Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
“*SON POSTA ÂBPULHAMİDİN ÜNLERE Şehzade Mecit Ef. Tokatliyandaki Çaya Gitmekle İyi Yapmıyor Zaten Bütün Veliahtlerin Seğgl)î__f"elâketi- Budur NAKİLİ — ZİYA ŞAKİR Her hakkı mahfuzdur — 233 — 17 Ağımstas 337 Gazetelerdeki fena havadisler devam ediyor... Rusların (Dohb- rice) ye girdikleri, (Saray) ordu- sunun Selânik havalisinde hare- kete geçtiği Abdülhamidi fena halde düşündürüyor. — Ruslar donanmalarının kuv vetine istinat ederek Varna, Bur- gaz taraflarından İstanbula doğru sarkarlarsa vaziyet çok vahim olur. Her şeyden daha ziyade, Galiçyada bizden ayrı kalacak askerlerimizi düşünüyorum, Ge- celeri düşünmekten uykum kaçı- yor.. Vah, vah, vah... yazık hali- mize. Yazık bu ümmeti Muham- medin haline... Diyor ve teessürü tezayüt ediyor. hergün 24 Ağunstos 332 Abdülhamit, bu sabah yatak- tan kalktığı vakit, sağ kalçasın- da bir ıstiraptan şikâyet etti. Gece, idrarı da fazla gelmiş. — Acaba böbreklerimde bir rahatsızlık mı var.. Yoksa, te- essürden mi böyle oluyor. Va- â, tecrübe etmişimdir; ne zaman sinirlerime dokunan bir — şey olsa, hem idrarım fazlalaşır, hem de renksiz gelir... Gaze- telerdeki havadislere Ççok müte- essir. oluyorum. Ahval gittikçe fenalaşıyor. ( Venizelos ) Yuna- - mistanı da aleyhimize tahrik ediyor. Onların da bugün yarın harp ilân etmeleri muhakkaktır. * Müşfika Kadınefendinin öksü- rüğü devam ediyor. Abdülhamit hergün kendi elile (aspirin) ve- " riyor, Fakat öksürük kesilmiyor. O, buna da sinirleniyor, 28 Ağustos 332 Bir iki gündenberi vücudunun muhtelif —yerlerinde — ağrılardan şikâyet eden Abdülhamit, bugün: — Artık iyiyim. Dedi ve buü iyiliğini de ( as- Prin ) e medyun olduğunu söyledi. - Bugün Ahdülhamit memnun.. hem de çok memnun... Müttefik Orduların Romanyalılardan birçok esir alarak onları ric'ate mecbur €tmesi ve bizim askerlerimizin de Dobriceye girmesi Abdülhamidi Pek sevindirdi. — : 1 Eylül 332 ş 18 4, 916 Şöhrettin ağa, Üç gündenberi rahatsız. Vakit vakit ateş geliyor. DOkto_r henüz teşhis koyamadı. -— Bugün Abdülhamit doktor Âtf Beyi harem dairesine cel- betti. Kendisini ayakta kabul ederek: — Şöhreddin ağanın rahat- sızlığını çok merak ediyorum. annederim ki rahatsızlığına ben sebep oldum. Malümya doktor- lar ( Mahremi esrar ) dır. Geçen gün bir mesele oldu. Kendisine bir söz söyledim. Galiba ondan mükedder oldu. Her halde (Ah- vali ruhiyesinde ) bir teğayyür ! terir, Gurur, husule gelmiş olacak. Zannede- rim ki bu ateş, ondandır. Çok rica ederim, kendisini ehemmi- yetle muayene buyurunuz. Neti- ceyi de bana bildiriniz. Dedi. Doktor, Şöhrettin ağa- nn odasına gitti. Tekrar muaye- ne etti. Bugün — gördüğü bazı | araza istinaden rahatsızlığı ( kâ- izp tifo ) ya benzetti. Kolundan, mağından kan aldı. Bunlarla an muayenesi yapacak, Yarın da Doktor Selânikli Rıfat Beyi görerek müşaverede bulunacak. Netice, Abdülhamide — bildi- rildi. 11 Eylöl 332 Doktor Atıf Bey, on gün- denberi Şöhrettin Ağanın rahat- sızlığını takip ediyor ve hergün muntazaman ÂAbdülhamide bildi- riyor. Kâmran kalfanın parmağında da (dolama) çıktı. Küçük bir ameliyat yapacak, fakat Ah- | dülhamit: — Aman tatanoz olmasın... dikkat ediniz. Diye tavsiyelerde bulunuyor. Bugün yine bir hâdise, Ab- dülhamidin sinirlerine dokundu. Tokatliyanda — bazı zevata bir çay ziyafeti verilmiş. Bu meyan- da Şehzade Mecit Ff. de bulun- muş. Abdülhamit, bu hareketi hafifmeşreplikle alâkadar görüyor ve Efendiyi şiddetle tenkit ediyor. — Galiba Mecit Ef. böyle- likle (Opinyon püblik) i kazan- mak istiyor. Zaten bütün (Veli- aht) lar böyledir. Ekseriya halk arasına girerler ve umumi te- veccühü — kazanmak isterler. Fakat Mecit Efendi bu hare- ketile — kendisine — fenalık — edi- yor. Önünde, kendinden evvel birinci Veliaht vardır... ( İkinci Napolyon ) da böyle yapmıştı. Veliahtliğinde halk arasına gire- rek bazı eşhasa bir takım vait- | müllete | Demek ki: Efkâr umumiyeyi lerde bulunmuştu. Sonra vakti geldi. Kral oldu. Fakat, vaitleri- nin hiç birini tutmadı. O yüzden başına gelmedik belâ kalmadı. Tarihte bunun misalleri çoktur. Her Veliaht: — Eğer makama gelirsem, şöyle yaparım.. Böyle yaparım. Diye vaitlerde bulunur. Vak- taki makama gelir. Fakat mesu- vaitleri olur.. Rusya Çarının babasına niçin bomba attılar bilir misiniz? akınız, — size ıöyül'l eyim' oı henüz veliaht iken: — Eğer imparator olursam, tamamen hürriyet vereceğim. Demişti. Fakat İmparator olduk- tan sonra bunu yapmadı; yapa- madı. Bir çoklarının ısrarı üze- rine ancak (Doma meclisi)ni açtı. Halbuki bu meclis, bir nevi (Şu- rayı Devlet) ten başka bir şey değildi. Tabii, halkı tatmin etme- di. Nihayet koca bombayı yedi... aı zanayım dedi amma, bir çok es- bap dolayısile vaitlerini ifa ede- medi. Bilâkis zarar etti. ( Arkası var ) Sineiki Ve Tigr/atrolar ALKAZAR — Racenin Esiresi ALEMDAR — Dreyfüs ARTİSTİK — Vicdan azabı ASRi — Cambazhane çocuğu ELHAMRA — Kongre eğleniİyor ETUVAL — GEöl Cehennami TT kustıracılar İ HİLÂL A S vımdı':hl Milton KEMAL P — Gece sevdaları MA JİK - KAI“ şarlaımı MELEK — Kongre MİLLİ — v Mti OÖPERA — Âya âşık Kadıköy Süre — Amerikalı bakireler KADIKÖY SÜREYYA SİNEMASI — Amerir kalı bakireler ve Hayalin sonu. ÜSKÜDAR HALE — Kanlı pusa ifaya mani | | üç gün geçti. Üç gündür, belki Aıa2a-<—eOe0 F. S. M. Haamım; Samimi ve ' uysaldır. Ba- zen hırçın olur ve bazan iste- mediği halde fazla — güler. Misafirperver- dir, — ikramı sever. . Sevgi mesailinde kıs- kançlık — ve hassasiyet gös- kibir. ve azamet İi 42 MEHMET ŞERİF B. ( fotoğ- rafının dercini istemiyor ) Hazır- cevap ve neşelidir. Çok söyler, sözleri batmaz, çabuk Iâubali olur, ahbap olur, sokulür, gir- ginlik ve sokulganlık gösterir, İşlerini gördürmesini bilir: Mu- hitinde cereyan eden hâdiselere lâkayt kalmaz, kulağı deliktir. Kendisini alâkadar etsin etmesin herşeyi öğrenmek merakındadır. taslamaz. ; * .. * D Resminizi Bize Gönderiniz, YA * x* Size Tabiatinizi Söyliyelim -.. ğ şelidir. Üzün— - tüye pek ge- ' lemez, bazan — İnatçı ve acuk :t A dül'- Afkı. | daşlarile — iyi — geçinmeye ta- - Taftardır.Men- faatlerini yal- - nız — nefsine hasretmez. 45 RAMAZAN EF, ( fotoğrafı- nın dercini iıtemiyor) Mihnet ve meşekkate mütehammil, mü- nakaşa ve mücadeleye mütema- yildir. Gözü pektir. Olur olmaz şeye ehemmiyet vermez, menfe- atlerinde diğerendişliğe — yer ve- rır, herkese açılmaz, muhatabına 'az itimat eder. Fotoğraf Tahlil Kuponunu 11 inciSayfamızda bulacaksınız. | İ r İ DAKTİLO Bugünün Romanı — Ne olur sanki anneciğim? ÂAnnem, çatık — kaşlarının al- tında — parlıyan gözlerile- uzun uzun bana baktı, Sonra, ağır ve kederli bir sesle mırıldandı: — Çok şey olur kızım.. Şüp- hesiz hayatı ben senden daha iyi görüyor ve Aanlıyorum. İşte | ben sana bu kadar söyliyeyim de, öte tarafını sen anla... Şimdi ben gitmenize mâni olmıyacağım, gidiniz, fakat bu sözlerimi de unutmayımnız, 14 Ağustos 928 Mahut ziyafetin üzerinden tam otuz. defa şu defteri elime al- dığım halde bir tek kelime bile yazmıya muktedir olamadım. Ni- hayet bugün, nefsimi cebrederek şu satırları yazıyorum. Hayatımın mühim bir tarihine sahne olan bu ziyafeti, uzun uzadıya tasvire İüzum görmüyo- rum. Yalnız şu iki cümle ile hulâsa ediyorum. Ziyafet, ciddi- yetle başladı; cıvıklıkla bitti. Bundan hâsıl olan neticeye gelince; Ötekilerin kabalıklarına mukabil Fahirin gösterdiği kom- plimanlardan — çok — mütehassis olan Zehra; — AÂman, ne ince., ne hassas bir genç... Diye adeta ona meftun olu- verdi. Bu, bir... İkincisine — gelince: — İçkinin buharile şuuru tamamen eriyen Sait Bey, nihayet bana -resmen- aşkımı ilân etti. Hatta, bir adım daha ileri giderek, behemehal benimle evleneceğini söyledi. x Zehra ile Fahir, orada biri- birlerile meşgul oldukları - için Sait Beyin söylediklerini işitme- mişlerdi. Yolda, Fahir sordu: — Ne idi kuzum o herifin söyledikleri?.. Kulağına eğilmiş, bol bol yemin ediyor, bir şeyler anlatıyordu? — Hiç... Demekle iktifa ettim. Çünki, bu gece sarhoşlukla söylenen bir sözün, yarın kuvvetini kay- bederek beni gülünç bir mevkide bırakmasını istemedim. * Sait Beyin — yalmız — söz- lerini dinlemiş ve ona -hiçbir vaitte bulunmamıştım. Bunun için geceki (vaziyetimiz, bir alışveriş mahiyetinde değildi. Esasen bu | teklifin ciddiyetine de emin de- ğgildim. Buna binaen geceyi her türlü hayalden azade bir balde müsterihane geçirdim. Ertesi günü yazıhaneye gel- diğim — zaman henüz Sait Bey meydanda yoktu. Arkadaşlardan da yalnız kâtip, mühendis — Sami Bey gelmişti. Bugün en çok Vedadın ne tavır alacağını merak ediyordum. Ge- ce, patronların — huzurunda süt dökmüş hain bir kedi gibi kuy- ruğunu kıvırarak sessizce oturan Vedadı hiç gözümden ayırmamış- tım. Okadar rakı içmesine rağ- men yine saman altından su yü- rütüyor.. Fahirle Zehrayı, benim- le Sait Beyi hiç gözünden ayır- mıyordu. — Hatta bir aralık ben Necati Beyin yanında oturduğum | didik ederek ona karşı Bu suale karşı - içimi çektim; — muhasebeci ve | BN 0 EMETER Yazan: Z. Şakir zaman, ayaklarımızın - biribirine dolaşıp — dolaşmadığını anlamak için eğilmiş masanın altından bi- le bakmiştı.Hele Sait Beyin uzum- ca süren sözlerini işitebilmek için kulaklarını bize doğru okadar uzatmıştı ki... Hatta Sait Bey ya- nıma gelip te hissiyatımı açmağa başladığı vakit iki sözle onu sus- turmak veyahut usullacık oradan sıvışmak mümkündü. Fakat göz- — lerini anut bir israrla bize dik- miş olan Vedada büyük bir dedi- kodu sermayesi vermek isteme- dim. Sanki zararsız bir masal söyleniyormuş gibi, Sait Beyin sözlerini mütebessimane dinledim. Bu suretle de Vedadın kalbini me- rak ve endişenin hain dişlerile kemirtmekten, zalim bir zevk his- settim, Biraz sonra dış kapı kapandı. Mühendis Riza Beyle Vedadın geldiğini — seslerinden — tanıdım. / Benim odamın önünden geçiyor- lardı. Vedat, şımarık mektep | çocukları gibi alaylı bir surette öksürdü, Güya, beni helecana düşürmek istedi. Sonra, yüksek sesle: — Rüya değil bu, aynile vaki.. Dedi. Zavallı Riza Bey, bu Vedadın damdan düşer gibi söylediği bu —sözlerden hiçbir mana çıkaramadığı için sordu: — Hangi rüya Vedat Bey. — Akşamki rüya... Odalarının — kapıları — açıldı, kapandı. Koridor, yine sesrziz kaldı. Vedadın bu sözleri, benim kalbime #sert bir. kamçı gibi çarpmış ve zavallı kalbimin en hassas bir noktasını acıtmıştı. Demek o daha hâlâ beni, efen- disi tarafından iğfal edilmiş bir besleme gibi görmek istiyordu, Şu halde bunun aksini ispat et- mek, onun hasut ve garezkâr kalbini ayaklarımın altında didik bütün manasile hâkim ve muzalfer ya- şamak İâzımgeliyordu. — Bu fikre binaen akşamdan- beri tasarladığım programı derhal tebdil ettim. Sait - Beye karşı bütün manasile sekinetimi muha- faza ederek sanki akşam biçbir şey olmamamış - gibi hareket etmiye karar vermiştim. Şüphesiz Sait Bey de bundan memnun olacak, gece sarhoşlukla söyle- diği sözlerden dolayı tarziye ver- mek mecburiyetinde kalmıyacaktı. Fakat şimdi... Asansör, bizim katta durdu. Dış kapı açıldı. Sait Bey, Hasana sordu: — Beni telefonla aradılar mı?, Hasan cevap — verirken, 0 odasına girdi. Girer girmez tele- fonu açtı. Yeni münasebet tesis ettiğimiz bir Alman şirketinin tercümanını aradı. Fakat, yerinde bulamadı. O, bu işlerle meşgul iken ben şapkamı giydim.; Çantamı da koltuğumun altına İaıstırdım. Ara kapının arkasında — bekli- yordum. O, telefonu kapar. ka- pamaz, cama iki fiske vurdlum. * Öfkeli bir vaziyetle kapıyı aça- rak odaya girdim ve onun ma- sası önünde durdum. (Arkası var)