Aboneler yüksek görüntüleme limiti, sayfa indirme ve diğer özel özelliklerden yararlanır.
2 Sayfa Hergün —— CGelâdl Bayar T4 kose İş başında Yazan: Muhittin Birgen eşkil ettiği hükümetin ilk resmi sözünü geçen günkü program - nutku ile söyliyen Celâl Bayar, mühim bir yenilik yapmış olduğunu iddia etse haklıdır: Parlâmentolar ve bizim parlâ- mentolarımız tarihinde, millet vekilleri karşısına çıkan bir hükümet, ilk defa ola- rak bu kadar uzun bir program ilân et - miştir. Şimdiye kadar bu gibi hallerde an'ane, program - nutukların kısa olma- sını ve yalnız bir takım prensiplerin ilâ- nına ve bir takım temayüllerin ifadesine hasredilmesini isterdi. Celâl Bayar bu an'aneyi bozmuş ve ortaya yeni prensip- ler atmak veya temayüller ifade etmek cihetine gitmiyerek hükümetin «yapa - cağı işlerin» bir listesini vermiştir. Yapı- lacak iş - yani ihtiyacımız- çok olduğu için de program geniş olmuş bulunuyor. Celâl Bayar, eskisinin eşi olan yeni hükümetle milletin karşısına çıkarken prensip münakaşasına girişmeğe zaten mecbur veya muhtaç değildi; prensipler malâümdur. Temayüllerle de uğraşmıya lüzüm yoktu; çünkü, temayüller, bizim gibi müttehid ve müttefik yaşamak mec- buriyetinde bulunan milletler için, küçük küçük zümrelere göre muhtelif renkler veya yarım renkler içinde dağılsa bile u- mumi olarak içimizde tek bir temayül vardır: İş görmek. Lâfla vakit geçirmekten çekinecek ve iş görecek, meydana eser çıkaracak bir milletiz. Yani takib edeceğimiz yol bu - duür; ve böyle yapmıya mecburdur. Cetâ) Bayar da, bu yolun yolcusu olduğunu, programında gösterdiği yenilikle bilhas- sa göze çarpan bir şekilde meydana koy- muş bulunuyor. Bunun için, eğer Celâl Bayar hükümetine, hususi bir çehre ver- mek, onun yüzünde mutlaka yeni bir şey görmek istersek ancak bu hususiyeti kay- dedebiliriz ve bu hususiyet te hakikaten mühimdir. * Celâl Bayar başarıcı bir insandır. Az söyliyen, çok ve müsbet iş çıkaran bu devlet adamı, biliyor ki buğgünkü Türki- yede milleti kendi etrafımna toplamış ve o- nun- bütün hislerini, fikirlerini ve tema - yüllerini kendi hisleri, fikirleri ve tema- yüllerile temsil ve ifade eden bir Şef var- dır. Şef, prensipleri tesbit ve temayül - leri ifade ettikten sonra, artık yapılacak şey, söz söylemek değil, iş görmektir. Yükselmek için vaktimiz az, yolumuz u- zundur. Şu halde hemen iş başına -geçip birer birer meseleleri halletmeğe çalış - mamız lâzımdır. Dünyada ağustosböceği gibi ötenler ve bilhassa yeni yeni dinlere göre her günün yirmi dört saatinde yirmi dört türlü vâzedenler, kâfi derecede mev- cuddur. Biz, karınca gibi çalışan bir mil- let nümunesini vermeği tercih ederiz. Celâl Bayar da böyle yapmak istiyor, Gene ayni sebeblerden dolayıdır ki Ce- lâl Bayar memleketteki ahenk havasının kuvvetini göstermek üzere yeni kahine- sinde senelerdenberi beraber çalıştığı ar- kadaşlarından ayrılmamaya ehemmiyet vermiş; prensiplerde ve temavüllerde de- gişen bir şey bulunmadığını bir kere da- ha isbat etmek için eski İisteyi eski şekli ile hemen aynen muhafaza etmiştir. Bütün bunlar iyi alâmetlerdir. Hattâ iyi alâmetler değil, belki de yakın za - manda büyük işler meydana çıkacağını gösteren bir beşaret, bir müjdedir. * Türkiye devlet adamları arasında en realist görüşü temsil eden Celâl Baya - rın iş programına gelince, bunu gerek umumi heyeti ile, gerek müfredatı ile ay- rı ayrı tedkik ettiğimiz zaman, hülâsa o- larak şu neticeye variyoruz ki, Celâl Ba- yar, bu memleketin umumi kalkınma ih- tiyacının muayyen bir devresine aid bü- tün hareket çarklarını birden yaratacak ve birden faaliyete sokacak üsul tutmuş- tur. Bugün yapılacak şeyi yarına bırak - mamış olduğu gibi, yarın yapılması lâ « zım gelen şeyi de bugüne almamıştır. | J7 Programın müfredatı o kadar tam bir ahenk içindedir. O kadar ki, ilk plâna koyduğu şeylerin bir kısmı eksik olsaydı, ötekilerin tahakkuku mümkün olmaz ve yarınki hezablara girmesi lâzım gelen şeyleri de bugüne koymuş bulunsaydı faaliyetini ağır bir yük altına sokmuş bu- lunurdu. Meselâ, «paramızın kıyinetini müuhafaza edeceğiz» diyen Celâl Bayar için bu da rastgele söylenmiş bir «söz> değildir. Çünkü öbür tarafta önü temin SON POSTA —m—'w gösterdiler. SO Kırmağa teşebbüş Yukarıdaki resim, meşhur otomobil koşucusu Georges Eyston'un dünya o - tomobil rekorunu kırmak için imal et- tirmekte olduğu otomobili göstermek- Bir deli az daha bir faciaya sebeb oluyordu Geçen pazar. gecesi Monako - Zürih - Lyon sür'at katarının makinisti geçeceği yolun üzerinde duran bir adamın elinde- ki elektrikli ceb lâmbasını sağa, sola sal- lamakta olduğunu görerek treni durdur- muş ve büyük bir kazanın önünü almış- tır. Yapılan tahkikatta sağa, sola fener sallıyan adamın yolun üzerine cesim bir ağaç kütüğü koyduğu ve maksadının bü- yük bir trenin böyle bir maniayı nasıl atlıyacağını görmekten ibaret bulundu- ğu anlaşılmıştır. Bu adam o güne kadar akıllı diye bilinen bir timarhanenin ka- pıcısı bulunuyormuş. Bu hâdiseden sonra yakalanıp tekrar tımarhaneye götürül- müş ise de bu defa kapıcı olarak değil, deli olarak oraya tıkılmıştır, edecek vasıtalar da hazırlanıyor. Bu va- sıtalardan yalmız birini zikretmek için, maden servetlerinin temin edeceği iş, servet ve döviz hacimlerini kaydetmek kâfidir. Bunun için, Celâl Bayarı, iş ba- şına gelirken, mükemmel hazırlanmış bir iş plânı ile yola çıkmıya karar vermiş ol- duğunu görüyoruz. Onun realist ve başarıcı karakterinden beklenecek de zaten bu idi. Bütün mem- | leket, Celâ! Bayar hükümeti için müte - madi bir muvaffakiyet temenni etmeli - dir, Çünkü bu muvaffakiyetlerin toplan- ması sayesinde memlekette çok mes'ud bir değişme olacaktır. Resimli Makale: Amerika halkı bir kaç gün evvel Amerikayı keşfeden Kristof Kolombun yıldönümü münasebetile bayram yaptı, bu münasebetle gazeteler hususi nüshalar çıkardılar. Kris- tof Kolombun o zaman kullandığı geminin resmini yaptılar ve çürük bir tekne üstünde, âsi tayfa arasında yeni toprağı bulmıya çalışırken haftalarca denizle boğuşan — Kolombu Amerikan çocuklarına Aazimkârlığın bir sembolü olarak Dünya sür'at rekorunu|* Muhittin Birgen Kristof Kolombu giriştiği büyük macerada muvaffak eden âmil korkmaması, yılmaması, ümidini kaybetmemesi, yeise düşmemesi ve her zaman yeni bir hamle ile ileriye atılmış olması idi. Fakat unutmıyalım ki bu hususiyetler ancak bilgi sahibi bir adamda bulunduğu takdirde birer meziyet sayılır, bilgiye istinad etmediği zaman ise sadece bir inad- dan ibaret kalır, azimkâr olmak iyi, inadçı olmak fenadır. ARASINDA . HERGON BİR FIKRA Orucuma üfle ! Köftecinin biri ramazan günü iftar vaktine doğru köfte — pişiriyormuş. Birdenbire içi çekmiş, bir tanesini ağzına atmış. Köfte çok sıcakmış, köf- tecinin ağzı yanmış. Bunu gören çı- Tağı: — Ne yapıyorsun usta, demiş, o- rucun yandı. Köfteci çırağına dönmüş; ağzını aç- miş: — Hele, demiş, şü orucuma bir üf- le de yanıklığı geçsin! » * Bir gözyaşı fabrikası sel yüzünden harap oldu Hollywood'da yağan şiddetli yağmur- ların husule getirdiği sellerin hücumun- dan şimdiye kadar diğer misli görülme- miş bulunan bir fabrika harab olmuştur. Bu fabrika, Hollywood'un meşhur «Göz yaşı» fabrikasıdır. Burada dram filmleri çeviren kadın ve erkek yıldızlara egöz yaşı» temin edilmekte idi. Yalancı göz yaşları gliserin, daha sair maddelerden mürekkeb bir halitadır. Şimdi bu fabri- ka tekrar imalâta başlayıncıya kadar yıl- dızlar göz yaşı akıtmak için klâsik bir u- sule müracaat etmektedirler. Bu klâsik usul soğan ile göz yaşı husüle getirmek- tir. Bir papasın bugünkü genç kızlara hücumu Sutampton piskaposu, «kızlar bugün budalalar ile evlenmek istiyorlar» de- mektedir. Piskopos, son verdiği bir vâ- zında şöyle demiştir: <— Eskiden cemaatimle konuşurken kızlar yedikleri kiraz çekirdekleri ile ta. lilerinin kendilerinin karşılarına çıkara- cağı erkek için fal atarlar ve demirci, terzi, asker, gemici mi diye tesbih çeker- lerdi. Bugün ise, uzun boylu, kısa boylu, orta boylu veya budala mı diye fal aç- maktadırlar, Besledikleri ümid, onları iş. tedikleri gibi ellerinde oynatmak için budala birisile evlenmektir.» Piskopos, bugün 64 yaşındadır. Genç- liğinde en maruf boksörlerden biri idi, Sanfransiskoda piskopes iken kendisine «boksör peder» ünvanı verilmişti. Musikiye bayılan ’ Bir İngiliz kadını Meşhur İngiliz gairlerinden — John Drinkwoter'in dul karısı Kennedy, mu- sikiye bayılır. Onsuz yaşıyamıyacağını söyler. Şimdi bu aşkını mümkün merte- be tatmin için, bir orkestra kurmuş, dün- yayı dolaşıp könserler vermeği kararlaş- tırmıştır. Kocasının ölümünden biraz evvel bir otomobil kazasına uğramış olan bu kadı- nın yüzünde 55 tane yara açılmıştı. Şim- di ise birinin bile izi kalmış değildir. Son Mongol imparatoru namına bir mescit Hindistanı dolâşıp iane toplamak üze- re bir müslüman heyeti Ranğgun'dan ha- reket etmiştir. Heyetin toplıyacağı iane- nin hasılatı Delhi'nin son Mongğul impâ- rator ve imparatoriçesi namına yapılacak bir mescide tahsis edilecektir. İmparatör Bantahor ile imparatoriçe Znat Mahal İngiliz askerlerinin Mongol ordusunu yenmeleri üzerine Rangunda vefat edip oraya gömülmüşlerdi. Avusturya bilârdo şampiyonluğu Viyanada amatör bilârdo şampiyonlu- ğu için büyük bir müsabaka açılmıştır. Bir ay devam edecek bu müsabakada ka- zanan Âvusturya şampiyonu olacak ve 1937 sonunda Pariste yapılacak dünya bilârdo şampiyonluğunda ÂAvusturyayı temsil edecektir. —— resmi kesti, evvelâ çarşı içine gitti. Bu İSTER kımın aynini yapmak için 90 lira istediler. oradan çıkarak İstanbul semtinin daha tanımnmış mobilya- İSTER İNAN, İSTER İNANMA! Bir arkadaşımız bir oda takımı almak istiyordu, Ame- rika gazetelerinin ilân sayfalarında görerek beğendiği bir resimde görülen ta- kım için 220 lira Arkadaşımzı İNAN, İSTER cılarına uğradı. Buralarda 120 lira istediler. Arkadaşımız köprüyü geçerek Beyoğluna çıktı, ve şehrin en fazla şöhret bulmuş üç tane müessesesine sordu, buralarda da ayni ta- bu takımın, hem de en iyi kumaştan yapılmış olmak şartile sadece 79 liraya satıldığı yazılı idi. ğ İNANMA! istediler. Habuki Amerika gazetesinde . a z t b Ka .. .. & Azimkârlığın sembolü b özün KlSdSl Bir ruh | Sanatoryomu E. Talu B ir müddettenberidir, vazifeli icabı olarak Ankaraya — dölr müş, yerleşmiş bulunuyorum. İki yıldır kışlarımı geçirdiğim bu şeh* rin eski aşinasıyım. Cumhuriyetin temebk leri küurulürken burada bulunmuş, £â* bahları, tozlu ve bozuk kaldırımlı yollar* dan kasabaya giren kağnıların çığlıklar rile uyanmış, çorak tepelere baka bakâ İstanbul hasretile içlenmiş, ıssız akşani” larınım hüznile kara sevdaya uğı-amili tehlikesini geçirmiştim, . O günkü Ankaranın hayali gözlerimil önüne geldikçe inanamıyorum. On dt)l't yılda, bir küllüğü gülüstana çevirmek beşer küdretinin fevkindedir. Şimdiki mamuür, modern ve mühteşem Ankarâ Atatürk'ün yaratıcı kudretine başlı ba* şına şehadet ediyor. Bana Paristen, Londradan, Nevyork- tan, gıpta ile, tahassürle bahsetmesinler: Onlar asırlarla ve geniş imkânlar !çeri- sinde vücude geldiler. Biz, masallardaki sihirbazlar gibi, harikulâde — azmimizin ve sarsılmaz irademizin sihir ve füsunile, çölün ortasında, tabiati mağlüb ederek bir mamure kurduk. Hem o kadar az bi zaman içeristinde ki yapmağa değil, mev- cudu yıkmağa bile kâfi gelmezdi. Yeni devletin yeni merkezini günden güne büyütmek, süslemek, inkılâbımıza lâyık bir mertebeye getirmek için baş- langıçtaki hamle elân devam ediyor. Dört ay süren bir ayrılıktan sonra tekrar bu- raya dönüşümde nazarlarım sayısız ye“ niliklerle karşılaştı. a Ankara çalışıyor.. Sade kendi imarına değil. Yurdun her tarafına cadde ulaşti- ran kalb buradadır. Bu milletin hizmet- kârları, en büyüğünden en küçüğüne kadar, Ulu Şefin etrafında, Onun işare- tine göz bağlıyarak, Onun bakışlarından ve düşünüşlerinden nurlanarak ve hıZ alarak daima ileriye doğru yürüdükleri yer burasıdır. Vatan aşkına efsane nazarile bakanlar, faziletten ümid kesenler, insanlığı mü- levves ve iğrenç, dünyayı karanlık gö- renler, maneviyatı hasta, ruhları bedbin, sinirleri bozuk olanlar buraya, Ankarayâ gelsinler. Bu güzel, cazib, şirin, muntazam, ter- temiz dekorun içerisinde bir müddet otu- rup. manen ve maddeten arık havasıni teneffüs ederek, dünyanın hasis dediköü- dularından, endişelerinden, hattâ ıztırabe larından uzak yaşasınlar.. Onlar insana benliğini tattıran güveni; hayata zevk veren, ümid veren yüksek idealleri burada, genç Türkiye Cumhuri- yelinin çalışma ve başarma sembolü olan Ankarada bulacaklardır. Ankara, dünyada eşi bulunmıyan bir tuh sanâtoryomüudür! TAKVİM . İKİNCİTEŞRİN Rumi sene | Arabi sene 1353 11 1356 1 ci Teşrin | Resmi sene çem 29 1937 4 PERŞEMBE GÜN İMSAK S0 Ramazan s. | D. s. | D. ı | 48 12 | 06 6 | 3 7 s| o1 Öğle İkindi | İFTAR | Yatsı sek DF S | B S | D 5. | D gl7 Pozl 9i sdia | —h ll & z.|d1 | ss | 14 | 38 (16 | 55 | 18 | 29 İçtimai yardım ferde fazilet, yoksula kuvvet, yurda saadet getirir