25 Ağustos 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

25 Ağustos 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

€ — SONTELGRAF — 25 Ağustos 1937 Tetrika No:55 Yazan ; M. Süleyman g:gııı 'ESRARENGİZ KERLİSTANBUL ——— —0 — Tercüme ve iktibas hakkı mahluzdur 18 yerinden vurulduktan sonra... Silâh seslerine iki inilti karıştı: “ Ah y Galatada Kürkçülerde kumarhane işleten meşhur Hurşit reis - İstibdat devrinin meşhur zorbalarından Fe- him Paşa da bu kumarhanenin or - taklarındandı. Hurşit reisten hafta- lik alırdı - eli ayağı tutan, adı söy - enen kabadayılara para verir, bu l bakardı. Hatır mı sayıyordu, yoksa korkü- yör muydu?. Hurşit ağayı bilenler, öna yet hatır saydığından, baktığını iyorlar. Maamafih ağa, o kadar kurnaz bir adammış ki, hiç bir sızıltıya meydan vermez, herkesi memnüun edermiş!.. Fakat, her ne - dense, Pehlivan Hüsnüyü memnun edememiş... Hüsnü de, onurlu bir a- dam olduğu için ağanın yanına hiç Uğramazmış.. Boş boğazlar, ara bozanlar durur mu ya'. Hüsnüyü kurmuşlar, £ şit reis senin için fena sözler söylü- yor, <Herkese para veriyorum, fa- | kat ona ne di öluyor, dükkâ diyor, demişler. dayanmış Kürkçüler: karşısına çıkmış, cebinden çıkardığı tabancayı uzatmış : — Beni öldürecekmi: bakalım!. Demiş... Hurşit reis şaşkın şaşkım soruyor: *.. Böyle şey nasıl o« iur?.. Kim demi ye vereyim, o da kü irse döverim ü CDi almış, ma gelir- semm beni vuracakmışsın.. İşte gel - dim, vursana!.. Tabancası da benden. Sen bu işi yapmazsan ben seni vu - racağım; haberin olsun. Kendini kol- la'.. Bu posta bi lacak ikl şey vardı Hüsnünün kafa, karşısında yapı- Ya tabancayı sıkmak, yahut Blttan almak. Tesvir yapanlrın de a |duruna koştu, Hüsnünün ellerini kav- Gikleri gibi, eğer Hurşit reis © söz-. aktın beni!,, İ Yusuf arkadaşlarının muvafakati- ni aldıktan sonra, böyle iki adam bul- |du: Ermeni İzidor, İspenç Rıza Bunlar, otuz lira mukabilinde Peh- livan Hüsnüyü öldürmek işini üzer- İlerine aldılar. Üç gün, beş gün, bir |hafta, yirmi gün arkasına düştüler, İbir türlü bir pundunu ip, Hi İnüyü biçaklıyamadılar. Yine böyle | arkasına di dıkları bir gün, Hüsnüye sarhoş bir halde, Galata meyhanelerinden bi - tinde rasladılar. Aşırı derecede sar - hoş olduğu halde, hâlâ içiyor, bir ta- raftan da zurna çaldırıyordu. Kütük gibi olup sokağa çıktıktan sonra İzidorla Rıza arkasına takıldı, bir dönemeçte, ikisi birden kamala- rını ver ettiler. Biri böğrüne, öteki lensesine sapladı, ve ilk vuruşları bir çok darbe takip etti. Tamam — (18) yerinden yaraladılar pehlivanı... Hüsnü: — Hık! Demeden yüzü koyun yere düştü. İzidorla Rıza öldü zannederek bırak- tılar, oradan uzaklaştılar. Hüsni kafadarın zannettiği gi- bi ölmemişti.' İlk bıçak yarasının a- Jersile ve çok fazla sarhoş olduğu için, birdenbire kendini kaybetmis, yere düşmüştü. Bir kaç saniye sonra ken- dine geldi, doğruldu, etrafına baktı, lı'îcridc iki gölgenin gittiğini gö Hemen anlara doğru koştu, yetişti, İzi ! idorun yakasından tutarak ulan katır... adam vuracaksan, kabadayıca vi le bergeleler gibi, orospu çocuk - arı gibi arkadan değil... Dedi ve suratına bir tokat atti İspenç Rıza, Hüsnünün yaralı ol- duğu için, daha fazla dayanamıyaca- Beru hesap ederek, arkadaşının yar - İramak istedi. Fakat mutaffak ola - lori söylemiş olsaydı, esasen Riza ket-|madt; Hüsnüden yediği bir tokatla disine doğru gelirken, © işini yapar, Hüsnünün işini tamamlardı. Hoş, Hüsnü de yaş tahtaya kolay kolay basanlardan değildi ya!.. O tabancayı Hurşit reise uzatırken, ikincisini de sol elinde tutuyordu. Hurşit reis ortada söylenmiş bir söz ve Peplivan Hüsnü ile aralarında bir geçiniş falan da olmadığı için, işi alttan aldı, böyle bir söz söylemedi- Bine Hüsnüyü inandırdı. Ayrılırken de Hüsnüye dedi ki: — Sen benim evlâdım yerindesin. Hor gün bir mecidiye gündeliğin var, ne zaman istersen gel al! Fakat Füsnü, hiç bir zaman, Hurşit reisin bağladığı gündeliği almamıştır. Hüsnü bir zamnanlar İstanbulda çok büyük bir şöhret kazanmıştı. O da bütün büyük kabadayılar gibi, vu - ruşacağı, dövüşeceği adamlara üç, dözt gün evvelinden haber - yollar, hazırlanmasını bildirirdi. Öyle fiya- kacılar, küçük beyler gibi namertçe, üç boş arkadaşile bir olup adam döv- mez, arkasından şişlemez, yapacağını tek başına, karşı karşıya yapardı. Ve yine bütün büyük kabadayılar gibi, rucornsuz İiş görmez, haksız bir iş yap- maz, durup durürken kimseye teca- vüz etmez, mecbur olmadan silâh kullanmazdı. Fiyakacı kabadayılardan hoşlan - madığı için, bu gibileri daima bozar, onlarla dik konuşur, alay eder, eğle- nir, edepsizliklerini, raconsuz hare - ketlerini yüzlerine vurmaktan bir zevk duyardı. Bu halinden çekinen, ondan ür - ken fiyakacılar, onu öldürmekten başka, kondileri için rahat çaresi ol- madığına karar verdiler. Fakat kim öldürecek?, Bunların hiç biri, hiç bir fiyakacı kabadayı: iH $ y — Ben öldürürüm! Demek — cesaretini gösteremedi. Hepsi de kendisini alatgaya aldı, u- zak kaldı bu işden. Nihzyet, Drağmanlı Yusuf bir ça- te buldu: Para ile adam tutmak, bu, işi onlara yaptırmak... O devirletde böyle adamlar vardı. Başkalarının nüm ve hesabına para müukabilinde ev taşladıkları, adam dövdükleri, kerhane bozdukları gibi, yine para mukabilinde burun keser- ler, göz çıkarırlar, adam dahi öldü - rürlerdi. yere kapandı. İki arkadaş işin kötüye sardığını görünce, kamalarını çektiler, Hü nüye hücum etfiler. Fakat bir türlü yanına yanaşamıyorlar, Pehlivan ya- İzalı halile katşı koyuyor, tekmeliyor, tokatlıyordu. Hâlâ silâhını çekmiyordu. Hâlâ ka- |masını kullanmıya lüzüm görmüyor- Gu. Yarım saat kadar, onlarla uğraştı, boğuştu, nihayet baktı olacak gibi değil, iş kötüye sarıyor, yavaş yavaş kuvvetten düşüyordu. Bu va- ziyet karşısında İzidorla Rızanın ga- (Devami var) İTetrika No.: 50 Rüstemin gür sesi bu konuşmayı kesti: kenler patlıyor be. Kara Mustafa: — Koş! -diye bağırdı- genç kapta- nın çenesi açıldı yine.. Çolak Ahmet güverteye koştu.. Rüstemle karşılaştı: puyor tepemizde, Görmüyor musun? — Korkma. aslanım! Bizim , için 'bir tehlike yok. Yelkenleri sım sıkı bağladık. Bâr teknemizi sarsıyor. Şu gelen dalgalara bak.. her biri bir dağ yav- rusuna benziyor. — Bu dalgalardan bize zarar gel- mez. Fakat, rüzgâri yanımıza alır - sak, O zaman tehlike yüz gösterir. — Bu doğrulukta saatlerce gide « cek değiliz ya. — Nereye gidiyoruz? Bize bir şey söylemediniz! — Murat Reis nereye rota vermiş- se o istikamete gideceğiz. Ve hiddetle kaşlarını çatarak ba- ğirdi: — Papanın donanmasını takibe git- tiğimizi bilmiyor musun? Çolak Ahmet sustu, Yavaş yavaş sancak direğine doğ- ru yürüdü. Direğin dibinde iki gemici yavaş yavaş konuşuyordu: — Kara Mustafanın fikrine iştirak ediyor musun sen? — Henüz bir karar vermedim.. — Çolak Ahmet nerede.? Yel - — Neredesin, Ahmet? Kıyamet ko- — Tehlike yok olur mu hiç..?! Rüz- Ecnebilerin — - Dikkat nazarına İstanbul Valiliğinden: 1 — 1 Eylül 937 tarihinden itiba- ven metr'iyot me 3177 sayılı Kâhunun muvakkat mâd- desi icaplarından olarak alelâm jecnebiler mezkür tarihten ilibaren len çok bir ay zarfında Vilâyet Em - İniyet Müdürlüğü dördüncü şubesine |müracaatle muayyen harcı vermek #üretile yeniden ikamet tezkeresi İalmıya mecburdurlar. Bu mecburiyet, şekle tâbi tutulan ecnebiler ellerinde bulunan eski ika- met tezkerelerini, pasaport veya tâ- İbiiyet sıfatını gösterir resmi vesika- larını, kendilerinin ve ayni tezkere- ye kâydı caiş olanların dörder kıt'a ve cepheden çekilmiş ve en çok mü- racaat tarihinden bir ay evvel alın- muş 3,5>Xx4 eb'adında kartonsuz - ve tercihan mat fotoğraflarını ve 16 şar | şluk pula tâbi birer ikamet, iş ve emlâk beyannamelerini doldurup sonra bunları mutas- İliben doğrudan doğruya ve aşağıda len tâbiiyet sırasile Emniye! rdüncü 'şubesine m racsâtle muayyen harcı verip yeni İbir ikamet tezkeresi alırlar. 2 — Yeniden verilecek ikamet tez- İkereleri iki aylık, bir senelik ve iki |senelik olmak üzere üç cinstir, A — 16 günden iki aya kadar ika- met edecek ecnebilerden 3 liraya mukabil iki aylık. imza eti lel kamet edecek cenebilerden 5 liraya mukabil bir senelik, t C — 16 günden iki seneye kadar i- kamet edecek ecnebilerden 8 liraya iki senelik D — Beş senedenberi Türkiyede oturup ta kazançları senede 240 lirayı geçmediğini çalıştıkları yerlerden a- lıp salâhiyettar resmi Belediye ma- |kamlarına ettirecekleri ilmü- İheberlerle ispat eden yabancılara 125 İkeruş mukabilinde yalnız bir senelik ikamet tezkeresi verilir. 