Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
— ı —e di Ünİr Wüğ S A DŞ TR Z Gi u ç Ht_diıeler Karşısında FENA ÂDET ir dostumla beraber yürüyorduk.. B Dostum birdenbire: — Ne fena âdet! Dedi, eğildi. Atılmış bir sigara paketini yerden aldı. Bana döndü: — Bu fena âdet sende de vardır.. — Hayır yok, dedim, ben senin gibi yerden sigara paketleri toplamam. - — Toplamazsın amâ, yere atarsın, be- nim fena âdet dediğim de bu.. Bu yüz - den ne zararlara girersiniz de gene hu- yunuzdan caymazsınız., — Vallahi sözünden pek bir şey anla- — Miyorüm. Yerden aldığı paketin tersini çevirdi: — İşte bak.. Bu paketi atanın zarar - larını göz önüne getir. — Nasıl zarar.. — Oku! Paketin arkasındaki yazıları okumıya başladım. «İki kilo yağs. Dostum izahat verdi: — Evlerinde yağları bitmiş, paketin sarkasına bakıp yağ alacağını hatırlıya - — GCaktı. Paket atilinca, gayet tabit olarak yağ almayı da unuttüu. Yarın evlerinde - Bbü yüzden yemek pişmiyecek. — Ya aldıysa. — Hayır, hayır.. Almış olsa kurşun ka- Jemle silerdi. Silmediğine göre almamış. - Sen okumana devam et: 'a harbi olmuştur. Bu muharebede (70) mil- - aİnamede, şimdi - p dört - bin «Dört metre lâciverd krep Birman.» — Ne fena.. Akşama krep birmanı evi- B . ne götürmediği için karısile kavga ede - cek. «Çocuğa çanta». — Hah şimdi işi yoksa çocuğunun vir- vırını dinlesin! «ÂAliye telgraf.> — Telgraf mühim işler için çekilir. Kim bilir, belki bu telgraf yüzünden ken- O da gitti gider. «Terziye kostüm ısmarlıyacağım.» — Geçti, azizim, o da suya düştü. Güldüm.. — Ne çıkar canım, dedim, yarin ya kendi hatırlar, yahud karısı hatırlatır. Bir gün sonra hepsi yeniden telâfi edilir.. Bu sözüme de dostum güldü: — Geçti, dedi, bütün bunlar için lâ « zım olan para bir daha gelmemek üzere gitti.. — Neye? — Pakette bir yazı daha var, hele onu da oku! Okudum: «Hasana iki yüz lira borç verdim.» — Gördün ya, iki yüz lifa da paketle birlikte suya, pardon kaldırıma düştü. İki yüz lirayı hatırlıyamıyacağı için isti- yemiyecek ve Hasan da ödemiyecek. — Ya öderse., — Alacaklı alacağını istemeden borç- lunun «Benim sana borcum var; ödiye- yim!» dediğini hiç işittin mi? İçini çekti: — Fena âdet.. Fena âdet! Dedi. İsmet Hulüsi |. Bunları biliyor mu İdiniz? İ Büyük harbde sarfedilen para 507 milyar liradan fazladır * Bundan bir müd det evvel Millet - ler Cemiyetine harb aleyhinde ya- pılan bir müraca- ye kadar olan bi- ten muharebele « rin, İinsan başına liraya malolduğu kaydedilmektedir,. Fakât bu hesab nasıl yapılmıştır? İstida sahibleri bundan bahsetmemektedirler. Fakat bun- — “ların en masraflısı ve en kanlısı 1914-1918 Beygirlere ilk defa nal vurduran millet eski Romalılardır Beygirlere — ilk defa nal vurdu - ranlar eski Roma- hlar - olmuşlardır. Neronun beygir - leri gümüşten, ka- w rısının hâyvanları ise altından nallı idiler. yon insan seferber edilmiş, bunların (Ü0j milyonu harbde ölmüş, beş milyon ka - dın dul kalmış, 9 milyon çocuk yetim kal- mıştır. Kıymet olarak kaybedilen servet ise, Türk parası ile ve altın kiymeti esa- sından (507,360,000,000) liradır. — Nişanlı hayatı Neden tehlikelidir? «Üç ay evvel mi idi, beş ay evvel mi idi;, pek iyi hatırlıyamıyorum. Sü- tununuzda bir genç kıza verdiğiniz na- - &ihatleri okumuştum. Ona uzun müd- det nişanlı hayatı geçirmemeyi tavsi- ye ediyordunuz. Tam © sırada ben de “ya nişanlanıp uzun müddet beklemek, yahud da sevdiğim erkekten vaz geç- — Mek şıklari karşısındaydım, itiraf ede- - Trim ki tavsiyeleriniz beni tereddüde düşürdü, epeyce düşündürttü. Niha - yet tavsiyelerinizi dinlememiye ka « far verdim.» ' : * “—Yukarıda oküduğunuz satırları bir genç kızın mektubünün ilk kısmından aldım. Şimdi de son kısmını dinleyi - - miz: * K bit olmuştur. Şimdi hata $ — göyliyemez misiniz? — — t*Evet tavsiyelerinizi dinlemedim. nişanlandım, üç aydanberi nişanlıyım — ve daha bir yıl nişanlı kalacağım. He- men söyliyeyim ki hayatımdan çok memnunum. Fakat soruyorum size Teyzeciğim, o nasihati neden verdi « niz? Mademki yanlışlığı fiiliyat ile sa- “ettiğinizi * - Mektub bu noktada bitmedi. Fakat alt tarafı şimdiye kadar okuduklarını- - Z bir tekrarından ibaret. Binaena - | Teyh onları da iktibas etmiyeceğim. Şimdi ecevabımı dinleyiniz: Aziz okuyucum, Ben hata ettiğim zaman derhal dü - zeltmeyi, özür dilemeyi bir vicdan ve ahlâk borcu bilirim. Fakat bu me . selede gene ilk fikrimde ısrar edece - ğim, mazur görünüz. Siz müstesna bit genç ile karşılaşmışsımız, müstesna bir muaâmele görmüşsünüz, burndan mem- nün olurüm. Fakat isterdim ki mek tubunuzu şimdi değil, bir yıl sonra ni " şanın nikâha inkılâb ettiği gün yaz - miış olsanız, biraz bekleyiniz. Ve o za- man gene yazınız olmaz mı? * Aziz okuyucum, Bizde nişan taahhüd ifade etmez, bir erkek bugün nişanlanır ve bugünün serbest hayatından istifade ederek ni- şanlısı ile haftalarca, aylarca gezer, eğ- lenir, sonra münasebeti nikâhla neti - celendirip neticelendirmemek tama - men ihtiyarına bağlıdır. Genç kızin aile terbiyesi ve mekteb tahsili görmüş olduğunu kabul ediyorum. Kendisini muhafaza ettiğine de kaniim. Fakat bu vaziyeti kızı aylarca bir genç erkeğin kolunda görenlere nasıl kabul ettirir- siniz? Buna mukabil başka memleketler - de, meselâ İngilizlerde nişan, hattâ sadece bir izdivaç vâdi taahhüd ifa. de eder. İsbat edildiği takdirde sö - zünde durmıyan erkeğin kıza Böze a- lmamıyacak kadar büyük bir tazminat vermesini mucib olur. Bence meselenin can aIacak nokta- & buradadır. TEYZE disine büyük bir fayda temin edecekli” G ndüz muharrır, gece hırsız ———— Tam manasile gündüz külâhlı gece silâhlı olan edib iki sene hapis yatacak Edip hırsız Frederick Livingstone Londra halkından Frederick Livings- töne, iki şahsiyet taşıyan bir insandır. Gündüzleri tâbilik ve muharrirlik ya - par. Ve senede 6000 liradan fazla para kazanır. Gece olunca hüviyetini değişti- ren muharrir, ikinci şahsiyetine bürünür ve hırsızlık yapar. Bu yüzden de mahke- yemiştir. .9 odalı bir evde otüuran gündüz mu - harrir, gece hırsız Livingstone, geceleri ziyaretine gittiği arkadaşlarının evinden ne bulursa çalmakta, çalınmış mallara da yataklık yapmakta, ve bunları bile bile satmakta idi. Ayrıca evlere girerek de hırsızlık ya - pan muharrir, muhakemede küvvetli bir mantık ile kendi kendisini müdafaa ci- mek istemiş, edebi edebi sözler söylemiş- se de para etmemiştir. Evvelce bir manikürcü kızı olan karısı şöyle demiştir: — Kocamın bir hırsız olduğunu bilmi- yordum. Roman yazardı, iyi de para ka- ÇA |zanırdı. Edebiyat piyasasında da epeyce tanınmıştı. Romanlarında o kadar usta- lıkla tasvir ettiği hırsız, haydüd tipleri, meğer doğrudan doğruya kendisi imiş. Ne bilirdim?. Bir sene evvel yeni evimize taşındıktan sonra, kocam yeni bir âdet çıkardı. Geceleri eve gelmemeğe başla- dı. Sabaha karşı da eve gelince, her se - ferinde bir sürü işe yaramıyan şeyler getiriyordu. Paltolar, kandiller, raketler, eski paralar.. Daha neler, neler., «Yahu bunları ne yapacaksınız?» diye sorunca da ne yapayım, geceleri poker oynuyo - ruz. Para kalmayınca, eşyasına tutuşu- yoruz. Ben de bunları kazanıyorum, di- yordu. Bir keresinde bitişikteki komşu - muzun evini soymuşlardı. Aradan bir müddet geçtikten sonra eve dönen ka - câm bu haberi alınca, hemen telefona koşmuş, polise haber vermişti. Ben bu hayata tahammül edemiyor - dum, Kocama çıkıştım: «Geceleri gelmelisin!» dedim. Kabul etti, bir müd- det böyle devam etti. Fakat bir gece ya- rısi Uyanınca, kocamı yatağında bulama- dım. Nereye gittiğini de bilmiyordum. İş neden sonra patlak verdi. Muharrir ve hikâyeci sandığım kocaman yaman bir hırsız çıktı. Livingston çaldığı eşyaları bile bile sattığı gibi, başka başka kiniselerin adı- na rehine koymuş, kendisini ziyarete ge- len tanınmış şahsiyetlerin bıraktığı kart- ları kullanarak para dolandırmış ve bir çoklarına da ismile, karşıliğı çekler vermiştir. olmıyan meyi boylamış ve iki sene de hapis cezası | eve | KCEDEBİYAT- ' 25 kuruşluk romanlı Kitab ve kitabcılık hayatımızı tehdid eden ve güzel eserler a dükkân camekânlarını boydan boya kaplıyacak gibi gbrw i yirmi beş kuruşluk facianın bilmem ki, önünü nasıl alnca:lî Yazan: İhtimal hatırlarsınız, daha birkaç ay evvel, bir tercüme roman serisi vesile- sile ucuz kitabı methetmiştim, Sakın şaş- mayın, bugün de bunu zemmedeceğim. Niçin mi? Anlatayım. Herhalde bana hak vereceksiniz, Elli kuruşa satılan 0 tercüme roman- lar en aşağı onar, on ikişer, hattâ bazısı on beşer formalık kitablardır. Lisanımı- za tanınmış muharrirler tarafından çev- rilmiştir ve baskıları da temiz, güzel, ruh açıcıdır. Nasıl ki tanıdığım birçok gençler bu kitabları kapışmağa başlamışlardır. Kitabcı da, yaptığı işin değerile mütena- sib bir kazanç elde etmiştir. Demek olu- vor ki ortada cidden takdire lâyık bir te- şebbüs vardır ve bu teşebbüsün bu su- retle devamı kültür hayatımıza her za- man faydalı olacaktır. Hülâsa bunu al- kışlamamak en büyük bir haksızlık olur. Fakat iş bununla kalmıyor ki... Diğer | bir kitabeı, elli kuruşa bol bol satılan bu eserlerin karşısında afallıyor, cezbeye uğruyor ve «Madem ki, diyor, elli kuruş- luk römanlar bü- kadar çok: satılıyor, o halde yirmi beş kuruşluğu bunun iki üç misli fazla satılacaktır!» Bunu düşünen açıkgöz derhal teşebbü- se de giriyor. Artık yirmi beş kuruşllk, kitablar, şimdiki gibi, moda olmuştur! Fakat bu eserleri yazanlarla — eserlerin hakiki kıymeti arasında derhal bir dü- şüklük baş gösteriyor. Sebebi de şu: Bir kaç tanınmış Muharrir, en berbad ese- rini yok pahasına bu kitabeıya teslim e- diyor, bir takım heveskârlar da bu seri- ye isimlerile eserlerini karıştırmak im- kânını buluyorlar. Yani açıkçası, ortaya ucuz romanlar çıkıyor ama cinsleri bo- zuk cinsinden! Vakıâ elli kuruşa tercüme eserler hba- san kitabeı ilk zamanda bu işe ehemmi- yet vermiyor, ancak yakında onun da ba- şina patlıyacak olan tehlike daha evvel elli ve yetmiş kuruşluk, hattâ bir İiralık kıymetli romanlar basan birkaç kitahcıvı düşündürmeğe başlıyor, Çünkü oökuyu- cularin mühim bir kısmı ne imzaya, ne eserin kıymetine aldırmadan sadece gü- renek illetine uğramış hastalar gibi ucuz roman üzerine saldırınca öte tarafta cid- di ve hakiki değere malik eserleri basan tâbiin iki eli böğründe kalmıştır. O hal- de ne yapacak!.. Pek tabil olarak şu anda yaptığını... Yani o da yirmi beş kuruşluk romanlar basmağa mecbur kalıyor, Der- ken efendim, müelliflere az çok verilen telif hakkı da yarı yarıya iniyor. Bunu görünce bir kısım değerli romancılatı- mız «Bu işde biz yokuz!» feryadını ayyu- ka çıkarmasalar da boyunlarını bükerek kitabecının yanından uzaklaşıyorlar. Ya- rın geride kalanlar da hiç şübhesiz ayni yolu tutacaklardır. Gördünüz mü ucuz roman sistemindern çıkan faciayı! Gelin de şimdi «Ucuz etin “yahnisi tatsız olur!» sözüne inanmayın! Maamafih sanmayın ki bu bahsettiğim tehlike, büğgünlük yalnız telif romanlar üzerinde kalmıştır. Hayır, tercüme g&eri- leri de ayni tehlikeye maruz bulünüyor- lar. Çünkü ilk defa bu yirmi beş kuruş- | luk ucuz kitab oyununu oynıyan kitabcı, işittiğimize göre, yeni ve parlak bir oyun daha hazırlamaktadır: hülâsa edilmiş tercüme romanlar serisi! Tabii bu serti de yirmi beşe! Bunun fena neticesini de hiç şübhesiz hissediyorsunuz: romantik, klâsik, yahud realist herhangi dünya e- debiyatında meşhur olmuş bir eserin binbir itina ile ve bit tek satırını, bir tek Halid Fahri Ozansoy Bir kitabeı camekâmi — Ç virgülünü ihmal etmeden ! virseniz de artık faydası olmiya öteki açıkgöz kitabeı, derhal, W sına bunün hülâsatülhülâsasıni * v cak ve renkli bir kapak içmâe camekânına! Eh, her okuy“c“ idrak hassasına malik değildir YF da ucuzü dürürken ötede p4H Ti diye satın alsın! Velhasıl gayret ve ciddiyet iflâsına rafta şarlatanlık kazancı! Bun” hayatımızdaki manevi zararını ? sablayın! Kitab ve kitabcılık hay::llî"'"uıl eden ve güzel eserler yerine © î_ mekânlarını boydan baya kap*” bi görünen bu yirmi beş e | yın bilmem ki, önünü nasil ali J* | Artık eski Babıâli yokuşundan ? Mahmudpaşa caddesinden $ gibi şu feryadı işitebiliriz: — Haydi ;yirmi beşe., haydi şe... Meşhur romancılarımızın — gi eserleri... Dünya edebiyatının ı* | hur tercümeleri... Hepsi YM Buyurun!.. Buyurun!.. Tıpkı bundan- yirmi beş, Ütui el velki Yenicami arkasındaki "'_,.ış Ü hallebicilerle dondurmacıların T” yi bi! Sadece fark «yirmi» kel Çünkü mahallebicilerle dondt” o zaman şöyle bağırışırlardı: — — Haydi beş.. haydi beş!.. Hani acı acı içim yamıl'üke yılı geçen muharrirlik hayall? besile söylüyorum: değerli Tür“ lerini ve mütercimlerini tehd tehlikeyi ciddi surette önliyet” düşünmeliyiz. Yarabbi! Şu köf yokuşundan hiç iyi bir fikif mı? Hattâ kitabı, ucuzla gibi en hayırlı bir düşünce bfle da böyle aşure mi olur? Benden bugünlük bu kadal!- ötesini anket ve. röportaj Tf —'"" 1 miz tamamlasın! H nlıd Fuhd Orduda okuma hovasi l Ordu, (Husüsi) — Merkez$ dört ilk okuldan başka bir d€ vardır. Mülhakatile beraber E malik bulunan vilâyette © nin günden güne arttığı gö Merkezdeki öğrenci mıeVcııdiı 1600 dür. Bu sayının gelet” fazlalaşacağı tahmin edilmE Türkkuşu âzalarını * Türk Hava Kurumundan: — »- Türkkuşuna uçucu âza klydoı nüz muayeneye gelmiyen ve £7? tırmiyanların 5/2/938 cu 13 den 18 e kadar CağaloğlU merkezine gelmeleri. — « — — b & .e £EZ FF AM AAFTLAERMR. Bacaksızın maskaralıkları : Onluklarla ödenen oyuncak be_'_