21 Nisan 1935 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Saz bra gz LA SAYIFA 4 ULUS 21 NİSAN 1505 b a Toprak kanunu ve köylülerimiz Okuyup yazan köylü çocukla- rının hemen birçoğu köyünü bıra- karak şehirlere gidiyor ve orada oturuyor, bir daha da dönmüyor - lar. Şu basit görünen hareket kö- yün göğsünde o kadar ağır bir ya- ra açıyor ki yükselmeğe, gönen - meye, atılması gerekli olan adım- lara daima engel oluyor, ökono - mik soysal varlıkları olduğu yerde saydırıyor. Kooperatifler yapıyoruz bırak- tığımız gibi kalryor, ne köylerin manzaralarında bir değişiklik, ne de ürünlerinde bir fark oluyor. İşte derd ve can alacak nokta bu- radadır. Biz ne kadar çalışırsak çalışalım ve toprak kanununa ne hükümler korsak koyalım bu der- din çaresini bulmadıkça, köyleri çekici ve münevverleri koynunda toplayıcı bir hale getirmedikçe is- tediğimiz yenilikleri ve beklediği- miz yükselmeği bulmak mümkün olmıyacaktır. Bugünkü insanların ihtiyacı sadece yemek, içmek giyinmekten ibaret değildir, bununla - birlikte okumak acunda olup biten şeyleri de bilmek ister. Bunlar da zaruri ihtiyaçlar arasına girmiştir. Yolu, postası, telefonu, dokto- ru, sineması radyo gibi basit âlet- leri bulunmıyan bir yerde bir mü- nevver insanı durdurmak akla sı- ğar mı, mümkün olduğu tasavvur edilir mi? Köylülerimizin bugün- kü bütün bilgisi şehirleer geldikçe şundan bundan yalan yanlış top- Jadığı şeylerdir. Halbuki köylü - nün işi olmazsa yani alacağı, sata- cağı olmazsa şehire de gitmez bu temas ise ayda ve en yakın hafta da bir defa olur ki işten gözünü açıp ta başka şeylerle meşgul ola- cak vakti de yoktur. Hele kış ba- sıp da yolların çamur, karla ka - pandığı ve kışın da uzun sürdüğü senelerde bu temasın aylarca da kaybolduğu vakidir. Bu geçim ve yaşayışın bir münevver için ne : büyük bir elem olduğunu gözönü- - ne getirirsek köylerden şehirlere göç ettiklerinde çok haklı olduk - larını kabul eder ve kınamayız. Eğer beşyüz milyon dönüm toprağımızdan ancak elli milyon dönümü üzerinde çalışılıyor ve geride dörtyüz elli milyon dönü- mü boş kalıyorsa bunun birinci sebebleri şu saydığım halden ile- ri gelmiştir. Bu vaziyeti, bu acıklı manza - rayı yakından gören Cumuriyet “halk hükümeti buna bir son ver- mek için derin bir ilgi ile işe sa - rıldığını ve başlangıç olarak da toprak kanununu çıkarmak iste - diğini görüyoruz, çok doğru olan bu yürüyüşünü alkışlarız. Hiç şüp- he yok ki diğer kanunlar da bu - nun arkasını takib edecektir. Gön- lüm öyle istiyor ki İç Bakanımız Şükrü Kaya bu yıl içinde bu ka - nunla kısmen olsun köylünün me- deni ihtiyaçlarmı temin edici ka- nunları da birlikte çıkarsın, Hiç olmazsa büyük köylerde seyyar posta teşkilâtı yapsın köy- lünün anlıyacağı ve kendi dilin - den yazılan kitab ve gazeteleri gü- nü gününe — vermeği temin et- sin, radyo gibi basit aletleri temin ve kullanmağı öğretsin radyo merkezlerimizden haftada ve ya - hud onbeş günde bir köylüye sağ- hk, soysal, sıyasal, ekonomik ulu- sal ürünler konuları üzerinde kon- feranslar tertip etsin . Atılan bu ilk adım mişdiden bu şekilde başlanırsa eminim ki az zaman içinde köylerimizi çe- kici, sevimli ve münevverlerimizi koynunda toplıyan bir hale geti - ririz. Bu yerler gün geçtikçe o ka- dar çekici olur ki yorgun devlet adamlarımız bile burada dinlen- meyi şehirlere tercih ederler. Hele az maaşla tekaüd olanların bura- sı mesud bir yuvası olur. Şu say - insanların köylerde toplan- Mması ve köylülerin arasına girmesi ne büyük bir kazanç olurdu. Seyhan Saylavı DAMAR ARIKOĞLU _î(abancı__ gazetelerde okuduklarımız İngiliz kamusal düşünü ve silahlanma sıyasası Yazan: Britanyanın eski iç baka- nı Sir Herbert Samuel Daha başlangıçta kaydedilmelidir ki, bütün ingiliz ulusu dünya barışının korunulması hususunda en içten gelen bir istek taşımaktadır. Bu istek en çok sollarda görülmektedir; ortada ise can- hıdır; Bu alanda pek büyük bir faaliiyet göstermemekle beraber sağlarda da bu istek vardır. Britanya kamusal düşü - nünün büyük bir kısmı, hattâ ilk kendi- sinden zamanlar büyük şeyler ummuüş oiduğu silâhsızlanma konferansını çok yakın bir ilgi ile takib etmiştir. Bütün umudlar adım adım devrildi gitti. Bu- nun sonucları acı bir aldanış oldu. Son haftalar içinde ise bu aldanış kayguya çevrildi. İngiliz ulusu her yanda yeni bir silâhlanma yarışının belgelerini sez- mektedir. Böyle silâhlanma yarışların- dan daima harblar çıkmıştır; ancak bu- gün bir harb insanlığın görebileceği en büyük bir felâket diye telakki edilmeli- dir. Bundan dolayıdır ki, gerginliğin ortadan kaldırılması ve Avrupa'da doğ- ru görüşün yer tutması ve bununla bir- likte de Almanya'nın uluslar sosyete - sine girmesinin imkânlı kılınması için İngilterede bütün anlamiyle bir hasret duygusu hüküm sürmektedir. ingiliz kamusal düşünü Sir Con Say - men'in Berlin seyahatini onamış ve yüz- başı Eden'in de ırkasından Stresa'daki mühim görüşmelerin yapıldığı, Mosko- va, Varşova ve Prag ziyaretlerini he - men hemen aynı sıcaklıkta alkışlamış- tır. Bütün İngiltere hükümeti tarafından ha - zırlanmış ve ay sonlarına doğru neşr- edilmiş olan Ak kitab, her yanda, si - lâhsizl konfer. resmi bir muvaffakiyetsizlik bildirimi diye te - lâkki edildi. Birçok kimseler bu muvaf- fakiyetsizlikte bütün dünya devlet a - damlarının da bulunduğu — duygusunu taşıyorlardı. İngiliz ulusu, arsrulusal sorumları yalnız kendi ulusal görüşleri bakımın- dan değil, öteki ulusların görüşlerine göre de gözden geçirmeye alışmıştır. Bundan dolayı silâhlanma sorumunda almanların bir takım belgelerini akla yakın görmekte ve hakikate uygun ol- dukları müddetçe, bunları kabul etme - ge hazır bulunmaktadır. İşçi partisinin mümessilleri ve liberallerin adına da ben, parlamentoda ve Britanya silâh - İanma masraflarının çoğaltılması mü - nasebetiyle açılan görüşmede İytilâf devletlerinin Versay'da, kendi ülkele - rinde de geniş ölçüde bir silâhsızlan - ma yapmaya #özvermiş olduklarını, an- cak vermiş oldukları sözü tutmadıkla - rını, hele dört yandan silâhlanmış dev- letlerle çevrilmiş büyük bir Avrupa devletinin silâhsız kalamıyacağt haki- katini hatırlattık. Bundan başka, çok zor ve hayati sorumların görüsüleceği Berlin konferansından azönce Ak kita- bın çıkarılmış olması ve bunun görü - şecek devleti darıltacak bir şekilde ya- pıldığı da tenkid edildi. Ancak, gerek işçi partisinin söz alanları, herkese li « beraller aynı zamanda, Almanyadaki bugünkü rejimin birçok temel noktala- rına karşı da*muarız olduklarını ve Ak kitabtaki hakikatleri hiç bir veçhile red etmediklerini de apaçık söylediler. Birçok sosyal işlerin parasızlık yü- zünden geriye atıldığı ve vergilerin çok ağır olduğu, bunların hafifletilme- si beklendiği bir zamanda, ingiliz silâh- lanması için masraf fazlasının ileri sü- rülmüş olmasından dolayı, halk, tabia - tiyle şikâyet etmektedir. Bu münase - betle burada şu da ortaya kor.malıdır ki, eğer genel bir silâhsızlanma yap 1 - mıyacak olursa, İngiltere geres — kara gerekse deniz ve hava korum küuvvetle- rini asla ihmal etmek niyetinde değil - dir. İngiliz hükümetinin sık sık söyle- diği gibi, İngiltere bugünkü silâhlan - ma yarışına katılmış değildir. Büyük harb bittikten sonra İngiltere, askerlik mecburiyetini hemen kaldırdı; ingiliz düsu eski mü i ölçüsüne indiril - di; donanma da son derece azaltıldı, İn- giliz hükümeti, deniz silâhlanma ya - bırakmamış bile olsa, temelleri kuvvetli tahdidlere ve tcmiz niyetlere dayanan arsıulusal and- laşmalar yapılması yanını tuttu, Büyük harb bittiği zaman dünyanın en güçlü hava donanması İngilterenin idi. Bu- gün ise beşinci dereceye düşmüştür. İngiltere'de, işçi partisinin Lansburi ve birkaç tane küçük grup - rışını büsbütün imkânsız önderi tan başka ne bir devlet adamı ve ne de bir parti veya ingiliz kamusal düşünü - nün en ufak bir bölümü bile, bugünlü durum içinde ordunun eliemmiyeti kal- mıyacak bir dereceye indirilmesini doj- ru bulmamaktadır. Birçok hükümetler- de cebre ve harbin önüne geçilmez ol- duğuna inanan asker unsurları bulun - dulkça, cebre inanmıyan ve harbları bir barbarlık ve zor"alık diye telakki eden büyük demokrasiler silâhlarımı ellerin - den bırakmıyacaklardır. Eğer bu silâh- ları ellerinden bırakacak olurlarsa, dünya hadiselerinin kontrol ve idare - sini de mmilitaristlere teslim etmiş ola- caklardır. 14 nisan 1935 tarihli NOYE FRAYE PRESE'den . ... Arman tehlikesi? Yazan: Sir Narman Onsel İngiltere, bündan yirmi yıl önce, medeniyetimizin bütün ekonomi ve sosyal temellerini sarsmış ve bunun sonucunda ülkemize büyük ve çok mü- him fedakârlıklara mal olan bir harba girmişti. Bu harba girmekle, ingiliz u- lusu ibtilâ derecesine varmış gayeler güdüyordu. Bunlardan birisi, nizamlı bir sosyetenin hiç bir zaman fedâ edi- lemiyeceğine ve bunları bozanların ce- zasız kalamıyacaklarına delâlet eden andlaşmaların kutsallığı idi. Bundan sonra gelmekle beraber ondan çok da- ha derinlere kök salan ve Avrupada her hangi bir alman üstünlüğü ile karşı- laşmak olan hayati menfaatlerimiz, istiklalimiz, ülkemizin ihtimaline bağlı korum imkânı, etrafındaki — duygular geliyordu. Çünkü hiç şüphe bırakmı- yan bir öteki alman üstünlüğünün anlamı, devletlerin bütün menfaat ve haklarının, ülkesinin düşünce ve ahlak önderleri, acayib bir soy üstünlüğü il- mi ve dolayısile Avrupada hükümran olmak üstünlüğü için tabii bir hak or- taya atan bir tek devletin merhamet Bu ilimlerin gerçekleşemiyeceği de besbel- li bir şeydi; ancak ulu orta bir almen üstünlüğü temellenince, ve şefaatine bağlanması demekti. bütün güven ve hürriyetimizin kendi korum vasıta- larımıza değil, almanların arzu ve âtı- fetlerine bağlı olması lazım gelecektir. Biz de diyoruz ki, hür bir ulus böy- le korumsuz bir durum içine düşmek- tense ölmesi daha eyidir. Cumurreisi Vilson da genel olan dünya savaşmna aynı sebebler dolayısile itilaf devletle- rine yirminci devlet olarak katılmış ve harba girmiş olduğunu söylemiştir. Almanların 16 mart bildiriği yirmi tane müttefikin, gerek dünya harbı ge- rekse itilaf devletlerinin zaferile güt- tükleri gayenin boşa gittiğini göster- di. Çünkü Almanya bu suretle, bundan seksen yıl önce Belçika korum andlaş- imzalıyan devletlerden daha çok devletin imzaladığı ve zaferin bir verimi olan bir andlaşmanın büyük bir bölümünü, herkese meydan ökuya- rak red ve buna hiç bir vecihle bağlı olmadığını ilan etmektedir. Bugün Al- manya, itilaf devletlerine dönerek di- yor ki: “Andlaşmanızı buyurun, alınız; ba- kalım ne yapacaksınız?!,, Bunu gsöylerken de, bir vakitler birleşik olan devletlerin hiç bir şey yapmayı düşü diklerini ve bir deste kâğıdın kutsallığını korumak için ye- ni bir harb yapılmıyacağını biliyor. 20 devletin bir anaya gelerek- kurdukları masını manyayı ezen ve Almanyanın ezilmesi için zaruri olan anlaşma artık ortada yoktur. Halbuki bu anlaşmanın darma- dağın olmuş bulunması dolayısile, Bri- tanya imparatorluğunun emniyeti ba- k dan, almazı ün belki de 1914 ten daha büyüktür, Almanya'nın mağlübiyeti İngilte- Hit emi, b *is' Düğünüsler -Devlet tiyatrosu sorumu Bu yıl, işitiyoruz ki, devlet tiyatro * sunun kurulması için, Kültür Bakan ") büdce tasarına, yetmişbin lira konulmu$' tur. Bu duyuk bizi, her şeyden öntü Devlet Tiyatrosunun kurulmasına d00 ru atılmış kesin bir adım olmak itibariy!! sevindiriyor, Çünkü, artık, özel girişim | lerle bizde, gerçek ve ileri bir tiyatı0 | k t Li K H renin korumunu güven altına kın mıştır: İngilterenin korumu bugün de her zamanki gibi güvensızlik içinde- dir. Alman beyannamesi ve bütün al- man sıyasası, itilaf devletlerinin, Al- manyanın askerlikteki Üüstünlüğü ile tehlikeye girmiş bulunan kendi korum meselelerini kendileri için uygun bul- madıkları bir durum içine Almanya'yı yuvarlamak suretile halletmeğe kalkış- maları hakikatinden doğmuştur. Biz- ler de Almanyanın şefaatine bağlı kal- mak istemediğimizden Almanya'nın bi- zim şefaatimize bağlı olması İçin on beş yıl hiç durmadan inad ve ıwsrar et- tik. En son işi harb olan arsıulusal a- narşi, olduğu gibi kalmıştır; her ülke- nin korumu kendi ordusunun üstünlü- ğüne dayanınca, otomatik olarak, her ülke öteki ülkenin korumunu hiçe indi- riyor: Birinin güveni öbürünün gü- vensizliği demektir. Almanyadan çok daha güçlü olarak silahlanmış olması yüzünden Fransaya sitem etmek bir deliliktir; Fransadan iki defa daha fazla nüfusu olan bir ül- kenin denk bir silahlanma istemesinin göz önüne getirilmesi bunun ne derece doğru olduğunu gösterir. Eğer bugün alman tehlikesi 1914 den daha büyük ise, bunun da sebebini kıs- m 1 Japonyanın dünya için bir tehlike lmağa başl da aramak lâzımdı Alman ve japon sorumları bir tek so- rum halindedir. Ne kadar yazık ki, her gün çoğalmakta olan güçlüklerin üstün. körü araştırılmasında ve hele alman be- yannamesi dolayısiyle gazetelerde yapı- lan çekişmelerin en ateşli bir devresin- de bile Almanyanın bugün takındığı ta- vurla, iki yıl önceki Japonyanın yapmış olduğu teşebbüs arasında bir münasebet olduğunun gösterilmemiş olması kayda değer bir sorumdur. Britanya diploma- sisi japonların o teşebbüslerini bağışla. mış, hattâ süslemiş, korumuş ve haklı göstermiştir. Bu hareketin tepkisi kendini yakın bir atide gösterecektir. İngilterenin Ja. ponyaya karşı takındığı tavrı bir hayın- lrk diye telakki eden ve bugün de Japon- yaya karşı göğüs germesinde — batının herhangi bir yardımıma inanmayan Çin çok geçmiyecektir ki, japonlarla anlaş- mak mecburiyetinde kalacaktır. Japon- ya belki de Çin'i Uluslar Sosyetesind y ve geliş : umudumuzu kesmiş ve bütün dikkatimi" zi devletin bu işi kendi üzerine almasi * na çevirmiş bul duk. Si AŞ rakibliği karşısında, tiyatro ex ileri kül- tür memleketlerinde bile bir duruma vV* gerileme devresine girmiş bulunur ve bt | çıkmazdan kurtulmak için devlet girişi” mini beklerken, bizde, olmıyan bir tiyat ro hayatının ortaya çıkmasını özel göi* şimlerden beklemek, şüphesiz ki, doğ * ru olamazdı. j Yalnız bu işe devletin el koymasıni en gerekli bir iş olarak kabul ettiklin sonra, çok önemli olan ikinci bir sorum daha kalmaktadır: Devlet tiyatrosu H sıl kurulmalıdır? Buna cevab olaral; düşünmeden, çağdaş tiyatro düzeyinilt gerektirdiği en ileri teknik ve vasıtalar la diyeceğiz, Bu, en ileri teknik ve vasıtalarınsa; büyük masraflara lüzum göstereceği or“ tadadır. Yetmiş bin lira, henüz bir ku * rağı bile bulunmıyan ve her şeyi yeni * den yıpıkı:ık. olan bir devlet tiyatrosu: nun kurulmasına değil, ancak kurulmu$ " ileri bir tiyatronun yıllık açığını kapa * maya yetebilir. Kurulma işi ise, büsbü * — tün ayrı ve çok fazla kredi istiyen bit iştir, esasen tiyatronun kurulması içili verilmiş olan uzman raporlarının da buü. iş için 300 binle 600 bin lira arasın kredi tasarladıkları söylenmektedir. Bi kredilerde, tabiidir ki, tiyatro — kur. hesaba katılmamıştır. Çünkü bir devl merkezinde yapılabilecek orta halli bif tiyatro kurağına yüzbinler gider. Hal « buki bence, devlet tiyatrosu İşine ciddi olarak girişebilmek için her şeyden ön * ce bu müessesenin kurağını yapmak ge * , Şu halde, eğer bu yılki büdceye, tb — yatromuzun kurulması için söylenilemi kânı bulunamazsa, bence, bu para ile yas | pılacak en doğru iş, Ankara'da moderi — bir tiyatro kurağını yapmak için bir arş — sa satın almak ve kurağın temelleri atmaktır. Büdceye konulacak tiyatro kredisiriş tüyoruz, asil tehlike buradadır, büdceyd özel kurumlara dağıtılması, tiyatromu zun ortaya çıkması işini daha uzun det geriye atabilir, Devlet tiyatrosu çıkartacak veya çıkmağa mecbur edecek- tir. Çin'e japon vasiliğini lüzumlu gös. terecek ve bunun sonunda da Japonya koca bir kıtanın yardımcı vasıtalarını ve 400 milyonluk bir halkın insan gücünü de belli başlı ölçüde kendi maksadlarına kullanacaktır. ddi Bütün bu olan biten şeylerden, her şeyden önce bir ders almalıyız. Bir teh- Tike ile karşıkarşıyayız. Mücerred bir hareketle koruma imkânı yoktur, Eğer biz, barışı b üşterek bir düşmanı olduğunu gösteren yasa ü- zerinde anlaşamaz isek, mahvolduk de- mektir. Yukardaki düşüncede ancak, bir lığın yasaya karşı yürümekten ise bir devlete karşı yürümek sonsuz ölçüde daha ko- laydır; hele bu sorumlardan birinin ye. rine öbürünü geçirmek bundan da ko«- Taydır. Askerlik bakımından, Fransz, Sovyet Birliği, Belçika ve İtalya ile, eko: nomi bakımından da daha başka devlet - lerle birlikte çalışmak — mecburiyetinde olduğumuz gibi bütün çatışma ve anla- şamamazlıkların bzrışla düzeltilmesi için Uluslar Sosyetesinin sistemine öz olabi. lecek arsrulusal tüze di l rini de kurmalıyız. Böyle birlikte çalış- madan yeniden eski örnekte bir askerlik birleşmesinin çıkması önüne geçmek ba- kımından zorluklar çıkarabilir.Ancak, ile. fi sürdüğümüzyasanın Almanya ve Le- büylik anlaşma darmadağın oldu. Ak histânı da kor kta olduğunu ve bu iki devletin devletler birliğindeki çalış.- d tiyatro truplarının ayrı ayrı işlerdir ve biribirine karıştı rılmaması gerekir, Yaşar Nabi NAYIR — KA KA 23 Nisan Çocuk Haftasının başlangıcıdır ğ | maya katılmaları için kapmımın açık bus/ | İunduğunu apaçık söylemeliyiz. Eğer gücler, bir grupun menfaatlerii — ni öbür grupun menfaatlerine karşı kas — ruyacak biçimde kurumlandırılacak olum —| sa, hak eşikliği meydana gelemez; bu — güclerin kurumlandırılması en çok bit J yasanın korunmasında, mesela, arsıulur —| sal tüze divanı prensipi ve genel menfam ı atleri koruyan yasa için kullanılmalıdıtı —| Bu yasa herkese gerçekten bir sipetl — olacak ise, güc de bunun arkasında y nız durmakla kalmamalıdır; muhtemel — | bir düşman verdiği sözü tutmıyacak ol — lursa onun hemen harekete geçeceğini — daha önceden bilmelidir. Güc de anca böylelikle saldıranın gözünü korkutafi | bilir ve geri kalan devletlere bir sipe 5 olur, 14 nisan 1935 tarihlı Noye Zürher Saytu: ..n |

Bu sayıdan diğer sayfalar: