HİKÂYE MAVİ GOÖZLUÜ öomlser — muavini Zosim Kiri - loyviç, asık; suratlı, » melânko « lik. bir. adamdı . Bir gün. odasında ö. Aurmuş - ölteli —öfkeli — bıyıklarını bükü - yYor, açık pencereden karakolun bahçesine baltıyordu. Karakoölün içerisi yarı karanlık, Bıkıntıli ve sessizdi. Ancak odada asılı duran büyüt duvar saatinin rakkası, muttarid vu- ' ruşlarla daklkaları sayıyordu. | Halbuki karakolun #vlusu o kadar ışıklı | Avlunun tam or- ı ta yerinde üç tane kayın ağacı vardı. Her ü- ! | ve o kadar çekici idi ki...... çü de etrafa kocaman hazin gölgeler salmış- tılar.. bu gölgenin altında, itfaliye beygirle » ri için henüz getirtilmiş bir ot yığını Üzerin- de polis Kuharin uyuyordu, Kuharin az ev. vel nöbetini bırakmış, şimdı istirahatl edi- yordu. Zosim Kiriloviç, Kuharine bakıyor, fena halde içerliyordu. Maiyetindeki memur rahat rahat uyuyordu, Halbuki kendisi, bed- | baht âmir, bu taş kovukta ömrünü tüketiyor, | taş duvarlardan yayılan rütub&ti teneffüs e- | diyordu. Zosim Kirilöviç, zaman ve vaziyet müsald olsaydı kendisinin de nasıl büyük bir | hazla bu yumuşak ve kukuln ollar Üzerine | uzanabilcceğini hayal ederek gerindi, esnedi. | Ve daha fazla içerlemeğte başladı. Kuharin'i | uyandırmak için, kendisinde, önüne gecilmez | bir arzu duydu Başını pencereden uzatarak serl sett: —- Küharin, hey Kuharin, hayvan herif, diye bağırdı. | Bu sırada kapı açıldı. İçeri birisi girdi. Zo- | slm Kiriloviç, arkasına dönmeğe ve ağırlığı- , nın altında tahtaları gıcırdatanın kim oldu-’.l ğunu anlamağa en ufak bir merak bile gös- termedi. Pencereden avluya bakmakta de- vam etti. Kuharin, âmirinin bağırmasından kımıl- damadı bile., elini başının altına koymuş, sa- kalımnı havaya kaldirmış bir vaziyette uyku- suna devam etti., Zosim Kiriloviç, kendisinde de dinlenmek ve uyumak arzusu uyandıran polisin tatlı horultusunu âdeta duyar gibi oluyor ve öf- kesl büsbütün artıyordu. Muavin, aşağıya inmek, Kuharin'in göbe. ğini tekmelcmek, sakalından yakalıyarak 0- nu gölgeden çıkarıp güneşin altına dikmek arzularile yanmağa başladı. Kapıdan birinin girdiğini hatırladı: — Hey, k!m var orada?. ölye bağırdı. Arkadan tatlı ve yumuşak bir ses duyül- du: — Betim efendim. Nöbetci, Zosim Kiriloviç birdenbire yüzünü kapıya çevirdi. Sert bakışlarla nöbetciyi Süzmeğe başladı ve sordu: — Ben seni çağırdım mı?. — Hayır efendim, çağırmadınız! Besini — yükselterek: — Buraya girmek için müsaade aldın mı?. — Hayır efendim, almadim. — Defol öyle ise... Yoksa şimdi kafana bir şey indiririm. Zosim Kiriloviç bunu söyledikten sonra, sağ elile oturmakta olduğu koltuğun arkalı- ğini sıkı sıkıya tutmuş olduğu halde sol eli ile masada atacak bir şeyler aramağa başla- dı. Nöbetci sür'atle kapıyı açarak dışarı kaçtı. Fakat memurun bu şekilde dışarı çıkışı Zosim Kiriloviç'e saygısızlık gibi göründü. Ortalıktaki sessizliğe, vazifesine, uyumak- ta olan Kuharin'e, ağır işe, yaklaşmakta o- lan pâanayır zamanına, velhasıl - arzusu hi - Jafına - bugün hatırıma gelen her şeye karşı duyduğu giz!) öfkeyi boşaltmak iİstedi: — Hey, bana bak! Buraya gel, diye bağır- dı. Nöbetci karka korka odaya girdi. Zosim Kiriloviç sert bir çehre İle: — Hayvan herif, diye çıkıştı, hemen avlu- | ya git ve şu Kuharin olacak eşeği uyandır! | Bir daha güpegündüz avlunuün orta yerinde uyumamasını ona tembih et!. Bu, edebsizli- Bin dikâlâsıdır. Haydi, ne duruyorsun?. — Emredersiniz efendim; fakat bir kadın sizi görmek istiyor. — Ne? — Bir kadın.. — Nasıl kadın? — Uzun boylu bir kadın. — Ahdal. Kadın ne istiyor?, — Bizi İstiyor — Git ne istediğini anla! Sören! — Bordum, soruşturdum efendim. Fakat söylemiyor. Yalnız size söyliyecekmiş!, — Allah belâsını versin. Çağır gelsin. Genç mi?. — Evet efendim, genç. — Şu halde çabük gelsin. Zosim Kiriloviç bu son sözleri oldukta yu- müşak bir eda ile söylemişti. Nöbetci polis dışarı çıkımnca komiser hemen kendisine bir çeki düzen verd!. Ciddi ve âmirane bir tavır takınarak kâğıdlarile meşgul olmağa başla- dı. Arkasından bir eteklik hışırtisı duyuldu. Zosim Kiriloviç, vücudünü yarı çevirmiş bir halde, tenkldkâr gözlerle gelene baktı ve sor- du: — Ne istivyorsunuz efendim?. Bor, soruştur, Yavaşca masaya yaklaşarak mavi gözlerinin yan bir bakışile komiser muavinine bakma- Ba başladı. Giyinişi sade ve fakirane idi. Üs- tünde, oldukca yıpranmış gri bir pelerin, ba- şında bir örtü vardı. Küçük ve güzel elleri- nin esmer ve uzun parmaklarile pelerinin u- cundan tutmuş, öynüyördü. Genç kadın. uzun boylü, dolgun vücudlü idL. Bilhassşa göğzü fazla inkişaf etmişti. Alnı yüksek ve çatıktı. Halinde, pek de kadınlara hâs olmuyan bir ciddiyet vardı. Görünüşe göre yirmi yedi yaşında İdi. Hareketleri pek ağır ve düşünceli 1di. İncsana, Âdeta geri dönmeği düşünüyormuş hissini veriyordu. Genç kadın, yüksek ve kalın bir sesle: — Bizden öğrenebilir miyim?...... v Diye söze başladı ve mavi gözlerini muavi- nin bıyıklı yüzüne dikerek sustu. Zosim Kiziloviç resmi bir eda ile: — Lütfen oturunuz, dedi, Benden neyi öğ- renmek İstiyorsunuz?. İçinden de: aVay anasını, diye düşündü, ne sağlam, ne gürbüz bir kadınmış!» Genç kadın:! — Vesika meselesi hakkında soracaktım. — İkametrâh vesikası mı? — Hayır, bu o vesikalardan değil. — Ya nasıl vesika? — Şey canım... Şu vesikalardan... Hani kadınlar alıyor da.. Genç kadın âdeta ne söyliyeceğini şaşırdı. Kıpkırmızı aoldu. Zosim Kirilovic bir kaşını kaldırarak ve keyifli keyifli gülerek sordu: — Yanl ne gib!?. Ne biçim kadımnlar alıyor- muüş bu vesikayı?. — Muhtelif kadınlar.. hani şu geceleyin sokaklarda dolaşan kadınlar. Zosim Eiriloviç bu defa ağfzını bir karış açarak sırıtlı: — Haaaasa,. Hani gu..... — Evet., onların aldığı vesikalardan. Genç kadın derin derin içini çekti. Zosim Kiriloviç'in bu sözlerinden sonra âdeta ha- fiflemiş gibi oldu; gülümsedi. Zosim Kiriloviş, vaziyetin İleride alacağı hoöş ve meraklı safhaları düsünerek sordu: — Demek Öyle ha?.. Pek iyi.., Fakat şim- di sen bizden ne İstiyorsun?, — Şu dediFiniz vesikalardan istiyorum. Genç kadın bunları söyledikten sonra ken- dini bir sandalyeye bıraktı. Tekrar derin de- rin itini cekti. Başını, âdelta bir yere çarpar gibi acalb bir eda İle silkti. : — Peki, bir ev filân mı açacaksın?. — Hiayır, kendim için istiyorum. Genç karlır başmı eğdi ve sustu. Kadının bu cevabı üzerine Zosim Kirilaviç sandalyesin! kadının -sandalyesine yanaştır- dı Kapıva bir göz attıktan sonra kolunu ka- dinin beline doladı ve sordu: — Haa... Desene böyle.. peki, eski vesikan nerde?. Genç kadın gözlerini Zosim Kiriloviç'e kal- dirdı. Fakat elinden kurtulmak için hiçbir hareketfte bulunmadı: — Hangi! eski vesikâam? diye sordu, bende vesika filân yoktu ki... — Demek san'atinizi gizlice yapıyordu- nuz?. Her bangı bir yere kayıdlı değilsiniz şu halde... Olagan şeyler bunlar.. demek şimdi kaydolmak istiyorsunuz!. Mükemmel. Bu, si- zin için daha tehlikesiz olur. Her yere daha iyi girip çıkabilirsiniz!. Genç kadın başile sessizce bir selâm verdi. v. t Genç kadın:? Genç kadın başile sessizce bir selâm verdi — Ben henüz llk defa olarak... Diye xekvledi. Ve içini çekerek gözlerini şere indirdi. Zosim Kiriloviç omuzlarını kaldırarak: — Anlamıyorum dedi, nasıl ilk defa ola- rak?, — Bashayağı iİlk defa olarak. Bu İşi İlk de. fa yapmak için vesika istiyorum. Panayıra gelmiştiri de.. — Haaan... İş başka öyleyse... Zosim Kirilovlc, kolunu kadının belinden çözdü. Biraz utanarak sandalyesini kadin- dan uzaklaştırdı. Her ikisi de susmuştular. İlk söze başlıyan Zosim Kiriloviç oldu: — Demek höyle ha?. Fakat siz ne yaptığı- nızi biliyor musunuz?. Bü iyi bir hareket de- ğil. evet zaruret ama... Fakat tuhaf, acalb bir şey. Doğrusu ben bunu bir türlü anlıya- miyorum, Siz bu işe nasıl karar verdiniz?. E- Ber hakikaten...... Tecrübeli muavin bunun bir hakikat ol- düğünu pekâlâ anlamıştı: Çünkü kadın tam bu iş için gerekecek kadar genç, ve güzeldi. Sonra bü kadında, o san'at kadınlarında gö- rülen Ibtizal de yoktu. Maksad kadını söylet- mekti. Genç kadım Zosim Kiriloviç'i inandırma- | Ba çalıştı" — Vallahi doğru, dedi. Ben, böyle fena bir işe başlıyacağım: söylemek suretile ne diye kendimnie İftira edeyim?. Ne yapalım, geçin- meğe mochurum.. ben dül bir kadınım. Bir zamanlar evli idim. Kocam bir gemide ça- lışıyordu. Gemi nisanda battı. Kocam da bo. Bğuldu. İki tane çocuğum var. Oğlum doküz, kizım yedi yaşında. Geçinecek hiçbir şeyim yök. kimsem yok. Kocamın akrabaları da pek uzakta. Sonra onlar beni zaten sevmez- ler.. onlar varlıklı İnsanlar, Ben onların gö- zünde bir dilenciden başka bir şey değilim. Velhasıl fakirim. Kimsesizim, İş bulamıyo- rüm, Halbuki çocuklarım yemek isterler.. oğ- lum idadide okuyor. Onun meccanen oku- masını temin etmek için öteye beriye baş- vurmak, uğraşmak Jâzım. Halbuki ben bir kadınuın, Uğraşamıyorum, Tanıdığım yok. | Oğlum ise akıllı bir çocuk. Mektebden alma- ğa acıyorum. Kızıma da bakmak lâzım. Na- muslu bir iş bulmak çok güç. Sonra, bir iş bulsam hile üç kişiyi geçindirecek kadar ka- zanamam. Hem ben ne İş yapabilirim?, Me- selâ aşcılık yapsam bana ayda taş çatlasa beş ruübleden fazla vermezler.. halbuki bu pa- ra bize yetişmez. Fakat şimdi yapmak İiste. diğim iİş böyle değil. Biraz talihim olursa bir delasında bir senelik geçinme vasıtamı bir- den kazanahilirim. Geçen panayırda bizim tanıdıklarden biri bir defasında dört yüz rübleden fazla bir para kazanmıştı.. bu pa- ra seyesinde şimdi bir ormancı ile evlendi: Bayağı hanımefendi oldu. Evet, ayıb olduğunu biliyorum, Fena bir iş olduğunu biliyorum. Fakat ne yapalım, mu- kadderat böyle İmiş.. hepimize hükmeden odu:. Madem ki hatırıma bu iş geldi, demek alnımda bu vazılı imiş; demek ki böyle olma- sı Jâzımmış. muvaffak olursam ne #lâ. ol- mazsam, o takdirde kendimi kötülemiş ola- cağım., fakat o zaman: «Bu da mukadderat- miş!» deyip müteselli olacağım.. Zosim K'r'lovic kadımnı dikkatle dinliyor, kelin:esine varıncaya kadar bütün söyledik- lerini tamamen anlıyordu. Çünkü kadının değil yalnız nğzı, fakat her tarafı, bütün vü- cudü de konuşuyordu. İlk zamanlar kadının yüzü korkak bir ifade taşıyordu. Fakat sön- “YAZAN : MAKSİM GÖRKİ ! RUSÇADAN ÇEVİREN: H. Alaz 4 raları hu yüz, alelâde, ifade eden bir hal aldı. Zosim Kiriloviç'in içine - her nedense - bir fenalık, bir korku çöktü. Bu korkusunu kendi kendine, şu fikirlerle ifade etti: — Bu cadının eline zavallı bir abdal dü- şecek oluürsa vay haline., alimallah kemikle- rine varıncaya kadar bütün derisini yüzer. Soyup soğana çevirir. Sonra genç kadına dönerek cehren:! — Ben size hiçbir şey yapamam, dedi. Po- Hs müdürüne müracaat ediniz! Bu İş, polis müdürünün, doktorun işidir. Ben size hiçbir şey yapamam. : Zosim Kiriloviç kadının bir an evvel ora- dan uzaklaşması arzusunu duydu. Zosim Kirslloviç'in.bu cevabından sonra kadın derhal oturduğu sandalyeden kalktı. Zosim Kiriloviç'! selâmlıyarak kapıya doğru yürüdü. Zosim Kiriloviç dudaklarını büzerek kadının arkasından baktı. Tükürmek İhti- yacını duydu. Genç kadın kapıya gelince tekrar döndü. Mavi gözler! cesur ve kat'i bir ifade taşıyor- lardı. Alnında derin bir çizgi belirmişti. Tek- rar etti: — Demek ki polis müdürüne müracaat et- memi tavsiye ediyorsunuz, öyle mi?. Zosim Kiriloviç acele acele cevab verdi: — Evet. evet öyle! — Teşekkür ederim, Allahaısmarladık. Kadın bu son sözleri de söyledikten sonra odadan çıktı. Zosim Kiriloviç dirseklerini masaya dayadı. Islıkla bir hava tutturarak, öon dakixa kadar öylece hareketsiz durdu. Sonra, başinı kaldırmaksızın yüksek - sesle kendi kondine sövlenmeğe başladı: — Ne domuz karı.. çocukları varmış.. ne çocuğu!.. Ha ha ha.. İğrenç mahlük . Tekrar uzun müddet sustu. En sonunda, bütün gizl! düşüncelerini derin bir «Ah..» la hülâsa ett!. Yere kocaman bir tükürük ata- rak kat'i bir sesle: — Ne iftrenç mahlük, diye tekrar etti. hareketsiz, kat'iyet Bu esnatta başını kapıdan içeri uzatan ha- | deme sordu: — Bir emriniz mi var efendim? — Ne? — Bir &emriniz olup olmadığını sördum, — Çık dışarı ulan. — Emredersiniz efendim, — Eşekt., Zosim Kiriloviç, hademesine bu son İlti- fatı savurduktan sonra pencereden avluya bakmağa başladı: Kuhatin hâlâ orada, otların üzerinde uyu- makta idi. Nöbetci polis anlaşılan onu uyan- dırmağı unutmuştu.. fakat Zosim Kiriloviç'in deminki öfkesi kalmamıştı. Uyumakta olan polisin vaziyeti onu bu defa hiç de sinirlen- dirmedi. Zosim Kiriloviçde, mahiyetini kendisinin de anlıyamadığı bir korku vardı. Önünde, boşlukta, kadının sakin ve mavi gözleri du- ruyor ve kat? bakışlarla kendisine bakiyor- lardı. O, bu İnadcı, bu ısrarlı bakışlardan â- deta sinirlenir gibi oldu.. saatine baktı. Kı- liç kayışına çeki düzen verdi ve boğuk bir sesle: — Gene karşılaşırız... Hem de muhakkak karşılaşırız, diyerek dalresinden çıktı. Hakikaten de karşılaştılar.. Bir aksam, Zosim Kiriloviç, polis karako-, lünun bulunduğu binanm cümle kapısında (li olmuyan bir Istikamete bakıyordu.. | diyet vermişti.. İrinden oğilerek, sol elile karşısındaki duruyordu. Birdenbire, mavi gözlü kadın! M adım ilerisinde gördü, Kadın, nar —E, vaş bir yürüyüşle parka doöğru gıdıwfg Mavi gözlerinin sabit bakışlarile, ileriye, | K | ve endamlı vücudünde, kalçalarının M hareketlerinde, ciddi ve mütevazi bam“â | da insanı ondan kaçıran tarif edilmez bir #” vardı. Alnındaki o çok mütevazi ve Hv çizgi, Zosim Kiriloviç'in ilk defa gördüfî den çok daha keskin bir hal almış, onun! di raz ayrıca Rus yüzüne bir çirkinlik, bir Zosim Kiriloviç bıyıklarını burdu. HBÜ" oracıkta aklına geliveren keyifli bir GW ceye hız vererek kadını gözden kaybehmw ğe karar verdi. Kadının arkasından, nn"" since birçok mânalara delâlet eden: — BSeri timsah seni; sen görürsün, söylendi.. : Beş dakika sonra parkın kanapelerlî'; biri üzerinde kadınla yanyana oturmaktâ Gülerek kadıra sordu: — Beni tanımadınız mı?. Geaç kadin mavi gözlerini ona kald”* sessizce baktı ve ellini uzatmaksızın W# yi VA pi girt L'r seşle: — Tanıdım, dedi, bonsuvar. — Nasıl? Kendinize vesika alabildiniz Genç kadın: — İşte, dedi. Ve aynı sakin hareketle tarisinin ceblerini araştırmağa başladı hal Zosim Kirileviçin biraz canını sıkusîö# — Lüzumu yok, dedi. Aramayınız!. M nüze İnanıyorum. Hem esasen sormağâ hakkım yok... Yani demek istiyorum ğ; İşleriniz yolunda gidiyor mu?. Siz bul haber voeriniz! Zosim Kiriloviç bunları söyledikten Bofg aklından şunları geçirdi: «Sanki bunü | renmek pek lâzımmış!. Bu numaraları â mağa da ne lüzum var?. Haydi Zosimi a.ml“' loviç göreylmi seni.. kadına açıkca mer söyle!.« '“ Zosim Kiriloviç bu düşüncesile kendini çai saretlenilirdiği halde gene meramını †söyliyemedi. Be mavi gözlü kadında, bilb sa muayyen münasebetler sahasında, Kel sile lâubali olmak imkânını vermiyen bir varül. Genç kadın Zosim Kiriloviç'in cehren go” duğu sualc cevaben: yı — İşlerim mi? dedi. Alaha şükür, ŞÖY böyle .. w Fakat sözlerin! bitirmeğe vakit bulm kıpkırmızı kesildi. Zosim Kiriloviç: n — Oh, öh. çok iyl öyleyse, dedi. 'Tebri£ derim. Nasıl ilk zamanlar güçlük çekt Genç kadın birdenbire bütün vücudile yi sim Kirileviç'e döndü. Yüzü sararmış, makarışık bir hâal almıştı. Ağzı yuvarlallg, mıştı; neredeyse bağıracaktı.. fakat her E'j dense vazgeçti. Kendisini geri çekti; ve : eski vaziyetini alarak lâkayd bir eda İle: | — Eh, ne yapalım.. alıştık, dedi. Ve rültülü bir sekilde burnunu sildi. &# Zosim Kiriloviç bütün bunlardan: Ka J hareketlerinden, yakınlığından, sessiz, ? ve hareketsiz mavi gözlerinden âdeta bif K züntü duyduğunu, kalbinin sıkıldığını setti. ! Sebebini bilmeksizin kend! kendine 19;; di. Ayağa kalktı, Sessizce ve dargın bir ile kadına elini uzattı. EKadın, tatlı bir sesle ona: — Güle güle, dedi. Zosim Kirtloviç başlle kadımı sel ol Kendini abdallıkla ve çocuklukla itham rek sür'atl! adımlarla oradan uzaklaştıI. »ı Bir müddet yürüdükten sonra gene k;ı kendine söylenmeğe ve bilinmiven bir set den ötürü kadını tehdid etmeğe başladı! F — Dur sen!. Ben sana gösteririm.. bel na kim olduğumu anlatırım. BF Zosim Kirilaovlc hem bunları söylüyor, * | de kâadının hiçbir kabahati olmadığını # 1â hissediyordu: bu hal ise onu büsbütü? leden çıkarıyordu. Bu karşılaşmadan bir buçuk hafta ğ bir gün Zotim Kiriloviç, kabarelerin ve harelerin bulunduğu bir yoldan ze€;1!"'d Anşsızın meyhanelerden birinin pencefj den kulığına bir kadın feryadı, bir s küfürler ve buna benzer daha bir takım ler çalman, Bit kadın, botuk bir sesle: ü — İmdad!.. İmdad!.. diye haykırıyord Bu arsda sille - tokat seslerine, s&”i ye - masa gürültülerine karışan ve bgi bunları gölgede bırakan bir ses daha yuldu: — Bir daha!. Vur bir daha!. Suratınâ daha!.. ı'd Zosim Kiriloviç acele acele merdivenlt çıktı. mevhanenin kapısında biriken bi Gağtarak salona girdi; gördüğü mafi şöyle idi: F Tanıdığı mav! gözlü kadın, mmnm# d nn saçlarından yakalamış, onu kendin? (Devamı 10 uncu sayjada)