aa AT a — 12 Sayfa n SON FPOSTA © “Son Posta,, nın Azizim, her şey gibi bunu da sana mu- hakkak anlatmamı istiyorsun öyle mi? Biraz güç olmakla beraber işte başlıyo- rum, Gece idi, saat yedi vardı. Tünelden çı- kar çıkmaz hareket etmek üzere olan tramvaya arka sahanlıktan atladım. O- rada ayakta biri duruyordu. Kül rengi pardesü giymişti, yakasını kaldırmaıştı. Ben binerken yavaşça geri çekildi, yol verdi. Başımı kaldırdım, göz göze geldik, hafif bir titreme geçirdim ve gözleri koyu elâ, daha doğrusu duman renginde, yüzü biraz dönük sarı ve dudakları pek ince idi. Tramvaya girdim, yürüdüm, ni- hayete gelince arkamı kapıya dayayarak durdum, karşıdan onu görüyor, profilini seyredebiliyordum, öyle dik pervasız bir duruşu vardı ki.. sık sık başını çevirip bana bakıyordu, ben ise heyecan içinde idim, Fikirlerimi her zaman garib bul- maklfa ısrar edersin. Kim bilir buna da ne kadar güleceksin, ona âşık olmuştum azizim, gözlerimi ondan ayırmıyordum ve istiyordum ki, yanıma gelsin, bir şey- ler bahane etsin ve benimle konuşsun, bilirsin ki her erkeğe hemen kollarını açacak kadar düşkün bir kadın değilim- dir. Fakat bü garib bir şeydir ki arada sı- rada başıma gelir ve ne yaptığımı şaşır- tir bana, Bir kere de bir manej yerinin önünden geçiyordum, Bir süvari gördüm, âtını kaşturuyordu, hayvanın üzeri'nde hafif kalkmış, eğilmişti. Kasketi yüzünü gölgelediği, sonra çok sür'atle koştuğu için yüzünü göremiyordum, fakat vücu- dü o kadar mütenasib, duruşu öyle za- rifti ki, onu parmaklıkların önünde du- ran çocuklara karışarak derin bir hay- ranlık ve heyecan içinde seyretmiş, ade- tâ âşık olmuştum ona, fakat ne dersin, attan indiği zaman oradan nasıl kaçtığı- mı bilmiyorum, bacakları çarpıktı, yü- rürken iki tarafına sallanıyor, burnunu havaya dikiyordu, birdenbire her şey bitti, ondan nefret ettim, tramvaydaki adama gelince ona karşi çok başka hisler içinde idim. O benim hiçbir zaman ta- hayyül etmiyeceğim kadar enteresan bir tipti. Erkeklerin küstahından nefret e- derim, fakat o sırada onun biraz cür'et- kâr olmasını ne kadar arzu ettim bilsen. Neden yanıma gelmiyordu? Gözlerinden beni beğendiğini, istediğini anlamak ko- laydı, peki onu orada tutan ne idi? Yok- sa benim kendisine gitmemi ve koluna vurarak: «İşte geldim» dememi mi bekli: yordu. Şimdi: «Sen bunu da yapacak kadar acaib bir insansın» diye, muhakkak gü- lüyorsun, ne ise devam edelim., Kendi kendime acaba o nerede inecek diye, dü- şündüm ve Bomontide tramvay - iyice tenhalaştı, kimseler kalmadı, o gene öy- le sahanlıkta dimdik durüyor ve bana bakıyordu, ben kapımın önünde idim ve TRAMVAYDAKİ ADAM Orada, ayakta bir adam duruyordu. kaldır mıştı bir ihtiyar başını eline dayamış horlu- yordu. Bomontide İnecektim, evimin — orada olduğunu bilirsin, fakat onun inmek için bir hareket yapmadığını görünce yerim- den kıpırdamadım, belki o da benim ne- rede ineceğimi anlamak istiyordu da ye- rinden kımıldamıyordu. Tramvay sön is- tasyona gelince indim, Hem de hiç lüzu- mu yok iken onuün tarafından, arka sa- hanlıktan.. o da benim inmemi beklemiş- ti, yanından geçerken mahsus koluna çarptım ve sonra başımı çevirerek en tatlı tebessümümle: «ÂAffedersiniz>. — de- dim. Senin: «Aman yarabbi bunu da yap- tın mı?» diye, gözlerini hayretle açtığını görür gibi oluyorum. Fakat bilirsin ki ben kimsenin yapmadığı şeyleri yapmı- ya bayılırım. Sonra onu seviyordum di- yorum sana, Onun da bakışlarından bana lâkayd olmadığını anlamak pek kolaydı. E, madem ki mesele böyle idi, onun yap- madığını ben yapmalı ve konuşmamız için bir vesile hazırlamalı idim. Düşün azizim insan hayatta böyle yüzüne hâa- karken kalbinin kopacak gibi attığını aşktan eridiğini hissettiği bir adama kaç kere tesadüf edebilir! Pek nadir değil mi? Nerede kalmıştık. Evet ona: e«Affeder- siniz» dedim, gülümsedi, fakat ne dersin ceyab vermedi. Tramvaydan indim, yü- rümeye başladım. Bir aralık dönüp bak- tım ve geniş bir nefes aldım. Ellerini ce- bine sokmuş, ağır ağır arkamdan geli- yordu. Adımlarımı yavaşlattım, yanıma yaklaşmasını bekledim, yaklaştı. Bir hi- zaya gelince başımı çevirdim, yüz yüze geldik, gözleri karanlıkta ne tuhaf par- liyordu! Gülümsüyordu, fakat bu tebes- sümde hafif bir istihza saklı idi, gayet yavaş bir sesle: «Beraber — yürüyelim mi?» dedi. Dudaklarındaki tebessüm bana garib arka sıralarda kırmızı burunlu sarhoş =" — bir endişe vermişti. Onu daha kuvvetile Yazan: PeridoCelâlJ Kül rengi, pardesü giymiş, yakasını sevdiğimi hissediydrdum. Ayni zaman- da korkuyordum. Sesimi çikarmadım. Yürümeye başladık, Bizim evin önüne kadar benimle geldi. Pencerelerden sö- kağa ışıklar dökülüyordu. Perdelerin ar- kasında salonda dolaşan babamı görü- yordum, karşılıklı durduk. Gülümsiye- rek elimi uzattım: <Teşekkür ederim, be- ni buraya kadar getirdiniz dedim, şimdi ayrılmamız lâzım. Evime geldim.» Pen- cerelere doğru bir bakış fırlattı: «Ne za- rarı var, dedi. Ben de sizinle girerim.» Birdenbire hayretle irkildim. “Yüzüne baktım. Bakışları pervasızdı. Kendi ken- dime çok müsaid davrandım, küstahlaş- mıya başlıyor, hakkı var diye, düşün- düm ve omuzlarımı silkeliyerek işi alaya vurdum: — Gelemezsiniz dedim, içerisi pek ka- labalıktır. O da beni taklid ederek omuzlarını silkedi: — Öyle ise yarın gelirim, dedi. Şapkasını çıkardı, selâm verdi, döndü, ağır ağır uzaklaştı. Bu hali beni bitirdi. Büsbütün bayıl- dım, büsbütün âşık oldum ona. Ne ka:- dar soğukkanlı ve hazır cevabdı azizim! Ertesi gün sabah erkenden geçti, kız kardeşim sevinçle odaya girdi. Kocanmn geldiğini, senden mektub getirdiğini söy- ledi, tabit ne kadar sevindiğimi tahmın edersin, Giyindim, hemen aşağı koştum. Salonda kiminle karşılaştım biliyor mu- sun? Gece tramvaydaki adamla.. meğer- se senin kocanmış!. Başka memleketler- de bulunmamiz onunla tanışmamıza mâ- ni oldu, fakat şimdiye kadar onun bu ka- dar hoöş, enteresan bir adam olduğunu neden bana yazmamıştın, hayret ediyo- rum. Azizim kocana dikkat etmeni tavsiye ederim. Erkeğin bu kadar soğukkanlısı, hele kadınlara öyle ateşli gözlerle bakar- ilân olunur. — (B.) — (636) l NEVR İstanbul Belediyesi İlânları Vesaiti nakliye resminden olan borcundan dolayı haciz altına al.ınll _ kah ve 2127 numaralı takse otomobili Eyübde Kızılmescidde 3 NUNT önündeki arsada 9/2/938 Çarşamba günü saat 14 de açık arttırma ile Vesaiti nakliye resminden olam borcundan dolayı haciz altına aP markalı ve 2471 numaralı takse otomobili Şişhanede Anadolu £ ğ Salı günü saat 11 de açık arttırma ile satılacağı ilân olunur. Baş, diş, nezle, grip, romatizma ve bütün ağrılarınız! .. keser, icabında günde üç kaşe alınabilir. (B. OZİ _ İstanbul Vakıflar Direktörlüğü ilânları Muhammen kıymeti Pey parası Ü B L K. 206 84 15 S1 68 53 5ö H 6278 47 410 88 müracaatları, «66d4» iştirâk ediniz... 1 Yukarıda yazılı emlâkin satılmak üzere artırmaları 10 gün uzatil nış' lesi 15/2/938 Salı günü saat 15 de yapılacaktır. İsteklilerin Mahlülât Türk Hava Kurumu BÜYÜK PiYANGOSU Dördüncü keşide 11 / Şubat / 1938 dedir. Büyük ikramiye: 50 000 Lıradlf—- f'ı Bundan başka: 15.000, 12.000, 10.000 Jiralık ik (20.000 ve 10.000) liralık iki adet mükâfat vardır. Şimdiye kadar binlerce kişiyi zengin eden bu Rüstempaşa mahallesinde Bü’* gi han üst katta 3 No, lu odanifi * Çarşı mahallesinde Uncuoğlu # 44 No, lu 0,75 metre murabbâ nan dolap arsasının tamamL Yavaşçaşahin mahallesinde caddesinde eski 159 yeni 244 ““ İ nın 216 hisse itibarile 132 laklarını çek, Benim sende olan Tresimie- rimden tramvayda görür görmez tanıdı- ğını söyledi. Bununla beraber benim in- diğim istasyonda inmesi, gözlerini üze- rimden ayırmaması, aâarkamdan gelişi, bunlar hep şübheyi calib şeyler. Sonra bir aralık garib garib gülümsiyerek: <«Tramvayda birbirimize bu kadar yakın değildik, fakat daha samimi, daha anlaş- mıştık» dedi, ağzına bir tokat atmamak için kendimi zor tuttum. Kendisine çok soğuk hareket ettiğimi görünce adetâ kızdı: «Sizi karıma şikâyet edeceğim» di- ye de benimle alay etti. Benim açık sözlü olduğumu, kalbim- den geçeni hemeti ortaya attığımı da bi- daha kocan, buraya geldiği zaman onun- la bana mektub yollama, posta ne güne sa tehlikelidir. Geldiği zaman onun ku- duruyor.. kendisine göstermiyeceğini bil- lirsin, sana bir tavsiyem daha var, bir| diğim için şunu da ilâveden &” rum. Onu unutmak için epey *” di keceğim. Eğer senin kocan * ne ise, şunu bil ki ne kadlr y sevsem o senin olduğu için © mayı, tramvayda yaptıklal'm“w W aklımdan bile geçirmem. Aci © gll « kat olmakla beraber doğrlll“ld | manı da temenni ederim. HOSt y eğer kocana karşı duyduğ:-; B çıkça yazmamdan gücenm Biz mektub yaz, fakat tekrar ed-l!“' bu tarafa düşse bile sakın 05' - canla yollama azizim, Y YARINKİ NÜSHAMIZDA: | Bütün bir sigarâ — | | Yazan: Con O'har Rusçadan çeviren: B. : « Son Posta ,, nın edebi romanı: 55 -- E VBir Genç Kızın Romanı —H Muazzez Tahsin Berkand Hele onun tarafından — sevilmek|dan açılarak gene görünmiyen bir el büsbütün - çıldırtıcı bir zevk! Öyle mes'udum ki, bu saadetimi haykı- ra haykıra herkese söylemek - istiyö- rum, Onun gibi bir adam tarafındân sevilmiş olmak içime öyle derin bir se- vinç ve gurür ulaştırıyor ki... Şimdiye kadar yazılaraından onu na- sıl tanıyamamıştım? Öyle ince sözleri, tatlı cümleleri, insanın tâ canının içine giren şeyleri ancak onun söyliyebilece- gini nasıl keşfedememiştim? Hemen yarın ona cevab yazacağım; onu tanıdı- ğımı söylemeden, sırrını keşfettiğimi haber vermeden, sırf güzel yazılarının bendea yarattığı bir sempati sebebile o- nunla görüşmeğe razı olduğumu anla- farak onunla istediği gün, istediği yer- de buluşmağı kabul ettiğimi bildirece- gim. İşte şimdi gözlerimi kapayip © amanzarayı görüyorum; Sokağın başın- da bir otomoöbilde beni bekliybr. Eski zamanlarda gizlice randevuya giden kadınlar gibi korkudan ve heyecandan | kalbim çarparak koşâ koşa yaklaşıyo- rum. Kapı görünmiyen bir el tarafın- beni içeriye alıyor. Her tarafın perde- leri inik.. ilk saniyede onun yüzünü görmüyorum, fakat geniş bir elin eli- mi tuttuğunu, esmer-bir başın bana yaklaştığını hissediyorum. — Sevgili İspinozum, ateş parmaklı kızım.. nihayet seni yanımda gördüm.. Allaha bin şükür olsun! Yavaş yavaş başımı kaldırarak onun gözlerini görüyorum.. sicak nefesini kulağımın yanında duyuyorum, — Küçük Selmacığım, bir defa yüzü- me, gözlerimin içine bak... Gözlerinin ilık parlaklığını kalbimde, canımda duymak istiyorum, Seni ne kadar, ne kadar çok sevdiğimi bilsen! Korkudan titriyormuşum gibi onun elini sıkıyorum.. başım yavaş yavaş o- nun omuzuna düşüyor ve benimkinden Laşka bir ses, bir nefes gibi fısıldıyor: — Daha.. daha söyle,.. Kuvvetli kolile belimi dolıyarak be- ni kendisine doğru çekiyor. — Seni çok, çok seviyorum küçük Selma... Artık gelecek günlerden kork- ma, istikbale emniyet ve inançla bak... Yalnız geçen günlerin artik bir korku- lu rüya gibi gecenin gölgelerine karışa- vâk uçüp gitti. Bundan sonra hep be- simle beraber olacaksın. Bak önümüz- de açılan çiçekli yolu görmüyor mü- sun? İşte o bizim bundan sonraki ömür yolumuzdur. Onun çiçekleri hiçbir za- man solmıyacak, yaprakları ebediyen dökülmiyecek... Ve bu tatlı sesle beraber biz uçuyo- ruz.. görmediğim, bilmediğim yerlere gidiyoruz. — Seni otomobilime aldığım yağ- murlu günü hatırlıyor musun Selma? — Evet... — Daha o gün, belki de ondan evvel ben seni sevmiştim. Senin soğuktan titrediğini gördüğüm vakit islak 0- muzlarını kollarımla örtmek, seni göğ- sümde ısıtmak için içimde büyük bir istek duymuştum., Bunu yapsaydım bana darılır mıydın küçüğüm? — Hayır. — Hayır mı? Demek sen de beni o gündenberi seviyordun? Sen de beni bir yabancı gibi görmüyordun öyle mi? Belimi dolayan kolu o kadar sıkı ki bana nefes aldırmıyor. Kalbinin sert sert vurduğunu göğsümün üstünde- du- yuyorum, Benim kalbim çarpmıyor, titreyor. — BSeni arkadaşların arasında oynar- ken gördüğüm gün hatırında mı Sel- ma? Ağaçların yeşil gölgeleri altında bir çocuk gibi, koşarak eğleniyordun. Beni görünce birdenbire durdun, kor- kuya benziyen bir heyecanla yüzüme baktın O gün benden cidden korkmuş mu idin? liyetini kaybetmişim gibi kesik kesik cevab veriyorum: — Hayır, korkmamıştım, fakat bir- denbire sizi karşımda görünce bir ha- yal görüyorum zannederek — şaşırmış- tınmı. Çünkü arkadaşlarımla oynarken, sıkı bir mendille bağlı olan gözlerimin arkasından zaten sizi gördüğüm fiçin gözlerim açılınca, karanlıkta başımın içinde yaşıyan hayal canlandı zannet- miştim, Telâşımın bir sebebi daha var- dı: Sizi at üstünde çok beğendiğimi bel- li ederim diye korkuyordum. — Demek beni çok beğenmiştin öyle mi? — Evet, orta çağdaki bronz şövalye heykellerine benziyordunuz, Sıcak nefesi yanaklarımda, kulakla- rımda dolaştı. , — Sen de orta çağdan kalma bir min- yatöre benziyorsun Selma, Birdenbire otomobil duruyor. Kapalı kapıların ve pencerelerin arkasından rüzgâr esmesine benziyen bir uğultu duyuyorum, — Denize mi geldik? — Evet küçük Selma., seninle şura- Dilim ağırlaşmış, söz söylemek kabi-| da biraz dolaşalım mı? havada görmek istiyorum. — Peki... Şimdi Allahın sonsuz açıE şısındayız. Yüksek dalları şdmın karanlığı çökmeğe gaçlarda kuşların cıvıltıları . llî ğır ağır gelen denizin kumlât” de kaynayışı ne güzel... — Neredeyiz? ; — Burasının ismi yok Y& güzel yere biz bir isim Ve sen,.. — Evet, buraya hülyalar © Kumların üzerine yanyâfi yoruz. (Bize kadar gelen SW İarımızı ve eteklerimizi niçif dığını anlamıyorum) 4i lile dolayor, tekrar başımi * süne bırakarak onun en parçalarından daha derin liyorum: — Birbitimizi bu kadar ŞJ tten sonra artık .':ıyrıhmyil_cıa İ ÜÇ A A A pârıp dünyanın başka bir &* mıyacak... Seninle hemefi " leneceğiz. Beyaz tüller ar8” geldiğini görür gibi oluy sahici bir peri kızı gibi Ateşten yanan parmM İ birer öpüyor, okşuyor. —