21 Ocak 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

21 Ocak 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dördüncü Hanri'de bu tip eserle- rinden birisidir. O rolü temsil edecek olan sanatkâr mutlak surette muvaf- fak olacaktır. Zira, Pirandello kah- manım oynanmadan muvaffak ola- cak tarzda yazmıştır Bu sebepledir ki, mış bir çok tiyatro oto- rıtesı şohretını Pirandello ile perçin- ler ve bir tiyatro topluluguna sahip olabilen bir meçhul aktör kestirme- den şohrete ulaşmak için Pirandello- ya sığınır. Ama Devlet Tıyatromuz- da bu eserin temsil edilmesi için baş- ka sebepler aranıyor ve seyircilerin anlıyamadıkları taraf da burasıdır. Devlet Tiyatrosu her hangi bir sanatkârın trampleni olamaz ki... Onun için, bir başka sebep olmak lâzım. İnşallah ilk çıkacak Devlet Tiyatrosu mecmuasında, Edebi He- yet Başkanı - Umum Müdür değil - Dördüncü Hanri piyesinin neden re- pertuara alındığım ve baş rolü ile - rejisörlüğünün neden aynı şahsa ve- rildiğini açıkça, kimseden çekinme- den ilân eder. Dördüncü Hanri'yi sanatkâr Cü- neyt Gökçer sahneye koymuş, ancak bu rejisörlük sadece isimden ibaret kalmış. Cuneyt Gökçer aynı zaman- i rolünü temsil ettiği için kendi rolünden gayrisi ile meşgul o- lamamış, eser de bu sebeple Ur me- teor en scene'den mahrum kalmış. Dördüncü Hanri rolünde Cüneyt Gökçer çok muvaffak, ama ne çare eser kül halinde, tahammül edilemi- yecek derecede ağır ve mühmel. Ese- rin diğer rollerinden ikisi, başarı ba- kımından avantajsızlıklarına rağmen Hanri'nin sevıyesıne ulaşıyorlar. Bun- lar Nermin Akagündüz ve Asuman Korad'ın temsıl ettikleri Matilde ve Doktor rolleridir. Rejisör eseri ihmal etmiş dedik ama bir noktayı belirtmeliyiz: Birinci perdenin başında, Gürbüz Bora, Ek- mel Hürol, Çetin Köroğlu ve Haldun Marlalı tarafından temsil edilen sah- nelerin hakkı verilmiş ve orada sa- natkarlarla re_ıısor işbirliği yapmış- lar. Ne olurdu eseri bir başkası - eğer mutlaka bu eserin temsil edilmesi lâ- zım ıdı ise - sahneye koysaydı da bir Hanri'nin de bu ışbırlıgınden fayda- lanışını alkışlasaydık. T I B Antibiyotikler Yeni tedavi tarzı Enfeksiyon — hastalıklarında olağan üstü bir ihtilâl yaratacak gibi gö- rünen antibiyotikler, yavaş yavaş te- sirlerini kaybediyorlar. Klâsik bir misal isterseniz stafilokok dediğimiz mikropları gösterebiliriz. Bunlar ilk zamanlarda antibiyotiklerin her çe- şidine karşı büyük bir hassasiyet gös- terdikleri halde bugün antienfeksiyö maddelerin çoğuna mukavemet edi- yorlar. Spink'in verdiği rakamlar çok manalıdır: Sülfamidler ortaya çık- madan önce stafilokak septisemileri 9 80 öldürücü idi. 1942-1944 yılları arasında penisillin kullanılmağa baş- landığı sıralarda vefiyat 20 28 e düş- tü. Son yıllarda ise ölüm nisbeti tek- rar 20 50 ye kadar yükseldi. Çünkü bu ilâçlara dayanıklı mikrop suşları ortaya çıktı. Antibiyotiklerle tedavi mkanlarım arttırmak ve dayanıklı suşların teşekkülüne mümkün olduğu adar mani olmak ıçın antienfeksiyö maddelerin bir çoğunu hırleştırerek kullanmak düşünülmüştür. Çok z man bir antibiyotikle muvaffak ola- mıyan ve hastanın bir an önce iyi ol- ması için çırpınan ve sabırsızlanan hekim, bir ikinci hattâ üçüncü antibi- yotiği evvelkine ekler. Basit gibi gö- runen bu tedavi tarzı muvaffakiyetli uçlar vermekte ve laboratuvar deneylerı de böyle polivalan tedavile- rin hayırlı tesirlerini isbat etmekte- dir. İki veya daha fazla bakterisid maddenin aynı zamanda veya mütea- kiben kullanılmasında iki maksad vardır: 1) Rezistan suşların teşekkü- lünü kösteklemek, 2) Çeşitli ilâçların ırbırını tamamlıyan (Synergigue) tesirlerinden faydalanarak antienfek- siyö kudretlerini artırma Antibiyotikler nasıl tesir ediyor Antıseptıklerın mıkropları tahrip e- derek vey: iterek öldürdükleri- ni biliyoruz. Yahut hücre proteinleri- ni tamamen tagayyüre uğratarak müessir oluyorlar. Mikrop yapısına bu tesir şiddetli ve giderilemez bir tarzda vaki olduğundan antiseptikle- e karşı direnç bahis konusu olamaz. Mikroplar SI Çok Partili Zamana Ait Satılık Gazete Kolleksiyonları Cumhuriyet, Dünya, Hürriyet, Vatan, Türkiyq Spor, Halkçı, Ulus, Yeni Sabah, Zafer, Demokrat İzmir,. Dikkat, Kuvvet, Kudret, Millet Yolu, Devir, Millet, Tasvir, Yeni Ulus, Pazar Postası, Genç Türkiye, Muhalefet, Yeni Muhalefet, İzinsiz Muhalefet (Yenişehir P. K. (1045) Ankara) 30 Fakat antiseptik dediğimiz bu şimik maddeler, sağlam dokuları da zarara uğratacaklarından birçoklarının kli- nikte kullanılmaları imkânsızdır. Antibiyotiklerin tesiri ise böyle değildir. Antibiyotikler mikrop me- tabolizmasına ve onlarda cereyan e- den belli bir şimik prosese dokunarak yahut özel bir anzim sistemini bloke ederek müessir olmaktadırlar. Bu ka- rakterlerinden ötürü de vücuttaki normal hücrelere hiç bir zarar ver- meden mikropları seçerek tahrip e- derler. Meselâ sülfamidlerin tesir mekanizmasını hatırlıyalım: Sülfa- midlerin yapısı para-amino-benzoik (PAB) asidin yapısına çok benzer. PAB asid; folik asid denilen kan ya- pıcı; besleyıcı ve geliştirici vitamin sentezinde büyük rol oynar. Hastaya sülfamid verildiği zaman bu madde hastalıga sebep olan mikrobun yapı- sındaki PAB asidin — yerine geçer. Mikrop artık folik asit sentezini ya- pamaz ve bir nevi folik asit yokluğu (karansı) içinde, yani vitamin ek- sıklıgınden, avitaminozdan ölür. İn- san organizması ise sülfamidin bu müdahalesinden zerrece müteessir ol- maz. Çunku insanda folik asit sente- zi yapılam Bu madde gıdalarla dı- şarıdan alınmaktad Antibiyotiklerin tesir mekanizma- ları tamamen belli olmamakla bera- ber bunların herbirinin de mikropla- rı 'bir anzim sistemine hücum ettıklerı kabul edilmektedir.Birinin mikroba, öbürünün başkasına mü- essır olmasının sırrı da buradan gel- mektedir. Rezistan suşların mevcudi- yeti de bununla izah edilir. Mikroor- ganizmalarda mevcut herhangi bir sitoşimik sistem antibiyotiklerin bi- rinden veya bir kaçından müteessir olmıyabılırler Bilhassa - proteus ve pyocyanigue gibi çok iptidai olan mikroplar antibiyotiklere hassas de- ğildirler. İhtimal bu mikropların me- tabolizmalarım sağlayacak bir çok vasıtaları vardır. > Antibiyotikler bu çeşitli biyoşimik sistemlerin hepsini birden bloke edemediklerinden mik- roplar kendilerini koruyabilmektedir- ler. Rezistans antibiyotikler karşı- yapılarındaki metaboliz- mayı sağlayan başka başka anzim sistemlerini kullanmak suretiyle ya- vaş yavaş (adaptasyon nazariyesi) yahud a hıç antıbıyotıklerle temas meden, üretme vasa arında kendi- lıgınden ve bırde ire (mutasyonla) mukavemet kazanırlar, kendilerini savunurlar. Bir rivayete göre de her mikrop cinsinde kendiliğinden muka- vemet kazanmış tipler vardır. Bu a- normal tiplere Mutant denilmektedir. Antibiyotiklerle mikroplar karşıla- şınca hassas olanlar faaliyetten kalır. Bunların arasında bulunan ve kendi- liğinden mukavim olan tipler ise bü- AKİS, 21 OCAK 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: