19 Mart 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11

19 Mart 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 MART — 1938 GUN GECE 15 LALE DEVRİNDE * SÜREN BiR SUÜUNNET DUGUNU Yazan: Reşat EKREM HABER —« Aksam bostasi Timsahın ağzından fırlayan Sünnet düğünüa on. ikinci günü de Yağmurlu geçti, Çadırlarda saz âlemle- İle, kol kol çengiler aynatılarak, hok- soyredorek - eğlenildi ve, soh- etle yakit geçirilii. . Yağmurun dindiği bir - sırada 263 ge- çocuğu ile 73 köylü çocuğunun iİş- yle bir sünnet ayalı yapıldı Bu gün, Avusturya ve Hollaftda bal- davet olunmuşlardı. Bunlar, kıy- Tetli düğün hediyeleri takdim ettiler. M çadırında şereflerine alafranga —İNıt verildi. Sefirlere çıkarılan Bgümüş ve altın sahanlarda Yüulmuştu. Akşama doğru bhava açıldı. Ütüncü Ahmet Okmoeydanmdaki otağı- Mt geldi. Gece müazzam bir fişek genli- & Yapıldı. _ğ:panmuemummm. 440 çocuğun iştirakile bir sünnet %louı. Tersane önünde bir duba gen- :muhımdılmhnıdn kaleye torsanelilerin hücumu sah- Mi pek heyecanlı ve neşeli olmuştu. genliklerine gece de devam e- *l O gün çağrılmış'olan Venedik: bol- YU da kıymetli hediyeler takdim etti. Düğünün on dördüncü günü,-Okmey- —Mı.wınmı. goluk çocuk, bü- Hi İştanbul halkına fevkalâde muaz- _.vıııhuhuııkınıhdudnuı w.hu-ııyımvmıa._mum.wo “ No zararı var?.. S Nasil ne zararı var baba?... İki sene kaybettim. HSTIRİAP VE 59 rakkas, oynamağ lundu. Kadımlar için Okmeydanmdaki Atçılar tekkesi İle civarı ayrılmıştı. Sadrazam silâhtarınm emrindeki asker- ler ve zabitler de tekkenin ve civarının Tmuhafazasına memuar edilmişti. © gün Okmeydanmdaki ziyalet ve eğ- lencelere Sadraram riyaset ediyorndu.. Uçüncü Ahmoet de, duba şenliklerini seyretmek için Aynalıkavak kasğrına git- mişti. Seyirel kayıkları o kadar çoktu ki, de- nizin yüzü kayıkla örtülmüştü. Kürekle- ri kımıldatmanm bilo İmkânı yoktu. Ga- milerin üstü ise mahşer gibi dolu idi. Bu gün, deniz eğlenceleri arasında sabık Mimarbaşı İfrahim — Efondinin timsahı binlerce insant hayretten bayreto dü - gürdü: Ibrahim Efendi tarafından yapı- lân bu timsah sureti, ilç çifte bir piyada büyüklüğünde idi. Ust çenesini açıp ka- pıyarak deniz yüzünde yarım saat ka- dar dolaşmış, sonra batmıştı. Zevk ile seyredilen bu timsah çok takdir edil « mişti. Fakat bir saat kadar sonra battığı yerden tekrar deniz yüzüne çıkmca, takdirler, bir heyecan ve hayrete kal- bolmuştu. Bu sefer ağzını açıp durmuş- tu. Açılan ağımdan röngarenk esvaplar- la beş tane rakkas firlamiş, timsahin sırtına binerek raksetmoğo başlamıştı! ibrahim Hfaendinin timsahı, on sekizinci asır ortalarında yapılmış bir Türk tah- telbahiri idi! Düğünün bu on dördüncü günü davet- Hler arasında bulunan Dobrovnik balyo- su da 2 top kırmızı kadife, 10 topluk tel- HLALA a başladı li hatayi, 18 topluk Floransa atlası ve 12 adot yaldızlı. gümüş tastan mürokkep krymetli hediyeler getirmişti. O göoce de, Lâle devrini açan bu muü- azzam sünnet düğününün son gece eğ - Jencelori yapıldı. Gözleri kamaştıran, küulakları uğuldatan muazzam, muhto » şem bir Yigek genliği oldu. Okmeyda » nında karadan yürüyon çoktirli kandil- den bayraklar, alevden sancaklar aça - yak sanki bir atef gemisi olmuştu. Doniz üzerinde de nurlara garkolmuş sullar do- daşıyor, püskürme, çarkıfelek ve Mührü Süleyman fişekleri atılıyordu. Ertesl gün, sünnet düğünün son on bo- ginci günü Uçüncü Ahmet erkenden Ok- meydanma göeldi. O gün için padişaha kıymetli gallardan yapılmış bir oba ku- rulmuştu. Yanına bir oba da Bsadrazam için kurulmuştu. O gecayi Okmeydanın- daki otağında göçirmiş olan Ibrahim pa- ga, erkenden yeniçerilere tüfek talimi yaptırtmıştı. Endorun ağaları atlı cırit oynamışlardı. Üçüncü Ahmet geldikten sonra da büyük bir at koşusu yapildı. Gedikli emini Mısırtı Mustafa ağa koşu- ya memur oedildi. Devlet erkân ve rica- linin ve diğer memurinin ve halkm ko- gu atları bu müsabakaya iştirak ettiler, Atların sahiplerine ve - binleilerine sür emini tarafından hediyeler vorildi. Bu gün de adı gösterilen 180 çocuk sünnet edildi. Hokkabazlar, perendebaz- lar, cambazlar büner gösterdiler, Bu Kün düğüne davet edilmiş olan Eflak ve Buğdan voyvodaları kıymetli hediyeler takdim ettiler. Eflak Beyi: iki gümüş leğen ibrik, üç gümüş gamdan, 4 gümüş maşraba, 5 gümüş. kahve ibriği, iki gü- müş tepsi, ktymetli kumaşlar, muhtelif ronklende atlaslar getirilmişti. Buğdan Beyi de elmaslı bir çelenk verd. Yina bugün düğüne çağrılmış olan Rum ve Ermeni patrikleri de birer mücevber kuşak ve kıymetli kumaşlar vermişler- di. ÜUçüncü Ahmedin otağı önüne dikilmiş olan direğin üzerindeki gümüş maşraba içindeki çil akçe müsabakası da bugün yapılmıştı. Direğe İk tırmanmağa başlayan, at- Tet yapilı güzel bir dolikanlı olmuştu. Hemen soyunmuş direğin tepesine doğ- ru, kement kullanarak çıkmağa başla - mıştı. Fakat, bir aralık, ortaya bir de Tatar delikanlısı çıkmtş, 6 da tırman - mağa başlıyarak birinci delikanlıya ya- rı yolda yetişmiş, iki delikapılı, direk üs- tünde mücadele edeceklerine paraları yarı yarıya almağa razı olmuçlardı. Direğe tırmaamın müsabakasından sonra da Okmeydanma kurulmuş olan gadırların s#ökülmesine başlanmıştı. U- güneli Ahmet Okmoeydanından Topkapı sarayına döndü. Şehzadeler, Topkapı ta- rayında sünnet edildiler, Bu vesile ile de sarayda, enderunu Şehzadelerin sünnet alayınm geçeceği yollara, yeniçeri neferleri selâma dur- muşlardı. Hepsi de en parlak merasim elbiselerini giymişlerdi. Alay, Miskçiler kaprsı Eski odalar, Saracbanebaşı, Hor- hor çeşmesi, Aksaray, Lâleli, Eski top- hane, Valdo hamatmı, Divanyolu ve A - yasofya yolunu takip etti. Üçlüncü Ahmet, oğullarının sünnet a- hümayunda yeni bir eğlence dövri baş- |laymı, Aslanhane yanında Nakkaşhane- ladı. Zilhiece ayınım birinci cuma günü Babıhimayunun içine ve Cebehâne önü- ne sür emini, cerrahbaşr ve cerrahlar, mehterhane ve çengiler için çadırlar ku- ruldu. Saray gılmanlarından 550 kadar çocuk İle 29 nişancı çocuğu da cumarte- Si, pazar, pazartesi ve salı günleri, ge- celi gündüzlü tertip edilen eğlencelerle sünnet edildiler, Zilhiçço aymın altıncı çarşamba günü başta sadrazam olduğu halde bütün dev- Jet ricali vo ulema, divan esvapları ile Bayozitteki eski saraya davet olundu - lar, Eski saray bahçesinde kendilerine mahsus kurulan çadırlara indirildiler. Saray memurları ve hademeleri de ©n parlak elbiselerini giymişlerdi. Faki sarayda göz kamaştıran bir haşmet ve debdebe vardı. Başında kallavi bulunan sadrazama Ibrahim Paşa, kırmızı çuhaya kapir fevkalâde- krymetli-bir. samur OKürk giymişti: #şat 3Ğ 6, doğrü ceki ma- raydan çıkarılan şehzadeleri yaya ola - rak kargıladı. Büyük şehzade atma, ö- bür kardeşleri de bir gerduneye bin « dikten sonra İbrahlın Paşa da atına bin- di. Muazzam nahiller, Bayazıt kapısından gikamadığı için eski sarayın Süleyma - niyo tarafmdaki kaptamdan çıkarılmıştı. Eski saraydan Topkapı sarayma kadar, de yapılan bir kasırdan soyretti. Alayın geçeceği yollarda nahillerle mani olacak gahnişinlerin, cumbaların, geniş saçakların yıkılmasına, tersaneli kıyafetine girmiş olan dalfes tulumcu « lar memur edilmişti. Her nahilin dört bir tarafma dörder kol tayin edilmişti. Her kolda, onar ta- ne dalfes, al mintanlı tuvana tersane dilâverleri vardı. Şehzadelerin sünnet alaymda, nahillerle beraber şeker bah- çeleri de geçirilmişti. Şeker bahçeleri - nin toprağı şekerdon, toru miskten, ça- kıl taşları badem şekerinden, lâleler, nesarinler, güller, zürnepler vesalr çi - gökler do rongarenk şekerlerden yapıl- maştı. Şoker bahçelerini de iri yarı ter- saneli delikanlıları taştyorlardı. Bunlar- dan sonra da 40 nefer kırmızı mintanlı tersane neferi, geliyordu ki öllerinde birer tabla, tablalarm içinde do şeker » dan yapıtmış kuş, fit, mt, döve, çeşil gö-. git hayvan taavirleri vardı. Bu muhteşem sünnet alayımım basım- da da büyük şehzade Süleyman gidiyor da. Mücevher takımlı bir ata bindirll » mişti. Başında, kıymoet biçilmez bir sor. guç dalgalanryordu. Obür kardeşleri ise, arkadan gelen bir gerdunenjn içinde |- giler. — BİTTİ — Gaziantep Nafia Müdürlüğünden : a Kersentaşta yapılacağı ilân edilen gümrük karakol binasınım yapı işleri umum müdürlüğünce Akçakoyunluda yapılmasına lüzüm görüldüğü ilân olu. nur. (1424) AD DÜİLİLİEİR(E NİAİKİLİ HAKKI “MAHFUZDURİ 5 UAD, ruhf bir ihtilâç içinde bunalıyordu. İstanbula dö. neli, evine geleli üç gün olduğu halde ev halkıyla ancak l—ğ&ıuhmımmmmmmımwn İ kazanmış oluyorsun... Yine bir gün gelir, bugün kayıp vMıwM_YMHMoLBemkML —Nhorhıae'vldemekupolıhmr. Çalışırsa ve öğrenmek —Z'hu! baba... Evde boş durmamak için okumak istiyorum N_'rım. annem.. diyecekti. Kendisini çok çabuk — Yengem müsaade etmiyor. * Yengenin sana bu kadar yakından alâka göstermesi so- K ukıw :y:—mı» Bunu şikâyet yollu söylemedin ya?.. yır n * Elbette ona da doktor söylemiş olacaktır... Suad biraz durdu, sonra bir şey kurmuş gibi sordu: “ Yengenden memnüun musun? “ Çök memnunum baba.. — Sana anneni arattırmıyor ya? * Hayır baba... .:“ıd Feridin bu kati cevabı karşısında irkildi. Oğluna ana- N“'mı'mıyın bu kadmi, ondan tistün miydi? Karder ka- mhıhnımk yaradılışta olmamasına rağmen içinde bir ga. Öm, düydü. Daha doğrusu bu kadınm Ferid'e annesini unut. - hazmedemedi. ;Aınenl hiç aramryor musun Ferid?.. İ v.. ':ll'mm gatık kaşları kargısında duraklıyan Ferid ya. ancak işitilebilecek bir sesle: .o Aramaz olurmuyum baba!.. İ Süadın yüz hatları yumuşadı. Görmiyen gözleri göldü: p — O unutulacak kadım değildi. oğlum. Onu unutma!.. Hiç ; N_—n ? İu. Kocaman adam olduğun zaman bile hep Hissokmur bir düşünmeden sonra da: — Öleli ne kadar oluyor Ferid? -diye sordu HABERİN EDEBİ TEFRİKASI: 21 Yazan: Hasan Ras!m Us Annesi, Feride buna dair bir tek kelime söylememişti. Ve- receği cevabı düşünüyor, fakat ne diyeceğini bir türlü kesti- remiyordu. — Ne zaman öldüğünü bilmiyor musun? Sen annenle bu kadar mr alâkadar oldun? Onu bu kadar mı arayorsun? Ben senin yerinde olsaydım, kafamın içinde tarih diye yalnız o gü. nü saklardım. Yazık... Suad 'asabileşmişti. Oğlu ile daha lik günde böyle konuşma. ması lâzımgeleceğini düşündü. Başıma bu kaza geldikten, hele gözleri görmez olduktan son. ra en küçük bir geyden nem kapar, kızar, köpürürdü. Elinde ol. miyan bu halinden kendisi de çok şikâyetçiydi. Sesinin tonunu indirerek: — Beni fena tanrma oğlum -dedi. Ne huysuz bir adam deme. Anneni çok sevdiğim içindir ki senin de ona ald en küçük bir hatırayı 'unutmamanı istiyorum. Ne zaman öldüğünü hatırla- miyor musun? Suad bunu sorarken, elini oğlunun çenesine götürmüştü. Ferid titriyen, daha doğrusu çekingen bir sesle cevab verdi: — Bir sene oluyor baba! Bu sırada çocuğun yanaklarından süzülen bir damla yaş Su- adin parmaklarına dokundu. — Bir sene kadar mı? Garib? Amcan iki sene demişti ba. na... Herhalde yanlışm olacak... Ne 0? Ağlıyor musun? Yok... 'Yok... İşte bu olmadı! Sonra büsbütün üzülürüm. Daha yakm gel bana... Seninle başka, başka geyler konuşalım... ilk gün ve o günün akşamı yemekte bulunmuştu. Odasından gaikmıyor, bahçeye bile inmiyordu. Suad, bilhassa gözlerini kay. bettikten sonra saati saatine uymryan garib bir adam olmuştu: En küçük meseleleri kafası içinde işleyip büyüten, en ehemmi- yetli hâdiseler karşısında da soğukkanlılığını muhafaza edebi- len bir adam... p Daima Ferid'le konuşuyordu. İkide birde Sabihanın ölüm ta- rihi üzerinde durması ve kendisine buna dair sunller sorması Ferid'in dikkatinden kaçmamıştı. Babasını bu meselenin meş. gul ettiğini anladığı için gücünün yettiği kadar hatasını dü. zeltmeye çalışmyordu. Belki birkaç defa: — Amcamın söylediği doğru... Belki ben yanıldım. . diye tokrarlamıştı. Feridin babasıyla yalnız kalmasına müsamaha göstermele- rinden doğan bu tehlikeyi atlatmak için, herkes bütün kuvve- tilo çalıştı. Suad'in odasma İlizumlu Hizumsuz vesilelerle he- men herkes gitti. Onunla yalnız kaldı. Suad, bunlara da kartsı. nız ne zaman ödüğünü sormakta gecikmedi. Herkes ayni tarihi söyledi. Neticede de Suad inanmış göründü. Fakat kafasmı kemiren kurt kıvranmaktan, onu şüpheye düşürmekten yine geri kalmadı. Sabiha bahsini eve geldiği gün, onların açmaları, hiç olmaz. Ba, teselli yollu birkaç kelime sarfetmeleri lâzımgelmez miydi ? Kimseonin böyle bir harekete cesaret gösterememesi, üzerinde durulması İcab eden bir nokta olamaz mrydı? Suad: “Karrm öl. medi. Ölseydi beni böyle sakin karaılamazlar, onu sevenler sev- gilerini sarfedecekleri birkac tese!li cümlesile bana görtermeye çalışırlardı. O kötü oldu. Yahut evlendirdiler. Beni mütecesir etmemek icin böyle söylediler, öldüğü haberini verdiler.,, diye düsünüvnr ve: — Böyle olmasavdı, ne diye çocuğuma anasmı unutturmak için Se'imi evlendirsinler? Ne diye bu kadım çocuğum Üzerinde bu kadar hâkim olmaya çalışam. Diyordu. (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: