10 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

10 Mayıs 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Adanada yakalanan firari katillerle görüşebildim Tevkifhaneden nasıl kaçtılar ? Katil Tevfik boş şeker kutusunun altına şu cümleleri yazdı, bana gösterdi: “ Biz vahşi miyiz ? Sizi tanıyorum. Vazifeniz. Fakat öbür seyircilere ne oluyor? ,, Naci Sadullah Fenerbahçe muhacimlerinden Ali Rıza yeni Milli Küme Maçları Fenerbahçe dün şanslı bir oyundan Sonra Doğansporu 6 golle mağlüp etti Peıı uî’bühçe dün mükemmel bir şans| M kgun bir oyunla İzmirin D Yendi Bmın. $ok büyük bir gol Neticeler ahçe 6 - D. Spor 0 Ankara maçı D:m İ tine “ Doğansporlular altı | Şd tümlen hiç de fena; anbale o irliği 2 - Üçek T || nasıloynandı? '““ke lar. Sadece Fenerin — şansı - İlka b Tüyasiy n ee k*"hın 'ndilerinin de şansızlıklarına maçlarına bugün de şehir stadında de kü Bittiler. Yoksa Fenerbahçe dün | *e vam edildi. Hava bulutlu ve ara sıra 0 x Tt ispat e“pek iyi olmadığımı — tek - sz yağmurlu, buna rağmen saha kala- Bir balıktı. angı aralık da dokuz kişi oynıyan Do- Yukanaa: nattl Tevfik ve Abdullah trende. Aşağıda vapur kamarasında kibu) İr türlü müdafaa oyununu çok edi. Her an hücuma geçmek hş Şalıştı. Fakat dün yorgun ve | Mekter *lân Fuat, geriye yardım et - 8) âÇık Map düşen Ali, ve sakatlanan ae bu vazi iyette bir iş yapamadı- Jrn.'ımı:hmmr takımında Hakkı- Tak öyı , Ve sağ bekin yaralana- bit he Unu terketmesi dünkü gayrıta- iceyi doğurdu. lım takımıma gelince Hüsa- & .,:i""' iki güzel kurtarış ile bilhas- Müdar, Okkati celbetti. #vin hı '& da fena oynamıyordu. Mu- D—lnce Mehmet Reşat fev L is gyi, Cevat da fena "'ı"“mhı ise Niyazi vazifesini 'aptı. Esat güzel oynıyor- ııq_n'h“ kale önünde bir çok gdi fır- #;ı:g Man ç 3ÜD oynıyorlardı. Fikret her za- Yordu, Bibi güzel bir oyun çıkarı- &_';:: Şöylece hulasa edebiliriz: )ln 80] 'enerbahçenin akını ile baş- dllç' 'dan Doj Doğanspor sahasına in - '“"Itı. Top bir Müddet ayaktan ayağa | | Fikret hçelileri gayre- ı.ı.*'um:'ııçin ulgı-—ıyoıdu İlk daki- t f e canlı bir oyunla karşıla- Nu:h: Müdafaası uğraştı durdu. biş ly 8 inci dakikada Naci yavaş h. dîş:n. Kalci topu içeri doğru at h!rıbe, Büzel olması için Niyazi ile e:'ın duxlru yuvarlandılar. Sonra İzmirliler biraz a k. Bi ; oldular, hücuma geçtiler. ıı'vı fayda temin edilmedi. Fuadın B::cıahıı iki şüt boşa gitti. Talık Doğanspor kâlesi önünde sinde Tışıklık oldu. Hü iç bir vakit kale Nn itda urmıyan Mahmut gene dışar Bölü aç Dlşırken Esat bir şütla ikinci 'lblı Fener . Döğenspor maçından i Ş 5İ KST AD kaçırdı. Ati Rıza ile Naci dün fe-İ Dünkü maçta — kalecinin bir kurtarış iki güzel enstantane Saat tam 14 de takımlar dizildikleri |zaman Gençler Birliğini müdafi İh - sandan mahrum olarak şu şekilde gö - rüyoruz; Rahim, Kadri, Halit, Salâhattin, Ha- san, Keşfi, Selim, Münür, Rasim, Ni - yazi, İhsan. İzmirliler sağ içleri Saitten mahrum şu şekilde: Hilmi, Ali, Zıya, Enver, Âdil, Şükrü, Mustafa, Mehmet, Mazhar, Basri, Na- muk, Hakem Fenerbahçeli Sait Salâhattin. kat derhal, yaptıkları sağdan seri bir inişle — Gençler kalesini bulan Üçok hücümunu —Gençler Birli - ği —müdafaası —körnerle — güçlük - le bertaraf edebildi. Oyun karşılık - h akınlarla devam ederken 13 üncü da kikada Kadrinin hatalı bir kafa vuruşu ile geriye düşen top Namuka geldi. Na- mukun çektiği kuvvetli şüt direğe çarp tı, avt oldu. Bu vaziyetten kurtulan Gençler de derhal sağdan indiler. Top Niyaziye geldi. Beş metreden şüt 15 inci dakikada Üçok ağlarına ta- kıldı. 27 nci dakikada Niyazi vole bir şütle topu ikinci defa İzmir kalesine soktu. Devre 0 - 2 Gençler Birliği lehine bitti. İkinci devre Üçok takımımda bazı ta- dilât yapılmış, oyuna İzmirlile> ener- jik bir hücumla başladılar. Gençlerin müdafaasında güçlükle kesilen bu akı- nı bir kaç tanesi daha takip ett;. Üçok hiç olmazsa bir şeref sayısı çıkarabil- * için ciddi surette Çalışıyordu. Sağ İzmirliler mağlübiyetten kurtulmak | müdafi -Kadri topu elle durdurdu. An- için uğraşırlarken sağ bek Fethi aya-|kara aleyhine penaltı.. Basri de temiz ğindan yaralandı. Dışarı çıktı On kişi|bir plâse ile bunu sayıya çevirdi. kalan Doğanspor sağ açığı da geri çe-| Oyunun bundan sönraki kısmı sıkı kerek Fenerin en tehlikeli tarafını tut| ve heyecanlı oldu. Fakat netice değiş- mak, kapamak mecburiyetinde kaldı-|medi ve maç 2 - | Gençler Birliğinin lar, Sol müdafij de üğraştı, Devre her iki tarafın da tatsız oyunun- dan sonra 2 - O Fenerin galibiyetile bitti. İkinci devrede Fenerbahçe sahada sadece topa vurdu. Doğansporlular da mükabele ettiler. Oyun büsbütün zevk- | —et sizleşti. Bir aralık Esat üçüncü golü İttı. Ar- kasından âa Fenerbahçe kalesi sıkıştı. Bu aralık top kurtuldu. Ali Rızaya gel- O da önü bomboş olduğu halde sür- sürdü. Topu avuta atarken, Doğan- sporlu sol bek yetişti. Ali Rızanın ya- pamadığı işi becerdi. Kendi kalesine -|dördüncü göolü attı. Nihayet 31 inci da kikada Ali Rıza beşinci, ve Naci de Fik retten aldığı güzel bir pasla altıncı go- durdü. | galibiyeti ile neticelendi. Yugoslavya, Romanyaya galip Belgrad, 9 (A-A.) — Davis kupası için yapılan tenis tasfiye Maclarında Yogus- lavya, sılıra karşı 8 Zaferle Romanyaya galıpdır : ü attı. Ve bu suretle Doğanspor şansiz bir oyunla O - 6 mağlüp oldu. Hakem, Nihattı. Doğanspor: Mahmut, Fethi, Adnan, Reşat, Nurullah, İsmail, Mehmet, Ali, Fuat, Ömer, Sabri. Fenerbahçe, Hüsamettin, Yaşar, Le- bip, Mehmet Reşat, Angelidis, Cevat, Niyazi, Esat, Ali Rıza, Naci, Fikret şek- linde idi. C. Şahingiray (Baş tarafı 1 inci sayfada) Abdullah ve Tevfik nasıl adamlardır? Hapisaneden nasıl kaçabilmişlerdir? Na- gil yakalandılar? Sade İstanbulda değil, hemen bütün memlekette bunlara benzer birçok sual- Jerin cevablarını arayıp ta bulamıyanla- rın çokluğudur ki dün beni, İzmite ka- dar kısa bir seyahat yapmak mecburi - yetinde bıraktı. Çünkü Acanadan gelen bir telgraf, yakalanan katillerin Adana- gdan harcket ettiklerini bildiriyordu. Adana treni, İzmit istasyonuna, mutad “|zamanından bir saat teahhurla, saat 16 yı yirmi geçe geldi Elimde sormak üzere haorladığım su- rin listesile trene girdiğim zaman dim ki İzmit Emniyet müdürü, İs- ldrmıl Müddeiumumisinden aldığı * bir emirle, katilleri ihtilâttan menetmiştir. Fakat bir zabıta memuru tarafından çok mübalâğalı bir vazifeperestlikle ye - Tine getirilen bu memn t bile beni ne katilleri görmekten, halta ne de ka- tillerle görüşmekten ma'ırum edemedi. «Mahrumiyet» deyişime hiç şaşma - yın. Meslek bu. Bazan şayanı dikkat bir | silik herhangi bir| katille görüşebilmek, memleket nazırile mülâkat yapabilmek- ten hem çok daha güç, bem çok daha kiymetlidir. Abdullah ve Tevfik, trenin üçüncü mevki kompartimanlarından birine yer- Jeşmişlerdi. Abdullahın üzerinde kursuni, Tevfiğin üzerinde lâciverd birer esvap vardı. Tevfiğin, kurşuni bir fötre sahib ol - masına mukabil, Abdullanın başı açık - ta. İkisinin sakalları da, en az üç günlük- tü. Kravatları yoktu, fakat kılıklarının bütün perişanlığına rağım.a, yüzlerinde, gözlerinde şayanı hayret bir derlitoplu- luk vardı. Bulundukları kompartirrarnın emniye- ti, Üç jandarma, ve iki palisle temin e - dilmişti. Fakat buna rağmen, Abdullah ve Tevfik tevkif olunmuş iki katilden ziyade, maiyetile seyahat eden iki ka » lender lorda benziyorlardı Dişleri kırık sarı tarağını, ikidebirde, kirli kumral saçlarında gezdiren Tevfik, kampartimanın koridormuda, kendilerini görmek isteğile birbirlerini adeta çiğne- . yen yolculara, Abdullahtan çok daha sempatik görünüyordu. Kompartiman raflarını dolduran eş - yalar, jandarmalardan birine aid olan muhteviyatı bence meçhül bir sepetten, ve katillere aid bir demet taze soğanla yarım kilo koparılmış ekrmekten ibaret- ti. Abdullahın sağ elile; Teviiğin sol e - lini birleştiren demir kelepçeye bağlı ©- lan kalın bir zincir, bir elile mavzerine dayanan jandarmanın öbür eline aşikâr bir yorgunluk veriyordu: Çünkü jandar- ma, kuş uçurmiyan hapisaneden kaçan bu ruh hüviyetli katillesin, Hendisine emniyet edilen zincirini, elden kaçırıl « ması tehlikeli bir emanel gibi olanca ikuvvetile sıkıyordu. Ve polis, katillerle bizim söz söze de- ğil, göz göze gelmemize bile mahal bı « rakmamak istediği için, eski kapotile, kompartimanın köridora bakan bütün pencerelerini örtmeğe çabılıyordu. Abdullah aynaya, ve Tevfik bize ba « kıyordu. Tevfik, kompartlınan rafından aldığı boş bir şeker kutusunun arkasına, karşısında oturan polisin nefis bir kari- katürünü çizdi. Sonra bu karikatürün yanına, namlusu, polisin tam beynine bakan bir tabanca resmi yaptı. Ve bana gösterip bir kahkaha attıktan sonra, ta- banca resmini karaladı. Polisten, katillere birer sigara vermek için izin istedim. Tevfik, kompartiman camı ardından ve işaretle istediğim bu iznin verilmeyişine kızdı, ve komparti - man kapısını hiddetle açarak, elimde tut- tuğum sigaraları minnetle aldı. Birini Abdullaha verdi, birini de kendi yaktı. Sonra göne, hülâ elinde tuttuğu — boş şeker kutusunun arkasında, zabita me - murunun karikatüründet « kalan ye « re şu cümleleri yazıp bana gösterdi «— Biz vahşi 2? Sizı te vazifeniz. Fakat öbür seyircilere ne o « luyor?» Ben bu suale, başımı: Bilmem? Manasına gelen bir çarpıtışla cevab verdim. Tam o sırada, tren Derinceye gelmişti. Tevfik, kelepçesiz elini cebine attı, ve çıkardığı bir avuç bozuk parayı jandarmaya uzatarak: — Bunları, dışarıdaki fakirlere serp! dedi. Jandarma, bu arzuyu yerine getirme- yi esirgemedi, ve aldığı pa'aları, kom » partimanın önüne biriken fakir yavru - ların arasına saçtı. Abdullah ve Tevfik... İkisine de dik- katle bakıyorum: Abdullah, asabının sü- künetsizliğini zoraki bir tebessümle giz- Jemeğe çabalıyor. Fakat Tevfik... Yü « züne bir katilden çok daba fazla, günah- sız yere yakalanmış tövb bir sabıkalı süsünü verebilen Tevfik be- nimle alabildiğine dost. Polislerden, darmalardan gizli bir işaretleşme, mızda, müşterek bir cürüm ışliyen insan- Tarın yakınlığını yaratmış gibi. Ona, işaretle kendisini, içinde bulun - (Devamı 8 inci sayfada) bünatakelE b dön l D öraamdanaaimd aa üraetmdleaaik

Bu sayıdan diğer sayfalar: