13 Mart 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hi 10 ırtiff | KI ? Müart -SON POSTA Sayfa 7 eee 'e B” 4 b '« Rüat eet p. ö bee. 'e 'are Bu hafta sinem göreceğimiz filmler Gre'ele ala Bunların arasında geçen sene ölen güzel yıldız dJean Harlow'un da bir filmi var Jean Harlow ve Gary Bu hafta İstanbul sinemalarında gös - İetilen filmler arasında geçen yaz ölen €r yıldız Jean Harlowun da bir fil- ::ZİVardır. Melek sinemasında gösterilen ismindeki bu filmde plâtin saçlı za- Vallı yıldıza Gary Grant partönerlik et- edir. Mevzuu şöyledir: Âmerikalı dansöz Suzi harbden evvel L':ndradn çalıştığı bir zamanda Ferry T isminde bir gençle tanışıyor, evle » Yorlar, %Günün birinde Ferri çalıştığı ticaret- he sahibesi olan Almanın bir casüs öl- Bunu anlıyor. Almanlar işin farkına l1yorlar, ve karısı önünde Ferriye a - leş ediyorlar. Ölü ile yalnız kalan Suzi katıl diye yakalanmaktan korup ölü san- ih yanına kaçıyor. Paris kabarelerinden birinde çalışmı - YA başlıyan Süzi Andr& Dumont isminde bi Fransız zabitile tanışıyor. Tanınmış ? âileye mensup olan Andr& babasının u hilâfına Suzi ile evleniyor. erri ölmemiştir. Şimdi tayyare zabit: îîrak Paristedir. Andr& ile tanışıyor; fa- liş karşısında Suziyi Andrönin karısı o- lu:k bulunca şaşırıyor. Andrâ karısını İt & etmektedir, yeni bir metresi var - ü Suzi bu kadının Ferriyi öldürmek 3 Yen; Alman casusu olduğunu farkına Tlyor, — (İSTİKLÂL FEDAİLERİ lgürk sinemasında gösterilen bu film, 1 senesinde Polonyada geçmektedir. krzafnan Çarlık Rusyasına karşı istiklâl- ni elde etmek için ayaklanan Poler - Iları ve bu hâdise içinde cereyan eden 'Ereaşk ve kahramanlık macerasını gös- M © film çok güzel ve meraklıdır. Film Manyada çevrilmiştir. İ SEVGİLİDEN GELEN ko“merde gösterilen bu film, Gaby Tley, Jean Gabin, J. Pierre Aumont findan çevrilmiştir. nâ:[“k güzel Marieyi sevmektedir. Gü - Ferriyi bırakıp Parise bir arkada -| Grant Suzi filminde parasız kalır. Nihayet Afrikada Ouganda da bir vazife kabul ediyor, 18 ay orada kalıyor. Marie ile Nick arasında mu - habere başlıyor. Nicke muavin olmak ü- zere Gilbert adında bir delikanlı gönde - rilmiştir. Nick delikanlının yanında her an Marieden bahsede &de Marienin ismi delikanlının hafızasında iyice yerleşiyor. Artık Marienin hayali Gilberti bir an bi- le terketmiyor. Gilbert Parise avdet edi- Bizim Avusturya dediğimiz memle- ket, kendi kendisine Alman dilile, Ös- terreich - türkçe telâffuzu Österrayh - namını verir. Bu ismin manası «Şark İmparatorluğu» demektir. Biz Avusturyayı vaktile Nemçe diye de /ttanırdık. Galiba, bu Osmanlı sarayının içi ve etrafı Slâvla dolu olduğu zaman- ların eseri idi. Çünkü, Slâvlar Almanla- ra Nimet ve Nimetski derler; hattâ Ma- carlar da ayni Slâv kelimesini kullanarak umumiyetle Almanlara Nemet derler, fa- kat Avusturya devletine de, sonradan bi- zim demiş olduğumuz gibi, «Avusturya» ismini vermişlerdir. Bu memleketin kendi kendisine «Şark imparatorluğu» ünvanını vermiş olması da gösterir ki onun tarihi iddiası Alman devleti olmak değildi. Bunun için de si- yasi firması - yani ismi - Almanlıkla a- ı& FU Üt h U Havrb_den evvelki şanlı vğ kudretli (Şark imparatorluğu ) ismi kendinden büyük bir memleket haline nasıl geldi? e— * —rr gn lâkadar olmamıştır. Fakat, bu, onun ken- disini Alman hissetmemiş olması demek değildir. Bilâkis, Avusturya, kendi ken-. disini çok kuvvetli bir Alman duygüusile | |duymuş ve hududlarının içinde münta- sıran kuvvetli bir Alman nasyonalizmi tatbik etmiştir. Bu bakımdan diyebiliriz ki, Avusturyanın tarihi siması, ÂAvrupa- | nın tam göbek noktasında yerleşmiş olan yor. Marieyi görüyor. Çılgınca âşık olu- yor. Marie Gilbertin aşkına mukabele ediyor. Bunlar tam manasile âşikane bir bayat geçirirlerken Nick geliyor ve her şeyi görüyor. Onları öldürerek cezalan - dırmaktan ise Marieyi alıp beraberinde Afrikaya götürüyor. HERKESİN KADINI Hâkim Torkoöffiın kızı Lidia üniversi- tede hukuk tahsilini bitirmiş, nişanlısı kürk tüccarı Crigorinin yanına dönüyor. Mallarını satmağa gittiği bir köyden dönmekte olan Griğori yolda büyük bir kar fırtınasına tutuluyor. Kulübeye iltica ediyor. Grigori kadının güzelliği karşısın- da nişanlısını unutuyor ve Tamara ile sabaha kadar bir aşk gecesi geçiriyor. Grigori — artık — nişanlısını — unut- muştur. — Her gün — gizlice — gidip Tamarayı görmektedir. Eski metresi şantöz Paşanka Lidiaya Grigorinin bu - lunduğu yeri haber veriyor. Diğer taraf- tan da Grigoriye Tamaranın her önüne gelen erkekle görüştüğünü söyliyerek kıskançlığını kamçılıyor. Tamaranın kulübesine koşan Grigori arkadaşları Mosilieffi orada kadına sar- kıntılık ederken görüyor, derhal üzerine saldırıyor. Mosilieff silâhını çekiyorsa da yere seriliyor. Fakat düşerken başı de - mir sobaya çarpıyor, kafatası kırılarak ölüyor. Yakalanan Grigori mahkeme günü ha- pisten kaçıyor. Tamaranın şahadeti saye- sinde beraet kazandığını haber vermiye giden Grigorinin arktdaşları Grigoriyi %birinde Marie ile evlenmek üzere indan boşanır. Marievi alır. Fakat intihar etmiş buluyorlar. «Herkesin Kadının filminde Victor Francen ve Vera Koren bir Alman kütlesinin, feodal bir Alman |sülâlesinin idaresi altında temeli Alman |bir imparatorluk kurmasından başka bir | şey değildir. Bu Şark İmparatorluğunun teşkil eden Avusturya Almanları eskiden | Deutsch » Doyç - ismini taşımış olan bir Alman zümresinin uzak torunlarıdır. Ro- ma imparatorluğunu tahrib eden ve Ro- | malılar tarafından «barbarlâr» diye tav- | sif edilen Alman kabileleri bunlardır. Bündan dolayı İtalyanlar da Almanlara Deutseh'ün muharref bir şekli ile Tede- sco - türkçe telâffuzu Tedesko - demiş- lerdir. Roma imparatorluğunu tahrib eden bu temelini cenubunda nüfuslarını ve nüfuzlarmı, haylice yaydıktan sonra bütün Merkezi| Avrupada tedrici surette evvelâ bir as- keri derebeylik, ondan bir hayli zaman sonra da bir toprak derebeyliği teessüs etti. Askeri derebeyliğin en yüksek inki- şafı bizim tarihimizin Şarlman diye ta- nıdığı imparatorluk devrinde vukua gel mişti. Osmanlı imparatorluğu ise Mer- kezi Avrupayı bir toprak derebeyliği, bir toprak - kilise asilzadeliği devrinde ta- nıdı. Bu devirde ne Macaristan, ne Avus- turya vardır. Belki de Macarlar ve Nem- çeliler vardır. O tarihlerde henüz Macar- lar ve Almanlar millet devrine girme- mişlerdir. Macar aristokratı Macar aris- tokratile, Alman aristokratı Alman ariş- tokratı ile mücadele halindedir ve Og- manlı imparatorluğu da bundan istifade ederek kolayca bu memleketleri istilâ eylemiştir. * Avusturyada Alman ve Macaristanda Macar milliyetçiliğinin — teşckküllerinde âmil olan sebeblerden biri de Osmanlı imparatorluğunun istilâ hareketidir. Şark imparatorluğu, işte bu istilâya karşı durma ihtiyacının eseri olarak, yavaş ya- vaş, kendiliğinden teşekkül etmiş ve on- dan sonra da garbın rönesans inkişafı içinde tekâmül eylemiştir. Bu tekâmülün temelini, mayasını Al- manlık teşkil etti. Avrupanın göbeğinde, Tuna havzasının bütün Merkezi Avrupa yollarını bir tek düğümle düğümlediği noktada kurulan bu devlet, en evvel u- yanan ve en evvel kuvvetlenen Vir Al- man kütlesinin şarka ve cenuba doğru yayılan kuvvetini ifade eder. Bu, ayni zamanda ÂAlman kültürünü ve Alman nüfusunu « nüfuzile beraber - Şarki Av- upada enine boyuna yayan bir hareket Viyanadan bir Macar kütleleri münferiden veya müş- tereken mukavemetler — yaptılar. Ös- terreich bu mukavemetleri daima kırdı, ihtilâlleri kanla bastırdı, her tarafta hâ- kimiyetini tesis etti. Bir aralık şark ve garb arasındaki bütün siyasi hareketler- de mühim roller oynadı ve gene bir de- virde Rusya ile hem anlaşarak, hem de rekabeti elden bırakmıyarak Osmanlı imparatorluğu ile uğraştı. Bu imparatorluğun en şanlı ve kuvvet- li zamanı, en geniş Hududu ve en hâkim kültürü, Bosna ve Herseğin ve Yenipa- zar sancağının işgalinden sonra 914 har- bine kadar devam etmiş olan kısa bir ta- rih devrine tesadüf eder. Bu devirde im- paratorluk, ötedenberi pek çok uğraştığı halde bir türlü kıramadığı Macar kuv- vetile ittihad etmiş bir haldedir. Yedi ederek, kilise kuvvetile, muhtelif milli- yet kümeleri teşkil eden 20-25 milyon ka- dar Slâv kütlelerine hâkim olmuştur. Bununla beraber, Merkezi Avrupa o de- virdeki refah ve saadeti, feyzi ve mede- ni inkişafı ne evvelce tanımış, ne de son- ra görmüştür! w Avusturya imparatorluğunu, 1918 mağ- lübiyeti toptan tasfiye etti. Bu tasfiyeyi idare eden Fransa, sırf Almanlığın kuv- vetini kırmak içindir ki Avusturyayı sa- de parçalamakla kalmadı, bunun bir da- ha toplanabilmesine mâni olmak üzere, yerine tabii hududlarından geniş hudud- lara ve nüfuslara sahib Slâv memleket- leri getirdi. Ayni zamanda Avusturyanın Almanyaya ilhak veya iltihakını menet- mek üzere de muahedelere bir takım hu- susi ahkâm koydu. Bu muahedelerin ne- ticesinde, başsız, kanadsız, ayaksız Avus- turya, nasılsa hayatta kalmış bir harb malülü gibi, şaşkın şaşkın hayata çıktı. Zavallı Avusturya! Düşmüş te olsa es- ki büyüklüğünü unutamadı. Kendisini dört devlete taksim eden eski bünyesini mehafaza etti; bu dört devlet şunlardı: Yukarı Avusturya, Garbi Avusturya, Ti- rol, Stelermark. Bu sayede yeni Avus- turyanın, hiç değilse, heybetli bir ismi olabilecekti; dört devletten 'mürekkeb bir devlet, bir devletler ittihadı mana- sını ifade eden Bundesreich ünvanını da, eski ünvanına ilâve etti! Fakat, bunlu yapanlar bir noktada gal- let ediyorlardı: Avusturya bu kadar yı- kıldığı zaman, geriye kalacak olan adı kendinden çok büyük memleket, yani şu kısa ömürlü harb sonu Şark İmparatorlu- Bu, er veya geç Almanyanın hududları içine karışmaya mahküm bir memleket olarak kalıyordu. Çünkü yeni Öster- reich'in kendi kendisini tutabilecek ne nüfusu, ne siyaseti, ne ziraati, ne sanayli (oldu. Bu harekete karşı gâh Slâv ve gâh ân - — H "i kalmıştı. Bütün Avusturyanın üçte biri —e Yazan : Muhittin Birgen müanzüara Viyana idi. Böyle bir memleketin kendi kendisine yaşaması imkânı olmadığı içın Fransa, Milletler Cemiyetini bu memle- keti tutmaya destek olarak kullanmak istedi, fakat bu da bir netice vermedi. Sade Fransa ve onun sevkettiği Millet. ler Cemiyeti değil, Avusturya içinde bu- lunan bir kısım Avusturyalılar da onu tutmaya çalıştılar. Kilise, havra ve ban- ka elele verip bir Avusturya vatansever- liği yaratmak istediler. Bu sayede onlart buçuk milyon Almanın elile idare edilen | Almanlar, Alplerin şimalinde, Alplerin |İnodern zamanın şark imparatorluğu, on aralarında ve hattâ biraz da Alplerin iki milyon kadar Macar kuvvetile ittihad da bu mahküm memleketi içerden tut- maya çalışacaklardı. Fakat, halk kütlesi bunları tutmadı, bunun için Nazi nesli Avusturyada çabuk büyüdü. Kilise, hav- ra ve banka ittifakını Dolfus kurmuştu, halkı yaşatmaya çalıştı; fakat, muvaffak olamadı. * Harb sonüu ÂAvusturyası, bütün küçük Alman feodalitelerini birer birer kendi- sine bağlamış olan Prusya için bugünkü Almanya camiasına bağlanmaya — mah- küm yeni bir Alman devletçiği hazırla- miış bulunuyordu. İşte, bugün — Prusya, Alman imparatorluğu hududları haricin- de kalmış olan bu son Âlman devletçi- ğini de kendisine bağlamış bulunuyor. Avusturya, artık Merkezi Avrupanın ve belki de bütün Avrupanın eski san'at ko- kularile dolu bir kültür bahçesi olmak- tan çıkıyor. Modern sanayi ÂAlmanyası: nin, askerli, bacalı, demirli hududları içi- ne karışan bir parkı haline geliyor. Havat haşindir ve kendi kanunlarına tâbidir. O kendi hükmünü icra edecektir. Belki de bir zaman Avusturya ismi yaşar ve Viyanada bir Avusturya hükümeti bulunur, Nasıl ki eski küçük Alman kral lıklarının isimleri ve kadroları Hitler devrinin ilk senesine kadar devam ettiy: se Avusturya ismi de bir zaman yaşaya- bilir; fakat, bu ölmüş bir insanın mezar faşı üstünde yazılı kalan ismi gibi bir şeydir! Muhittin Birgen Esham borsasının Ankaraya nakli işi Kambiyo borsasının Ankaraya nak- li için hazırlıklar devam — etmektedir. Acentaların Maliye Vekâletile temas etmek üzere Ankaraya — gönderdikleri Nedim Akçaer, Fuad Çeltik ve Refik Selimoğlundan mürekkeb hey'et An - karadan avdet etmiştir. Hey'et Ankarada Vekâlete İstanbul borsasındaki resmi defterlerinin aynen devam etmesini ve Ankarada kâfi de- recede telefon hattı olmadıfğından tele- fonların temini için tedabire “tevessül edilmesini arzetmişlerdir. Bu meyanda eşyanın nakli işi de mevzuubahs ol - muştur, Öğrendiğimize göre — bu ayın yirmi sekizinci günü İstanbul esham ve tahvilât borsası âcenta ve mübaya- acılarının eşvası Ankaraya sevkedile - cektir,

Bu sayıdan diğer sayfalar: