28 Aralık 1933 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14

28 Aralık 1933 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

74 SERVETİFÜNUN No.194 4—204 HİKAYE: Eâ A > EZ EĞ Milâzım Mahmut Bey harp umumide Filistin cep- hesinde muharebe ederken birgün alayının kuman- danı tarafından acele bir vazife ile İstanbul'a gön- derildi, Çölün kızgın güneşi, harbin binbir türlü zahme- tini arkada bırakarak velev bir ay için olsun, İstan- bul'a gitmek, eğlenmek... Âdeta büyük ikramiyeyi kazanmak /.. Hemen takımını muavinine teslim ile soluğu Kuw- düs'te, Şam'da aldı. Fakat Şam'ın eğlencelerine ken- dini kaptırmamalı. Burası cepheye gidenler için pek mühim bir mola yeri olabilir... Son kadın zevki orada tadılır, bırakılır, İstanbul'a giderken ise Sinaniye maballesinin hiç bir kıymeti yoktur. Şam — Bırakle istasyonuna gelip te tirene bine- ceği vakit yaverli, otomobilli bir Paşa ile karşılaştı. Bu kumandanı birgün Gaze muharebelerinde tanı- mıştı. selâmlıyarak yaklaştı. Memuren İstanbul'a git- tiğini arzetti. — Ya öyle mi evlât, ne âlâ!. Bizim kayin valde ile kerime de demek seninle beraber gidiyorlar. Yol- da kendilerine mukayyit ol, gel seni onlara tanıta- yım diyen paşaya itaatten başka birşey yapılamaz. Biraz sonra tiren Şam'ıu meşhur bahçelerinden, serin Rabua boğazından geçerken Mahmut Bey büyük Ha nımefendi ve torunu Saliha Hanımla tatlı tatlı ko- nuşuyordu. Büyük Hanım nazik, uslu, sessiz bir kadındı. Pa şanın kızı Meliha güzel, terbiyeli, serbest. İki gecin ahbap olmamasına hiç bir sebep yok. birbirlerinden hoşlandılar, Hatta büyük anneden korkmadan, çekin- meden gerek tiren ve gerek dekovil ve sonra da ge- ne tiren yolculuklarının bin türlü safhalarında âdete gıkı fıkı arkadaş oldular. İstanbul'a gelinciye kâdar bu dostluk ilerledi. İki genç aralamnda ciddi bir karar verdiler. Kız yirmi, oğlan yirmi beş yaşında değil mi? Büyük an- ne zaten herşeyi hoş görüyordu. Paşa baba ile anne- yi kandırmak kolay. Şimdi artık Meliha arzu ve ha yaline kuvvet vererek tel ve duvak taktığını, koltu- ga girdiğini, gelin olduğunn görüyor, düşünüyor, se- veniyor, Filhakika milâzım bey genç kızda bin türlü ümit ve heves uyandırmak için herşeyi yaptı. O da tecrübesiz, ateşli, coşkundu. Biraz fazla ileri gidildi. Bu da tabii idi. Kaç senedir cephede kadın yüzü görmemiş, gençliği körlenmeğe başlamıştı. Şim- di ise elinde melek gibi bir kız var. Konuşuyor, güldü- rüyor, seviyor, beğeniliyordu. Küçük Hanım da pek müsait, hatta lüzumundan fazla bile. Hemde eyvlenirlerse fena birşey yapmış olmıy Söz arasında, büyük Hammefendi Mahmut Böyin ailesini, mevkiini, servetini filân ustalıkla şöyle bir tahkik ediverdi. Oğlanda iyi yerdendi. Tam küfuv. Melihası iyi evlenmiş olacak. İhtiyar kadın gençlerin fulörtünden pek memnun © A - Milâzım Bey de kocaman bir kumandana damat olmakia iyi ediyordi. Tiren İstanbul'a gelmeden ev- vel onlar kâfi miktar seviştiler, anlaştılar. Fakat acaba birbirlerini hakkile tanıdılar mı Herhalde küçük Hanım fazla memnun, âdeta mes'ut. Gülüyor, eğleniyor, yerinde duramıyor. Za- bitin yanından ayrılmıyor, muttasıl bir nazar, bir tebessüm, bir iltifat, bir akşanma istiyor, bekliyor, alıyordu. Fakat, tirende, hatta aynı vagonda, yanıbaşların- da, Şam'dan binmiş bir küçük kız daha vardı. Saliha. Bu çok bilmiş, oynak bir kızdı, On beş yaşında. Me- lihannın ahbaplarındandı, O da büyük Hanımefen- diye teslim ve emanet edilmiş, Fakat Meliha ile Mahmut Bey işlerini pişirirlerken o hep ihtiyar ka- dının yanında oturmağa mahküm oldu. Yaşı küçük, sonra da arkadaşı melihanin elinden zabiti alacak kadar henüz kadın değildi, Görüyor, düşünüyor, tenkit ve muhakeme eyliyor. Hem de Mahmut Bey bu küçük kıza ehemmiyet bile vermedi. Meliha ile meşguldü. Hakkı da var. Biri evlenmek yaşına gelmiş bir hanım, diğeri ise henüz bir çocuk... Biri büyük bir paşanın kızı öbürü bir musllimin... Bir de Meliha işi ciddi alıyor, öteki işe alaycı, şıma- rık birşey. fakat pek akıllı, şeytan. Daha tirenleri Şam'dan kalkar kalkmaz, o, bü iki gencin ne yapmak istediklerini, nereye kadar gide- bileceklerini, nasıl bir netice elde edeceklerini gör- müştü. Fakat sesini çıkarmıyor, yalnız takip edip bekliyordu. Anlamak istediği ne yaptıkları değil, belki meziyet ve kabiliyetleriydi. İlk hükmü şu oldu: — Bu gençler aldanıyorlar. Birbirlerini oldukları gibi göremediler. Kim bilir Meliha Mahmut Beyi ne zannediyor. Fakat herhalde delikanlı şu paşa kızında malik olmadığı birçok meziyet farzediyor,. Fakat ne yapabilirdi? Hareketi fena anlaşılacak, nazarlarında ahlaksız zannedilecek. Doğru söyliyeni yedi mahalleden koğ- mazlar mı Fakat bu gençler körkörüne gidiyorlar, inkisar muhakkak.. Hayır kıskanmıyordu. Fakat bu fenalığın önüne geçmek istiyor, Melihayı değil, Mahmut Beyi kurtar- mak istiyordu. Düşuüyor, üzülüyor, âdeta rahatı, key- fi kaçıyordu. Delikanlı da kendisine hiç kulak asmıyor, yüz vermiyor ki.. Ah şu izzeti nefis yok mu? Fakat kuv- vetli olmak lâzım. Sabır, sabır, sabır. Herhalde bir zamanı gelir. Suşmalı: Mamafih bazan fazla sinirle» niyor, bir takım manalı hareketleri, bakışları, kelime- leri var. Âdeta hırçınlaştı. Naz mıf Aksilik mi? Fakat Mahmut Bey henüz hiçbir şey sezmiyor, öteki ile fazla meşgul ve mem- nun vakti yok. Hatta eslihanın alaylarının bile far- kında değil, Yalnız seyahat uzun sürüyor, aktarmalar var, mola çok, hele konfur ise hiç yok. Bazı yerler de boşboşuna faydasız günler, geceler geçiriyorlar.

Bu sayıdan diğer sayfalar: