7 Mayıs 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B Bbal S el YAT KUT TTT M Hikâye Kadının macerası Sıcak bir yaz günüydü, Lâmia ogün köye inmemiş, Taksim'deki apartıma . nında kendisini ziyaret eden birkaç ar- kadaşiyle çene çalmış, biraz roman 0- kumuş, biraz uyumuş, hulâsa bütün gü- nünü gevezelik ve tenbellikle geçirdik- ten sonra akşama yakın şöyle bir par- ça gezinip hava almak için sokağa çık- mışti. Lâmia çok güzel bir kadındı ve bir- senedenberi yalnız yaşıyordu. Kocası öldükten sonra kendisiyle evlenmek is- teyen birçok erkekleri reddetmişti. Çünkü kocası, ayarında yeni bir hayat arkadaşı bulamamış, taliblerin her bi - rinde bir kusur keşfetmişti. Hem o ka- dar aceleye lüzum da görmüyordu. Zi- ra daha pek gençti, kocası kendisine mühim bir miras bırakmıştı. Bu sebeb. le müreffeh yaşamak için kimseye muh- taç değildi. Nasıl olsa bir gün gönlüne göre genç, kibar ve zengin bir koca bu- labilirdi. Lâmia, kocası öldükten sonra çok dürüst bir hayat yaşamış, etrafında pervane gibi dönen erkeklerin hiç biri- ne yüz vermemişti. Gerçi sevmek vi sevilmek ihtiyacını hissetmiyor değil - di. Fakat bunu mutlaka gönlüne göre bir erkeğin karısı olduktan sonra tat - min etmek istiyordu. Genç kadın, istiklâl caddesinde vit- rinleri seyrede ede ağır adımlarla iler- liyordu. Bir cevahirci mağazasının ca- mekânında tek taşlı bir pırlanta yüzüğe dalgın dalgın bakarken kulağının di- binde bir mırıltı işitti: — Ne güzel yüzük! hem size ne ka- dar yakışacak! isterseniz size bir küçük hediyem olsun... Lâmia, yanındaki adamın yüzüne hayretle baktı. Bu, son derece zarif gi- yinmiş bir gençti. Lâmianın da o gün canı biraz alay etmek istiyordu. Dü - şündüğü muziblik plânını tatbika ko - yuldu ve adama hiç cevab vermeden yürümeğe başladı. Biraz ötede Paris mo dası ipekli iç çamaşırları teşhir eden bir vitrinin önünde durdu, Adam da kendisini takib etmişti; gene kulağının dibinde bir fisıltı işitti: — Gamaşırlar da fena değil. Birkaç takım emreder misiniz? Lâmia gene ses çıkarmadı ve yürü- dü. Şimdi bir kuyumcu dükkânının ö - nüne gelmişti. Kendisini takib eden a. dam gene mırıldandı: — Şu pırlantalı kol saatine ne bu - yurursunuz? Size lâyık değil ama, ehe- miyetsiz bir hediyem olsun.. Lâmia, Tokatlıyanın yanındaki ital- yan lokantasının önüne varmıştı. Meç- hul adam yanına sokularak yalvarıcı bir — Ne olursunuz çok rica ederim, ba- sesle fısıldadı: ri şuraya girelim de bir dondurmamı ol- sun kabui buyurunuz! Lâmia birkaç saniye düşündü. Ada- mın teklifi zihninde tasarladığı plâna uygun düşmüş olmalı ki ricasını tek - rar ettirmeden lokantadan içeriye gir- di. Her ikisi bir köşeye çekilerek kü- çük bir masanın başına oturdular. Ada- mın sevincinden yüzü gülüyor, Lâmia- ya nasıl kompiliman yapacağını bilemi- yordu. Garson dondurmaları getirip çeklidikten sonra Lâmia sert bir sesle taarruza geçti: — Hangi hakla beni peşimden takib ediyor ve hangi salâhi- yetle bana hediyeler teklifinde bulu- nuyorsunuz? demindenberi Adam, düşünmeksizin ve büyük bir nezaketle cevab verdi; — Affınızı rica ederim. Böyle bir suale maruz kalacağımı esasen biliyor- düm. Fakat başka türlü konuşmak ve- silesi bulamadığım içindir ki buna mec- bur kaldım. Yoksa bu hareketimin pek o kadar nazikâne olmadığına ben de kaniim. — Peki ama, mutlaka benimle ko- nuşmağa mecbur değildiniz ya? — Sizi görür görmez öyle içten sev- dim ki, eğer konuşmak imkânını bula- masaydım mutlaka kahrımdan ölürdüm. — Ya, öyle mi? Peki ama, benimle konuşmakla mutlaka bir muvaffakiyet “temin edeceğinize hangi düşünce ile kanaat getirdiniz? — Sizinle yainrız karşı karşıya, o zümrüd gözlerinize baka baka beş on dakika konuşmayı bile dünyanın en hbü- yük zevklerine değişmem ve sizden baş- ka bir lütuf da beklemem. Genç adam, Lâmia'ya uzun uzadıya komplimanlar yaptı. Kendi hayatından da bahsetti. İsmi Nahid'miş, Avrupa' - da hukuk tahsil etmiş. Fakat sahibi o1- duğu birkaç apartımanın iradı kendisi- ne müreffeh bir hayat temin ettiğinden hiç bir iş tatmuyormuş. Resim yapmak, keman ve piyano çalmak, gezip tozmak gibi eğlencelerle vakit geçiriyormuş. Lâmia'nın zihnini bir düşünce işgal ediyordu. Acaba cevahirci dükkânının vitrinindeki pırlanta yüzüğü isteseydi. bu adam hakikaten alrp kendisine hedi- ye edecek Mmiydi? Bu noktayı anlamak için bir münasebet getirerek sordu: — Siz her gördüğünüz kadına böy- le kıymetli hediyeler mi teklif ederzsi- niz? — Asla. Böyle bir teklifi ilk defa size yapıyorum. Fakat maalesef cevah vermediniz. Söyleyin, ister misiniz? — İstemem! — Fakat pırlanta yüzük size ne de yakışacak! lütfen adresinizi verin, alıp evinize göndereyim. — Adresimi veremem! — © halde yarın gene bu saatte bu- rada buluşalım da kendi elimle parma- ğınıza takayım, — Gelemem! — Ben sizi her halde bekliyeceğim ve gelmezseniz çok bedbaht olacağım. Lâmia istihzalı bir kahkaha atarak Nahid'den ayrıldı. Apartımanına gelin- ce en samimi arkadaşı Fahire'ye tele - fon ederek acele yanına çağırdı, o gün- kü macerasını kendisine anlattı. Fahire dedi ki: — İsmi Nahid mi dedin? Uzun boy- lu, kara gözlü, kara kaşlı, esmer beniz- li otuz yaşlarında bir genç değil mi? — Ta kendisi. — Sol yanağında bir de ben var. —Evet, evet. — Tanıdım ayol, tanıdım. Bu, çok kibar, çok zengin bir adamdır. Faka ne çare ki müthiş bir kadın avcısıdır. Ken- dini sakın! öyle avcıdır ki, gözüne kes- tirdiği kadını mutlaka baştan çıkarır. Fahire gittikten sonra Lâmia bir sedire uzanarak o günkü macerayı ha - yalinde yaşadı. Nahid'i çok beğenmiş- ti. Gençti, zengindi, sevimliydi, cana yakındı... Ne de güzel söz söylüyordu. Konuşuürken insanı hiç sıkmıyordu: Kendisi için bundan alâ koca olamazdı. Fakat Fahire'nin dedikleri — kendisine üzüntü veriyor, Nahid'in sözlerindeki samimiyetten şüpheye düşürüyordü. dekik Lâmia ertesi sabah uyandığı zaman uzün uzün düşündü. Nahid'in kendisini bekliyeceği lokantaya gitsin mi, gitme- sin mi? Acaba vadettiği pırlanta yüzü- ğü getirecek miydi? Bu, en aşağı bin liralrk bir taştı. Eğer bu fedakârlığı yaparsa kendisini adamakıllı sevdiğine bundan büyük delil olamazdı. Fakat Lâmia para ile aşk satan kadınlardan değildi. Hem buna ihtiyacı da yoktu. kendi kendine dedi ki: — Hele bir gidip göreyim, Eğer mü- cevheri getirmemişse yalancılığını yü- züne vurur ve derhal ayrılırım. Şayed getirmişse hediyesini reddedip çıkar gi- derim. Lâmia italyan lokantasına girince Nahid'i birgün evelki köşede kendini bekler buldu. Nahid, büyük bir sevinç- le genç kadını karşıladı. Türlü diller döktükten sonra cebinden küçük bir mahfaza çıkardı: — Size lâyık değil ama... Diyerek Lâmia'ya uzattı. Lâmia krp- kırmızı kesilmişti. Kutunun kapağını açınca içinde Nahid'in birgün evvel kendisine teklif ettiği pırlanta yüzüğü gördü. Biraz baktıktan sonra kutuyu tekrar Nahid'e iade etti: — Yabancı erkeklerden hediye al « mak âdetim değildir. Nahid, genç kadınımn elini arasına alarak cevab verdi: — İki gözüm, şimdiye kadar bana yabancı idiniz ama, bundan sonra ara - mızda yabancılık kalmıyacaktır. Genç adam, cebinden bir nişan yü - avuçları — Te 7-5 1037 Bibiogratya — | ÜLKÜ Halkevleri dergisi Mayıs 1937 — Sayı 51 Ülkünün bu sayısı, büyük Hâmidin acısını kalblerimizde daima tazeleye- cek değerde hatıralarla dolu... Esasen dergi bu sayısını büyük ölünün âziz ha- tırasına ithaf etmek gibi kıymetli bir kadirbilirlik göstermiştir. İlk sayfasını Hâmidin el yazısı bir şiiri ile değerlendi- ren dergide ilk yazı B. Şükrü Kayanın Hâmide dair çok içli hisleri taşryan ma- kalesidir. Bundan sonra Hasan Âli Yü- celin (Hâmidin hayatı), başlıklı geniş bir etüdü. Hömidin son eserlerinden parçalar, İsmail Müştakın ve Ahmed İhsan Tokgözün gene Hâmide dair ha- tıraları, profesör !Dr. Şevket Aziz Kan- s4'nun Hlâmid (hakkında yazdığı (At tropolojik tetkik), Vedat Nedim Tür- ün “sanatkâr Hâmid,, başlıklı yazısı, Hâmidin, eserlerini nasıl yazdığına da- ir kendi yazdığı bir hatıra, Fevziye Ab- dullahın Makberi izah eden (Hâmid ve Makber) tahlili büyük ölünün hayatı- nı ve edebi hüviyetini salâhiyetle bize şimdiye kadar bildiklerimizden daha geniş olarak öğretmektedir. Derginin “hâdiseler ve düşünceler,, bölümünde Türkiye büyük Millet Mecli- sinin kuruluşunun 17 inci yıl dönümü münasebetiyle Ferid Celâl Güven tara- fından verilmiş konferans; halkevleri haberleri, halk bilgisi haberleri, Hâmi- din ölümünde yapılan törenler ve söy- lenen hatıralar geniş ölçüde yer almış- Üt Ülkü'nün bu sayısı Hâmidi daha çok daha yakından tanıtması itibariy- le avrı bir değerdedir. YENİ ADAM Bu haftalık külttür mecmuasının 6 mayıs tarihli 176 ıncı sayısında gördü- ğümüz yazılar şunlardır: İsmail Hakkı Baltacıoğlu: mürteci roman, hangisi da- hâ insan, artistik idrak nedir?, Hayatım. Hüseyin Avni: Kömür, M. Şemseddin Özlü: Yeni Adama nasıl alıştım, Adnan Cemil: politika âleminde, Rıza Öztürk- el: imtihan, Abdülhak Hâmid anketine İsmail Habib, Yusuf Ziya ve Raif Nec- detin cevabları, Andr& Gide: Rusyadan dönüş, kısa tetkik ve tenkidler, dış sos- yete, kültür haberleri, kitab haberleri, haftanın düşünceleri, İzzeddin Şadan: akıl hastalıkları, Kerim Sadi: tarihi maddecilikle sosyalizm biribirinden ay- rılabilir mi? YÜCEL İstanbulda genç muharrirler tarafın- dan ayda bir neşredilen bu edebiyat ve kültür mecmuüuasının mayıs tarihli 27 inci sayısı şu yazılarla çıkmıstır: Haluk Şahsuvaroğlu: Hâmid, Hâmid hakkında fikirler, Hâmidin şiirlerinden parçalar, profesör Richard Honning: İs- tanbul üniversitesinin çok eski tarihi, Will Durant: en büyük on mütefekkir, Behçet Kemal: yurdda akşam (şiir), Ha- san Âli Yücel: sanat ve inkrlâb (mülâ- kat), Fazıl Hüsnü: Nasihat (şiir), For- du ziyaret, Hüseyin Namık: eski türk- lerde andlaşma, doktor Süheyl Ünver: Hekimoğlu Ali paşa kütüphanesi, Her- man Grimin; Göethe; — Tennyson'dan çevirmeler, Ziya Nebi: bir idam mah- kümu, küçük fıkralar. ORTAYAYLA Sivas halkevi tarafından neşredilen bu mecmuanın nisan tarihli üçüncü sa- yısı birçok yeni imzaların makale, hi - kâye ve şiirleriyle çıkmıştır. züğü çıkararak Lâmia'nın parmağına taktı. Lâmia ne yapacağını şaşırmıştı. Mahcub bir tebessümle ve kekeliyerek dedi ki: — Fakat sizi bana müthiş bir kadın avcısı diye anlatmışlardı. Sözlerinizin hiç birine inanmak istemiyordum. Hem benim kim, nasıl bir kadın olduğumu bi- liyor musunuz ki benimle nişanlanmak istiyorsunuz? — Biliyorum iki gözüm, biliyorum. Ben aylardan beri sizi seviyor, etrafı - nızda dolaşıyor, sizinle anlaşmak için bir behane arıyordum, Nihayet — buna muvaffak oldum. Gerçi şimdiye kadar avcı idim, fakat şimdi ilk defa olarak siz beni avlamış oluyorsunuz! Agâh İZZET Fransız parlâmentosunda Bugün genel politikaya dair konuşma yapılacak Paris, 6 (A.A.) — Parlamento yarın öğleden sonra hükümetin u- maumaf politikası ve bilhassa ekonomik ve sosyal ıslahatın tahakkuk sahasrna isalindeki “vakfe,, hakkında yapılacak bir takım istizahları görüşecektir. Parlamento mahfilleri, bu mü- zakerelerden hiçbir sürpriz doğ- masını beklememektedir. B. Blum önce yapmış olduğu beyanatı te- yid edeceği ve umumi iş konfede- rasyonu ve patronlar umumi kon- federasyonu ile yapmış olduğu gö- rüşmeler hakkında meclise malü- mat vereceği sanılmaktadır. Hükümete itimad takririnin kabul edileceğinden şüphe edilmemektedir. Bu takririn mutad ekseriyet tara- findan kabul edileceği tahmin olunu- yor. Müteakiben meclis, içtimalarını 20 mayısa kadar tehir edecektir. B. Blum umumi iş konfederasyonu heyetiyle konuştu Paris, 6 (A.A.) — B. Leon Blum, dün umumi iş konfederasyonu kâtibi umumisi B. Juho'nun reisliği altında bulunan mezkür konfederasyonun - bir heyeti ile uzun uzadıya görüşmüştür. Başbakanın hükümetin yakın bir is- tikbale aid olan iktisadi siyasetinin bü. yük nafia programında muvakkat bazı tenzilât icrasını zaruri kılan mali ilca- ata tabi olduğu hakkında izahat ver- miş olduğu tahmin edilmektedir . Fransız frangı yükseliyor Paris, 6 (A.A.) — Borsadaki kalkın- ma hareketi dün de devam etmiştir. Fransız frangı yükselmiştir. Fransiz eshamı ile ecnebi eshamında bazen mah- sus derecede tereffüler görülmüştür. Borsa, bugün kapalıdır. İş konturatoları uzatılacak Paris, 6 (A.A.) — Fransız patron- ları umumi konfederasyonu ile işçi sen- dikaları delegeleri B. Blumun şimdiki kollektif iş konturatoları müddetinin ikinci teşrine kadar uzatılması teklifi- ne muvafakat etmişlerdir. Veziristan bölgesinde çarpışmalar devam ediyor Londra, 6 (A.A.) — Hindistanın şi- mal batısı hududundaki veziristan böl- gesindeki muharebelerde, âsiler 23 ni- sandan 3 mayısa kadar 200 kadar ölü vermişlerdir. 57 yaralı vardır. İngiliz- lerin zayiatı pek azdır. Fransız Başbakanı B. Blum | KÜÇÜK DIŞ HABERLER | X Sen Lui (Amerika) — Sendikaya dahil 37 işçinin işten çıkarılması dolayı- siyle Şevrole ile başka otomobil fabri- kalarında işgal grevi başlamıştır. X Paris — Hükümet bir takım hâ- diseler çıkmasından çekinerek Jan d'Ark “yortusu dolayısiyle pazar günü yapıla- cak geçid resmini yasak etmiştir. X Londra — Avam kamarasında B. Makdonald şeker konferansında bütün esaslı noktalar üzerinde anlaşılmış ol- duğunu bildirmiştir. X Moskova — Yirmi senedenberi ilk defa olarak bir fransız gemisi dün Odesaya varmıştır. Marsilya - Karade- niz hattında bundan böyle aylık sefer- ler yapılacaktır. X Sofya — Sen Jorj bayramı dola- yısiyle kıral askeri teftiş ederek muh- telif kıtalara yeni bayraklar vermiş, son- ra da asker büyük bir geçid resmi yap- mıştır. X Berlin — Mareşal Fon Blomberg ingiliz kıralının taç giyme töreninden sonra Romaya gidecektir. X Tahran — Yapılmakta olan şimal demiryolu Tahrandan 52 kilometre me- safeye kadar varmıştır. X Atina — Amsterdam - Batavya hava hattına mensub bir tayyare dün cebri bir iniş yapmışsa da yolculara bir şey olmamış ve bunlar başka bir tay- yare ile bugün yollarına devam etmiş- lerdir. Roma konuşmalarından sonra Fon Noyrat'ın Stefani ajansına söyledikleri Roma, 6 (A.A.) — B. Fon Noyrat hareketinden önce Stefani ajansının de- legelerine aşağıdaki beyanatta bulun- muştur: “— Bu dostluk ve karşılıklı sempa- ti havası içinde şuna kani oldum ki, iki memleket arasındaki anlayış büyük te- rakki göstermiş ve iki hükümete bolşe- vizme karşı müdafaa için en iyi silâh ları temin eden bir vakıa haline gelmiş- tir. Bu güzel istihalede italyan gazete- cilerinin çalışmalarını büyük bir âmil olarak görüyorum. Size temin ederim ki, bugün Almanya ve İtalya aleyhine ne kadar mümkünse o kadar şiddetle çevrilen iftira silâhı nihayet bırakıldı- ği takdirde, bu herkes için bir saadet o- lacaktır. Enternasyonal basının bütün gayretlerini milletlerin uzlaşması için teksif etmesi ne kadar iyi olurdu. Bili- yorum ki, Musolini ve Hitler gibi me- suliyetlerini müdrik olan adamlar da benim fikrimdedir ve gene biliyorum ki, öteki hükümetler de Avrupa politi- ka havasında bir düzelme lüzumunu tes- lim etmektedirler, Konuşmalar ve alman gazeteleri Berlin, 6 (A.A.) — Gazeteler, B. Fon Noyratın Romada yaptığı görüş- meler neticesinden dolayı büyük mem- nuniyet izhar etmekte ve alman - ital- yan iş birliğinin kuvvetlenmiş olduğu- nu ve bu ziyaretin Berlin - Roma mih- verinin bihakkın mevcüud bulunduğunu isbat eylemiş olduğunu tebarüz ettir- mektedir. Öte taraftan gazeteler, Roma tebli- ğinin, Almanya ve İtalyanın öteki dev- letlerle daha sıkı bir iş birliğinde bu- lunmağa hazır olduklarını bildiren kıs- mını da bilhassa tebarüz ettirmektedir, Şimali İtalya gazetelerine göre Milano, 6 (A.A.) — Şimal İtalyası gazeteleri, B. Fon Noyratın italyan ri- caliyle yaptığı görüşmelerin neticeleri- ni hep birden memnuniyetle selâmla- maktadırlar. Fransız mahfillerinin fikirleri Paris, 6 (A.A.) — Fransız politik mahfillerinde Ciano - Fon Noyrat ko- nuşması hakkındaki olan kanaate göre, Tuna havzası ve Balkanlar meselesine dair Almanya ile İtalya arasında müş- terek bir formül bulunmuştur. İspanya meselesine gelince aynı mah- filler tarafsız bir devletin sulhçu bir müdahalede bulunmasını resmi tebliğin imkânsız kılmadığı fikrindedirler. —.

Bu sayıdan diğer sayfalar: