Aboneler yüksek görüntüleme limiti, sayfa indirme ve diğer özel özelliklerden yararlanır.
e e di YNY UŞMA Fakat buna mukabil sizden bir şey isterim.. Bu akşamki hâ- diseyi ömrünüzün sonuna kadar unutmak ve bizleri bir kere bile hatırlamamak bizi ele vermemek- tir. Türk rakkasesi elini casusların şefine uzatark: — Size. bunu — vadediyorum, dedi. Sizlerin başınıza benim yü- zümden hiç bir fenalık gelemez.. Çünkü çok hoşuma giden bu macerayı bir daha hiç hatırlamı- yacağım... gidebilir miyim. — Ârzu ediyorsanır. — Hey, patron, hani benim biram? — Leyinsky Madama bir kadeh şampanya ikram edelim.. Bir şişe şampanya getirsene.. Kambur patron koşarak - bir şişe şampanya getirdi. Şişe pat- lamıştı. Patron bir kadehe boşaltarak genç kadına ikram etti: — Şerefinize üştat. Kendi kadehini de aldı: — Cessur ve güzel kadının şerefine ben içerim, sonra Şeh- razada biraz eğildi: — Sizin gibi bir arkadaşa malik olmak sizinle çalışabilmek çok zevkli bir şey olacaktır, Paketi eline almış olan Şeh- râzat: -— Ben bir rakkaseyim, dedi, Mesleğimde eyi olduğumu söylü- yorlar, ondan başka bir iş be- ğenemem... Bir kere gelip beni seyrediniz, nekadar güzel oyna- dığımı görürsünüz. Sonra masanın — Üzerindeki yüzüğe elini uzatarak aldi: — Yüzüğümü kimse beğen- medi.. Bahse girişmedi, — dedi. Ona tenezzül etmediniz.. taklit olduğunu anladınız galibal Alla- haismarladık Madam.. Mösyöler, Allahaismarladık üstat. — Güle.. güle. Hâlâ şaşkın bir halde olan &damların arasından — ayrılarak kapiya doğru yürüdü. — A — — Bu kâğıdın itmamı için bir buçuğa kadar beklemek lâzım. — Öylemi Her — profesör teşekkürler ederim. Peki bekle- riz.. Fafa ademi memnuniyetle kaşlarını çattı: — Bir buçuğa kadar mı dedi.. hasıl olur Fatoş ben dün Şefkati Beye ikimiz namına söz verdim. Müzelere gitmek için bizi saat birde bekliyor. İ — Fakat mademki — kayıt W beklemek lâzım.. — Ben beklerim ne demek tabil bekleyeceğiz.. Ben de bek- leyeceğim. - Affede_rşin!ı Her - profesör kâğıtları — birimizin — keklemesi acaba kâfi değil midir? — Elbette çocuğum. Ve Fafa, Fatoşu orada bıra- karak ayrıldı. ' a Sabah olur olmaz iki genç kızın ilk işi gi tnip konservatuvara gitmek olmuştu. Orada “profesör Sehmitt'e rastgelmişlerdi. Ve on- ları — gördüğünden beri — ihtiyar &dam onların işile meşgul ol- Mu , ger - kızle a karşı fevkalâde hür- Bunu gören memurlar. l Bu Başı Ne Yapalım Aşk ve macera romanı — 97 Yazan Suat Suzan mel!kâr davranmışlardı. Şimdi mül- teft hoca bir nezaket daha gösz- teriyor ve Fatoşu kendi odasına davet ediyordu. Profesör önde, o arkada geniş bir koridoru geç- ti.er, profesör bir kapı açtı. Burası Profesörün kendi odası idi.. Koyu —mavi kadifelerle döşenmişti. Kenarda — kuyruklu bir piyano vardı. Ve piyanonun üstünde bir genç kız resmi. Profesör Schmitt genç kıza yer gösterdi. — Otursanıza yavrum. — Teşekkür ederim efendim. Fatoş geniş koltuğa oturdu. profesör de karşıdaki — masanın başına geçti. ; Biraz sonra profesör Fatoşun yanına geldi, ona islanbul ve ailesi hakkin da sualler sormaya başladı ve birhaylı konuştular. * — İşte kâğıdınız hazır yavrum... — Teşekkür ederim üstat... Minnettarınızım... ÂAllaha ısmarla- | dık... — Yağmur çok yağıyor çocu- ğum, Ben de gidiyorum, Geliniz sizi otomobille götüreyim. — Oh çok Teşekkür ederim. efendim. Kapıdan çıktılar. Yağmur şid- detle yağmakta idi. Yalnız artık gök gürlemiyor ve şimşek çak- mıyordu. “Otomobil yağmur altında pırıl, pırti yanan ve kayan asfaltların üzerinde — ilerliyordu. — Profesör Sehmitt süküt ediyor ve Fatoş bu akşam müfettiş Waldon'a ne söyliyeceğini düşünüyordu. — Nereye gitmek istiyorsunuz? — Ötele... — Arkadaşınızı bulacakmısınız? müzelere - — Hayır... - Onlar gittiler. — Ohalde geliniz öğle yeme- ğini beraber yiyelim... — Öğle yemeğini mi?... Nasıl olur sizi rahatsız etmezmiyim? — Asla... Asla geliniz... Öğle yemeğini bizde yeriz. — Sizde mi?... Ve otomobil ilerlemekte devam ediyordu. Biraz sonra bir otomatik tele- fon santralı önünde durdu. Pro- fesör evine telefon ederek yeme- ğe gelmiyeceğini söyledi ve bazı tenbihler yaptı. Sonra otomobile dönerek Fa- toşa sordu: — Yemeği nerede yiyelim? Ve Fataş— cevap vermeden profesör otomobili biraz ilerideki | küçük bir Jokantâanın — önünde durdurdu. * Lokantadan çıkarlarken profe- sör Sechmitt adeta neşeli bir insan olmuştu. Daima solgun olan ya- nakları kırmızı kırmızı idi. Ve öne doğru düşük amuzları dimdik | | durüyordu. Adımlarında bir ça- lâki ve bakışlarında bir canlılık vardı : : — Sizinle beraber bulunmak beni adeta gençleştirdi. Diyordu, sevgili çecuğum bilemezsiniz ha- yatım nekadar yalnız geçiyor... Otomobilin kapısını açıyordu: — Şimdi otelinize gideceğiz —— — ” (- Toplantı, Davetler — e l’ B 13 - 934 — Evet Her Profesör. — Fakat ondan evvel bir par- ça benim evime uğrayacağız. Bir telefon bekliyordum. Ona bakarız. Sonra sizi otele götürürüm. Bir İtirazınız yok ya çocuğum. — Hayır efendim siz nasıl isterseniz. — 25 — . İvan Rabakoviç birdenbire yanındaki iri adamın kolunu ya- kaladı: . — İşte otomobil, dedi. Her profesör Sechmitt'in otomobili. Meinecke Ştrasedeki kemancının restoranının tarasasında oturuyor- lardı ve önlerinde birer bira vardı. ( Arkası var ) Öz Türkçeyle Kimsenin Gözüne Batmıyor Mu Karaköy köprüsünden her geçi- şimde gözüme çarpar, kendi kendime sorarım : — Benden başka kimse görmüyor mu ? Sonra yine kendi turum (1). — Ne de olsa görürler. Derim, bu işl bitireceklerini uma- run. Şu var ki: ertesi gün geçerken umduğumun boşa çıktığınt anlarım. İlkin ne gördümse yinö odur. Bir değişiklik olmamıştır. * Köprünün iki yanındaki barınak- Köprü geçitliği (4 ) kaldırılmadan yapılmalarına — başlanılan, — geçitlik kaldırıldıktan #sonra da, çamlak ( 5 ) diye boluya (6) verilen bu barınaklar son çağlarda çok pis tutuluyorlar. Bir tanesinin Üzerinde eskimiş, solmuş bildürgülükler (7) yırtık pırtık sarkıyor. Önünde birkaç yemiş dolu sepet duruyor. Öteki yeni tutulmuş, bu yüzden yeniden boyanmış; boyasi köprünün ana (8) boyasından ayri olmuş, göze batıyor. Bir ötekinin sırçaları (9) uzun çağlardanberi slilin- memekten toz içinde kalmış! * köndimi avu- Köprü, kentip (10) en işlek, en kalaba- hk yeridir. Böyle bir yerde göze güzel 'görünmeyen bir nesne İle karşılaşmak beklenilmerz, Ayrıca” bu barınaklar gelişigüzel (11) yapılmış çamlaklar değil, köprüye bağlı yapılardır. Kentin temizlik İşi il& uğraşanlar, bu barı- nakların temiz tutulmasını, içinde olanlara andırsalar (12) iyi ederler. İsmet Hulüsi 1 — Avutmak: teselli etmek 2 — Barinakı kulübe B — Söz açmak: bahsetmek 4 — Geçitlik: müruriye 5 — Çamlak: dükkân 6 — Boluya vermak: kiraya vermek 7 — Bildürgülük: ilân 8 — Ana: esas 9 — Sırça: cam 10 — Kent: şehir 11 — Gelişigüzel: lâalettayin 19 — Andırmakı İhtar etmek. — yerz - — Şehit Yetimlerini Acele İstiyoruz Eminönü Askerlik şubesi reisliğinden: — Şubömizde — kayıtli ve Eminönü malmüdürlüğünden - ma- aşlarını #lmakta olan şehit yetimlerile beraber şubemizden 933 senesi dahil ikramiyelerini alan ve Eminönü kazası dahilinde oturmakta olup on senelik maaşları verilerek hükümetle alacağı kesilen şehit yetimlerinin dahi 15 Teşrinievvel 934 tarihine kadar her gün şubemize gelerek kayıtlarını yap- tırmaları lürumu ilân olunur. Kaplanın Kediden Farkı Anasından Doğduğu Günden Ne ? V İtibaren Üçüncü Ayını Dolpuruncaya Kadar: Hiç Londra hayvanat bahçesinin pansiyonerlerinden olan bir kap- lan dört hafta evvel, k-ndisine mahsus olan mağarada yavrula- mıştır. Bahçenin memurları bu münasebetle hayvanı müşahede altına almışlardır. Bu müşahede neticesinde yavruların tıpkı kedi gibi gözleri kapalı olarak doğ- dukları — anlaşılmıştır. — Anneleri yavruların gözlerini açmak için yine kedi gibi yalamıştır. Yavru- lardan birisinin gözü dört gün Elbiselerinden Memnun Olan Köylüler.. Bir tetkike öre Estonya köy- lüleri 350 senedenberi milli elbi- gelerinde en küçük bir değişiklik bile yapmamışlardır. Bu itibarla muhafazakârlıkta Iskoçyalıları ta- kiben bütün medeni dlünyada ikinci — gelmektedirler. — Resmi- mizde şarkı söyliyen bir köylü | kadın grupunu görüyorsunuz. h 'so.ra diğerleri- ninki ise 6 ve?T — gün sonra açıl- mıştır. Kaplan 2 bütün bu müd- deti yavrularının yanında geçirmiş, İlk 49 s atte uzatılan yemeği almak için bile mağaradan çıkmamıştır. Bu isti- rahat devresi 2 hafta sürmü; tür. Kaplan yavrularile birlikte ta- mam 21 inci gün bahçeye çıkmış ve yavrularını ağzile enselerinden tutarak taşımıştır. Bahçe memurlarının anlattık- larına göre kaplanın yavrularını üç aylık oluncaya kadar evde Büt İle kedi gibi beslemek müm- kündür. Son Posta İstanbul BORSASI F 12 - B - 1934 ÇEKLER | kuruş kurüş Londra 622,50 Prag 19,1225 Nev - yörk 0,8050 | Viyana 4,2560 Parla 12,08 Madrit 5,82 Milâna 9,2713 | Berlin 1,9978 Brlikseel 3,3875 | Varşova 4 ,205 Atina 63,195 Poşte 3,435 Cenevre 2,4360 —| Bükreş 79,5114 Sofya 65,85 Belgrat 34 7718 Amstordam — 1,1737. | Moskova — 1092,75 ESHAM ve TAHVİLÂT Lira Lira İş Bank.(Nama) iü,— | Bomonti 11,25 » (Hümlle) 10,— | 1033 İstikrazı — 97 — » (Mücaa'a) 109,— İstikramı Dahilt 93,50 Osmanlı Bank. 35,95 Düyuünu Mu. — 00,— Selânik ” 5,— | Bağdat tertip | 47, Şirketi Hayriye 15,50 | —» BN vv.> Haeliş *ODLİT | Reji 2,30 AnadoluwGOV. 26,85 | Tramvay 00 — » 4 GÜP, 26,90 | Rıhtım 16,50 Anade'u t 100V. 43,50 | Üsküdar su — 105,80 kD. V. — *O0l— | Terkös coco | —t t Tramvay — 35,— | MısırKr.Fo,1886 !42,— ' Üzküdar su İkems K oşf 5 2 D905 SA0 Terkon 0000 | , » e İDİL 92,— Havaganl 27,— | Elektrik —— Telelan N,— MESKUKÂT |*| Kuruş Kuruş Türk altını 921 | (Hamli) 4650 İng. » 10831 | (Reşat) 4900 P . 830 | (Vahli) 1625 Rus , 1080 | İnce beşibirlik altın Söneie” 3800 O Cümhuriyet) — 1525 Banknot (Os.B.) 237 | (amit) armalı” 5240 Kalın beşibirlik altan %m“ z 4800 (Cümhuriyet) 1625 | (Vahit) , — 4030 (Aslz) 4600 | (*) Borsa harlet İsvî_çg'e__ Bahriyesi,, Nasıldır ? — xai ea e çe M Lozan, (Hususi) — wuazetele- rimiz Akayın yandan çark'ı va- purlarından her zaman şikâyet ederken derler ki: “Ayrupada yandan çarklı va- purlar artık tarihe karışmıştır|,, e w .. . yandan çarklı vapurlar Cenevre gölünde işler ve seyy - bun- lara “İsviçre dox;.nmlln llrâi:i l,b Ta Y in yandan gördüğü nüz -.