16 Temmuz 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 22

16 Temmuz 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 22
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Moda Pantolonu erkeklere terkedin Son — senelerde, Amerikada çok sük- se yapan genç bir moda ressamı Anne Fogarty bugün New Yorkta, en çok rağbet gören büyük bir terzi- hanenin başındadır. Faal bir iş kadı- nı olan Anne Fogarty çalışan kadın- ların, bilhassa çalışan kadınların, gi- yımlerınde kadınlıklarını muhafaza etmelerinin şart oldugunu ileri süre- rek onlar için hem çok sade, hem de çok cazip kıyafetler hazırlamış ve çok rağbet görmüştür.. Diyor ki: — Benim için giyimde en muhım şey genç olmak, neşeli, sade, ve tam kadın manzarası arzetmek- tir" demektedir. Genç olmak deyince sakın yalnızca çok genç kadınlardan, genç kızlardan bahsediyorum zannet- meyin.. Bir kadın on altısında da, alt- mışında da, bence genç gıymmelıdır Söylemek ıstedıgım de budur.. Çalış- ma hayatı bir çok sahalarda, kadın- ları erkekleştirdi. Fakat bu onların pantalon giymeleri için bir sebep teş- kil etmez! Pantalonu ebediyen erkek- lere terkedin, hangi yaşta olursanız olun, fistolu bır eteklıgımn üstüne gı yeceğiniz çok zengin bol bir etek, si- ze pantalondan daha çok yakışacak— tır. Bol ve zengin bir etek, dantelli bir iç etekliği sizin sadeliğinizi, cid- diyetinizi bozar zannetmeyin.. Böyle çok zengin eteklerin üzerine giyece- ğiniz kolsuz, kapalı yakalı önden düğ- meli sade bir bluzla büroya gidebilir- siniz ve bütün gün rahat, rahat ça- lışırsınız.. Ben kendi hesabıma ça- lışma hayatımda yazın hep böyle minimini Muzlu geniş etekli elbıseler giyerim. Bunlar çok çabuk yıkanır, temizlenir cinsten kumaşlardan ya- pılmıştır. Aynı biçimi ipekliye tatbik edince mükemmel bir gece kıyafeti olur. Bu pratik ve yakışan biçimi e- sas olarak kabul etmekle beraber mo- danın değişen ana hatlarına uymak daima kabildir. Meselâ, bu seneki bol etekler ekseriya belden bir kaç san- tim aşağıda genişlemeye başlar, bel- lerde kesik yoktur ve kadına yakışan uzun beden esasına riayet edilmiştir. Renkler genç, neşeli, iç açıcıdır ve bütün kadınlar için aynı renk neş'esi kabul edilmiştir. Ellisini geçmiş bir kadın niçin daima siyahlarla mate- me hürünsün? Griye bakan bir ma- vi onun kırlaşmış saçlarına ne ka- dar güzel gidecektir, hele eflâtun, sa- man rengi bir sarı. Müşterilerim için elbise hazırlarken, beni daima en çok düşündüren şey onların bu elbi- seleri nerelerde giyinecekleridir. U- mumiyetle büroda güzel duran kıya- fet tenis partisinde, yüzme havuzun- da, öğleyin lokantada veya akşam danslı bir yemekte hoş durmaz. Hal- buki bugünkü kadının bol bol elbise alacak parası olsa bile, sık sık onları değiştirecek Vaktı yoktur Bol bir e- tek, çıplak bir beden, minimini bir ceketten muteşekkıl üç parçalı elbi- KADIN Onları takib edelim.. rahat bir nefes aldık: ka- dınlarımızın sesi, yer yer du- yulmaya başladı, lzmırde Karşıya- kada, meyve ve sebzeye boykot i- lân etmışler Kabzımallar da, der- hal onlarla harp vaziyetine geçmiş— ler.. Pahalı sebze yemek istemi- yen kadınları, nerdeyse vatan ha- inliği ile itham edecekler: "Onlar milli bir gelır olan sebzecılıge kar- şı değil " nylo " a "vizon" a karşı ücadele" etmeliymişler. Nihayet halde, İzmirli kadınlarımız kabzımallara icab eden cevabı ver- mişlerdir. Zaten söze ne hacet? E- ğer sözlerinde durdularsa, eğer bu sözlerinde on beş gün sebat etti- lerse bundan güzel cevap tasavvur edilemez! Hemen hemen aynı zamanda, Ankarada, kadınlar birliği de ka dınlarımızı ucuz giyinme mücade- lesine katılmaya davet ediyordu. Seb meyve ve diğer madde- lerin pahalılıgı ile mücadele eden devlet ve belediyeler, gene en bü- yük yardım, ev kadınlarından bek- . Belediye istediği nark koysun, ev kadını mücadele- yi göze almazsa, fiyatlarda bekle- nilen ucuzluk elde edilemez. Eger evinin alışverişini yapan kadın pi- yasadan, belediyenin koyduğu aza- mi fiyattan haberdar olmazsa, ma- navın, sokak satıcısının istediğini hiç tetkik etmeden verir, adamını gönderip istediklerini defter hesa- bına geçirtir ve fiyatlara ancak ay başında, hesap görürken bakarsa, lâkaydisi yüzünden, yalnız bütçesi sarsılmakla kalmaz, o hayat pa- halılığına ve ihtikâra yardım et- miş olur Cumhuriyet gazetesinde Vâ-Nü, kadınların bilhassa, çarşıya paza- ra gidip, o gün ucuz ve iyi ne var- sa onu almalarım, pahalı mala rağ- bet etmemelerını böylece ucuzu mükâfatlandırıp pahalıyı cezalan- dırmalarım tavsiye ediyor. Ankara- da, haftanın muayyen günlerinde kurulan pazar yerlerine gitmek fev- kalâde — faydalıdır. Meselâ geçen hafta pazar yerinde elli kuruşa satılan kabak manavda doksan ku- ruşa kadar yükseliyordu. Pazarda elli kuruş olan en iyi patatese mu- kabil en fenası manavda yetmişe satılıyordu. Semizotu pazarda yir- mi beş, manavda altmıştı. Bu bü- yük farkların yanında daha ufak fiyat farkları da mevcutta: Mese- lâ mevsimin "nazlı kraliçesi" olan seler hemen hemen günün bütün sa- atlerinde güzel durmaktadır. Onla- rı tercih etmemin sebebi de budur. E- vine döner dönmez ceketini çıkara- cak olan kadın geniş bir etek ve çıp- Jale CANDAN domates bile on, on beş kuruş daha ucuza Satılıyordu. Bundan başka, pazar yerlerınde insan, bütün seb- zeleri meyveleri bir arada görüp kıyaslamalar yapabilmektedir ki, bu da elverışlılerını tercih imkânı- nı sağlar Ucuza rağbet etmek, ihtikâr yapanı vatan haini telakkı etmek, ondan alış veriş yapmamak mu- ki çok faydalı pasıf bir mücadeledir.. Ve bu mücadeleye, bu gün hepimiz, yalnız beş on kuruş kar etmek için değil milli bir vazi- fe ifa etmek için katılmalıyız.. Bu pasif mücadelenin aktif bir cephesi de vardır ki, bu da ihtikâr yapan- ları, isim ve adres vererek ihbar edebilmemizdir. Bunun için, bele- diyeler bize yol göstermeli ve direk- tif vermelidir.. Meselâ şikâyet ede- ceğimiz makamın telefon numara- sı daima gözümüzün önünde olma- lıdır. A k bu mücadelenin muvaf- fakıyetle yürüyebilmesi için mün- ferit şekilde değil, toplu halde, be- raber hareket etmemiz şarttır.. Bir kadın manava gidip te, radyoda ilân edilen fiyattan fazla istediğini iddia eder alışveriş yapmadan dö- nerse, umumiyetle manav arkasın- dan hoş olmıyan bir espri yapar ve diğer müşteriler aynı şekilde manavı terkedecekleri yerde, gü- lüp geçerler Ekseri satıcılar ken- dilerine göre psikoloji sahibidir- ler, müşterileri güldürdükten son- ra, onların hanımefendilik gurur- larını da okşar ve hemen oracıkta, fiyatı beş, on kuruş daha arttırır- lar: Bu mal size yaramaz efen- dım Oğlum, hanımefendiye içer- deki üzümden ver! Tabii hanımefendi kendisine lâ- yık olan üzümün fiyatını soramaz ile, Şayet bir kadın, kapıdan ge- çen sebzecıyı fazla para istedi diye geri çevirirse sebzeciye vız gelir a- ma bütün mahalle onu geri çevi- rirse, öteki mahalleye geçerken fi- yatlarda bir ayarlama yapacak- tır- Cidden, kadınlar hayat pahalı- lığında en mühim et veya menfi rolü oynıyabılırler Onlara yol göstermek, onlardan topluluk halinde mücadele istemek, sık sık onlara bunu hatırlatmak şarttır: İzmir Karşıyaka kadınları, bize gü- zel bir misal olmuştur.. Onları ta- kip edelim. lak bir bedenle ne kadar cazip ve hoş olacaktır, ne kadar rahat edecektir. Bir kadının en çok şık olmaya gayret edeceği yer muhakkak ki evidir, bir kadın en çok evinde görünür ve ona AKİS, 16 TEMMUZ 1955

Bu sayıdan diğer sayfalar: