6 Ağustos 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

6 Ağustos 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

gi > Babanızı hâlâ görebiliyor musunuz, çocuklar ? Görüyoruz, anne! Şimdi de taklak atarak, İYaklarite selâm veriyor! i İ inci Meme rem erer Yemek Tarifinin Maddesi ! di Bey, hayli müddet evvel te- | Bey, başında takke, sırtında entari, bo- oldu, ne Hanımla birlikte tam bir hayatı sürüyorlar. Bu âile, & $ senelik bir ailedir. Çocukları p Sık sık görüştükleri akra- ! taallükat kabilinden kimseleri de rada Civardaki konu komşu ile de İN * #örüsüyorlar, nimee Bey, sekiden beri boğazıma #&ün bir adamdı lik mek yi 1r. Karısı, taliine iyi İzi yirmiye ? Ayatında, koca, din at yetiştirmekle. moşğul oluyor, la mutfakta yemek pişirmekle?.. Yaz ikisi karşı karşıya geçip, o canım mideye indiriyorlar. Yarı | Göztepedeki küçük, boya- Ven le başırlı dinliyor. Karımı m değil... Yemeklerin dörtte üçü- | Hamdi Bey, dörtte birini de Ham- dine Hanım, yer! ray idün birinde Hamdune Hanım, Ray, krabasından birinin torununun Süme bir çiftlikte yapılan İ, o r ısrarla davet edildi Öze beş günlük misafirlik kavdiyle izi ii kabul etmemek ne- “ak g, ... olacaktı. Hamdi Bey, hiç te | "A Sildi. Lâkin, karısı gitti Beyi, odan sekiz gün geçmişti. Hamdi Badi ilme kalış boşuna Yanıp Buna bir türlü alışamadı. İm- Fakat, a «bir haddi vardı, canım! LİR sıkan, karısının kı- tadiğy, ir: iği ve kendisinin ağız A ei o e yemeklerden e ız, abone suretiyle dışar- ketirtmeğe kalkışmış, yağ- ix Gelişi güzel pişirilmiş ye- if // # ig, İrlü hazmedemediğinden, va ikinci gün kesmişti. Son- si Yemek pişirmeği dene bahçe odey kapısmın itildiğine | A Smgrak ötüşü!.. Hamdi fi fer i Yarım papuç | aç diya muvafık | Ve, ba o Fakat tiye Me gezmekle » ayı şimdiden rum? linde kuşak, ayaklarında O takunyalar olduğu halde, mutfağın bahçeye açı - lan kapısı eşiğinde göründü. — Oo, sala geldiniz, Kadri Bey! — Safalar bulduk, efendim! Göre. | sim geldi. Ne âlemdesiniz? Hafta olu- yor, bahçeye çıktığınız yok! — Nereden çıkacağım, birader? Sorma halimi! — Geçmiş olsun. Ne ver? O Aman, biran evvel geçmiş olsa, keşke! Efendim, malüm ya, bizim ha nim on beş gün için Bursaya gitti. Ge- leceği günü iple çekiyorum. Misafirli- ği ayı bulur, diye ödüm kopuyör! — Canım, efendim. Allah kavuş » tursun, ama hanım da kirk yılda bir misafirliğe gitti. Varsın, biraz hava tebdili etsin! Hasretinizi biraz teskin ediverin! N — Ya midemi nasıl teskin edeyim?.. Açlıktan vaveylâ, vaveylâ üstüne! Hamdi Bey, asıl derdini, yemiksiz kalışıni yana yakıla anlattığı sırada mi- safirle birlikte mutfağa girmişlerdi. Kadri Bey, beri tarafta bir alay kap gördü. Onlara göz dikerken, komşu - suna şöyle dedi: — Canım efendim. Bir yemek pi- şirme kitabmız yok mu7?.. Yoksa ben birazdan çocukla gönderirim. Orada - ki tarif üzere... Hamdi Bey, Kadri Beyin sözünü kesti. Beri tarafta yığın teşkil eden tencere ve saire kapları parmağınn ucuyla işaret ederek: — Bunları görüyor musunuz? De- di. — Evet, nazarı dikkatimi celbetti, Nazar değmesin, bu ne kadar çok kap!. Yemek pişirmek için hepsini birden ' kullanır mısınız? Hamdi Bey, doğrudan doğruya #u- “ &le cevap vermedi: — Demin yemek pişirme kitabın - dan bahsettiniz! — Ha, evet, biraz dan çocukla... — Teşekkür ederim, hacet yok, 6- fendim. Bende var! — Şu halde iş kolay!... Kitaba ba. karak, tarife göre... * — Hayir, efendim; hayır. İş, zan- nettiğiniz kadar kolay değil, birader!.. Bilâkis, pek güç. Zira, her tarif, ele İ stemiz bir kap almak lüzumuna işaretle başlıyor. Artık gel de tarife göre ye- mek pişir? — Yani,... ne gibi? — Anlamadınız mı?.. Şu kaplara bakın. Temizini bul da eline al, Bula. şıklar alay çekiyor! Dolayısiyle tari- fin birinci maddesinin bile bene: tat- Dişlerini yaptıran adam, bulduğu i bu yeni dişçiden pek memnundu. | Gerçi, fazla can yakıyor, bağırıp çağırmak ona vız geliyordu, ama bu kusurunun yanında öyle.bir meziyeti vardı, ki değme dişçide bulunmaz. Bu meziyeti de vere- siye diş yapması! Önceden büsbütün para almı- yor değildi. Fakat, “aldığı para pek azdı. Aşağı yukarı masrafı- i nm karşılığı olacak kadar... Eİ emeği için alacağı parayı sonra- ya bırakıyordu. Az şey mi?. Dişlerini yaptıran adam, bir i çok kişinin fazla acıttığı nokta" sından bu dişçinin yanma yaklaş- mamaları, manasız sayıyordu. Ya para bahsi? Veresiye diş yapması?... Acaip şey! Bir çok kişiye nası! oluyordu da'can pa- radan tatlr geliyordu. iz Anladınız ya,.. mevzuü bahso- lan müşteri çok hasistir. Para Hayvan FARE : Siz Müdür, “bürosuna © bir sabak pek erken geldi. Hiç umulmadık bir saatte... Gece bekçisi, giyinmiş bir halde, | yarı kapıyı açtı. Karşısında müdürü görünce, afal- “Yaz erir nde se reel ka , Müdür, suratı asık bir “halde, içeriye girdi. Bastonunu . çengele|- taktı. Şapkasını çıkarıp ayna kar- şısmda eliyle saçlarını - düzeltir. ken, sert bir tavırla sordu: i — Kimse geldi mi? O saatte kim gelmiş olabilirdi?; Gece bekçisi, uyku sersemi gözle- rini elinin tersiyle — uğuşturarak, düşündü. Bu düşünmesinin neti- cesi olarak, ağzından çıktı: — Evet, beyefendi! : — Kim?.. — Ben! Suratı asık o müdür, bu cevap üzerine, büsbütün aksileşerek, hı- şımla çıkıştı: — Başka biri geldi mi? Onu soruyorum. Hayvan! $u cevap — Evet. Geldi! — Peki, söyle... Kim? —Siz! J | o) > RR ed Yi Dişçiye Trompet Lâzım 1. hususunda (uysal dayranılsın da ne olursa olsun. Para göz olmı-| yana can feda!. İşte para göz a- damın felsefesi! — Size minnettarım. Bana o kadar kolaylık gösterdiniz ki! — Memnunsunuz ya? — Memnun olmak ta söz mü doktorcuğum?. Memnun ve min- nettar! — Şimdi mütebaki borcunuzu ödeyince, minnettarlığınıza seber kalmaz, efendim. Ödenecek “borcun yekünu!... Hasis adamın gözleri fal taşı gi- bi acıldı. Aman, bu 'ne kadar çok paral.: Keşke para bahsini evvelden; peşin peşin halletsey - di, bin kere daha iyi olacakmış! Aradaki gecikmiş pazarlık mü- naşasını, pek uzün sürdüğü için — sizi aç aydır bu halde görüyorum. Hâlâ iyileşemediniz mi? — Doktoruma bakarsa- nız, evet... Avukatıma gö: biki mümkün olmadıktan sonra,.. var | re; hayır ia kıyas et bakisini, birader bir tarafa bırakıyoruz. Yalnız, müşteri ile dişçi arasmdaki pa - zar'ik konuamasmın sonundan bir! — Sana, o sıska karıya bakma, dedim, Gene bakıyorsun! — Bakmıyorum, karıcığım! Hem baksam da, sen önümde durdukca değil onu..... öyle altı kadın yan yana gelse, göremem ki! kaç cümle alalım: — Doktor!, Size bu parayı ve- remem. Mümkün değil....... Ah» cak üçte birini ödiyebilirim, üst tarafı için de size muâyenehane- nizde bir.müddet için yârdım e * debilirim? 4 4 — Bana mı? Siz mi?! — Evet, ben! — Siz dişçilikten anlar mısı nız? — Hem evet, hem bayır!, Din- * leyin. beni... trompet çalarım! — Bana ne? — Siz diş çekerken, ben trom- * pet çalarak, müşterilerin bağırış- “ mı işittirmem. Ne bekleme salo- ”. nundakiler işitir, ne alt kattakiler » canı © acıyan bile kendi bağırışını işite- « ne üst kattakiler.... Hutta, mez!. Bu az yardım mı?. Üste- lik trompetli dişçi, diye meşhur olursunuz! E Güneş VE Gölge Çiftçi, elini gözlerine siper ade) Öyle bir atıp tutmağa başladı ki.. 5 rek, oğlunu araştırdı. Tarla, boy- dan boya bom boştu. Öküzler - den başak kimse yoktu. Halbuki o, oğlunu arıyordu. İhtiyar çiftçi, o kadar bakındı- ğı halde; tarlada oğlunu göreme- yince; öfkelendi. Hiddetli hid - detli yürürken,yan taraftaki çar - dağın altında “aradığını buldu. İşte oğlu, çardağın gölgesi altın-| da serin serin yatıyor. Oh, yan gelmiş, kekâ!. Çift, cubuk şöyle dursun, dünya umurunda değil.. rahatını bulmuş ya! Baba, oğlunun yanma yaklaş - tı... Açtı ağzını, yumdu gözünü... füzme Resmi! Hasislikleriyle meşhur İskoç - yahlara dair bir konuşma. İki ar kadaştan biri diğerine soruyor: — İskoçyalılar, yüzmeye mera! kı mıdırlar? «—— Eskiden yüzmezlerdi. Lâkin bir zamantlanberi yüzüyorlar! — Ne zamandanberi? — Mebtleketlerinde yüzme res- mi kaldırıldıktanberi! — Bu ne hal, bre?. Ben artık yaşlandım, sana güvenirim. Hal buki sen iş zamanı çifti, çubuğu, yüz üstüne bırakmış, yan gelmiş, safa sürersin. Bre haylaz!. Oğlu, hiç aldırış etmeyip esne- di, gerindi. Yattığı yerde bir yan- dan öbür yana döndü. Babası, ateş püskürerek şöyle'dedi: © bi — Yazık sanal, Sen'güneş ak” tında dolaşmağa lâyrk değilsin! Bu söz üzerine, oğlu, yattığı“ yerden şu cevabı verdi: — Orası doğru, baba... İşte N ben de onun için güneş altnda dolaşmıyorum. Çardak altında ” gölgeliğe çekildim. Çi Gi yoyu? p — Çok ucuz. Ayda beş liraya! 2) — Peki, kaç ayda öde. yeceksin ? sağ — Onu sormağa lüzum görmedim! Ben, mükemmel “ Mey — Ayy > — Kaça aldın bu rad- Kiki kk 2

Bu sayıdan diğer sayfalar: