21 Ocak 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 18

21 Ocak 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DÜNYADA OLUP BİTENLER Ancak evvelki hafta içinde Ürdün Devlet Şurasının aldığı bir karar memleketi tekrar karışıklığa atmış- ır. Son hadiseler "Ürdün Devlet Şurasının aldığı ka- rara göre Meclisin feshi Anayasa- ya a ykırıdır ve eski Meclis, olağan süresini tamamlayıncaya kadar, tes- ri organı olmaya devam edecektir. Bu karar üzerinde amme efkârı tek- rar galeyana gelmiş, siyasi teşekkül- ler umumi grev ilân etmiş ve tabir caizse, kabak bu sefer de Amerikan konsolosluğunun başında patlamış- tır. Eski Meclisin tekrar Bağdat Pak- tı lehinde bir kar: varmasından korkan Urdunlulerden müteşekkil bir güruh geçen haftanın başında, Ku- düs'ün Ürdün bölgesindeki Amerıkan Kosolosluğuna hücum etmiş ve konso- losluğu tahribe çalışmıştır. Bu arada pencereler ve kapılar kırılmış ve A- merikan bayrağı yırtılmak istenmiş- tir. Kudüsün İsrailliler elinde bulu- nan bölgesinden bildirildiğine göre, karışıklıklar sırasında on bir kişi öl- müş, otuz sekiz kişi de ağır surette yaralanmıştır. Duruma hâkim olamayan İbrahim Haşim hukumeti istıfa etmek zorun- da kalm al Hüseyin, gelen ha- berlerden anlaşıldıgına göre, yeni ka- bineyi rmak görevini Samir Ri- fai'ye vermiş bulunuyor. Samir Rifai, kabınesını geçen, haftanın ortalarına doğ maya muvaffak olmuştur. Yeni başbakan, iş başına geçer geç- mez ilk olarak Ürdün'ün hiçbir pakt çerçevesi içinde yer almıyacağını be- yan etmiş ve böylece, bir hamlede, galeyan halinde bulunan halk efkarı- na büyük bir tâvizde bulunmuştur. Ürdün şimdi bir çıkmaza gırmış bulunuyor. Son hâdiseler, bu mı leketin Bağdat Paktına katılmak ıs- temediğini açıkça gostermektedır İngiliz baskısı, bu k son Üü- mitleri da, ortadan sılmıştır Oysa ki, İngiltere, Orta ğu'daki durum ve geleceğini Bağdat Paktına bağlamış- tır ve Arap memleketlerini,bunların başında da Ürdün'ü bu pakt çerçeve- si içinde gormeyı şıddetle arzulamak- tadır. Ürdün, mik ve sosyal ba- kımdan Ingıltereye sıkı bağlarla bag- hdır, Ingıltere bu bağları kestiği gün Ürdün'ün durumu son derece güçleşir. Ingıltere, Ürdün'ü Bağdat Paktına girmeğe zorlamak için bu bağları kesmeğe kadar gidecek midir? Yok- sa Ürdün idarecileri İngilterenin bu bağları kesmemesini temin için, halk efkârını kırmak bahasına da olsa Bağdat Paktı devletleri arasına ka- tılmaya razı olacaklar mı? Bunlar cevaplandırılması şimdilik güç sual- lerdir. . , Ancak, gerek Ürdün gerek İngil- tere, bu konuda bir karara varmadan önce iyice düşünmek Zzorunda bulu- nuyorlar. Orta Doğunun bulanık ha- vası, böyle sularda balık avlamak is- teyen Rusya için en elverişli durumu yaratmak üzeredir. 18 Olmak veya Olmamak Ocak Fransız seçimlerinin en ente- resan taraflarından bir tanesi, "İsa'nın Arkadaşları ismi altında önce bir topluluk, sonra da parti hüviyetini iktisap eden bir teşekkü- lün iştirakiydi. "İsa'nın Arkadaş- ları" na göre kurtuluş yolu münha- sıran din köprüsünden, geçiyor, İn- cilin harfiyyen tatbikiyle Fransa- nın pek müteaddit meselelerı hallo- luveriyordu. Bunlar, hastaları sade- ce üfürükçüler tarafından tedavi et- tirecek, ilhamı ilâhiyi mılletvekılı adayının ağzına parti başkanı tara- fından fiilen üflettirecek kadar işi ileri götürmüşlerdi. Diğer enteresan bir müşahede de bütün seçim kampanyasının “Ba- range kanunu" denilen bir kanun etrafında geçmiş olmasıydı: Hü- cumlar ve — müdafaalar hep buna miiteveccihti, zira bu kanun "ser- best mektepler" denilen ve aslında 'kuvvetli dını tedrısat yapılan bazı Öğretim müesseselerine devlet yar- dımını tazammum ettırıyordu. Böy- lece, "laik mektep" ve "serbest mek- tep" kavgaları; Cezayirde alevlenen isyanı, biriken dış borçları, Fran- sız Komünist Partisinin bilhassa iş- çi muhitlerinde hayatı felce uğra- tan sistematik sabotaj hareketlerini bile unutturuyordu. Zira, mevzuba- his olan mesele, sadece basit bir öğ- retim işi değil, gelecek nesillerin bir atom enerjisi devrine yetişme şe- killeriydi. Nihayet bu seçimleri, şahsiyetiy- le damgalayan adamlar arasında hiç olmazsa Mendes-France kadar, Pierre Poujade'ı da zikretmek gere- kir : Saint-Cere denilen ufak bir kasabada kagıtçılık yaparken, kü- çük esnafa "reva görülen" ezici ver- gilere isyan eden bu genç ve oppor- tünist politikacı, çok geçmeden Fransa gibi nice demagog yetiştir- miş bir memlekette bile demagoji- sinin kudreti karşısında herkesi şa- şırttı. Askerlik müddetinin azaltıl- masından tutunuz da her nevi ver- ginin kaldırılmasına kadar iptidat sınıfların hoşuna gidebilecek ne ka- dar vaad varsa hepsini eden Pouja- de, buna mukabil, kendi listesinde mebus seçildikten sonra programı- na sadakatsizlik gösterecek arka- daşlarına ise bir tek şey vadediyor- du : Asılmak suretiyle ölüm! Meş- hur "İskat Hakkı" nı bile doğrusu fersah fersah geride bırakan daha mütekâmil bir tasarı!.. 2 Ocak 1956 tarihinde yapılan Fransız seçimlerinde "İsa'nın kadaşları" hiç mebusluk kazanama- dılar, buna mukabil "Poujadiste"ler 51 yer sağlıyarak kendilerinin bile beklemediği bir muvaffakiyete e- Paris - Son Dr. Erdoğan METO rıştıler' Zira demagoji, ne kadar ip- 1 olursa olsun, Fransada bile ha- lâ geçer akçedir! * İrtica ve Demagoji: İşte kütleleri, bilhassa cahil, bilhassa iktisaden geri ve ezik iseler, kabartan ve kay- natan tehlikeli mayalar.. Hakiki di- nin feragat ve ahlak istiyen düstur- anında, kara taassubun hayyileye çarpan fetvaları elbette ki daha müessir, daha makbul olur. Kısır kadının çıplak karnına dua yazan din mütegallibesinin zihniye- tiyle, "İsa'nın Arkadaşları" nın zih- niyeti arasında ne fark vardır? "İnkilap softaları" sozunu ne ya- zık ki "İsa'nın Arkadı 1” duy- mamışlardır.. Ya "Irtıca yoktur mürteci vardır!" gibi cazip bir for- mülden haberdar olsalardı muhak- kak ki seçim kampanyasında mu- vaffakiyetleri çok daha bariz olur- du.. Hele medeni kanundaki namus üzerine yemin yerine, teklife yelte- nilen "Kitaba el basma" usulü bul edilseydi adaletin tecellisi de mutlaka daha emin hale girecekti!.. Reisicumhur Celal Bayar, "Ata- türk Çocukları" nı çağırıp da Türki- yede din meselesini büyük bir ciddi- yetle görüşürken, irtica'nın mevcut olup olmadığı üzerinde değil de, din- de memleketimizin bünyesine uy- gun bir reformun nasıl yapılabile- ceği üzerinde durmuştu. Siyasi çe- kişmeler içersinde memleketin bu ana dâvası dokunulmamış olarak bakir durmakta! Bizim gibi hılafetı lağvedeli ve “sancak-ı şerifi" kapatıp ta müze- ye koyalı ancak 30 sen eçmiş; Avrupa camiasına katılıp katılma- ma hakkı hâlâ şiddetle ' tartışılan bir millet için kaybedilecek hiç za- man yoktur. "Kızıl Elma" hayalle- ri Sovyet emperyalizminin aman vermiyen merdanesi altında ezilmiş, bu hayalin son aşığı Enver Paşa'nın mezarının külleri bile savrulup git- miştir. Misak-ı Milli ve din refor- mu : İşte kurtuluş kapılarımız, iş- te nankör veya cahil ellerin kapa- mağa çalıştığı kapılar... Unutmayalım ki bu kapılara gi- den yol demagoji bataklığından geç- mez. Memleketin safdil ve masum evlâtlarım en hassas yerlerinden bir ahtapot gibi yakalayan demago_ıı, er veya geç, sahıplerını de yiyecek- tir, hattâ yemeğe başlamıştır bile.. Heyhat ki hayat kısa, yol uzun, za- man azdır. Son senelerde olduğu gi- bi gene bu batağa saplanıp kalır- sak, biz, "Atatürk Çocukları", Türk Inkılabının kafatasını elimize alıp, Hamlet gıbı, yaşlı gözlerle birbiri- mize soracağız : Olmak mı, Olma- mak mı ?"... AKİS, 21 OCAK 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: