3 Şubat 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

aa da ÇUYN Sözü başka- | 'i; erkek itiraz et- İki tüccar arasında: — Ben bir yere kırılacak bir şey gönderirken, sandı- ğin üzerine eİçinde kırıla- cak eşya vardır, dikkat» yae zıyorum. Fakat dikkat etmi- yorlar; gene kırılıyor. — Ben çaresini buldum. Benim gönderdiklerim kı- rılmıyor, , — Ne yapıyorsun ? Yir, imkânı yok, dün Ha hm"'““ğuııı ; İdi siyah — saçlı x Ev sahibi — (Hırsıza) Büfenin anahtarı karıman başımın : altında; uyandırmadan alabilirsen al.. büfedeki çinde patlıyacak bombalar içkinin hepsini bitirme; giderken kapı sını da açık bırak vardır, dikkat» yazıyorum. — Sandığın üzerine «İ- Ma"kenle beraber birlikte terziye gitmişlerdi. Manken kız bir el- bise giydi, görün- dü. Kadın beğen- di: — Güzel elbise ama bana — gel- ü #R mez. İr Çare buldu: . ; â.h he:: Var, karıcığım, elbiseyi man- T alır, evimize götürürüz; W' * & « ş Guzel olmuş yi * “Mekten bir lokma aldı: : — Çok güzel ol. F Bayan da bir ae0 v lokma aldı, o da ş '*Ç( SEVAL —ayni şeyi söyledi: #F — Çok güzel ol- Fi Afeı—fn’çeri Birdi. Bayan: î üy“%lı Yok dedi, bugünkü yemeklere İ | Olihiıi '%Ekü de ? bayan, bugün nişanlım ge- | h,&eu,d_în:na Pişirmiştim. Gelmedi,. sı- * et » 3Jenziyor ; Tesmini yaptırmış, duvara V asmıştı. Karısı gel- "5 | E) diği zaman sordu: ş “ — Resmimi na- K A sıl buldun? "& — Hele bata. %:hkhn b B — Yakından de- ür. ak, o zaman daha güzel . S ge'e“! Üki zana benzi < eye> enziyor. 'KY d SA Çok çirkin görünürsün * Bu k Tarif * arkadaşlarına anlatıyordu: — Benim katı- mı size kolayca ta- rif edebilirim. Bir bekçi köpeğiti ta- _ mamile — zıddıdır. DS Di Ben eve girerken EVvde Yemaz; hiç sesini çıkar- J;:Edjüm Bimi Yyiyip kahveye git- İıqğn_m:aman dişlerini gösterir, | Ya başlar. A —— çomrrır e Bayan, bayan bu. çiçek entariniz- den düşmüş olmasın. — Seyri eğlenceli oluyormuş, bunu bilseydim, şimdiye kadar çoktan ya- Bayan avukat — Ön beş seneye mah- küm olduğunuza ma üzülüyorsunuz? Mahküm — Hayır, yirmi yaş genç olmadığıma!.. Eir rica — Çok rica ederim, nişanlandığımız zaman beni kat'i- yen — burnumdan L öpmeyıniz, Ğ'r — Neye? DA A Bün — Dudaklarını-. zın boyası burnu-ı t ma çıkar da; gö- e renler; içkiden burnumun kızardığına hükmedip bana sarhoş muamelesi eder- ler. * Ne yaparsın? Nişanlılar arasında: Erkek — Bilsen Neclâ, ben dünya- da sensiz yaşıya- mam, Kiz — Ben de öyle Necmi, hattâ günün bitinde benden ayrılırsın diye düşünüyorum da, o zaman.,. — O zaman ne yaparsın? — Sana benzediği için Ni&ıdla nişan- lanırım. * Memnun olmadın mı? — Karıcığım karıcığım, tek seni mem- nun edebilmek i- çin iki kişilik ti- yatro bileti aldım, geldim.. — Ben tiyatroyu seyvmem ki mem- nun olayım.. — Ama biliyor musun, bu gece tiyat- roda çok komik bir piyes var.. bütün tiyatro müddetince güler, yeni takma dişlerini herkese gösterebilirsin; şimdi memnun olmadın mı? * Solarlar — Geçen hafta sizin camekânda gör- düğüm — kumaşla- rın çiçekleri daha parlak, daha gös- terişli idi. — Eve; bayan ama, bilirsiniz ki bu mevsimde çi- çekler gayet çabuk solarlar. Nasıl dans ederler ? Dünyanın en büyük operatörünün harikulâde maceraları: 8 —' Nihayet Parisde! Paris yolundaki Çok geçmeden dari dünyada biricik sermayem âlet kutumu, gamselâmın al- tıidan çıkardım ve bir nevi sarsıntılı dafii, maskesi gibi yüzüme tuttum, Baş- ka çare de yoktu. Sallan bre sallan.. u- zandığım yerde yüzüm bu yalpalardan, sallantılardan yere çarpıyor, burnum kurumlu teli sıyrıyor, gâh sağ, gâh sol yanağım halkaya yapışıyordu, fakat bir türlü bitip tükenmiyen tüneller, hazreti Eyüb sabrı taşımama rağmen, beni çile- den çıkarıyor, üzerime hafakanlar bası- yordu. Nitekim, gene bir tüneli geçerken boğuluür, tıkaniır gibi oldum. Sanki boğ- maca öksürüğüne tutulmuşum.. öksür- düm, öksürdüm ve ben böyle göğsüm ya- ralana yaralana, boğazım yırtıla yırtıla öksürüp dururken, lokomotiften fırlıyatı alevlerin yarattığı geçici ışık hüzmele- rinden başımın nerede ise, tünelin tava- nına değeceğini, bu suretle handiyse tü- nel yolunda ölüp gideceğimi dehşe'le farkettim. Kör olası tüneller, o kadar çok sıktı ki, göz açıp kapayıncıya kadar birinden çı- kıp öbürüne dalıyorduk. Bundan ötürü de, vagonun üstünde, o ilk sultanlık an- larımda yaptığım gibi şöyle dikilip rahat- ça oturmak nasib olmadı. Ne kadar tünel geçtik bilmiyorum, bir müddet sorra düzlüğe çıktık, ben de oturdum. Elli alt- mış kilometre kadar daha gittik. Eks- presimiz gene ağırlaştı. Yeni bir tünele gireceğimizi ve netice itibarile yeni baş tan çile dolduracağımı anladım, Allaha çok şükür ki, tünellerin arası bu sefer o kadar sık değildi. Ben de, her tünel ara- sında vağonun üstünde bağdaş kurup duruyor. Takırtılar artınca, hemen lâstik gibi boylu boyumca uzanıyordum. Derken, bir de ne göreyim: Canımın içi ebâisi hayatım» kutum yok, pir olup uçmuş, kaybolmuş... İnsan oğlu bazan pek abdaldır. Benim de abdallığım iut- muş olmalı zâhir ki, vaziyetimin gülünçc- lüğüne bakmadan, vağonun üstünü karış karış aradım, ihtimal, trenin sarsıntısın- dan bir köşeye kaçmış, takılmıştır, de- dim, Dedim ama kendim de pek öyle inanmadım.. Kutum, biricik arkadasım kaybolmuştu. Öyle bir fena oldum ki... Dünya bana zindan kesildi sandım va bir maymun çevikliği ile bir kayışta vago- nun öbür ucuna vardım. — Yarabbim nedir bu benim çektiğim eziyet, işkence, diye murıldanıyor, bir şeyler yapmamayı, sizin anlıyacağınız, böyle yaşamaktansa ölmeği — tasarlıyor- dum, ama, bende bu tasarlayışımı, filii- yata geçirecek yürek yoktu., Kaç defa, haydi at şuradan kendini!'.. diye kendi kendimi zorladım. Her seferinde de en- gin bir korku ile geri çekildim. Derken, anlaşılan ya başım dönmüş veyahud dâ kuüvvetim kalmamiış olmalı ki, iki aya- Bim ayrık bir halde kendimi boşlukta buldum, düştüğümü ve küüüt diye bir yere oturduğumu hayal meyal hatırlı- yorum, Aklım başima gelince, bir kumandan ciddiyetile vaziyetimi tesbit ettim: Denize düşüp te boğulmamak için çır- pınan, bir insan gibi soluyordum. Bir son merhalem en yorucu ve en üzücü merhale oldu Nakleden; İbrahim Hoyi kroşeye asılmıştım. Tek ayakla da cam- — bazvari vagon restoran tamponunun üs- tünde duruyordum. İnsanı boğan, ger:zi- rahatsız etmiyordu. Bitkin, elim, ayağfım kurumuş olduğu halde, soluğum düzel. di, doğru dürüst nefes almıya başladım. Yedi saat süren Çaribrod Belgrad yol- culuğuna nasıl dayandım? Nasıl oldu da düşüp ölmedim, daha hâlâ şaşarım. Ni- hayet, tren Yugoslav payıtahtına girer- ken yavaşlayınca, ben de hemen yere atladım. hı cemalimi» bir seyredeyim dedim. Keş- ki etmez olaydım, gözlerim yaşardı. Ben fakir de olsam, param da bulunmasa, bu hale mi düşecektim diye kederlendim, Daha fecii kuvvel maneviyem de kırı!dı. Bu hali pürmelâlime acınır, ne yape- nür dururken, bir memurun şübheli şübheli beni süzdüğünü gördüm ve tam yaklaştım: diye sordum. Oyunumu becermiş, memuru atlat- mıştım. Adamcağız işi ciddiye aldı ve: — Evet, dedi, çıkılabilir, yalnız istas- mak lâzım... Ne basit değil mi?.. Yalnız pasaport — bırakacaksınız ve şehre dalabileceksiniz. — Başka bir şey istemez, Bundan fazlası can sağlığı!... Halbuki, önceden arzetmiştim, ki bu kulunuzda pasaport filân yoktur. Bina-” enaleyh, pasaportsuz musun, al öylesi cezanı,.. İstasyondan . sıvyışamadım. Kar- nım acıktı. Meğer istasyonlarda her şey ateş pahası imiş, En ucuz sandığım ayni — şeye bile dört misli para aldılar. 'stasyonda sürttüm, durdum. Kaç kere- ler, burada ne arıyorsun, diyecek oldu- lar. Hemen her sefarinde de: Ekspres bekliyorum. Sofyadan gelecek olan bir , arkadaşımı karşılıyacağım, cevabile hem soranları, hem de ayağı dolanan müşlül- leri atlattım. * Evet dostlarım, eninde, sonunda seya- günde geldim. Yolda geçirdiğim mace- Şu kadarını söyliyeyim ki, bütün bu 12 günlük yolculuğumun ekser saatletini, bilhassa geceleri gene 0 rahat köşemde?? Vağgon restoranın üstünde geçirdimi. Di- lenci postası olan marşandiz istasyonlar- da geceleyince, ekseriya buğday amha- rında veyahud samanlıkta yattım. İsviç- rak uğrıyan biletçiye de uykuda bu- lunan bir ağır hasta adam rolü aynıya- rak, bilet vermekten kurtuldum. elimle, iki vagonu birbirine bağlıyan — Arkası var — İMİLLETLER CEMİYETİ T e a _;ı,f“ Bi S AR Cenevreli kız kardeşler — Buz böyle çatlak olmasaydı daha n ni tıkayan dumanlar, beni artık 0 kadar — İstasyonda, bir çeşmede elimi, yüzümü — yıkadım. Elbiselerim toz toprak olmuştu. — Üstelik yer yer yırtılmıştı. Aynada «ma- — cağım diye arpacı kumrusu gibi düşü- — herif üzerime doğru gelirken, kendime — bir çekidüzen verdim. Hemen yanına — Aktarma bekliyen yolcular istas. yondan dışarıya çıkabilirler mi, acaba?.. — * | yon polis karakoluna pasaportu birak- — Belgrad bana pek nankör davrandı ve — fırsat çıkıncıya kadar tam bir buçuk gün hatimi bitirdim. Fakat Parise de on iki — raların hepsini yazsam bir kitab dolar. rede bir kolayını bulup üçüncü sınıf va- — göona girmiştim. Buralara pek ender ola- — ha .i e!

Bu sayıdan diğer sayfalar: