16 Mart 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

16 Mart 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Fakir kimdir? Kanun ve müesseselerin fakirlere gösterdiği kolaylıklardan hangi vatandaşlar istifade edebilirler? Kanun fakirin hangi evsafta insan olduğunu tarif etmemiştir. diğer münevverler bu kelimeyi tarife çalışıyorlar lSehır Meclisindi Fakir kime mi derler? Bir defa da bu evlerde oluranlardan sormauı! Mesele Şehir Meclisinde tetkik e- dilirken, Ankarada çıkan Ulus ve- fiklmiz de Hukukçularla, Maarif - gilerle, Finanş adamlarımızla ve di- Ber bazı müneverlerimizle konuş - Mmuştur, Fakirin kim olduğunu dev- letin sosyal kurumlarından yardım Körimek için ne vasıllar taşıması lâ- zam geldiği bakımından bilmek (4 - Zimdır, Arkadaşımızın bu anketini aşağı- ya naklediyoruz: İstanbul halkindan, belediye poli- kliziklerinde todavi olmak üzere baş- z bakımları için bir proje ha- zarlanmıştır. Şehir Meclisi projede- ki “fakir,, tabirini, tesbit ve izaha müuhtaç görerek tarifini yapmak ü « zere alâkalı encümene lade etmi Fakir kimdir ve kime derler?, Yürürükte ölan kanunlarımızda bu- na ait vazıh hükümler yoktur. B. Şevket Süreyya Aydemire göre: Değerli İktisatçımız B, Şevket Sü- | reyya Aydemir fakirliği şöyle izah ediyor: Kazancmın temin ettiği hayat, o memleketteki vasatt hayat standar. dının altında kalan kimse fakirdir. Vasati hayat standardı zamana, memlekete ve sosyal ihtiyaçlara gö Te değiştiği için fakirlik dediğimiz iktısadi hayat seviyesi de zamana ve memleketlere göre değişir. Türkiyede muhtelif vilâyetlerin i- tabında “asgari maişet,, diyo tarif ve iHadeye çalıştıkları hal de hayat Standardının bir ifadesidir. Fakat bu hayat standardı, asgari hayat stan- dardıdır. Lâkin fakirliği iktısadi ba- kımından ifade etmek istersek as - Bari değil, vasat! hayat standardının Sltına almak doğru olur.,, B. Cezmi Erçine göret Finans Bakanlığı tetkik bürosu di- Tektörü B, Cezmi Erçin diyor ki: "“—Finans mevzuatı, fikrin terifi: Yapmamıştır. Ancak maişetini temin #debilecek kadar kazancı veya geli- Ti alan adam fakirdir. Daha geniş bir tabitle, memleketin hayat standar- Söre uncak zaruri ve yaşamak icin elzem olanı kazanan adama fa- P;llı romanı: 13 —— | şırlar. Adli müzaheret, bu esasa da- kir diyebiliriz, , Avukat B. Fehmi Kural'a göre: Avukat B. Kural'ın kanaati şu - du *— Fakir, içtimat müzaherete muhtaç olan kimsedir. Bu, içinde yaşadığı sosyal heyelin yaşayış ve yürüyüşüne ayak uyduramıyan, ak- saklık yapâan şahıstır. Solidorite sasyal, içtimal tesanüd esasına dayanan — bugünkü — soşyal keytin bu kuvvetsiz. ve kudretsiz uzvuna yardım etmek suretile ce - miyet ferdlerini mümkün olduğu ka- dar yanyana yürümelerini ve hiç ole mazsa birbirlerinden çok uzak me« safe ile ayrılmamasını temine çalı « yanır. Bunların gündelik geçinme kudretinden âciz olmaları iktiza et- mez. Bu gibilerine fakir değil, eski tabirile miskin denilirdi.,, Maarif Müdürüne göre: Maarif müdürü B. Rahmi vidinel, fakiri şüyle tarif ediyor: “— Kültür ve mektep işlerile uğe züşmakta — olduğumdan, — sualinizin cevabını, kendi saham içinde vere « ceğim. Mekteplerimizdeki çocuklar » dan bir kısmı kitaplarını temin ede- Miyor, Defter ve kalem gibi ona çok Tüzumlu şeyler için muhitinden ve cemiyetinden yardım istiyor. Nor « mal bir kalori alamadığı astırabi çehresinden bellidir. Yediği bazı za- man kuru ekmektir. Üstü başı pe- Tişandır. Çorabı yoktur, Kundurası giyilecek halde değildir. Bize göre, her haliyle yardıma muhtaç olduğunu anlatan bu çocuk dakirdir ve yoksul bir ailenin çocu- #udur ki, ona elimizden gelen yar - dimi yaparız.., Dr. Münib Hayriye göre: Sümer Bank Hukuk Müşaviri Dr, Münb Hayri Ürgüplü diyor ki: “— Zamanımızda cemiyet mefhu- munun sosyal manasında telâkki et- mek kerektir. Bu telâkkinin medeni mevzuata da yer ettiğini görmekte yiz. Bir çok misaller arasında şu iki hükmü tesbit etmek kâfidir: 1 — Çocuğun terbiye ve tahsili i- | muktazi masrafları - ana, baba Karanlıkta bir ışık Kara hiddetinden cevap verme- Gi ve otomobiline girdi. Fakat T. X. şu sözleri ilâve etti: — Eğer eski şoförünüze mektup Yazarsanız, benden de selâm söy- leyiniz ve annesinin bir an evvel iyileşmesini temenni etmekte oldu- 'Mu da ilâye ediniz. Kara yine cevap vermedi, fa- kat ©tomobil bir hayli uzaklaştık- tan sonra, baygınlıklar geçirdi -5 T. X. Meredit altı ay sonra, bir harita üzerine bir çizgi daha çizdi. 'U haritada daha bir çok çizgeler &öÖze Çarpıyordu. O sırada şube ::dürn içeri girdi ve merakla sor- — Yine neler yapıyorsunuz dos- Yazan : 8 r Alatu! Çeviren: Muammet Edgar Valas | tum? — Ehemmiyetsiz bir boşluğu dol- durüyorum. — Bu haritayı yâpan zat, nedense şimdiki çizdiğim bu çizgiyi unutmuş. Aradığım şeyi bu derenin içinde bulacağıma emi - nim. — Leksman meselesinde partiyi hâlâ birakmadığınızı - anlıyorum, i Kaç seneye mahküm oldu? On beş seneye değil mi? — Evet, on beş seneye! hem de bu mahkümiyeti ile ucuz kurtuldu « ğuna emin olabilirsiniz. Sir Corc pencereye doğru yürü- dü, Vithil caddesinden geçen ka- labalığa baktı. Dedi ki: — İşittiğime göre, siz Kara ile artık iyi geçiniyormuşsunuz. 'T. X. tasdik eder bir tarzda ba. meseleyi halle ve bizzat çocuk tediyeden âciz iseler bu masraflar devletçe ödenir. (Türk medeni kanunu madde 277). T —- Herkes yardım etmediği su- rette zarurete düşecek olan usul ve füruğuna ve erkek ve kız kardesle - ne muavenetle mükelleftir. — (Türk medeni kanunu madde 315). İçtimal muavenet bu derecede müeyyideleştirilmiş olunca: “Fakir kimdir,, meselesini muavenet gör- mediği takdirde zarurete düşecek o- lan kimse manasında ve geniş mahi- yetinde olarak düşünmek - lüzmdır. Hâdisemizdeki “fakir ise kendisi « ne hastane kapısı kapalı rulduğu takdirde yaşamak in sizlığına düşecek veya sıhhi tehlie | kelerle karşılaşacak olan insan de- | meküir.. Fakiri bu esas dahilinde ka- bul edince hususi vaziyetleri ince - lemek icap eder. Bu meyanda Varidatı göz önünde tutmak dır. Bazan yüz lira maaşı olan bir kimseyi kırk lira kazanan muva - cehesinde fakir addetmek doğrudur, Meselâ bie kimsenin maaşı 100 lira. dır. Fakat 10 nüfusluk - bir allenin reisi ve mesulüdür. Kırk lira kazancı olan di. geri ise “bir abam var atarım, ne- rede olsa yatarım,, diyebilecek bir vaziyettedir. Böyle bir halde şüphe- siz ki 100 Tira maaşı olan kimseyi 40 lira kazancı olana nazaran daha fa- kir olarak telâkki etmek isabetlidir, Keralik hastahanede tedaviye is « | tekli bir kimsenin uzak - bir yerde | büyük bir arsası vardır, Fakat bu arsayı satmak şöyle dursun, muka - bilinde ödünç para bulmak dahi ka- bil değildir. Yani arsa ber bakımdan bu derecede kıymetsizdir. Böyle bir. arsanın sahibini emlâk sahibi addet- mek kabil midir hiç? Bu adam diğer varidat menbalarından daha mah- rum bulunuyorsa şüphesiz ki fakır- dir. t Bir kimsenin çalışabilmek imkâ nına rağmen çalışmaması ve dola - | yısiyle de fakir kalması — sösyal bir yardımdan istifade edebilmesi için | kendisinin fakir addedilmesi vaziyeti- | ni refetmelidir. Bilmukabele sefa - het neticesinde veya çok hatalı ha- reketlerden dolayı da olsa zengin bir adamın yoksul kalması fakir olarak telâkki edilmesine mani teşkil etme- melidir, Hulâsa etmek için demek lözum « dir ki: “Fakir kimdir?,, sualini hal- lederken insanların içtimal seviyele- rin gelirlerini hakiki değerini ha -« yattaki vazife mes'uliyetlerini kısa bir söyleyişle her türlü vaziyetlerini göz önünde bulundurmak gerektir... Doktor B. Suhaya göre: Resmi vazıfeleri itibarile her sınıf halkla temasta bulunan Dr, Ali Su- ha “fakir,. i şöyle tarif etmektedir: şını salladı. — Bu zatın sizin polis mesleğin- den tard edilmeniz için ne kadar çok çalıştığını, fakat muvaffak ola- madığını bilmiyorsunuz, — Hiç te hayret etmem. Ben öe onu darağacına göndermek için çok çalışlım. Demek ki dişe diş! — İşte ben de onun için sizin böyle birdenbire nasıl dost oldu » ğunuza şaşıyorum. * — Sir Corc, sizin anlıyamadığı - nız bazi noktalar var. Banı değil, © kadar çok noktalar var ki, hangi- sini sayacağımı şaşırıyorum. Şef biraz sinirlendi; — Sen de tuhaf bir adamsın, de- di, benimle yemeğe gelir misin? — Nerede yiyeceğiz? — Benim klüpte... — Maalesef oraya Bidemtiyece - ğim. Bir defa sizin klüpte yemek yiyemem, midem bozuldu. Şube müdürü gittikten sanra, T. X. masasının âzerine eğildi ve güldü. Yunanlı Reston Şatosundan çıkıp da atomobiline binerken, o - hu teşyi etmesini ve kendisine kar- iltifatlar göstermesini ekiencümen bu mühim debilecek mi ? *— Dispanserle ve ameli musye- ' ne yerlerine iki sınıf halk gelir. Bunlardan birincisi hakikaten ih - tiyaç sahipleridir. İkinci kısım — ise ihtiyaç sahibi olmadığı halde, dis - panserin kapısına lüks — otomobille meccani muayeneden islilade et - mek istiyen tamahkâr zengin taba - Bi.. | Birincileri de ikiye ayırmak müm- kündü Bir kısmı hâkikaten 20 kuruş dahi veremez. Çünkü ancak gündelik ek- meğini kazanabilmektedir. Bunların arasında bilfarz gündelik kazançları 100 kuruştan aşağı olan ekmekçi sı- nıfi ile hayatlarını kâh dilencilik, kâh hamallıkla kazanan ve mahalle aralarında süprüntü tenekelerinden mevaddı gidaiye bakiyesi, ve vira- nelerden tahta ve odun parçaları topliyanlar ekseriyeti teşkil eder. Diğer kısım 20 kuruşu verebilenler- dir. Bunlar da müddeten bu parayı verebilirler amma, bu parayı o güne kü ekmeklerinden, yiyeceklerinden kesmeğe mecbur kalırlar. Şu halde kıstas ne olmalıdır?. Nazariye olarak 1 liradan fazlasını kazanan bir adam yirmi kuruş ver- melidir. Fakat bu adamın evirde iaşesile mükellef olduğu kaç — kışi vardır?. Sönra her glen hastadan aile va - | ziyeti hakında belediyeden verilmiş vesika mı aranacaktır?, ; Halkın sıhhatini korumak beledi- | yenin başta gelen vazilelerindendir. Bu hizmetten herkesin kayıtsız -ve şarisız ve kolaylıkla istifade etme - si lâzımdır. Bu itibarla hastadan pa- ra alınması kat'iyyen para alınması muvafık değildir. Bir de, ıstırap içinde bulunan bir hastaya doktorun karşısında fakir « İAPLİRUMAR M LENARK LNUNDNUB N AM t HARAYNKLENe aü Ka ao ErERKA K9Ni aÜi kAamaanmuama ae ŞeANAAYANN t GaUNRaNDUTTNNKUAANARmGNnuNıda Poluma TAYLORİYER mauyLardiı L'A-ı. da © var bayıla ı YS AĞ UNK A, don Yağan et a kFadır Kardozdöğel d Ü. K TRE n Te D, BAAT kiz | makta ol | yet itibarile bir, fakat kaçıran ve | ve Şefkat Yurdu Reisi B. Rauf Bay- Musa Çocukları Kudüs Bir erkek Zora Jayantın sevgi tezahürlerini biliriz: Vrkek kızı kaçırıyor, ve bu suç mâaskeme huzurüunda evlenme ile suç olmaktan çıkardı. Bu vaka- Jarın yaveş yavaş tarihe karış - duğünu düşünmek iktiza | eden zamanımız, acayip bir zamön olduğu icin midir, bilinmez, mahi- kaçırılan hakımından başka b'r vak'ayı kaydetmemize imkân vur- miştir: Şikagoda bir kadın, bir avukatı, kendisile evlenmiye icbar etmek kasdiyle, âltı şerikinin de yardımı ile dağa kaldırmıştır. İspanya hâdiseleri İspanya sınırlarının kontrolü 1- şinde bunun İspanya - Pransa kıs- mına baş mürakıp olarak tayin edi- len Danimarka albayı Dunn'un, | Fransa ordusu Pirene kılalarında görmüş bir topçu ve ayni zamanda hukuk doktoru olduğunu gazete - ler haber veriyorlar. Askerlik, topçuluk, hukukçu'lik ve fazla olarak da Pirene dağlırı hakkında bilgi ve nihayet, bitaraf- hk... Bir insanda bütün bunlar bu- lunduktan sonra İspanya sınırla - gini süyletmek gibi izzeti nefis ya- rası vermek tababet ve demakresi mefhumlarına sığmaz. , Şefkat Yurdu Reisine göre: Osmanlı Bankası İkinci Direktörü kan fakiri şöyle anlatmaktadır: “— Malüliyet veya her hangi baş- ka bir sebepler çalışamıyarak geçimi için Jâzım gelen asgari kazancı te - min edemiyen ve bunu temin ede - mediği için başkasının — yardımına muhtaç bulunanlar fakir insanlardır. Daha kıst olarak ifade lâzim gelirse bir cemiyet içinde süyi ile asgari ka- zanç haddini temin edemiyen in - sanlara fakir ve yardıma muhtaç de- nilir,,, RYBEL A CUKARIN, KORNUŞA ŞorARR İlltr c rze 5, Bi tsteimndeye K ŞU0 e krfe b : BAna #abat/ BAA S d Kik a PS romanı yerine Süleymanın sarayında kızları YAZAN: M. Necdet Tuncer Baştan başa aşk, heyecan v> harp sahneleri - Bu sütunlarda S kaçırıldı rını kontrol gibi ince bir işde-daht müvaffak olacağı kabul - edilmek Yâzım gelmez mi? Uzun bir uyku Bir Romna haberini sütunlarına alan bir İngiliz gazetesi Bettina Pieri adızda bir kadının 75 yıldan- beri, pek nadir uyanarak, tekrar uyuduğrnu bildi şındayken uyku hastalığına tutu - lan bu kadımcağızın her uyanışın- da akli melekelerine sahip olduğu görülmüştür. Aklı başında olduğu halde kadı- nın uykudan vaz — geçmemesinin sebebi, Leiki de, etrafına bakı p dünyanın ne halde bulunduğunu Mekteplerdeki Kızılay Teşkilâtı Şehrimizdeki yabancı ve azlık okullarında da Kızılıya gençlik teç. kilâtı yapılması Maarif idaresinden mekueplere biadirilmiştir. Alman lisesinde Kızılay - gençlik teşkilâtı yapılmağa karar — verilmiş ve derhal faaliyete geçilmiştir. Bu iş için üç muallimden mürekkep - bir komisyon seçilmiştir. Kitap ve gençlik ihakkında konferans Eminönü Halkevinin radyoda beş günde bir yaplığı kitap tas tılma propagandası konferansları. nın beşincisi yarın akşam verile. cektir. Bukonferansı muherrir arkas daşımız Nusret Sâla Coşkun vereceke tir. Mevzu (kitap ve gençlik) tir. On dakikalık ba konuşmayı mütcakip | yeni Çıkan eserler tanıtılacaktır, he aNB danirme N ati mamsNmanndna a dor Ağıztımız SEeYYAR TI aN .& şlam diye almıştı. Hattâ Kara'nın say- fiyedeki köşkünde bir hafta sonu yemeğine daveti bile kabul #ümiş- ti Burada yüksek sösyeleye man « Sup insanlarla, politikacılarla ve â?tl Büzel kadınlarla gö imüş- 'l; X. Beston şatosunun işlerini ü. zerine almıştı. Gras Leksman Lon - drada bir apartımana taşınmış ve şŞatodaki mobilyaların çoğunu Lon- draya getirtmişti. Genç kadının küçük bir geliri var- d_l. Kocasının muhakemesi dolayı » sile gazetelerin neşriyatı üzerine sa- tışları daha ziyade artan romanların ıfur bakkı da kendisine kaldığı 1 - $in, para elhetinden sıkıntısı yoktu. T. X. bir taraftan çalışırken, bir taraftan başını sallıyarak söyleni - yordu: — Vay canına bet, diyordu. On beş sene ha. Zaten bu işin başında Leksman'ı kurtulmanın çok Büç olacağını anla. mıştı, Çünkü öldürülen Leksman'ın alacaklısı idi. Tehdit mektubu orta- da yoktu. Suçlunun kendisini teh - dit için kullandığını söylediği ta « #i banca ortada yoktu, Dahiliye müs - | teşarı T. X.'e şunları söylemişti: — Eğer tabancayı — bulabilirse - niz Leksman'ın beraatini ümit et - mek mümkündür. Civardaki derelerin bütün suları karıştırılmış, yatakları aranmış, fa- kat tabanca bulunamamıştı. T. X. bunun üzerine daha müessir çareler aramak lâzimgeldiğini anlamıştı, Kara'nın bulunmadığı bir sırada, esrarengiz bir elektrikçi Kadogan bahçesindeki 456 numaralı eve gele- rek, o kadar maharetle dil dökmüştü ki,, emniyet hasıl eden hizmetçiler bu adamı, efendilerinin husust odasına kadar sokmağa müsaade etmişlerdi. Elektrikçi bu odadaki elektrik te- sisatını düzelteceğini iddia ediyor « dü. Ertesi gün Kara kasasının açıldı- Bını ve içinin dikkatla aranmış ol - duğumu anlamıştı. Gerçi servetinin en mühim kısmı bankada idi. Kara öyle olmakla beraber korkusundan, kasasını her türlü hırsızlığı - gayri mümkün kılacak son sistem başka bir kasa ile değiştirmişti. 'T. X. işlerini bitirdi, ellerini yi . kadı ve havlu ile silinirken, Man « sus içeriye girdi. O dakika hiç eski Mansus'a benzemiyordu. Heyecanını Büç zaptettiği anlaşılıyordu; — Vassalaro'nun adresini — bul « dum, dedi. Grit sokağında oturu » yor, T. X. tashih etti: — Hayır, dedi, öğrenememişsi « niz. Adelfi'de oturuyor. — Affedersiniz, onun iki tane a « partımanı vardı. Bu sabah Vest « minster köprüsünden geçerken, bun« Tardan birinin Vassalaro ismini telâfa fuz ettiğini işitince hemen kulak kâas barttım. — Anlatınıa bakalım, — Birisi iyi giyinmiş, gayet muhe ! terem bir zata benziyardu. Bu zat dedi ki: “— Bu Vassalaro benden bir apare tıman kiralamıştı. Eşyası hâlâ ora « dal, “O zaman yaklaştım. Kendimi tax zuttım: “Ben polisim, dedim, Lütfen benimle beraber geliniz... —Ve tabil bu muhterem zat ta size hiç bir şey söylemedi. (Dm?;ı var) L aeikif Tkel | |

Bu sayıdan diğer sayfalar: