı. Herkes kendi başmın çaresine düş. müştü, Yalnız, Maksim unutmamıştı, ve gâ- zeteler de in o yerlerde sahip olan devletin bir tünel açmağı düşündüğü- nü görünce, hemen müracaat (o etmişti. Sonra, işi'üzerine alınca, kendilerine &. sin olduğu eski tanıdıklarından ve yâ- bancı memleketlerden bir sürü adam tedarik etti, onlara yapacakları, daha doğrusu yapar gibi görünüp yapacakla- rt, işi anlattı, aldığı o paradan bol bel gündelik verdi, çalışıyormuş gibi yapa. rak ,altı sene rahat rahat oturdular. A- gılma gününden beş on gün evvel, tü- nelin muvakkaten kapanmış iki tarafını açtılar ve sır olup gittiler. Lâkin bu kadar müthiş, zeki, ve eşine rastlanmaz bir dolandırıcılık yapmış olmasına rağmen Maksim gene sefalet içinde öldü. dini imiş ! Hindistanda ise çocuklarını erken evlendirmiyen ebeveyn “cehennemlik,, addediliyor Amerikanm Tenneste ayaletin- de yirmi iki yaşında bir - delikanlı. nm dokuz yaşında bir kızla evlen» i mesi dünyanın her tarafında hay- retle karşılandığı halde Hindistan da hiç de garip telâkki edilmemiştir. Çünkü Hindistanda çocukları hatta daha ufak yaşta evlendirmek âdet- Gö 4 tir. Hindistan dini yalnız sabi sübya- nı evlendirmekle kalmaz; bunlarm en küçük yaşta iken behemehal ev- lendirilmeleri husüsuna ısrar eder. Çocuklarmı genç yaşlarımda ev- lendirmiyen ana ve babalara bu dün yada net, ahrette de cebenhem / vadedilir. Hint dininin eski Sankrit beyitleri der ki: “Evlenmeksizin bulüğa © erişen bir kızın anası, babası ve büyük er- kek kardeşi mel'undur! Bir kız. bü- lüğ yaşma varmadan © evlenmediği ve bikri bu evlenme neticesinde zail olmadığı takdirde anne ve babası- nm ruhları cehennemde yanacak- tri, Dikkat ediyor musunuz? Kızım kendisi değil ebeveyni cehenneme gidiyor! Hint dini ayni zamanda bir dul kadını, kocasının ölümünden mesul tutar, Koca her halde “karısının günahları yüzünden,, ölmüştür! Dul kadın bir daha evlenemez ve her ta- rafta hakaret görür. Kain ana ve ba. basiyle biraderlerine ve görümcele- rine bütün hayatı müddetince esir ve köle olmak suretiyle günahla Sefaretini vermek mecburi; i 1 rg BR E ğ |* İl bikmetlere inanır insanlarız. Din ki İM : Amerika gibi medeni bir memleket: te dokuz yaşmda bir kızın yirmi iki yaşmda koca bir herife verilmesi bütün dünya gazetelerinde neşriya- ta sebep olmuştu. İşte size karı ko- canın izdivaç günü çekilen resimleri dir. Ekseriya dört yaşındaki kızlar, orta yaşlı adr .ılarla evlendirildikle- rinden, bunlar tabiatiyle erkeklerin- den çok daha fazla yaşamakta, bu yüzden dullar çoğalmaktadır. Hin- distan kadınlarının dul olmak yü: zünden çektikleri ıstırap ve sefaleti artık siz düşünün.. Hindistanda evlenmek çok derin bir akideye istinat eder ve tuhaf de- ğil midir ki Hindistanda küçücük kız çocuklarmın evlendirmeleri ile Amerikada yirmi iki yaşındaki Çarli Jonsa verilen dokuz yaşındaki kızın meselesinde çok sıkı bir benzerlik vardır, Bütün Amerika bu havadis üzerine sarsılmış olmakla beraber kızım anne ve babası evlenmiye mu valakat etmiş ve herkesin elâlemin işine ne diye karıştıklarının şaşa kal- mışlardır. Bakın kızın babası ne de- “— Biz İncil okur ve orada yazı. tabımız bize ahlâksızlığın önüne geç mek için erken evlenmemizi emre diyor; biz de küçük kızımızı iyi bir kocaya vermekle bu kutsal emrin mmm başka bir şey yapmadık i! Biz eski âdetlere göre yaşıyan Mid lili pek Mahalle bekçiler! çok kazanırlaf Mevcut kanaate göre öyle * Fakat bekçilere göre bu iş € “tavsiye, ile çığırından çık Yazan: A. Faik Güneri Onu, birkaç defa kapımın kilidi. ni yoklarken gördüm. Bir çok kere de bu işi başka kapılarda yaptığına, dükkânların kepenklerini, asma ki- litleri karıştırdığına şahit oldum. Buna rağmen bu semtte en na- muslu adam olarak o telâkki edil- yor. Gündüzle hiç alâkası yok gibi bir şey.. Her sabah günün alaca ka- ranlığı arasında matbanya gitmek ü- zere sokağa çıktığım zâman onu gö- rürüm. ; Eğer ilk görülen şahısta uğur aramak doğru ise benim mu- hakkak karşılaştığım odur ve bu se- beple taliimi değiştirmeğe imkân yok demektir. Çünkü o saatte sokak İarda başka kimseye tesadüf edilmi- yor. Herkes gibi ben de onu görünce, daha uzaktan selâmı basarım: — Merhaba!... Bu âdeta bir mecburiyeti. Bu parolayı vermezseniz hemen tiz bir “düdüğün öttüğünü ve hızlı hızlı üze- rinize geldiğini görürsünüz. Çünkü söylemeği unuttum galiba o bu ma- | hallenin bekçisidir. Vaktiyle deniz- lere kaptan pâşa karıştığı gibi gece- | leri koca mahalleye de herkesten ve her şeyden evvel o karışır! Selâm verirseniz, sesi alınca, o “*— Merhaba, bayım. Der ve gene kapıları iterek, kilit leri yoklıyarak yoluna devam eder. Bu günlerde yeni bir şekilde ten. sik edilmeleri mevzuu bahsolan ma- halle bekçiliği son senelerde inântk mıyacak kadar modernleşmiştir. Es- ki koca bir gocuğun içine bürünmüş elinde üzün sopası, sarıklı fesi ile ışıksız sokaklarda dolaşan dünün bekçisi yerine bügün az çok muntazam elbise ve kasketli, beli ta- bancalı elinde kimseyi rahatsız et. miyecek kadar hafif sesli düdüğiyle yeni bekçi kaim olmuştur. Dünkü bekçi ne kazanırdı. bil | mem ama bugünün bekçisi için “20 İ liradan 100 liraya kadar kazanir, diyorlar, Bundan sonra ise bu sını- fn mahalleli tarafından verilen mun | tazam maaşları olacaktır. | Geçen gün o gene elinde defte- riyle bizim kapıya gelince: — İyi para alıyorsunuz gibi ge- liyor bana, dedim. Şu koca mahalle. nin aylık tutarı pek fena olmasa ge- rek! O, hiç ummadığı bir zamanda benden bunu işitince şaştı: — Öyle diyorlar, ama sahiden öyle mi bakalım? — Eh zannederim, diye mukabe le ettim. Bunun üzerine o kapımın biraz daha içine sokuldu. Bir sır tevdi cde- cekmiş gibi defterin bir yaprağını açtı: (Dört motörlü olan bu bomba (O tayyareleri Dünyanm en üzün uçuş imkânlarına malik olan Amerikan! ” biri “Fortrese Fiyi — İşte bayım, dedi. Bu kanm bütün verdiği 134 lira. beş bekçiyiz. Çok mu, az mi artık benden sorma... 3 O, bu işte pek yangm gölü yordu. Düuramadı, anlatmıya © ladı: — Evvelce üç bekçiydik. bu iş görülüyördu. Şimdi beşi yiz. Gene ayi işi yapıyoruz 5 kime derdini unlatırsın? Bekçi yağlı kuyruk oldu. Buna bile la adam gönderiyorlar, bayım Sonra, sert bir sesle tük bi: — Uşaklık, dedi, bekçilik bu., Benim paramı sen verirsif — Bizim bekçimiz, dersin. & Öteki verir: — Bizim bekçimiz, der. Ben bütün şu mahallenin t6i kün adamıyım. Nizam öyle de Polise sor: — Bizim bekçimiz; der. Hakikaten de emirleri orad” Mırız. , Mahalle mümessili başka nür. Ona'nazaran da ben: | — (Mahallenin bekçisi) j Her kes emir vermeğe, bi£ emir almağa memuruz. Anladif derdimizi şimdi... Ben buna, sadece: — Allah kolaylık versin. Cevabını verip savuştu: tedim. Fakat onun derdi bitme?” Devam etti: — Anlarım ama, hâni bi iş olur da nirfhetine külfet G5 Hangi iş vardır bekçilik kadar # Yağmur demiyeceksin, kar d ceksin, ayaza aldırmıyacaksım. ta hastalığı bile hiçe saya Çünkü mahallenin emniyeti bakıyor. Apartmanın orta katındaki * katındakini soyar: — Gel bekçi, derler, Herif damdan dama aşar: — Bekçi değil ki, Allahm İlkifatı hazırdır. Boyu eni yarım kilömetrelik tanın içinde salataları çalarlar, $ — Bekçi görmedi, olur. Allahın kaldırımının üzerin€, tomobilini bırakır, lâstiklerini K ler gene bize sorarlar: di — Bekçi sen nerelerde ge# dun.. diye... Sonra sesini yavaşlatarak y etti: ; — Size bir şey söyliyeyim Bir defa benim evimi hırsizlir du da ben gık bile demedim! — Neye? — Neyesi var mı? Ondan & ni mesul tutarlar diye! A, Faik GÜNERİ > uçar kale» Amerika hava (o kuvvetlerinin o © #letleridir.) insanlarız. Dinimiz hiç kimsenin ka” rı koca işlerine karışmanıasını emre- der. Bizim çocuklarımız da din ka- nunlarına göre kilisede evlenmişler- dir!,, Görüyorsunuz ya Ameriki sabisübyan denecek yaşta çe© evlendirmek din icabatından *

Bu sayıdan diğer sayfalar: