26 Şubat 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 19

26 Şubat 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 19
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SOSYAL Ahlâk Bir gelir kaynağı G azetelerde, son gunlerde sık sık bır baş köşelere yerleştırılıyordu Bütün vatandaşlar üzerinde di duruyorlar, guluyorlar hattâ hazıneye senede getireceği meblâğ üzerinde tar- tışmalarda bulunuyorlardı. Hazineye gelir teinin eden unsur sızlıklarımızın kefareti olan bir para- dır. Cemiyet içine, yavaşça sokulmuş ve gittikçe gelişen, batta denılebılır ki teşkılatlı bir sanayi halini olan "fuh- şun" vergisidir. Henüz, sokak kadınlarını bu mem- leketin gelır kaynaklarına sokmıyacak kadar muhafazakârız, hattâ cehalet sı- nırından kurtulmamış bir memleket olarak bu yolda yürümekte isabet etti- ğimizde zerrece şüphe yoktur, fakat gazetelere akseden haber bir kaç ba- mdan bizleri ürkütebilir. Dehşet 1ç1nde bırakabilir. Ahlâk tereddisinin gizliliği fakat salgınlığı bu haberlerin salarları arasında sıkışmış kalmıştır. Haberler şu mahiyettedi "Vergi daireleri tarafından rande- vu evi işlettikleri ahlâk zabıtası tara- fından sabit olan kimselere vergi ta- hakkuk ettirilmiştir. Şimdiye kadar, ahlâk zabıtasının tespit ettiği 63 eve tahakkuk ettirilen — verginin miktarı altı yüz bin liradır. Randevu evi sa- hipleri bu vergileri vermedikleri tak- dirde, evlerine haciz konulacaktır." Gazetelerde çıkan haberlerde sa- dece rakkamlar degışmektedır Meal aynıdır. Şimdi bu haberin mevzuatı- mıza uygunluğu derecesini arıyalım: Randevu evlerine vergi tahakkuk ettirmek mevcut vergi usul kanunu- muza göre, tabiidir, fakat bugüne ka- dar bilhassa büyük şehirlerde tatbik edilmesi lâzım gelen bu usul her ne- dense bir yana bırakılmış, her ahlâk sapığı hiç bir düşünceye tâbi olmadan, büyük kazanç temin etmek yoluna gi- debilmiştir. Maliye Vekâletine zaman zaman büyük şehirler haricinde bazı vilâyetlerden — vergi usulünün göster- diği yoldan, hareket ederek randevu evlerinden gelir vergisi almak cihetine gidilmesini istiyen — yazılar gelmiştir. akat, bu bir kaç münferit hâdisedir, daha da ileriye gitmemiştir. Bu sene İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde ahlâk zabıtası hareket gösterebilmiştir, binleri aşan miktarları yanında bir kaç yüz ran- devu evini bir sene içinde 'yakalamış, kapatmış, fakat arkasını döndüğü an- da bunların tekrar faaliyete geçtıkle— rini görmüştür. Gelir Vergisi bir " let" rejimi getirmektedir, her nevi ka— Zzanç, ister meşru ister gayri meşru ol- sun bu verginin hudutları içine gir- mektedir, ışte gazetelere akseden ha» herlerin mahiyeti budur, bu bakımdan ilgililerin yaptıkları faalıyet randevu AKİS, 26 ŞUBAT 1955 Üçüncü D ünyanın finans merkezi New York'un Wall Street'inde koca bir daire hep güzel kızlardan seçme bir kâtib kadrosu ihtişamlı bir mü- dür odası: burası milyoner Serge Rubinstein'in çalışma yeridir, "Bü- yük" finans işlerini oradan idare eder. Evi Fifth Avenue'de müteveffa banker Jules Bache'dan satın aldığı, şan ve şerefi ile mütenasip, koca- man bir konaktır. Rubinstein orada sık sık büyük toplantılar, parlak partiler tertip eder; davetlileri hep iş, finans ve politika adamlarıdır. Ara sıra Manhatten'ın en pahalı lo- kantalarında akşam yemeği yenir, bunu kibar gece klüplerinde güzel kadınlar arasında sabahlara kadar çoşkun çümbüşler takip eder. Rubinstein belli başlı finans ko- damanları arasına sokulabilmiştir. Bir sıra itibarı o kadar yükselmişti ki, evlenmesinin arifesinde, müte- veffa Reis F. D. Roosevelt tararından Beyaz - Eve bile davet edilmişti. Bu parlak hayat Amerikanın harbe gir- mesi üzerine biraz bulutlandı. Nü- fuzlu dostların himmeti ile, her biri başka sebebten, on beş defa askerlik hizmetini tecil ettiren Rubinstein ni- hayet yakayı elevermiş, asker ka- çağı hükmünü giyerek 5.000 dolar para cezası ile iki sene hapse mah- küm olmuştu. O günlerde karısı da, kendisine kötü muamele ettiğini öne sürerek, boşanma davası açtı, ayrıl- dı. İki sene nedir ki? Çar-çabuk geçiverdi. Serge Rubinstein Fifth Avenue'deki evine, Wall Street'teki bürosuna kavuştu. Eski hayat, eski faaliyet tekrar canlandı: gündüzleri zifiri karanlık finans işleri, geceleri parıl parıl aydınlık eğlence ve sefa- hat âlemleri. İki sene mahpusluk iç- timat durumunda bir değişiklik ya- pamamıştı: eski nüfuzlu dostları nezdindeki itibarı hiç eksilmedi. Yalnız gece klüplerinden birinin saygısız ve küstah müdürü o dostlar kadar müsamaha göstermemiş, Ru- binstein'ı, bir daha oraya ayak bas- masına imkân bırakmayan bir tarz- da, kapı dışarı etmişti. Fakat onun suratı kadar dayanıklı olan haysiyet ve şerefi bu muameleden zerre ka- dar müteessir olmadı. Adam işinde gücünde, kârında kazancında, zev- kinde safasında ferih fahur yaşadı. Bu hayat böylece sürüp gidecekti. Sürüp gideceği muhakkakdı. Ne ça- re ki araya üçüncü misafir giriverdi. HAYAT misafir Avni Başman Geçen haftalar içinde bir sabah, geç vakitlere kadar uyanmıyan efen- disini kaldırmak için odaya giren uşak, Rubinstein'ı odanın ortasında nah üzerinde boğazına bir ip geçi- rilmiş kas-katı bir ceset halinde buldu. Odadaki eşya darma dağındı. O gece de Rubinstein, çok defa yaptığı gibi, iki mutena kadın mi- safirini ayrı saatlerde kabul edip savmıştı.. Onlardan sonra gelen - kim olduğu hala meçhul - üçüncü misafirin hain elleri ile boynuna do- lanan bir ip, bu "iş" dahisini, daha dünya nimetlerine istediği gibi doy- madan, henüz 46 yaşında, pek ba- yağı, pek kaba bir şekilde boğup Öldürmüştü. Gece yarısından sonra gelecek kadın misafirler, muayyen saatlerinde, kimseyi rahatsız etme- den usulca konağa girebilirlerdi; Rubinstein onlara hususi anahtarlar vermişti. Belki de bu fazla ihtiyat ve tedbirin kurbanı olmuştur. Kimdi, bu Serge Rubinstein? Bunu haftalık Amerikan-dergisi TİME'dan tafsılatı ile öğreniyoruz. Dergi Şark ve Garbın "ölüleri hayır ile yad edin" düsturuna bile aldır- madan pek katı bir yürekle «A Scoundrel» "bir habis" başlığı alfan- da anlatıyor. Bundan 46 yıl evvel - o zaman ki adıyla - St. Petersburg'da dünyaya gelmiştir. Babası pek ma- lum keşiş Rasputin'in "mali müşa- viri" imiş. İhtilal patlayınca, ailece yükte hafif, —bahada fazlasıyla ağır mallarım alarak, Finlandiya üzerin- den İsveçe kaçmışlar. Oradan Parise ve sonra Viyanaya göçmüşler. Serge 15 yaşındadır ve sinir hastasıdır. Meşhur psikolog Adlerin muayene- sinden geçiyor. Bu büyük ruh âlimi ona şöyle diyor: "Tedavi edilirsen herkes gibi normal bir insan olur- sun; bu halinde kalırsan arzu ve ih- tirasların seni sürükler götürür Serge sinir hastası kalmağı tercih etmiştir, On-sekiz yaşında — Cambridge'- dedir. Ağabeyinin parasıyla parlak bir tahsil yapıyor. Sonraları bu ağa- bey Serge'in kendisinden çaldığı milyonlar için dava üzerine dava açacaktır. Yirmi-üç yaşında Parisde Fran- co-Asiatigue adlı küçük bir banka- ya müdür oluyor. Burada Çin istik- raz kâğıtları üzerinde oynadığı pek marifetli oyunlarla büyükçe bir ser- vet yapıyor. Gaazeteler kendisinden "milletlerarası finansın sihirbaz de- 19

Bu sayıdan diğer sayfalar: