16 Temmuz 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 21

16 Temmuz 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 21
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ikisinin de hakikatten çok uzak gö- ründüğünü söylüyor. Dr. Muller'e göre, radyoaktif maddelerden çıkan veya röntgen cihazlariyle elde edilen ışınımların her çeşit canlıların irsi- yet yapılarına tesir ettiklerine hıç şüphe yoktur. "mütasyon” denılen devamlı değişiklikler şeklın— e kendini gösterir. Mütasyonların en çok rastlanan ve en önemli olan- ları, irsiyeti taşıyan ve — adlarına en" denilen parçacıklarda meydana gelen değişikliklerdir. Bizi ilgilendi- ren de bu gen mütasyonlarıdır. Bun- ların sayısı canlının maruz kaldığı toplam miktariyle orantılıdır ve bu 1- şınımın ne kadar zamanda alındığı- na bağlı değildir. Ne kadar küçük o- lursa olsun ve ne kadar kısa veya u- zun zamanda alınmış olursa olsun her ışınım miktarının belirli bir mü- tasyon doğurma ihtimali vardır. Şu- rası da iyice tesbit edilmiştir ki, mey- dana gelebilecek mütasyonlarm he- men hepsi zararlıdır ve yeni teşekkül edecek canlının her hangi bir fonk- siyonunda bir aksaklık, bir kusur do- Yalnız ışınımın sebep olduğu tek bir mütasyonun zararlı tesirini insanlar üzerinde müşahede etmek u- mumiyetle imkânsızdır. Çünkü bir insan topluluğu içinde zaten ecdattan veraset yoluyla gelmış sayısız tabıı mütasyon mevcuttu ÖZz önüne al- dığımız zararlı mütasyon bu yıgınm arasında kaybolur. Bu sebeple mese- lâ harpten sonra Hiroşima ve Naga- zaki'de yapılmış olduğu gibi, insan toplulukları üzerinde istatistikler tu- tarak, belirli bir ışınım miktarının mutasyonlar doğurup dogurmadıgını anlamıya hemen hemen imkân yok- tur. İşınımın hasıl ettiği mütasyonlar tabii mütasyonlar arasında kaybolur. Yanlış anlaşılmasın, zararlı mütas- yonların insan toplulukları içinde hiç tesirleri — olmadığını söylemek iste- miyoruz. Sadece mevcut olan bu te- siri bizim farketmemize imkân yok- tur diyoruz. Diğer taraftan zararlı mütasyonlar nesılden nesile geçmiye devam eder ve hiç bir zaman kendi- liklerinden kaybolmazlar. Ancak so- nunda kendilerine Varıs olan bir insa- nıya öldürmek veya onun üremesine engel olmak suretiyle ortadan kalkar- lar. Şimdiye kadar yapılan bütün de- neme infilâklerinin Amerikan halkın- da sebep olduğu jenetik hasarı hesap- lamak için Dr. Muller, Atom Enerji- si Komisyonunun neşrettiği sayıyı, yani adam başına onda bir röntgeni alıyor. Bu sayı çok küçük görünüyor ama diyor, bu sadece bir kişiye rast- liıyan ışınımdır. Bütün Amerikalılar üzerindeki tesiri anlamak için onda bir röntgeni Amerikanın nüfusu ile, yani 160 milyon ile çarpmak lazımdır. Dr. Muller böylece bulduğu 16 mil- yon röntgenin, bütü Amerikalılar arasında ilk nesilde 80.000 kadar mü- tasyon doğurmuş olacağını tahmin e- diyor. Görülüyor ki bu sayı hiç de. ku— çük değildir. Meselâ Hiroşima'da tom bombasından 160.000 kışının kurtulduğunu ve bunların her biri AKİS, 16 TEMMUZ 1955 nin infilak esnasında 100 röntgenlik ışınıma maruz kalmış olduğunu ka- bul edersek, şehirde sağ kalan Ja- ponlar için de aynı mütasyon sayısı- nı buluruz. Böylece Amerikada dene- meler yüzünden gelecek nesillere ge- çen Zzararlı mütasyonlar, Hiroşima'- da infilâkten kurtulanların çocukla- rının tevarüs ettikleri zararlı mütas- yonlar kadardır. Fakat, yukarıda da söylediğimiz gibi, bunlar gerek Hi- roşimada, gerek (ve bilhassa) Ame- rikada Zzamanla muhtelif karakter- ler taşıyan insanlar arasında o ka- dar dagılacaktır ki, hepsini aynı bir dış tesirin, yani ışınımın doğurduğu- nu farketmıye imkân kalmıyacaktır. Hele sayısı milyarlara varan gelecek Amerikan nesillerinin ihtiva ettikleri toplam tabii mütasyon sayısını düşü- nür've zararlı mütasyon sayısını bu sayıya nisbet edersek, ışınım tesiri- nin netice itibariyle ihmal edilebile- ceğini görürüz. Şüphe yok ki şim- diye kadar yapılan denemeler Ameri- kan halkının jenetik yapısını ciddi bir şekilde değiştirmiyecektir. Ama unu da unutmamalı ki, bu istatistik bir sonuçtur. Teker teker alınınca, zararlı bir mütasyonun kusurlu bı- raktığı her insan kolayca ihmal edille- miyecek bir kayıptır. Denemelere devam Dr. Muller, yazısının sonunda bom- ba denemelerıne devam edip et- meme meselesini ele alıyor ve bunu, anlattığı — gerçeklerin ışığında şoyle tartışıyor: Denemeleri savunmak i- çin bunlardan hiç bir Amerikalının zarar görmiyeceğini söylemek doğru değildir. Çünkü gerçekten zarar gö- renler, ışınımlar yüzünden genlerinde zararlı mütasyonlar hasıl olanlar var- dır. Ancak düşünülecek şey, deneme- lerden bütün millet için beklenen fay- daların bazı insanlara çaresiz olarak verilecek zararları karşılayıp karşı- lamadığıdır. Meselâ her sene binler- ce Amerikalıyı yaralıyan veya öldü- ren otomobil kazalarına rağmen o- tomobil kullanmaktan — vazgeçmiyo- ruz. Çünkü bu kazalarda bütün mil- letin uğradığı Zzarar, otomobillerin sağladıkları faydaların yanında ih- mal edilebilir. Bunun gibi denemele- re devam meselesini de hakikati gö- rüp ifade etmekten korkmadan açık- ça tartışabiliriz. Dâva, demokrasimi- zin ve hurrıyetımızın 'korunması da- vasıdır. Bu urda vatandaşlarımız- dan bazı ferdı fedakârlıklar her hal- de isteyebiliriz. Atom silâhlarındaki öncülüğümüz olmasa insafsız rakip- lerimizin bizi ve bütün dünyayı esa- ret altına almak için bir an tered- düt etmiyeceklerini biliyoruz, öyley- se, bütün milletlerin tam bir silâhsız- lanmayı kabul edecekleri gün gelin- ceye kadar, atom ve hidrojen bomba- sı denemelerine, tehlikelerini bilerek, büyük bir dikkatle devam etmekten başka çaremiz yoktur. Ya harp çıkarsa ne olur? Buraya kadar söylediklerimiz de- neme — infilaklerinin — doğurduğu radyoaktiflik hakkında idi ve bunun zararlı tesirlerine dayanılabileceğini ortaya koyuyordu. İleride bir esnasında tarafların hidrojen bom- basının şehirler üzerinde patlatılma- siyle hasıl olacak radyoaktiflik, sava- şan milletlerin jenetik yapısını ciddi şekilde değiştirecektir. Yukarıda ele aldığımız rakamlara bir daha ba lım: Muller'in tahminine göre Am rikada şimdiye kadar patlatılan 40 atom bombası bir nesilde 80 bin ci- varında zararlı mütasyon doğuruyor; bu sayı bütün Amerikalılarda bulu- nan tabii mütasyonların aşağı yukarı onbinde birini teşkil ediyor. Şimdi bir harp vukuunda Amerika üzerine meselâ her biri 1000 atom bombası gucunde 40 hidrojen bombası atıla- cağını kabul edelim. Bu takdirde meydana gelecek zararlı mütasyon- larm sayısı 80 milyonu bulacak ve ta- bii mütasyonların onda birine yak- laşacaktır. Dolayısıyle harp bittikten sonra da sağ kalan nesiller daha u- zun zaman hidrojen bombalarından zarar görmiye devam edeceklerdir. Harpten sonra doğacak çocuklar ara- sında Zzararlı mütasyonlar yüzünden ölecek olanların sayısı harp içinde bombardımanlarda ölenlerin sayısına yaklaşacaktır. Bu tahminler belki ta- mamen gerçeğe uymazlar, ileri sürü- len rakamlar ve miktarlar arasında aşağı veya yukarı düzeltmeler ileride tecrübemiz arttıkça yapılacaktır. Dünyaca tanınmış on kadar ilim adamının bu hafta neşrettikleri bir beyanname bu hakikati bir daha i- lân ediyor. Bir harp olursa tarafların mecburen hidrojen bombaları kulla- nacaklarını ve bunun bütün insanlık için yukarıda anlattığımız vahim tehlikeleri doğuracağını — söylüyor; hükümet adamlarından bir dünya harbinin önüne geçmek için her şeyi yapmalarını istiyor. Beyannameyi imzalıyanların başında Einstein geli- yor, ölümünden bir iki gün önce im- zaladığı bu beyanname Einstein'ın insanlığa son vasiyetidir. İmzaladık- tan sonra lngılız filozofu — Bertrand Russell'e vermiş ve onun uygun gör- düğü bir zamanda neşredilmesini is- temiştir. Russell de dört büyükler a- rasındaki Cenevre konferansının ha- zırlandığı bu günleri, devlet adamla- rına telkin yapmak için en uygun zaman olarak seçmiştir. Şüphesin bu beyannameden derhal pratik bir sonuç çıkması beklenemez. Zaten bu- nu bilginlerin kendileri de biliyorlar ve meselâ atom silâhlarının hemen yasak edilmesini teklif — etmiyorlar. Çünkü bu tedbir Amerikanın bu gün- kü silâh Üüstünlüğünün azalmasına sebep olur ki beyannameye imza ko- yan Amerikalı ilim adamları böyle bir deliliği kabul edemezler. Şu halde maksat sadece bir hidrojen harbinde her iki tarafın başına gelecek felâ- ketleri açıkça belirterek devlet reis- lerini temkinli olmıya davet etmek- tedir, ilim adamlarının bu sınırlı ga- yelerine varabilmelerini temenni ede- lim.

Bu sayıdan diğer sayfalar: