— bakaya tutuşmuş bulunuyor. — - 2 Sayfa SON POSTA Nisan 10 « Resirmli Makaleıl e Hem çiçekli, hem meyvalı ağaç — SA j Hergün : G d Sözün kısası |— Bugünkü dünya Karşısında Türkiye Yazan: Muhittin Birgem _J akka ve adalete tapmak güzel ve ilâhi bir duygudur; fakat, yalnız kuvvete secde eden bugünkü dün- yada kuvvetli olmaya çalışmak ta realist bir hayat anlayışıdır. Biz, milli hayatı- mızı bu anlayış içinde mütalea etmeğe taraftarız. Bu tarzda bir mütalea, dün- yanın bugünkü şartları içinde, bizi şu mülâhazalara sevkediyor: 1 — Türkiye hüdüdlarından henüz çok uzakta bulunan siyasi fırtınanın unsur- ları tahlil edilirse görülür ki Mihverle İngiltere arasında büyük bir mücadele cereyan ed yor. Antikomintern pakta ba- karak mücadeleyi komünizm ile nasyo- nal sosyalizm veya İtalyan ve Japon fa- şistliği arasında bir hayat ve ölüm'davası halinde aniamak yanlıştır. Her şeyi en basit ifades'ne getirdiğimiz zaman gör'i- rüz ki bugünkü muazzamn - cihan maçı, hattâ Mihverle İngiltere arasında değil, Almanya ile İngiltere arasında oynanan bir oyundur. Fransa, İngiterenin bır mü- dafaa kuvveti, İtalya da Almanyanın bir taarruz aleti halindedirler, Dünya top- raklarının dörtte birinden fazlasımı ken- di bayı&ğmm hakimiyeti altuında tutan veren bir tek ağaç bulamazsınız. Tabiat ni verirse diğerini behemehal esirger. _Tabiat& dikkat ediniz, nebatata müteallik bütün bilgileri- nizi hatırlayınız: Ayni zamanda hem çiçek, hem de meyva lâtuflarından biri- kıymeti yüksektir. İçtimaiyatcılar hem iyi düşünen, hem de düşüncesini faydalı şekilde tatbik eden adamı ayni günde çiçek ve mey- va veren ağaca benzetirler. Güç bulunur, fakat o nisbette P Bf aei İngiliz milleti, siyaset oyunundaki hâkim kudreti sayesinde, kabına sığamadığı için | taşmak mecburiyetini hisseden —Alman milletinin gözlerini şarka çevirmeğe mu- | vaffak oldu. | Şark, Almanyanın, hayat sahası - Le-| bensraum - namını verdiği bir saha ol- | mak bakımından, türlü türtlü iklimerle| dolu bir âlemdir. Bu memieket, şimdi ha-| yatını şarkta aramaya ve İngiltereye k,aı'aıI şıi denizlerde indiremediği darbeyi şarkta | vurmaya karar vermiş görünüyor. Fakat, denizler boş ve İngiliz denizcilerinin ha- kimiyeti altmda bulunmasına mukabil, şark canlı mlletlerle dolu bir âlemdir. İngiliz gemicileri yalnız, huylarını pek güzel bildikleri dalgalarla mücadele e- derlerken Alman milleti, «şarka doğru» siyasetinde küçük ve büvük bir takım milletlerin kuvvetli mukavsmet duvarla- rına çarpacaktır. Gemici İngiltere, dişlerinin arasına pi- posunu sıkıştırmış, sevmediği askerliği Almanyaya bırakmış, uzaktan, gülerek, hem bu mücadeleyi seyrediyor, hem de tırnaklarını birbirine sürterek, şarktaki Mmücadele kuvvetlerini kızıştırmaya — ça- lışıyor. Şu dakikadaki dünya görünüşü bundan * 2 — Çok şükür, Türkiye kuvvetlerle dolu bir memlekettir. Çekostovakya ka- dar mükemmel müdafaa malzemesine sa- hib olmıyabiliriz. Fakat, Türkiyenin bu- na mukabil, muazzam kuvvetleri vardır: Türkiye, evvelâ Türktür. Cihan Harbi ve onun bir zamanlar çok tenkide uğramış olan İttihad ve Terakki siyaseti esnasın- da Türkiye, yalnız Türklerin vatanı oldu. Saniyen, Türkiyenin en güzel bildiği şey, dövüşmektir. Yedi sene mütemadiyen dövüşen Türk milleti âleme gösterdi ki bir millet, hattâ silâhsız bile - kendisini müdafaaya kadirdir. Tarihteki binbir -mi- salinden sonra herkes şu hakikati bir ke- re daha öğrendi ki Türke dokunulamaz; onun şaka kabul etmiyen bir milli guru- Tu vardır. Türkiyenin bu manevi kuvvet- lerini herkes tanıdığı için, herkes, yalnız onlardan istifade etmeği düşünüyor. Şu dakikada hiçbir kuvvetin, kendisine Tür- kiyeyi düşman olarak almaya taraftar o- lacağını tasavvur etmek bence müşkül- dür. Bunun için, Türkiyeyi herkes kendisi- ne dost ve yardımcı yapmaya çalışıyor ve çalışacaktır. 'Bu maksadla, bize parlak ideolojilerin yaldızlı kelimelerini göste- renler, yahud, büyük füfuhat ile genişli- yecek hudüdlardan bahsedenier, hürriyet ve adalet gibi kutst mefhumlar arkasına saklanarak bu sayede bizi kendi davala- rına koşmak istiyenler, gösterir ki Tür- kiyeyi fethetmek için silâh yolundan git- meği düşünenler yoktur. Herkes, Türki- yeyi, yakınlaşan badirede, kendi yanına almaya çalışmak üzere çoktanberi müsa- | Fakat, Türkiye abdal değildir. Türki- yenin tek bir ideolojisi vardır: Türk 01 mak, * Türk kalmak ve ancak Türk için yaşayıp Türk için ölmek. İster sağ- dan, ister soldan, isterse şimalden veya cenübdan gelsin, bunun haricinde her- en büyük asri sey- yahlarından , biri. dir. * Londradan kalkarak, Boğazi- çine, oradan Çine, © oradan da Avüus. | tralyanın kara or- manlarına giden, yeryüzünde — gez- medik yer — bırak- mıyan Mister Val- ter Şo 60 senedenberidir İngilterenin en büyük tabilerinden birinin seyyar mü- messilliğini yapmaktadır. Dünyanın en li --.-----;- 93_9.;'!.';';-_---- Asri seyyahı Hergun bir fıkra En cazibeli kızı Bu zat dünyanın Artistlerden, hey- Okurken kulaklarını tıka Okumak bilmiyen adamın karısı mişti. Adam mektubu evirdi, çevirdi. Tanıdığı bir bakkala gitti: — Sen okumak yazmak bilirsin de- ğil mi? Dedi."Bakkal cevab verdi! — Bilirim! — Karımdan mektub geldi, şunu bana oku, yalnız okurken kulaklarını tıka.. mektubda benden başkalarının bilmemeleri lâzım gelen şeyler yaz- başka bir şehirde idi. Mektuh gönder- | miş ol ihtimali vardır da.., hangi bir ideolojiye karşı kulaklarımız tıkalıdır. Osmanlı devrinde kâh sultan- ların keyfi, kâh yeniçeri yağmagerlerinin menfaatleri, kâh yabancı memleketlerin hilekâr menfaatleri uğurunda döklüğü- müz Türk kanı kâfidir. Bundan böyle Türk kanı, ancak Türkün hayati menfa- atleri nam ve hesabına dökülebilir. * K 8 — Dünyayı o tarzda ve Türkiyeyi de bu tarzda anladıktan sonra, Avrupadaki fırtınanın dalgaları yükseldiği şu sırada şunları da unutmıyalım: Evvelâ, Türk milleti, yaklaşan badire- ye karşı, kendi varlığının kütlesini tam bir ittihad halinde tutmaya mecburdur. Her ne sebeble olursa olsun, bu ittihada muhalif falso bir ses çıkaran herkes bu memleketin düşmanı telâkki edilmelidir. Her kendi kendisini seven Türk mutlaka, bütün öteki Türkleri de sevmeğe, onun canına, malına, haysiyet ve şerefine, san- ki bunlar kendinin imiş gibi, hürmet et- meğe mecburdur. Birbirimizle fikir mü- nakaşası yapabiliriz, fakat, bu, ancak karşılıklı bir hürmet ve sevgi ruhu için- de olacaktır. Saniyen, Türkiyeyi askerlik bakımın- dan mütemadiyen kuvvetlendirmeğe ça- lışacağız. Bu kuvvetlendirme yolunda katlanmıyacağımız. fedakârlık — yoktur. Kuvvetlenme hududu, memlektin iktısa- di kuvvetlerine zarar vermiyecek dere- ceye kadar mütemadiyen genişliyebilir. Sal'sen, memlekette içtimaf ve siyasi huzuru, harice karşı askeri müdafaa va- sıtalarının artırılmasını temin için iktı- sadi hayatımızın mütemadiyen — ıslahını temin edecek kesif bir faaliyetten başka bir şey düşünmiyeceğiz. İşte, içinde bulunduğumuz şartlar için- de zihnimizin daima meşgul olması icab eden fikirler bunlardır. Muhittin Birgen N Na Bu nasıl gelin” Londrada yeni bir moda — türemiştir. Gelinler, bildiğimiz gibi düğünlerde du- vak takmamağa, gelin tuvaleti giyme - meğe başlamışlardır. Damadları — taklid ederek ceket pantalonla kiliseye gitmek- tedirler. Resmimiz, düğün merasiminden sonra balayı seyahatine çıkan bir çifti gösteriyor. Namuslu kamarot Empress of Britain transatlantiği kamarotlarından biri, ve Cafetoun'da Durban'da dolaşırken yerde bir onluk görmüş, eğilip almak isteyince gözü bir kovuğa ilişmiş. Bir de ne görsün türlü türlü kıymetli mücevherler... Sevine- rek almış, bir kuyumcuya götürmüş, fiat biçtirmiş'tam 15 bin lira değerin- de olduklarını anlamış. Namuslu ka - marot polise müracaat ederek, mücev- herlerin sahibini bulmalarını rica et- Mücevkerlerine kavuşan adam ha - -| keltraşlardan, res- — samlardan mürek- keb 25 kişilik bir jüri heyeti, geçen- lerde Hollywoodda | foplanarak kızıl saçlı sinema yıldı- zı Ann Leridanı 1939 yılının en ca- | ziBeli kızı olarak seçmişlerdir. Cici yıldızın, Cin Har- lonun yerine geçe- ceği muhakkak sa- yılmaktadır. —— - Baltalar ve keserlerle adam öldüren kadınlar Captoun'da Verulanda açık hava mu- hakeme salonuna ifrağ edilen metruk bir tenis sahasında, beş yük yerli ka - dın, kendi kabile reislerile kavga eden Samson ismindeki bir adamı taşa tuta- rak sopalarlar, baltalar ve keserlerle öldürmek suçile sorguya çekilmişler - dir. Bir kilometre uzunluğunda bir sıra teşkil eden, ve her birisinin önünde bi- rer numara bulunan maznun kadınları papaslar muhafaza etmişlerdir. Mahkeme safhatımndan anlaşıldığına göre kadınlar Samson'un kehdi şefle- rini öldürmeğe geldiğini sanarak heye- canlanmışlar ve üzerine hücum etmiş- lerdir. Polis vak'a mahalline yetişir ye- tişmez, zavdallının cesedini bir sürü taş ve ağırlığı yarım tön tutan sopalar al- tından çıkarmıştır. Sopaların kendilerine aid olduğu te- beyyün eden 12 kadına 6 şar ay, diğer- lerine de üçer ay hapis cezası verilmiş- tir. Çi ıgenelerin kraliçesi Dünya Çingenelerinin kraliçesi ola- rak tavsif edilen 85 yaşlarında Emer ÂAlda Grum, Garb galinde yatmaktâ ol- duğu bir hastanede ölmüştür. Kraliçe, üç romanın kahramanı, bir çok şair ve ressamların da ilham perisi Neşriyat kongresi E Talı U ayın içerisinde, Maarif Ve « — # kâleti Ankarada bir neşriyat kongresi topluyor. Yazı, basın ve ya « yim işlerile ödetenberi — esaslı surette alâkadar, salâhiyetli kimselerden te - şekkül edecek olan bu kongreden, mem leketin kültürel durumu — şüphesiz ki çok faydalanacaktır. İçimizden yetiştiği için derdlerimizi iyi bilen, ve derdlerimizi iyi bildiği i - çin de bunlara mutlaka bir çare bu « lunmasını lüzumlu gören sevgili ve se- vimli Maarif Vekilimiz böyle bir kon « gğre toplamakla, mamarifciliğin mekteb idaresinden ibaret olmayıp, yurdda bir fikir hareketi uyandırmanın, yahud da uyanmış bulunan o fikir hareketine hız vermenin de umumi kültüre ne derece- lerde hizmet edecğini takdir eder ol « duğunu göstermiştir. İ Dağrusu, Cümhuriyet inkılâbından« beri Türkiyede yazanlarla okuyanların sayısı şükrana değer bir nisbette art - mıştır. Gazetelerin tiraji — yükselmiş, gazetenin medeni bir ihtiyac — olduğu anlaşılnış, kitab sevgisi — gönüllerde artmış, kitab telif ve tercümesi esasli bir meslek haline gelmiştir. Bütün bu işler yalnız bazı cepheler- den aksaklık göstermekte, muharririn, tabiin ve naşirin şevk ve gayretini kır- maktadır. Bunlar kitabların — maliyet fiatmdaki pahalılıktan başlıyarak, ya « yım müskülâtına kadar varan bir derd silsilesidir. Ve bu müselsel derdlerden muharrir de, naşir de, bayi de, okuyucu da az çok farklar'a zarar görmektedir. İşte, kongrenin çare araydecağı bun« lardır. Ve o çareler bulunur ve tatbilt edilirse, memleket irfanı da, o irfanımt hizmetkârlari da son derece müstefid olacaktır. ) Tatbik edilirse.. diyorum. Bu ihtira- zi kaydı kullanışım mazur görülsün. Çünkü şımdiye kadar birkaç kongreye istirak etmiş bir adamım. Oralarda gör düm: Güzel konusanlar.. makul, man « tıki, kuvvetli fikirler ileri — sürenler« faydalı münazereler, münakaşalar,.mü- teakıben de birçok vadü vaidler olu « yor. Sonra. sonra hepsi unutuluyor. Ve köngreden, yadisâr olarak bir biçim « siz rozetle, bir iki, damgalı kurşun ka- lemi, dosya kartonu gibi şeyler kalı - yor elimizde. Bu, verilen kararların nisyan ve ih- malin-müşterek gayyasına gömülmesi aşağı yukarı bütün dünya kongreleri « nin nasibidir. Ben sâade bizdekileri kas- detmiyorum. Hattâ, dünyanın neresin- de bir koöngre toplansa, mizah gazete- lerine aylarca sermaye olur, «Kongre eğleniyor» filmi — -hatırlardadır, değil mi? İşte benim demek İstediğim, bu se - ferki neşriyat kongresinin toplanmali itibarile, rnüzakereler itibarile değil de #lmnacak kararların tatbikı itibarile bü- — tün diğer kongrelerden farklı olması - nı dilediğimi ifadeden başka bir şey de- gildir. S Zira, neşriyat işlerimiz, bunu biz bi- liriz, cidden bir proğrama, bir nizam altına alınmağa ve himaye » görmeğe muhtac bir vaziyettedir. Kongre hava- disi bütün kalem ve fikir erbabınin yüzünü güldürdü, gönüllerimizi ümid- le doldurdu. Bu ümidlerin boşa gitmiyeceği hak- kındaki kanaatimizi — kuvvetlendiren, öna teşebbüs edenin Hasan Âli Yücel gibi bilgili irfanlı ve başarıcı'bir şah - üzerine yürütmeye çalışıyorlardı. Fakat yet sabırsızlandı: İSTER İNAA;, Gazeteciler Perapalas otelinin hölünde pusu kurmuş, iki Hariciye Vekilinin saatlerdenberi uzayıp giden müzakereyi bitirerek salondan çıkmalarını bekliyorlardı. ne konuştuk- larını soracaklardı, Romanya Hâriciye Vekilinin Berline da- vet edilmişken, oraya gitmesi beklenirken ansızın İstanbula geliverişinln sebebini anlamaya çalışacaklardı, tabit haki- katle alâkası şupheli bir cevab alacaklardı. Şinidilik tahmin İNAN, İSTER içlerinden biri nıha- İSTER yorum. Fakat şayed varsa sualinize gülerek şu cevabı vere- ceklerdir: İkimiz de tavla meraklısıyız. ve en ziyade karşı karşıya oynamaktan zevk alırız. Burada buluşuşumuzun ye- gâne sebebi de bir parti çevirmekten ibarettir.» Dünyanın bu karışık vaziyetinde bu cevabın ndlgazeteciyi, ne de okuyucuyu tatmin etmiyeceğini biliyoruz, yalinız en kestirme cevab olacağına inanıyoruz, fakat ey okuyucu sen: J İNANMAI! gü dkrdi bi < siyet oluşudur. E. Talu muslu kamarota 2 bin lira bahşiş ver- TAKVİM miştir. - .NİSAN İNANMAI! |ç örtei BET HK «— Hepin:z de yanılıyorsunuz dedi. Ben 'ki Hariçiye Ve- Mari Reimi sene | ' Şmarl kilinde Ingiliz nazırlarının Humur'u olup olmadığını bilmi- 28 1939 184 PAZARTESİ GÜNİ İMSAK TT Sefer <D 5 | 29 Bİ 44 o | 46 20 9 | o1 Öğle | İkindi || Akşam | Yatsı & |* 005 |D. S (D. Es. (D. z. (ia (ıs Çis (öz ts ( 48 (20 | 18 g- | & (39) 9 Tıafır (| —| 1 (36