3 — Müraccat sırası : 1- Eylül 937 günü Adalar ve Bey- koz kazalarında oturanlar. 2 -3 Eylül 937 günü Bakırköy ve $ kazalarında oturanlar. nü Eminönü ka- üp ve Sarıyer 8 -9 Kadiköy ve Kartâl kazaların- da oturanlar. 10 -. X£ Eylül Fatih, Üsküdar ve Ya- lova kazalarında oturanlar, 13 - 14 - 15 Eyiâğl Beyoğlu merkoz e Hasköy nahiyelerinde oturanlar. 16-17-18 - 20 Taksim nahiyesin- de oturanlar. 21- 22 -23 Eylül Şişli ve Kasımpa- şa nâhiyelerinde oturanlar. 24 -25- 27 Eylül Galata n de oturanlar. Bu sıra haricinde müracaat eden ecnebilerin muamelesi görülemiye- iyesin- 4 — Yukarıdaki maddelere aykırı Birecek olsa | B — 16 günden bir seneye kadar i- | | | Tefrika No: 150 TAMARANIN AŞKI. Tari kulaklarına inanamiyordu. 'Tamara onu ne çabuk sevmişti? Yaksa eskidenberi seviyordu da o mu farkında değildi? Tari, Yahudi dilberinin ısrarı kar- şısında bir damla su gibi bir anda e- riyivermişti Bir kaç nünde baş başa kalmışlardı. Tamara soruyordu: — Sarayda veyahut dışarda şevdiğin kadın var m — Hayır mellâ! Ne içerde, ve de dışarda hiç bir kadın sevmedim. — Niçin? Yakışıklı bir erkeksin! bir — Sevecek kadın buldum amma,, gönlümü kaptırmaktan - çekindim. 'Tamara elini delikanlının omuzu- na attı: iniyorsun? Kalbi boş iyan erkeki ibi delik bir su kü- ine benzerler. Aşkı tatmıyan insan yarar? sözünü tamamlamak istedi: nkü ben çok kıskanç bir erke- sl1â! Buradaki kadınları özdeleridir. Onlar « hemen hemen yok gibidir. Bütün rüm burada, sarayda geçiyor, Tari bu sıral vücudünde hafif bir ürperme duydu. Tamara kolunu delikanlının boynuna - iyice dola » sevmez misin; 'Tari? Beni temez misin? dedi. ni kucak Tari çekindi. Acaba Ta mi ediyordu' kendisini tecrübe im bu fettan gözdesinden lmıyan kimse yok gibiy büyle bir şey dü » |şünmedirn. Filistinlüer hükümdar - larına ihanet ler bile, onun zev- jeelerine ve gözdelerine el uzatmanın İgünah olduğunu bilirler, — Haydi canım, bırak bu budalaca lâfları. Görüyorsun ki, ben geni de- licesine seviyorum.. Sana bahçede |rastlamak için her gün burularda do- ket eden ecnebiler hakkında ka- | mühtelif cezal hü. kümlerin tatbikine girişilecektir. laşıyordum! Tari'nin dizlerinin bağı çözülmiye buşlamıştı. Bir aralık gözelri; hedi dilberinin yü baktı: kaldırdı.. Ya- üne — dikkatle ee “|şarkıları « Süleymanın-Sarayında KUDUS KIZLARI Yozan: M Necdet Tunçer — Beni çileden çıkarma, mellâ! Sen, kendisine ölünciye kadar sadık ve bağlı kalmıya ahdettiğim hüküm- sin! Kendini uçuruma sürüklerken beni de bera yorsun? — Hangi uçurumdan bahsediyor- sun, Tari? Hükümdar şimdi yeni harp bazırlıklarile meşguldür. Gözü hiç kimseyi görmüyor. Bana gelin- ce,, ben usgndım artık onün sakallı Çenesini okşamaktan. Tari beyninin içinde müthiş bir ber mi götürmek isti » Uğultu duydu.. Tamaranın kolu en- gesinde, bir ateş parçası gibi duru- yordu. yarabbi! Genç hazsa zabiti bir anda ir ni kaybeder gibi sersemlemiş ve a- yakta duramaz bir hale gelmişti. 'Tamara bunu sezdi.. BUGÜNKÜ PROGRAM Akşam neşriyatı: Saat 18,30 plâkla dans musik: 19,30 könferans: Beyoğlu Halkevi na- emduh Tezel tarafından (Ko- T k) -3 he ve arkadaş- İları tarafından Türk müsikisi ve hâlk 30 Ömer Rıza tü: , saat ayarı < Z ve borsa İhsberleri ve ertesi günün programı - 2230 plâkla sololar, opera ve operet parçaları - 23 son. YARINKİ PROGRAM Öğle neşriyatı: Saat 12.30 plâkla Türk musikisi, 50 Kavadis, 135 muhtelif plâk İnesriyatı, 14 son, ——— —— l:ır.vm:mı.ıtcwx İHTİRA BERATI * *Kendi kendine pişen elektrod - için elektrod kütlesi» hakkındaki icat için alınmış olan 2 Eylül 1929 ta- Tih ve 1261 numaralı ihtira beratının ihtiva ettiği hukuk bu kere başkası- na devir veyahut mevkii fiile konmak . |için icara verilmesi teklif edilmekte |clmakla bu hususta fazla malümat edinmek istiyenlerin Galatada Aslan İhan 5 inci kat 1-4 numaralara müra- Kgra Mustafa gemicilerle birlikte, Rüstemi öldürüp kaptan olmağa karar vermişti ! Papanın zabitleri denize çıkarken, bütün Cezayir sahillerini işgal etmeğe yemin etmişlerdi.. Rüstem bana şimdiye kadar bir fena- lık yapmadı. Ona kolay kolay el uza- tamıyacağım. — Haydi be.. aptallığın sırası değil. Kara Mustafa hepimize birer kese Venedik dükası vüdediyor. Bu fırsa- fi kaçırırsak, bir daha elimize on para geçmez. — Bir kese Venedik dükasına Rüs- tem gibi bir aslan feda edilir mi? KELl — Babanın oğlu değil ya, Hem bundan sana ne? Gemide ister Rüs- tem, kaptan olsun, isterse Kara Mus- tafa, Bunun hesabını sen verecek de- Gilsin ya! - Murat Reis duyi vereceğiz? Bu gemi bi kalmadı ki.. — Kara Mustafa kaptan olursa, akşam üstü sular kararır kararmaz enginlere doğru dümen kırıp açıla - coğuz. — Bir daha (Feluce) ye dönmiye- cek miyiz? — Elbette dönmiyeceğiz. Mura - | dın eline düşersek kafamızı koparır.. —O halde ben bu işde yokum. Murat Reis vaktile beni esaretten kurtarmiştı. Ben ona bu fenalığı ya- Pamam.. — Sen istor yap, ister yapma! Biz bu İşe karar v yuvarlayıp. gemyie Kara Mustafayı kaptan yapacağız.. Çolak Ahmet bu konuşmayı du - »yunca fena halde hiddetlendi. Gerçi Çolak Ahmet, Kara Mustafanın çok iyi arkadaşı ise de. Rüsteme fenalık darımın biricik gözdesi ve sevgilisi- | Bu ne ezici, öldürücü bir kadındı | desi- | k. Rüstemi denize | Hassa zabiti, Tamarayı kollarının arasında sıktı : “Ben, kalbini de vücudü gibi iki erkeğe veren bir kadını sevemem ! | | — Bu ağacın dibinde bizi çeytsl İlar bile görmez, Tari! Haydi sen Ğ sarıl benim boynuma! Süleymanıl sarayında senden başka sevecek Dİ€ erkek bulamadım. Sen hem güzel kendine çeken ve baği İsn! Seni çıldırasıya seviyorum.. Heff zaman seveceğim.. ölünciye kadar veceğim! — Ben çok kıskanç bir erkeğil dedim sana, Tamara! Ben seversemli lelimden bir daha kurtulamazsın! Bi gün benimle konuşup, akşama yil İSüleymanın koynuna girecek değil in? Hayır, Tamara! Ben, kalbinl |de vücudü gibi iki erkeğe hasredafi bir kadını seyemem. ğ k rdü.. di dilberini kollarının gıkarak: bir şartla severim, Ta& mara! dedi- Eğer yalnız benim olur (Devamı var) saneaamarmem ae araraanEn nni DEVREDİLECEK İHTİRA BERATİ! «Kendi kendine yağlama - tesirinli Giz madeni cisimler imaline nit U sul» hakkındaki ihtira için alınmış olgn 27 Ağustas 1985 t ve 2045 inumaralı ihtira beratın hukuk bu kere başkasına devir — veyahut le konmak İçin icara veri- İleceği teklif edilmekte olduğundan |bu hususta fazla malümat edinmek istiyenlerin Galatada Aslan han 5 m umaralara müracaat oyle“ daki Sultanahmet Birinet Sülh Hukuk ,Mahkemesinden: Adapazarı Türk Ticaret Bankasi tarafından İstanbulda Galatada Voy- 'voda caddesinde Bozkurt han döre düncü katta Sam Ovadya hanındâ bulunan Saul Ovadya aleyhine 220 'Türk lirasının tahsiline mütedair a- elan davanın cereyan eden muha- kemesi sırasında müddelaleyhin ikâa- metgâhının zabıta tahkikatınâ naza- Tan meçhul bulunduğu anlaşılmasın. binaen 20 gün müddetle ilânen tebli- Bat ifasına ve muhakemenin 10/9/987 tarihine müsadif cuma günü saat 14 de bırakılmasına karar verilmiş ol duğundan o gün ve saatte bizzat ve- iya tarafınızdan tasdikli bir vekâ - Tetname ile bir vekil gönderilmediği takdirde muhakemenin gıyabınızda icra kılınacağı tebliğ makamına kaimi Yazan:CelâlCengiz yapmak da hatırına gelmezdi. Demek ki, gemide gizli bir kay « naşma vardı. Rüstemi öldürecekler; yerine Kara Mustafayı kaptan yapa- caklar.. ve enginlere doğru açılıp g- deceklerdi! Çolak Ahmet bu korkunç facianıft tahakkukuna meydan vermek iste- medi.. Derhal güverteden — ayrıldı. geminin arka ambarı üstünde dola” koştu: bir diyeceğim vare m Reis! Bir kenara çekilelimi scik.. j Rüstem birdenbire hayretle yel |kenci Ahmedin yüzüne baktı: — Burada dalga ve rüzgür sesin” den başka yabancı kimse yok. Hay“ © di söyle! Neler yumurtlıyacaksın yit ğ ne.? Çolak Ahmet sabırsızlanıyordu.. — Gözüm, dedi, gemideki rüzgüf” lar, şu fırtınadan daha şiddetli esi" yor. Kulağına hiç bir şey çalınmadi ma senin? Rüstem şaşkin şaşkın Ahmedifi yüzüne baktı: n - Yine deniz tutmasın diye afyon mu çektin? Nelbr söylüyorsun, Ah* met? | — Hakikatten bahsediyorum: K& (ra Mustafadan kendini koru! Ve yavaşça ilâve etti: — Bu gege sular kararınca gemi” İciler birleşip seni denize atacaklare Kara Mustafa gemiye kaptan olac Rüstem güıf:î Çolak Ahmedit omuzuna bir yumruk vurdu: ) — Haydi git.. Yüzünü yıka d& l başına gelsin.. (Devamı

Bu sayıdan diğer sayfalar: