Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
İ a SĞ Tn a eli Sayfa 7 ı-—.____Fenerbahçe muhacimlerinden Ali Rıza yeni bir gol için çalışırken İ F enerbahçe Fen Ve d__EPİîahçe dün mükemmel bir şans Ebor L;îâîî bir oyunla İzmirin Doğan- ni çok büyük bir gol farkile Tine yaş, SANsporlular altı gol yemele- îmen hiç de fena, anbale oyun ha ve k ar. Sadece Fenerin şansı - kurh e,nd_llerinin de şansızlıklarına kü » Sittiler, Yoksa Fenerbaliçe dün nile is0R - Yü * Pek iyi olmadığını tek - Bir ğansl_—,;; ağk da dokuz kişi oynıyan Do- ı_:abul e İf türlü müdafaa oyununu İÇİN ça L Her an hücuma geçmek köy Çalıştı. Fakat dün yorgun ve Mek n“l_an Fuat, geriye yardım et - Söl a Çık hlîap düşen Ali, ve sakatlanan lar, U vaziyette bir iş yapamadı- hin olm DoğmsPOr takımında Hakkı- İak öy 2Ması, ve sağ bekin yaralana- biş net;î“_ t.I'İı_!etmeıri dünkü gayrıta- Fenerk . doğurdu. Matt SN bir a n &a nazğ:' iki güzel kurtarış ile bilhas- 2Vin ha a da fena oynamıyordu. Mu- kalâde tî': Belince Mehmet Reşat fev İdi. My Peelidis fiyi, Cevat da fena Müha AŞağı yışı Cimler ise Niyazi vazifesini du, Yî Ukarı yaptı. Esat güzel oynıyor- Satları önünde bir çok gdi fır- < Çdi Ali Rıza ile Neci dün fe- —HNeticeler Milli Küme Maçları _ dün şanslı bir oyundan *onra Doğansporu 6 golle mağlüp etti F. Bahçe 6 - D. Spor 0 G. Birliği 2 - Uçok 1 takımına gelince Hüsa- | uabü_o Fener - Döğanspor maçından oldm Oynıyorlardı. Fikret her za- Yördu, Uğu gibi güzel bir oyun çıkarı- %: ;oylece hulasa edebiliriz: landı, SK €nerbahçenin akını ile baş- Üler, p ı Doğanspor sahasına in - %laşn 9p bir müddet ayaktan ayağa İt ğeti, F'h'!t Fenerbahçelileri gayre- kalar Düren için uğraşıyordü. İlk daki- ban İi ylş canlı bir oyunla karşıla- Niha ir mu_dafaası uğraştı durdu. biş şütyet 8 inci dakikada Naci yavaş İ Ve Çekti. Kalci topu içeri doğru at hel'abera 2 BÜzel olması için Niyazi ile ü golâglara doğru yuvarlandılar. gibi olîin sonraqlzmirli]er biraz açı- tüi ular, hücuma geçtiler. Fa - ektiğ _ay.de! temin edilmedi. Fuadın Biı-gı bir iki şüt boşa gitti. bir kaarallk Doğanspor kalesi önünde Sin I;ŞIkllk oldü. Hiç bir vakit kale larg Urmıyan Mahmut gene dışar - a dÜl Ş va ir Bolü aet aşırken Esat bir Şütla ikinci iki güzel enstantane İzmirliler mağlübiyetten kurtulmak için uğraşırlarken sağ bek Fethi aya- ğindan yaralandı. Dışarı çıktı. On kişi galan Doğanspor sağ açığı da geri çe- kerek Fenerin en tehlikeli tarafını tut mak, kapamak mecburiyetinde kaldı- lar. Sol müdafii de uğraştı, durdu. Devre her iki tarafın da tatsız oyunun- dan sonra 2 - O Fenerin galibiyetile bitti. İkinci devrede Fenerbahçe sahada sadece topa vurdu. Doğansporlular da müukabele ettiler. Oyun büsbütün zevk- sizleşti. Bir aralık Esat üçüncü golü Ittı. Ar- kasından da Fenerbahçe kalesi sıkıştı. Bu aralık top kurtuldu. Ali Rızaya gel- di. O da önü bomboş olduğu halde sür- dü, sürdü. Topu avuta atarken, Doğan- sporlu sol bek yetişti. Ali Rızanın ya- pamadığı işi becerdi. Kendi kalesine dördüncü golü attı. Nihayet 31 inci da kikada Ali Rıza beşinci, ve Naci de Fik retten aldığı güzel bir pasla altıncı go- Ankara maçı nasıl oynandı ? Ankara, 9 (Hususi) — Millit küme maçlarına bugün de şehir stadında de vam edildi. Hava bulutlu ve ara sira az yağmurlu, buna rağmen saha kala- balıktı. Saat tam 14 de takımlar dizildikleri zaman Gençler Birliğini müdafi İh - sandan mahrum olarak şu şekilde gö - rüyoruz: san, Keşfi, Selim, Münür, Rasim, Ni - yazi, İhsan. şu şekilde: Hilmi, Ali, Ziya, Enver, Âdil, Şükrü, Mustafa, Mehmet, Mazhar, Basri, Na- muk, Hakem Fenerbahçeli Sait Salâhattin. Oyuna Gençler Birliği başladı. Fa- kat derhal, yaptıkları sağdan seri bir inişle — Gençler kalesini bulan Üçok hücümunu Gençler Birli - ği —müdafaası — körnerle - güçlük - le bertaraf edebildi. Oyun karşılık - lı akınlarla devam ederken 13 üncü da kikada Kadrinin hatalı bir kafa vuruşu ile geriye düşen top Namuka geldi. Na- mukun çektiği kuvvetli şüt direğe çarp (|tı, avt oldu. Bu vaziyetten kurtulan Gençler de derhal sağdan indiler. Top Niyaziye geldi. Beş metreden sıkı bir şüt 15 inci dakikada Üçok ağlarına ta- kıldı. 27 nci dakikada Niyazi vole bir şütle topu ikinci defa İzmir kalesine soktu. Devre 0 - 2 Gençler Birliği lehine bitti. İkinci devre Üçok takımında bazı ta- dilât yapılmış, oyuna İzmirliler ener- jik bir hücumla başladılar. Gençlerin müdafaasında güçlükle kesilen bu akı- nı bir kaç tanesi daha takip etti. Üçok hiç olmazsa bir şeref sayısı çıkarabil- t için ciddi surette çalışıyordu. Sağ müdafi «Kadri topu elle durdurdu. An- kara aleyhine penaltı. Basri de temiz bir plâse ile bunu sayıya çevirdi. Oyunun bundan sonraki kısmı sıki ve heyecanlı oldu. Fakat netice değiş- medi ve maç 2 - | Gençler Birliğinin galibiyeti ile neticelendi. Yugoslavya, Romanyaya galip Belgrad, 9 (A.A.) — Davis kupası için yapılan tenis tasfiye maclarında Yogus- lavya, sıfıra karşı 3 zaferle Romanyaya galipdir. Rahim, Kadri, Halit, Salâhattin, Ha-|' İzmirliler sağ içleri Saitten mahrum | lü attı. Ve bu suretle Doğanspor şansız bir oyunla 0 - 6 mağlüp oldu. Hakem, Nihattı. Doğanspor: Mahmut, Fethi, Adnan, Reşat, Nurullah, İsmail, Mehmet, Ali, Fuat, Ömer, Sabri. Fenerbahçe, Hüsamettin, Yaşar, Le- bip, Mehmet Reşat, Angelidis, Cevat, Niyazi, Esat, Ali Rıza, Naci, Fikret şek- linde idi. C. Şahingiray Adanada yakalanan firari .. .. katillerle görüşebildim Tevkifhaneden nasıl kaçtılar ? Katil Tevfik boş şeker kutusunun altına şu cümleleri yazdı, bana gösterdi: “ Biz vahşi miyiz ? Sizi tanıyorum. Vazifeniz. Fakat öbür seyircilere ne oluyor? ,, (Baş tarafı 1 inci sayfada) Abdullah ve Tevfik nasıl adamlardır? Hapisaneden nasıl kaçabilmişlerdir? Na- sıl yakalandılar? Sade İstanbulda değil, hemen bütün memlekette bunlara benzer birçok sual- lerin cevablarını arayıp ta bulamıyanla- rın çoklüğüdür ki dün beni, İzmite ka- dar kısa bir seyahat yapmak mecburi - dan hareket ettiklerini bildiriyordu. Adana treni, İzmit istasyonuna, mutad zamanından bir saat teahhurla, saat 16 yı yirmi geçe geldi. Elimde sormak üzere hazırladığım su- allerin listesile trene girdiğim zaman öğrendim ki İzmit Emnivet müdürü, İs- tanbul Müddeiumumisindern aldığı - bir emirle, katilleri ihtilâttan menetmiştir. Fakat bir zabıta memuru tarafından çok mübalâğalı bir vazifeperestlikle ye - rine getirilen bu memnu!yet bile beni ne katilleri görmekten, hatta ne de ka- lillerle görüşmekten malırum edemedi. «Mahrumiyet» deyişime hiç şaşma - yın, Meslek bu. Bazan şayanı dikkat bir katille görüşebilmek, silik herhangi bir remleket nazırile mülâkat yapabilmek- ten hem çok daha güç, hem çok daha kıymetlidir. Abdullah ve Tevfik, irenin üçüncü mevki kompartimanlarından birine yer- Jeşmişlerdi. Abdullahın üzerinde kursuni, Tevfiğin üzerinde lâciverd birer esvap vardı. Tevfiğin, kurşuni bir fötre sahib ol - masına mukabil, Abdullanın başı açık - ti. İkisinin sakalları da, en az üç günlük- tü, Kravatları yoktu, fakat kılıklarının bütün perişanlığına rağmen, yüzlerinde, gözlerinde şayanı hayret bLir derlitoplu- luk vardı. Bulundukları komparttirranın emniye- ti, üç jandarma, ve iki pelisle temin e - dilmişti. Fakat buna rağm:en, Abdullah ve Tevfik tevkif olunmuş iki katilden ziyade, maiyetile seyahat eden iki ka - lender lorda benziyorlardı Dişleri kırık sarı tarağını, ikidebirde, kirli kumral saçlarında gezdiren Tevfik, kompartimanın koridoruuda. kendilerini görmek isteğile birbirleriri adelta çiğne- jyen yolculara, Abdullahtan çok daha sempatik görünüyordu. Kompartiman raflarını dolduran eş - yalar, jandarmalardan birine aid olan muhteviyatı bence meçhul bir sepetten, ve katillere aid bir demet taze soğanla yarım kilo koparılmış eknzekten ibaret- Di Abdullahın sağ elile; Tevliğin sol e - Yazan: Naci Sadullah Yukarıana: maril Tevfik ve Abdullah t rende. yetinde bıraktı. Çünkü Adanadan g::lıı_-nı bir telgraf, yakalanan katillerin Adana- Aşağıda vapur kamarasında lini birleştiren demir kelepçeye bağlı 0« lan kalın bir zincir, bir elile mavzerine dayanan jandarmanın öbür eline aşikâr bir yorgunluk veriyordu: Çünkü jandar- ma, kuş uçurmıyan hapisaneden kaçan bu ruh hüviyetli katillesin, kendisine emniyet edilen zincirini, clden kaçırıl « ması tehlikeli bir emanel gibi olanca kuvvetile sıkıyordu. Ve polis, katillerle bizim söz söze de- ğil, göz göze gelmemize bile mahal bı « rakmamak istediği için, eski kapotile, kompartimanın koridora bakan bütün pencerelerini örtmeğe çabalıyordu. Abdullah aynaya, ve Tevfik bize ba « kıyordu. Tevfik, kompartiman rafından aldığı boş bir şeker kutusunun arkasına, karşısında oturan polisin nelis bir kari- katürünü çizdi. Sonra bu karikatürün yanına, namlusu, polisin tam beynine bakan bir tabanca resmi yaptı. Ve bana gösterip bir kahkaha attıktan sonra, ta- banca resmini karaladı. Polisten, katillere birer sigara vermek için izin istedim. Tevfik, kompartiman camı ardından ve işaretle istediğim bu iznin verilmeyişine kızdı, ve komparti - man kapısını hiddetle açarak, elimde tut- tuğum sigaraları minnetle aldı. Birini Abdullaha verdi, birini de kendi yaktı. Sonra gene, hâlâ elinde tuttuğu boş şeker kutusunun arkasında, zabıta me - murunun karikatüründen boş kalan ye « Te şu cümleleri yazıp bana gösterdi: <— Biz vahşi miyiz? Sizı tanıyorum. vazifeniz. Fakat öbür seyircilere ne o « luyor?» Ben bu suale, başımı: — Bilmem? Manasına gelen bir çarpıtışla cevab verdim. Tam o sırada, tren Derinceye gelmişti. Tevfik, kelepçesiz elini cebine attı, ve çıkardığı bir avuç bozuk parayı jandarmaya- uzatarak: — Bunları, dışarıdaki fakirlere serp! dedi. , Jandarma, bu arzuyu yerine getirme- yi esirgemedi, ve aldığı pataları, kom - partimanın önüne biriken fakir yavru - ların arasına saçtı. Abdullah ve Tevfik... İkisine de dik- katle bakıyorum: Abdullah, asabının sü- künetsizliğini zoraki bir tebessümle giz- lemeğe çabalıyor. Fakat Tevfik... Yü - züne bir katilden çok daha fazla, günah- sız yere yakalanmış tövbekâr ve mazlüm bir sabıkalı süsünü verebilen Tevfik be- nimle alabildiğine dost. Pobslerden, jan- darmalardan gizli bir işaretleşme, ara - mızda, müşterek bir cürüm ışliyen insan- ların yakınlığını yaratmış gibi. Ona, işaretle kendisini, içinde bulun « (Devamı 8 inci sayfada) —e ae şam ae Muzgamu'u l lnnenenükmladünnüzküküldüaesdrü üüü