20 Kasım 1954 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

20 Kasım 1954 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TİYATRO mleket — tiyatro edebiyatında klasık vasfını kazanmış değerli eserleri illeri : an canlı, ayakta tut- ve bilhassa unutturmama h * Dünya klâsikleri arasında bulu- nan ve bu gün tiyatronun temeli sayı- lan eserleri tanıtmak. * Yerli rişli eser]erını m yazarların sahneye elve— Muhsin Ertuğrul bahsettiği gayeye varmak için yapmak istediklerini şöy- lece sıralıyor: Evvelâ, bizdeki klâsikler- den, (Namık Kemal, Abdülhak Hâmit, gibi..) tiyatroya elverişli olan— «tiyatroyla ilgili ve sevgili üç zata» vererek bunları bu günün anlayı- şına göre hazırlatacaklarmış. Bu «üç sevgili zat» her halde edebi heyet ol- masa gerek: Zira, edebi heyet hâlen iki kişiden ibarettir. Hele aralarındaki münasebete bakınca Muhsin Ertuğrul' un haklarında «sevgili» ke]ımesını kul- lanmıyacağı aşikârdır. İkinci maddedeki dünya klâsikleri için de kendi kendisine beyanat veren Umum müdür şunları söylüyor: «Bun- ların başında bütün dünya tiyatroların- da olduğu gibi bizde de Shakespeare bulunacaktır eserini oynamayı, hattâ bunun için Al- manyanın tanınmış re]ısorlerınden biri- ni getırtmeyı düşünüyo üncü madde hakkında da Muh- sin Ertugrul ikinci maddenin modern— istediği şeyden bahsedi- yor: Modern, öncü eserleri temsil ede- cek bir stüdyo kurmaktan.., Muhsin Er- tuğrulu ararsanız, ancak burada bulabi- lirsiniz; ne evlet Tiyatrosu Umum Müdürü olarak müessesenin ıslahına ça- lışmakta, ne de üç maddede topladıgı Devlet Tiyatrosu gayesinde. Ö, rupa ve Amerikadaki benzerlerı gıbı bir «stüdyo tiyatro» kurmak hevesin- dedir. Bu arzusunu ya Küçük Tıyatroda kikat yapabilir. için mümkündü Z let Tiyatrosuna da faydalı olmasını, hâ- len mevcut bulunan Devlet Tiyatrosu irin de çalışmasını beklerdik. de bekleriz, biz beklemesini illet Yine bilen bir milletiz. 30 Sadede dönelim asfi Rıza Zobu, evvelki sayınızda tarafımdan yazıldığını ği bir tenkide cevap veriyor, küçücük ve hoş bir notla, o yazıyı yazanın başkası olduğunu «<aziz üs- tad»a bildiriyorsunuz. Vasfi Rıza hakkındaki bahis mevzuu yazının altına ben de mem- nuniyetle imzamı koyabilirdim. Çün- kü bir hakikatin aksi idi. «Aziz üs- tad» ın cevabı da o yazıyı teyid et- miyor mu? Bakınız nasıl : «Aziz us- tad» şoy]e diyor : — Size kayıtsız şarrsız salâhi- yet — veriyorum, — tahkik Müd.- deti — ömrümd. tecavüze ugramadan hakarete maruz kalmadan bir kimse- ye fena muamele etmış veya tek sa- tır yazmış Allah şaşırtmış olacak ki nasıl bir «Tartuffe» olduğu meydana çıkıyor. Halbuki onu sadece bir «mamamu- şi> sanıyordum. Bu münasebetle bir noktayı be- lirtmek — istiyorum. enim, şahsen Vasfi Rıza Zobu ile bir alış verişim yoktur. Biz, sadece, şehir Tiyatrosu müessesesinin, kuruluş gayesine uy- gun bir şekilde çalışmasını, tiyatro muhitinden, tiyatroyu yaratanların uzaklaştırılmamasını — istiyor Bir düşününüz!, — Fransız Tıyatrosu de- yince akla kim gelır" Racıne den yatroları denilince — eşhurları- nı hatırlatalım oethe, Schiller Shakespeare, Ben n, — Brow- ning, Oscar Wılde Bernard Shaw, i Blasco Turgeniyef, Gogol, leri hatırlarız. Bu gün Türk tiyatro- ili kimleri düşünüyoruz? Buna cevap vermiyeyim, çünkü cid- den ayıp olacak. Esasen, sanat âle- mimizde hep yaratıcılardan ziyade icraatcıları ön plâna alıyoruz. Bir, maalesef umumi bir... İhmal mi de— sem, hastalık mı, kayıtsızlık veya bilgisizlik mi, bilemiyorum. İstanbulda belediye tarafından bir tiyatro ihtiyacı duyulup kurulalı kırk sene oluyor. 1914 deki anlayış bugünkinden sağlam, olgun ve doğ- ru idi. ünkü tiyatronun edipler, müellifler tarafından meydana geti- rilen bir sanat kalır olduğu hakikati kabul edilip onların idaresine veril- Abdülhak Hamit, Halit Ziya, , Ahmet Hâşim, Cenap Şahabettin, Rıza Tevfik, Abdullah Cevdet, Emin Bülent, Mehmet Ra- uf, Hüseyin Rahmi, İbrahim Necmi, Celâl Esat, Refik Halit, Yakup Kad- Fikret — ADİL ri, Ruşen Eşref, Reşat Nuri —ve da- a bir çok edip, muharrır— gibi isimler tıyatroyu idare ediyordu Ya şimdi? İstanbul Şehır Tıyat— rosunun sözcüsü, temsilcisi olarak karşımıza bir Vasfi Rıza çıkıyor. Bu «aziz üÜstad» şehir tiyatrosunun Tes- mi mecmuasında, «Kibarlık Budala- s» nın nasıl hazırlandığını bakınız iyeye ne muazzam bir lâubalilik — ve ıstıhkarla anlatıyor. Aynen naklediyorum «Komedi — kısmında okur — yazar arkadaşlarım — "Kibarlık budalası" - ya- i "Bangeois Gentilhomme" un üs- tünde duruyor/ar Bunu — oynamağa Kibarlık — Bu- S' el gözü ve zevkiyle beğenilmemişti. ikinci bir bildiğim — için tecrübeye — taraftar olma- OİS Cen tı]hamme «ben- nu «tetkikatı ilmiye» tüne koyu bir müteassiptir. zılarını Alman ada a olmadı. Bu m ki, yeni bir ibda ile herkesi şaşırta- Burada kesiyorum. Ve — «aziz üstad» ın edası, üslub-ü beyanı bil- gisi hakkında hüküm verilmesini okuyuculara bırakıyorum. Verecek- leri hükümden eminim. Çünkü, mıj— ellifl, edip, şair ve munekkıtlere ti- AKİS, 20 KASIM 1954

Bu sayıdan diğer sayfalar: