15 Ocak 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 39

15 Ocak 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 39
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SANAT Tiyatro Şaşkınlıklar komedisi Iİ stanbul'dan gelmişlerdi. Şehir tıyatro— su alışkanlığı ile, dokuza beş kala Bü- yük tiyatronun kapısından girdiler. Gardroptan ayrılıp salona girerlerken alışık oldukları gong sesini beklediler, halbuki Ankara'nın mutad zilleri çalı- nıyordu. Sahne ile salonu ayıran yangın bol— mesi sessizce kalktı v kadife $ büyük bir yangının alevleri Köklere yükseliyordu. eyirciler hayretle birbirlerine ba- kıştılar. İstanbuldan geldıklerını söyle- diğimiz seyirciler iki kışı 1d o sabah trenden iner inmez doğ B' ük Ti- yatro da temsil edılmekte olan Shakes- peare'in «Onikinci Gece» komedisine yer alabilmek için gişeye — gitmişlerdi. iyi hatırlıyorlardı; «Onikinci Gece» için bilet istemişler, hattâ mümkün olduğu kadar önde olmasını rica etmişler, gişe memura da kendilerine komedinin rağ- bet gordugunu |-herkesin önden yer iste- diğini, fakat mkün olanı —Verdıgı yer- lerle- yaptıgım soylemıştı Halb şım di sahnede agır tarıhı bir d diyorlardı. Müe ciddiyetinden şüphe etmedıklerı ıçın, bir hata işledik- lerini, yanlış tiyatroya geldiklerini zan- nettiler. Biletlerine bir kere daha bak- tılar, Büyük tiyatro yazıyor ye 8 Ocak tarihini taşıyordu. Ancak perde arasın- da öğrendiler ki, mühim railerden biri- ni temsil eden Melek Gün hastalanmış bu sebeple Onikinci Gece yerine Tanrı- lar ve İnsanlar dramı temsil ediliyor- muş, bunu bildirmek üzere tiyatro ida- resi kapının öÖnüne bir yazılı kâğıt da koymuşmuş... İstanlbuldan gelen seyırcıler tiyat- ronun Zarif fuayyesindeki rahat koltuk- lardan ikisine oturdular ve karşılıklı fi- kir 'beyan ettile Bır devlet tıyatrosunda, bir sanat- kârın hastalanıvermesi ile oyun değişti- rilir mi? Opera olsa, bir dereceye kadar bu hata kabul edilebilir» o kalitedeki sesten bir tane vardı, o da hastalandı ne yapalım, denebılırdı Bir sanatkâr hastalanırsa, dublörü oynar, eğer birin- cisi kadar muvaffak olamasa dahi hiç değilse seyirci aldanmamış olur. Devlet tiyatrosu kadrosu, on kişi- lik bir eserı dublörleri ile tevzi etmeye ye mi? Tiyatro kadrosunda öyle gençler var ki, senede bir defa sahne neye ya çıkıyor, veya çıkmıyor. Maaşım ise muntazaman, yaz kış alıyor. Neden eser- ler sahneye dublorsuz konuyor da, böy- le hâdiselere meydan veriliyor? Bunu ariyan, —soran, bu işi tetkik eden yok mu? Neden yok? Burası Kel Hasanın kumpanyası mı, imizin mem nuniyetle odedıgımız vergilerle yaşatı— an bir müessese mi? efonla yer ayırtma usulünü ih- das ettiğini bildirmek için yüzlerce lira AKİS, 15 OCAK 1955 ilân bedeli veren bu müessese, maddi bakımdan memleketımızın olçusunde her imkâna sahiptir. O halde, proğram- sızlık ve tedbirsizlik yüzünden hatalar yapılmaktadır Kısacası tiyatronun il- mimi Müdürü değişmiş fakat idare «es- rin zamanında tesbıt edip önleyebilecek bır Umum Müdür Avant - Garde peşinde E krem Reşid Bey bir Avant-Garde yatro temsilleri düşdü. Avant- Garde deyince klınıza «Öncü tıyatrosu» filân gibi şey gelmesin. Meğer Ek- rem Reşid'in —Avant-Garde'ı kâğıttan okumakla oluyormuş. Teknik Üniversi- tenin güzel bir sahnesi var. Bu gösteri- Ocak'da merakla gittik. Eser «Günler geçer her şey geçer» ve reji: Ekrem Reşid Rey. — Oynayanlar Ayfer Feray, Mücap Ofluoglu Mumtaz Ener, Kenan Büke. doğru değil okuy: İkinci piyes Zengın olsak». rem Reşid Reyin rejısorlugunde yine Ekrem Reşid Rey'in eseri. Orhan Boran Rauf Ulukut, Uğur Boran, yfer Fe- ray, Muallâ Bayraktarın — isimleri var. Sahnede ilk defa Ayfer Ferayı görü- TUZ. ecandan tıkanacak halde. S esini duyabılene aş ücap Ofluoğlu, a kalmı yorlar ı.ıfak ufak oyna- maya kalkışıyorlar ki, l, Ekrem Reşıdı çıleden çıkarabıl , çünkü o Za- ant-gardelığını kaybedı— MuUş. Bır ar kem Reşid acaba alay mı ediyor diye düşündük. Uzun seneler Avrupada kalmış, tıyatro ile uğraşmış bir ınsanın bir pıyesı kagıttan okutması, —yani bir nevi radyo sili yapması — ıle avant-. garde ın ne ıl— gisi var? Ama Ekrem Reşid o kadar samimi, o kadar heyecanlı ve yaptığın- dan memnun ki, doğrusu alay ediyor demege insanın dili varmıyor. on hafta Küçük Sahnede bom- ba gıbı bır piyes oynandı. Haftada iki kere — Sah ve Cumartesileri — aydın— lara hitap eden piyesler oynamayı Öte- denberi düşünürlerdi. Bu düşüncelerini nihayet bu sene tatbik edebildiler. Ka- dınsız bir piyesi - Godot'yu beklerken. Beckett in bir eseri. Son yıllarda adını bütün dünya- ya duyuran bir eser bu piyes harukülâ- de güzel oynanıyor. —Tercümesi belki daha ıtınalı olabılı rdi. — Ertuğrul sinin da vakti olsaydı, bu eseri daha guzel tercume edebilirdi. Fakat başlı başına boyle bır eser bulup seç- Z şey mi? Böy- le eserler gormek 1st1yoruz bu çeşit ti- yatro piyeslerini sevıy Ama diye- ceksiniz ki, bu çeşit pıyes yazarları da tümen tümen değil ki.. Büt un dunyada bir pıyes kısırlıgı var zaten. Küçük sah- nede temsil edilen Godot'yu beklerken pıyesınde hangi sanatçıyı övmek gerek Muh- bilmiyoruz. Dört arkadaş da harukülâ- de güzel oynuyorlar. Şükran Güngör'le Kâmuran Yüce; Ni hayet bılhassa bu iki arkad dını bu piyesde göstermek fırsatını bulabildiler. Cahid Irgatla A- gah Hün'ün kabılıyetlerını öteki piyes- lerde görmüş, sevmiş, ve alkışlamışdık. Ama Kâmuran Yüceye hiç bir zaman böyle bir fırsat verilmemişdi. Yüce ve Şükran Güngörü unutmak ka- bil değil. Var olsun çocuklar. Var olsun bu piyesi oynatanlar Kuçuk Sahneciler- den bu çeşit özlü piyesler istiyoruz iş- te. Bu çeşit sanat temsilleri bekliyoruz. Şehir Komedi kısmında: Geçti run pazarı. Büyük bir fiyasko. Müsaade ederseniz hiç bahsetmıyelım bu piyes- ten. Sonra Vasfi Rıza yine sinirlenir, ektup yazmıya kalkışır lan derken hep üzülürüz. Eminönü bö- lümünde de eski piyeslere yer verili- yor. «Paşa hazretleri.» Bu pi e Ab- durrahman Palay akılda kalan sanatçı— ların başıd eliyor. Ondan da bahset- meğe değm İ Ü. T. B. nin Gençlik tiyatrosu Şakacıyı oynuyor. Sabahaddin Kudret Aksalın bu piyesini Şehir tiyatrosunda da görmüşdük. Piyes kuvvetli değil, lif oluşu bakımından gençlerın bu pıye— si seçmeleri güzel. İyi de oynuyor ço- cuklar, yalnız Türkçeleri ve dıksyonları iyi değil. Kadın sanatcılar erkeklerden üstün. Teşebb üsleri bakımından övül- meğe de, ge r bir hareket. Devam etmele- rini dile lstanbul da bir de Tiyatro Derneği vardır. 120-150 arasında üyesi olan bir Dernek. Yanılmıyorsak. Galatasaray Li- sesi ile Kolleğ mezunlarının bir araya gelmesinden teşekkul etmış Rejısorlerı Haldun A- merika'da tıyatro tahsil ettı rejısor ol- mak istiyor. Ama bir yandan da Kü- çük Sahnede oynuyor. Tiyatro Derne- ğinin ilk gösterisini yazın Bebek'deki Galatasaray Kulübünün lokalinde gör- müşdük. O zaman meydan tiyatrosu ismini vermişlerdi ve orta yerde halkın arasında oynadılar. İkinci temsıllerını Kadıköy Kordon otelinin salonunda ne halkın ortasında verdiler. Çok mu- vaffak oldular. Şimdi kendi lokallerin- de çalışmalarım göstermek istiyorlar. Karşılarına bu sefer d ları dikildi. i azından beş metre olmalıymış, aksi tak- dirde bu nevi oyunlara izin verilmez- miş. Tiyatro derneği <«Cep tiyatrosu» kurmak niyetinde. Cep tiyatroları bü- tün Avrupa'da mevcut olan bir şey. Hepsi de kuçucuk yerlerde, halkla bu- run buruna oynarlar. Bizde henüz bilin- mediği ıçın olacak. Bu teşebbusu anlat- mak güç oluyor. Ama İstanbul Valisi gençlen tutuyor. Hele Nabi Up'un hüs- nü niyetine diyecek yok. Hiç olmasa kendi üyelerine ve üyelerinin davetlileri- ne oyunlannı gösterebilmeleri Naibi Up bizler esaslı tiyatro ne demektir anlıya- cağız ve o zaman tiyatronun da zevki- ne varabileceğiz. 39

Bu sayıdan diğer sayfalar: