7 Mayıs 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ULUS 705 1937 Amerika mektupları San Fransisko H erkes bir şey sever; — ben de bir limana ge- Jince, — rıhtrmında dolaşmaya bayılı- rım. Onun için, San — Fransiskoya geldikten — sonra, hemen hemen her gün rıhtımda do - laşıyorum. “Gol - den 'Gate” adı veri- len bu San Fran- sisko körfezi karıncalar gibi kaynaşan gemicilerle dolu bir halde mütemadi- yen çalan vapur düdüklerinin sesleriy- le vinçlerin gürültüleriyle bir mahşer yerini andırıyor. Bu limana, San Fransisko ile Oak- land arasında muvasalyı temin eden sa- * yısız feribotlardan başka her yıl on binlerce vapur gelmektedir. Bugün, San Fransisko, 22 kilometre uzunlu- gundaki rıhtımı ve 45 iskelesiyle dün- yanın en işlek, en modern limanıdır. Bu rıhtımda, maaleesef artık, iki yıl açık denizlerde dolaştıktan sonra, ellerinde altın saplı bastonları olduğu halde gezinen, silindir şapka ve bon- jur giymiş uzun saka!lı balina avcıla- rına rastlanılmıyor. Fakat, bugün bura- da görülen gemiciler de o eski deniz kurdlarından aşağı kalmıyorlar. Bu ge- miciler de okyanusun tayfunlariyle boğazlaşıyor, Çin ve Filipin yahud kı- şın yaz ve gecenin gündüz sayıldığı Avusturalya sularında dolaşıyorlar. San Fransisko limanında eski gün- leri hatırlatan taraflar da yok değil- dir. Bunlardan biri dövmecilerdir. Döv- mecilerin çalıştıkları yerler, âdeta bir berber dükkânını andırıyor. Bunların bir çoğunu Nev Orlean'da görmüş- tüm; lâkin San Fransiskodakileri da- ha temiz ve daha enteresan buldum. Bu işle uğraşan biriyle merak edip görüştüm. Bana, beyaz bezlere işlen- miş modellerini birer birer gösterdi. Bunların arasından âl üzerine mavi ile işlenmiş “ölünceye kadar sadık” diye yazılar, ortasına hançer saplanmış “ka- nayan kalb”, her devletin bayrağı, süs- lü püslü çapalar, mayolu kadınlar var- dı. Z enci sivesi kokan fransızcasiyle bana mesleği hakkında malümat verirken, dövmeciliğin halâ itibarda ol- duğunu kaydederek: — Dövmeyi yalnız gemicilerin yap- tırdıklarını adlarının ilk harfler'ni sanmayınız. Tabanlarına dövdüren bir çok Bayanlar vardır. Ancak yalnız ini- siyallerini yaptırıyorlar. Doğum tarih- İerini hiç biri yazdırmıyor. Dedi. Bundan sonra bana kendisinin en şahane sanat eserlerine aid fotoğrafla- rı gösterdi: Bunlardan biri, alnında kı- tal beşinci Jorjun portresi dövülmüş olan bir ingiliz gemicisine, bir diğeri de, milli marşı göğsüne dövdürmüş o- Jan bir amerikan dümencisine aiddi. San Fransisko Amerikanın en zen- gin ve serbest şehirlerinden — biridir. Yemek sofralarında bir fabrika direk- törü ile işçileri bir arada yemek yidik- leri az rastlanılan manzaralardan de- ğildir. Buradaki halkın tavır ve hare- ketlerinde candan olan bir taraf var. Halk selâmlaşır, — ko- nuşur, şakalaşır, hasılı içli dışlıdır. Böyle bir şeye Nevyorkta rastlayamaz- birbiriyle sınız. Orada herkesin acelesi var, San Fransisko halkı hem nazik ve hem de samimidir. Belki de iklimin tesiriyle böyledir. Bilginler, mutedil bir iklimi oluşu dolayısiyle, San Fransiskodaki havanın dünyanın en sağlam havası ol- duğunu iddia ediyorlar. Buradaki halk can sıkıntısı nedir bilmiyor. Gündelik işlerini bitirir bi- tirmez kendilerini zevk ve eğlenceye veya spora veriyorlar. En büyük ipti- lâları müzikdir. Operadaki 11,000 ki- şilik yer her vakit doludur. Buranın senfoni orkestrası Amerikanın en meş- hur orkestrasıdır. B u şehrin hususiliklerinden biri de müze bolluğudur. Golden Ga- te parkındaki Young Memorial müze- sini her yıl yüz binlerce kişi ziyaret temekte, elli beş daireye tevzi edilmiş olan tabloları, heykelleri, keramikleri gözden geçirmektedirler. San Fransisko bir spor şehridir. Bu şehrin yetiştirdiği olimpiyad şam- piyonlarını birer birer saymağa hacet olmasa gerek. Bütün dünyadan buraya spor yapmak için gelenler vardır. En popüler spor tenistir. Belki de en u- cuz olduğu için en popüleri dir. Erkek veya kadın, genç veya yaşlı için bir çok spor kulübleri vardır. Kı- sacası, herkes hareket halindedir. Çinlilerle japonların sehre — girme- leri yasak olmasına rağmen, San Fran- siskoda büyük bir mikdarı bulan asya- İrlar yaşamaktadırlar. Fakat, hepsi de Amerikan tabiiyetine geçıiıiştir ki, bunlar transkontinantal demiryolunun inşası münasebetiyle 1860 da idhal e- dilmiş olan işçilerin oğulları, torunla- rıdır. San Fransiskoda, gazeteleri çince basılan, afişleri çince olan, mağazaları, bankaları; polis daireleri, telefon ve te- lefondaki Bayanı çinli olan kocaman bölgeler vardır. merikada yetmiş yıl yaşadıktan sonra, çinli, amerikalışmadığını isbat etmiştir. Çinli, çinli olarak kalı- yor. Burada göreceğiniz çinli gençle- rin hepsi de mükemmel iniglizce ko- Â Çinlilerin kilisede Konfiçiusu okudukları, kadınların ayakları altına dövme ile isimlerinin ilk harflerini yazdırdıkları ehi nuşuyorlar, ünivcrsiteyğievam ediyor- lar fokstrot yapıyorlar, fakat hakikat- te iki taraflı bir hayat sürüyorlar: u- mümi hayatta amerikalıdırlar; hususi yaşayışlarında tekrar çinli oluyorlar. Çoğu, ananevi çinli kıyafteiyle sokak- larda dolaşıyor. Buradaki çinlile«in biri bizim takvime diğeri de üç veya dört bin yıl daha geriye giden kendi tak- vimlerine göre iki dane yıl başıları var- dır Hıristiyan kilisesine gittikleri za- man, Konfuçius'u okuyorlar. Çinli bir genç kız amerikalı genç kızlardan farksızdır. O da makiyajını yapıyor, tırnaklarına cilâ sürüyor. Fa- kat günün birinde evlenince, bütün bu itiyadları bir yana atarak büyük anne- lerinin yaşadıkları gibi yaşıyorlar. San Fransiskonun çinli halkı, ça- lışkan ve ayni zamanda da para birik- termiseni bilen, sulh ve sükünu seven mesud yaşayan bir halktır. Hasılı amerikalı ile çinli anlaşmış sulh içinde yaşamaktadır. ( Dil Köşesi ğ “General iki teklifte bulunmuştur: 1 — Kızıl Haçın askeri harekât için kullanılması şartiyle, sivil halkın Bil- bao - Sanıttander arasında enternasyonal kızıl haç tarafından kurulacak bir em- niyet bölgesine taşınabilir. — ULUS'tan — “Halkın.... bölgesine taşınabilir,, ta- bü ki doğru değil. 6... Çok değerli bir eserdir ve yük- sek hedefini başarmaya muvaffak ol - muş bir mecmuadır.,, — AÇIK SÖZ'den — Hedef başarılmaz, hedefe varılır. Sonra başarmak esaşen bir şeyi muyvaf- fakiyetle yapmak demektir. Şu halde “başarmaya muvaffak olmuş” da demek 'doğru değildir. * * * “Fakat bir kısım lise müdür ve mu- allimleri Üüniversiteye — gönderdikleri vasati talebenin seviyesi ile ölçmek lâ- zım gelirse fena not alacaklardır.,, — TAN'dan — “Vasati talebe,, ne demektir? “Ta. debe vasatisi ile,, demek daha doğru o - lurdu. Sonra “mualimleri,, İle “lâzım - gelirse,, den sonra birer virgül konul - malıydı, aksi halde cümlede vuzuh kay- bolur. Türkçe ana dildir Güneş - Dil analiziyle yeni etüdler Aydınlık anlatan sözler Ahmet Cevat EMRE II 2. Hindöropeen dillerde ( Başı I. inci sayfada ) lerde de vardır (Alois Walde I, sah. â7): Sanskritçede: : av-ati “farkına var- mak”, avis “aşikâr, ayan”; avestada * avis “aşikâr, bedi- Bi ş grekçede t ai-0 “fark etmek: gözle veya kulakla”; o0i-ö — “düşünmek, sanmak”; ; lâtincede : ai-0 (ayö) “aym - ak, iyzah etmek, anlatmak”; v. b. Bu sözlerin kökleri türkçede aynı anlamla gördüğümüz “ay-oy” ile iden- tiktir. Hindöropeen dillerde takarrur un- suru “determinatif” v.r ile ve aydın- lık anlamiyle, bir çok sözlere rastgeli- yoruz. Alois Walde, mukayeseli lüga- tinde, ayer- temini “gün, sabah erken” anlamiyle kayd etmektedir (I. sah. 3); Avestada ayar- “gün”dür. Pictet “ilkel Aryalar” ismindeki e- serinde grekçe avör — fecir sözünü vermekte ve bunun eskiden digamma i- le yazılmış olduğünu söylemektedir (digamma türkçenin “g” sine tekabül eder ve çok defa “v” ye değişir; bu söz ağor şekliyle türkçe “ağar” temine mutabık olur). Alois Waldenin verdiği şu sözler (I. sah. 3) aynı gruptandır: Gotça air “erken, sabah erken”, eski almanca eher, anglosaksonca oer “daha erken”, v.b. Grekçede ise ear ve elar — “1. sabah, 2. ilk bahar” dir. Hindöropeen dillerin verdiği: aves. ayar- “gün”, gerkçe avor “fecir” ear-ei- ar “sabah, bahar” gotça air “erken”, eski almanca eher... sözlerinin kök ve ekleri, türkçedeki çuvaşça uyar “ber- rak hava, aydın gün”, osmanlıca ağar- Enternasyonal L .. Komur Sergisi Gazetesi Enternasyonal kömür sergisi mü- nasebetiyle neşredilen gazetenin üçüncü sayısı bugün güzel bir kab içinde çıkıyor. Bu nüshada Türki- yenin en tanınmış yazıcılarının ya- zıları ve karikatüristlerinin resimle- ri vardır. Sergide bir karikatürist gelenler- den bazılarının krokilerini çizmiştir. Bu resimleri bugünkü gazetede gö- receksiniz. Belki bunlar arasında sizin de krokiniz vardır. Kömür sergisi gazetesi 20 sayfa olmasına ve gayet güzel basılmasına rağmen üç kuruştur. Tefrika No. 25 v STT “aydın ve berrak olmak”, çağatayca a- har “ak olan şey”, ayar “şaşmak” sözle- ri kök ve ekleriyle identiktir; yalnız istimalde, tabiiğ olarak, farklar hasıl olmuştur. Bunların cümlesinde etimo- lojik unsurlar ve orijinal anlamlar bir- dir. Etimolojik şemaların karsılaştırıl- ması: Türkçede: ÇA U ağar- : V.ğ den ağ * ar ayar- S » — ÜY çi v uyar, S , — up b ar ahar t »,» —h . , Hindöropeen dillerde; ayar(aves.) : V.ğ den ay —— ar avor(grek.) : , — Aav * or eiar(grek.) : » — ey * ar sir(got) & » — e (Ö)4 ir eher(es.al.) * , — eh —- er vb. Semantik kıymetleri: (1) “V.g” ana kökünün aydınlık anlamını (2) prensipal kökler, (3) te- karrür ve tecelli etmiş olarak, ifade et- mektedir; hepsinde bu orijinal anlam vardır, (Sonu yarınki sayımızda) Çöplerin denize atılması İstanbul, 6 (Telefonla) — Çöplerin denize atılması için Aaçılan eksiltme müteahhidin fazla i inden dola- yı neticelendirilemedi. Mecbur kalır- sa belediye bu işi kendisi yapacaktır. Belediyenin teklifine göre çöpler iyi havada Marmarada 14 mil açığa dökü- lecek, lodoslu havalarda Karadenize çıkarılacaktır. çt*v...L...L.............. : RADYO : *:000000003000ACAAAAAAAAA” ÖĞLE NEŞRİYATI; 12.30 - 1250 Muhtelif Plâk Neşriyatı. 12.50 , 13.15 Plâk: Türk Musikisi ve Halk Şarkıları, 13.15 - 13.30 Dahilr ve Harici Haberler. 17.30 - 18.30 İnkilâb Dersleri (Halke- vinden naklen). AKŞAM NEŞRİYATI: 18.30 - 18.45 Muhtelif Plâk Neşriyatı. 18.45 - 19.00 İngilizce Ders (Azime İpek). 19.00 « 19'30 Türk Musikisi ve Halk Şarkıları (Hikmet Rıza ve Arkadaşları). 19.30 « 19.45 Saat Ayarı ve Arabça Neşriyat. 19.45 » 2015 Türk Musikisi ve Halk Şarkıları (Ferid Tan ve Arkadaşları). 20.15 - 20.30 Muhtelif Plâk Neşriyatı. 20.30 « 20.45 Konferans: Rahmi Apak, 20.45 . 21.00 Plâkla Dans Müusikisi. 21.00 - 21.15 Ajans Haberleri. 2L15 « 21.55 Stüdyo Salon Orkestrası. İ — Mas. senet Suite Scenes Pittoresgues. 2 — Wagner Fantaisie Tanhauser 3 — Waldteufel La Fiances 4 — Smstana Vitava 5 — Honegger Pacific 6 — So- usa Cadetten, 21.55 - 22.00 Yarınki Program ve İstiklâl Marşı.. Şekspirden Hikâyel& Yazanlar: Çeviren: Mary ve Charles Lamb Nurettin ARTAM Boşuboşuna yaygara — Bunu kendileri bilirler; benim bildi- gğim kimse yok. Sonra babasına döndü: — Babacığım, dedi, eğer dün gece ge- ce yarısı bir erkekle konuştumsa, hattâ bü- tür. gece bir tek mahlükla lakırdı ettiğim isbat olunursa beni reddediniz, beni lânet- leyiniz; beni işkencelerle öldürtünüz. Papas: — Prens ile Klaudio yanılıyorlar, dedi, Ne Leonato'ya, prens ile Klaudio'ya Hero'- nun öldüğü hakkında haber göndermesi ö- güdünü verdı Onlar kızı yarı ölü bir halde bırakıp çıktıkları için bu ölüm haberine ko- iayca inanabilirlerdi. Bundan başka Leona- to'ya papas, matem elbisesi giymesini, kı- Zi için bir âbide diktirmesini, cenaze alayı- nı butun teferruatıyle yaptırmasını da tav- siye etti. Leonato sordu: — Peki ama, bundan ne çıkacak? Buna ne lüzum var? Papas cevab verdi: — Bir defa bu haber, netret duygusunu marhemete çevirir; bir iyiliği bu; fakat bü- tün faydası, ümid ederim, bundan ibaret değildir. Klaudio bir defa kızın kendi sözle- rinden duyduğu teessürle öldüğünü öğre- necek olursa, o zaman hayalinde Hero'nun hayatını canlandıracaktır. O zaman, eğer kızı bir parçacık sevmiş- se, o da yaslanacak ve kızcağıza karşı bu kadar ağır ithamlarda bulunduğuna piş- man olacaktır; yaptığı ithamlar da ken- di kendisini haklı bulmakla beraber. Benedik dedi ki: — Leonato, bırakınız papas size nasi- hat etsin. Her ne kadar ben prensle Klau- dio'yu canda nseversem de bu sırrı onlara faş etmiyeceğime şerefim üzerine söz veri- rim, Leonato, nihayet bunları yapmağa ikna edilmişti —O kadar büyük bir keder ve matem i- çindeyim ki ufacık bir çocuk bana bir akıl Öğretse onu bile yapacağım. Biraz sonra iyi kalbli papas, Leonato ile Hero'yu kendilerine teselli vermek mak- sadiyle alıp götürdü; Benedik ile Beatrice kendi kendilerine kaldılar. Bu, dostlarının bir eğlence olsun diye yaptıkları muzibli- gğin neticesinde vuku bulan ilk buluşma idi ve o dostlar' da şimdi o kadar felâket ve is- tirab içinde idiler ki alay etmek ve eğlen- mek akıllarından bile geçemezdi. İlk önce söz söyliyen Benedik oldu ve dedi ki: * — Bayan Beatrice, bütün bu hâdise es- nasında ağlıyor muydunuz? — Evet, daha uzun müddet de ağlaya- cağım. — Öyledir, dedi Benedik, güzel Kuzini- niz bir yanlışlığa kurban gitti. Beatrice: — An, dedi, bunu böyle bilen bir kimse, bana ne kadar İâyıktır! — Bu dostluğu göstermenin yolu nedir? Bu. « .ıyada sizin kadar kimseyi sevmiyo- ruan Yuhaf değil mi? — Bana gelince benim de sizin kadar hiç bir kimseyi sevmediğimi söylemem mümkündür. Fakat yalan söylememekle beraber kendime de inanmıyorum. Hiç bir şeyi itiraf etmiyorum; hiç bir şeyi tekzib etmiyorum. Kuzinimin haline çok acıyorum. Benedik dedi ki: — Kılıcımın üzerine yemin ederim ki siz beni seviyorsunuz; ben de sizi seviyo- rum. Şimdi bana emrediniz: sizin için ne yapayım? Beatrice: — Klaudio'yu öldürünüz, dedi. — Hayır, o kadar fazla değil. Çünkü Benedik, Klaudio'yu yakın bir dost olarak seviyordu ve onun birisi tara- fından teşvik edilerek böyle bir harekete sürüklenmiş olduğuna inanıyordu. — Peki, kuzinimi bu kadar tahkir eder, küçük düşüren ve bu felâketlere sürükleyen Klaudio bir vahşi değil midir? Ah, ben bir erkek olsaydım.... Benedik, — Beni dinleyiniz Beatrice, dedi. Fakt? (Conuv var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: