14 Nisan 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 26

14 Nisan 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KADIN ki, tarihte en büyük aşkları ilham e- den kadınlar, her şeyden evvel "zeki kadınlar" dır. u halde erkekleri ürküten bir ze- kâ vardır. Buna mukabil, erkekleri çeken bir zekâ da mevcuttur. İtici bir zeka Selma cidden gıpta edilecek bir genç kızdı. Evvelâ okumuş ve ha- yatta muvaffak olmuştu. Mühendis- ti ve zengin bir şirkete, dolgun bir maaşla girmişti. Üstelik Selma gü- zeldi de.. Onun çalışmalarından son derece memnun olan patronu, bir ge- ce, karısı ile tanıştırmak üzere evi- ne davet etmişti. Patronun gizli bir prOJesı de vardı: Selmayı bekar bir yeğeni ile evlendirmek istiyordu. Ye- ğeni ve yeni. evli bir çift de, bu da- vette hazır bulunuyorlardı. Selma odaya ilk girişinde iyi bir not almıştı. Güzel, zarif ve terbiyeli idi. Havadan, sudan bahsedilirken, onun geniş "meteoroloji' bilgisi bi- Ev sahibesi, dıma yetişmişti. ma fırsatı döndü: tam zamanında yar- Yeğenine bir konuş- vermek ümidi ile ona — Geçen gün atom hakkındaki fi- kirlerinizi herkes çok beğenmiş de- i, yalnız anlamadığım bir nokta “Gen nç yeğen, bu anlaşılamıyan noktayı izah etmeye can atıyordu ne yazık ki Selmanın "atom" bilgisi de diğer bilgileri kadar genişti. Yemek- ten sonra "ev sahibesi" daha ihti- yatlı davranarak yalnızca hafif mev- zular açtı. Yeni halayından dönen çift, tatlı tatlı hatıralarım anlatıyor- lardı. Fakat hayret Selma çok seya- hat da etmıştı Hele moda bahsi açı- lınca, onun ior" hakkındaki bil- gılerının bilgisi kadar kati olduğu anlaşıldı. Nihayet kalkıp gidince, herkes gayrıihtiyari genış bir nefes almıştı, Patron mahcu — Zeki ve çalışkandır diye mı- Otomobil tamir eden kadın Elinin hamuru ile.. raz nazarı dikkati' celbetti ama bu, onun hususi bir merakı olabilirdi. Bir müddet sonra, patron masanın üs- tünde duran bir broşürü eline aldı. O- tomobil firmalarından birine ait olan bu broşür elden ele dolaştı. Herkes son modelin güzelliğine, rahatlığına . Sura Selmaya gelince, bro- şüre şöyle bir göz attı sonra tama- miyle teknik terimler kullanarak mo- törün fenalığını, yeni modelin kusur- larım saydı döktü. Misafirler hayret- le bırbırlerıne bakıyorlardı Solma- nın "meteoroloji" merakından başka bir,de, otomobil merakı olduğu mu- hakkaktı. Patron biraz mahcup, bi- raz da sıkılmış bir sesle: — Selma hanım, dedi. sunuz, ben kendime 26 Biiiyor mu- bu otomobilden bir tane ısmarladım rıldandı. Yeğeni' — Fazla zeki amcacıgım dedi, yaşasın aptal kadınlar Selm men hemen bütün söy- lediklerinde haklı idi. Fakat birçok zeki kadınların düştükleri hataya düşmüş, parlamak istemişti. Bir ye- ni zengin nasıl mütemadiyen malla- rından bahsetmek isterse,, bazı ka- dınlar da, mütemadiyen zeki oldukla- rını, erkeklerle her sahada boy ölçü- şebileceklerini ispata kalkarlar. .Bir yeni zengin mütemadiyen "Cadillac" otomobilinden bahsederse, kimseyi cezbedemez. Fakat her fırsatta, dost- larını bu otomobilden faydalandırır- sa, alaka cezbeder. Zekâ da böyledir. İşe yaramadan, mütemadiyen kulla- nılırsa herkesi bıktırır. İnsanlar ko- nuştukları zaman kendilerini susa- rak anlıyabilen neşelerine veya ke- derlerine aynı anlayışla iştirak ede- bilen, kendilerine istedikleri izahat veya nasihati verebilen zeki iİ çok takdir ederler ama tıpkı dillac" otomobil gibi onun mütema- diyen sesini duymak değil ondan, za- manında faydalanmak isterler. Zeki kadın, yeni zengin gibi, ze- ka ve bilgi gorgusuzlugu ile hare- ket ederse itici olur Kendi kendine yeten bir zeka Ayşe de zeki bir genç kızdı. Onun da para getiren güzel bir mesleği vardı. Hem hiç de çirkin değildi a- ma, otuz yaşına vardığı halde, hâlâ evlenememişti. Erkekler onun mev- cudiyetinden hoşlanırlardı. Ona dert- lerini anlatır, akıl danışırlardı. Hat- tâ onu şık ve zarif de bulurlardı. A- ma hiçbirisi, hiçbir zaman, ufak bir flört arzusu ile bile, ona sokulmamış— Ayşe Selma gibi ukalâ değildi. Fakat çok küçük yaştan beri, kendi kendisine yeter bir insan olmak ga- yesi ile yetişmişti. Her işini mükem- melen kendisi görürdü, daima kuv- vetli idi, ne kimseyi zahmete sokar, ne kimseden bir şey sorardı. Büroda erkek arkadaşlarının en ufak bir yar- dımına ihtiyacı yoktu. Tercüme işle- rinde gösterdiği mahareti, ağır bir yük kaldırmak için de gosterebıhrdı Evde kömürünü kendi alır, piknikte otomobil bozulunca, tamiratı o ya- pardı. Fare görünce, haykırmazdı. Erkek arkadaşları onu ararlardı a- ma, konuşurken tıpkı bir erkekmiş gibi, omuzuna vurmaktan çekinmez- lerdi. Ayşe gibi, erkeklerden ne yardım, ne iş, ne de en ufak bir hizmet bekle- miyen, istemiyen kadınlar da, onlar- dan hiçbir şey elde edemezlerdi tabii. nların zekâsı belki itici değildi ama kendi kendine yeter bir zeka idi. Çekici bir zeka Fakat — zeki kadınlar muhakkak Sel- ma veya Ayşe tipinde değildi Meselâ bir Neriman vardı. Zekâsı ile bütün erkekleri cezbederdi. a kumuştu, entellektüel — bir kadındı. Fakat erkekleri taklitten asla hoş- lanmazdı. Bilirdi ki bir kopya dai- ma bir kopyadır.Zaten erkekmiş gibi hareket etmek onun hoşuna gitmez- di; Kadın olduğunu her an hissederdi. Modayı, fistanı ve kurdeleyi severdi. Çalışırken aşkla, ilhamla, hisle çalı- şır ve kati mantık meselelerim daha ziyade erkeklere bırakırdı. Büroda o- nun kadınlık mevcudiyeti bütün cid- diyetine rağmen, her an hissedilirdi. Meseleleri, ekseri kadınlar gibi, his bakımından tahlil eder, böyle yap- tığı için kadın arkadaşlarının sem- patisini kazandıgı gıbı erkeklerin de alâkasını cezbede Mesleğinde mukemmeldi. Fakat bir erkek kadar iyi elektrik işlerin- den anladığını, bir erkek kadar kuv- vetli veya cesur olduğunu da iddia etmezdi. Otomobil tamir etmesini bil- se bile, bu işi erkeklere bırakırdı. AKİS 14 NİSAN 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: