14 Temmuz 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 11

14 Temmuz 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KENDİMİZİ Paris, temmuz.. Y abancı memleketlere seyahat e- denler dışarıda propagandamızın hemen hemen ' olduğunu fark- etmişlerdir. Kendımize en yakın bil- diğimiz dıyarlarda bıle tarıhımız, ge- leneklerimiz hatt z hak- kında kadar bırbırını tutmaz la- kırdılar ışıtılır ki, insan bunc sıl olur da böylesine cehalet ıçınde kalınabıldıgıne hayret eder. Fakat asıl şaşılacak şey dumduymazlığımız olmalıdır. padan, hatta dost ve kardeş ülkeler- den ismimizin ve cismimizin zaman- la kaybolma yolunu tutmasının se- bepleri çeşitlidir. Bunların başında uluslararası münasebetleri ilgilendi- ren siyasi sebepler gelir. Dünya ak- tualıtesınde gerı plana geçmemız ve Balka Oıt 0; liderlerinin alm A hasmının yıllarca baş sahıfelerı dol- duran "Atatürk Türkiyesi"nin ya- vaş yavaş zıhınlerden silinmesine se- bep o . Ancak bizim h kıka— ten çok suçlu oldugumuz vurd duymazlık dev ondan sonra başlamıştır Avrupaldarın alakaları - ve dövizlerini - bir çok ufak te- fek memleket paylaşırken biz şaha- ne bir kayıtsızlığa dalmışızdır. Bu konuda gayretlerimiz, diğerle- rine nisbetle çok, ama çok hafif ol- muştur. Hele son savaştan sonr: büsbütün canlanan bu milletlerarası konserde sesimiz bir vızıltıdan ileri gidememiştir. Olaylar meydandadır. Bu zihniyet devam ettikçe olayların da daima aleyhimize ınkışaf edece- ğinde şüphemiz olmamalıdır. Y azık ki bu zihniyetin — değişece- ğine dair yeni bir işaret yoktur. Hattâ geçenlerde cereyan eden bir vaka bunun devamına bir teminat sayılabılır Parıste, Guimet müzesin- de "Kemal Atatürk Turkıyesı konu- sunda bir konferans verılecegını %— rendiğimiz zaman ço gumuz sevinmiş ve umutlanmıştak. Konferans, Fran- sa - Tü kıye kulturel temaslar an- laşması geregınce ve kültürel müba- dele çerçevesi içinde yapılmaktaydı Konferansçının adı bazılarında zi- hinlerinde sorular — uyandırmaktan geri kalmamıştı. Herne kadar da' tiyede 'Tanınmış Türk yazarı İzzet Melih.."denmekteyse de İzzet Meli- hin yazar ve tanın mış olduğuna da- ir bilgi sahibi olanlar pek azdı. Buna rağmen bir peşin hükme varmaktan kaçınarak ve oldukça he- vesli bir şekilde konferansa koştuk. Hatta yerli, yabanc ı bir çok ahpap- larımızı da çağırmayı ihmal etme- dik. Elçiliğimizin ve basın ateşemi- zin gayretleriyle de kalabalıkça bir Fransız dinleyicisi toplanmıştı. A- tatürkün genç Türkiyesine alâka ve hayranlık duyanların - çok şükür bunlar hâlâ mevcutturlar - sevk ve AKİS, 14 TEMMUZ 1956 bizim vur- bir Avru- ilgiyle konferansçıyı dinlemeye ha- zırlandıklarına şüphe yoktu. Ayrıca dört beş Fransız gazetecisi de çağ- rılmıştı. Fakat kendiliğinden gelen- ler de eksik değildi. Bu manzara bi- ze bilhassa ümit ve heyecan veriyor- du. Konferans işte bu şartlarla baş- ladı... men söyliyelim ki netıce, bizler için de, dostlarımız için de tam hüsran oldu. Eş dost o kadar sıkıntılı ,0 kadar azaplı bir saat ge- çirdik ki yarıda bırakıp gidebilenle- re gıpta ettık Ancak ' state_ıık mev- kii' l y n mahut "konfe Tans"'ın so ıvışa- madan beklemek mecburıyetınde O- lanlar gazaplı bakış arını Paristeki resmı temsilcilerimize çevırıyorlardı "Konferans"ının başında Parise 28 inci defa geldığını ıftıharla söyleyen "konferansçı"nın şimdiye kadar cid- di bir konuşma dınleyebılmış olma- sından şüphe etmelıyız Tabancılar önünde, hem de bizim için bu dere- ce önemli bir konuda, konferans ver- meye teşebbüs edenlerin hareketleri- nin sorumluluğunu tam manasıyla müdrik olmaları lâzımdır. Konferans kolay şey değildir .Kendine has bir tekniği olan başlıbaşına bir sanattır. Fransızlar kadar ilgi çekici konuş- malara, cazip hitabete düşkün kül- ürlü bur millet önünde, hem de böy- le bir konuda, yekne ak ve sönük bir fesle bir siıru beylik şeyler geve- lemek ,propaganda gayretlerimize ü- mit bağlıyanlarının hayallerını kuv- vetlendirecek teşebbüslerden sayıl- mamalıdır. Bir kapıcısının dahı ko- nuşmasındaki vuzuha, mantığa hay- ret ettiğiniz bir memlekette tanm mış bir yazar konferanscımızın", İs- ter istemez nasıl tersine bir propa- ganda sağladığına bu vesıleyle şahit olduk. ı zzet Melih ve konferansı bir mu- azzam blöftü. , konuşmanın ilk beş dakıkasında anlaşılmakta gecik- me Üstadı Fransızcaya vakıf bi- lenler, hakikatte bunun aldatıcı bir salon hünerinden ibaret olduğunun da farkına vardılar. Fakat konfe- rans bir salon konuşması, bir has- bihal dahi olamadı. Anlaşılmaz, mo- noton sesin cansızca çekmeğe çalıştıgı satırlar Fransız dostlarımı- za hiç be emedikleri nahoş bir zi- yafet o Fakat konferansın başarısızlığını sadece ses ve şive faslına yüklemek Atatürke ve onun genç Türkiyesine hayranlık ve sevgi duyan dostları- mızın hislerine hürmetsizlik olur. İz- zet Melihin de neslinin çift isimli bütün "Sultanlı" benzerleri gibi tah- sili, formasyonu ve kişisel gelişmesi pe k erken duraklamıştı Bu bakım- dan, "konferans" esnasında kendisi ve dinleyicileri arasında kurulması TANITMAK Aydemir icap eden müşterek bag hiç bir za- ekil almış; salondan yavaş yavaş sıvışmalar da bu anlarda çoğalmış- tır. Ancak "konferansı'"" ın hazin tarafı, “konferanscı"nın Atatürk Türkiyes hakkında, hakıkaten "bır yabancı- dan daha az" gerçeğe sahip olması- dır. t Melih ve Atatürkün yeni Turkıyesı arasında korkunç bir ucu- rum, şaşılacak bir boşluk vardır. “Konferansçının Atatürk realitesi- nın ve genç Türkiyenin tam gerçeği- i bütün anlamıyla kavramış oldu- gu çok şüphelidir; konferansı ya- bancılar üzerine bu intibaı uyandır- ması bakımından fiyasko olmuştur. Bu olay orada bulunan Türkleri ve dostlarını haklı bir hiddet ve infiale sevketmıştır Çünkü n bu kadar önemli bir nuda cıdden ipe sapa gelmez şeyler söylemekle vakit geçirmiştir. "Tür- kiyede artık harem m yol oktur..", "ka- feslı pencereler İise»"; "fese gelin- ce. "Divan edebiyatından f'ılanca :F nferans"ın yarım saatin- de bunlaı', yarım saatinde de Benoiş - Mechin'den, Armstrong'tan satır- lar okumakla yetınen sayın yazar; "Kemal Atatürk Türkiyesi gerçeği- ni" Pariste yabancılara bu şekilde sundu.. sonuca varılmadakı bütün ka- daki kultur mübadelesinde, gerek konular, gerek kişiler arasında seç- me makla görevli servisler bi- rinci derecede sorumludurlar. Mik- tarı açıklamamaga gayret edılmesı n konferansçı bu se- tal met standardı bunu göstermektedir. cak bu başarısızlıktan sonra bizde âdet olduğu veçhile - kimse bu ışın işleyiş tekimden haberdar gö- rünmemektedir. Elçılıgın hıçbır ma- lümatı yoktur. Kendilerine yıne sO) anda haber verilmiştir. Kültür ate- şemıze gelince, "bu işle alâkalı de- gildir, ve... fazla — dallandırmamak daha doğrudur." İşte kültür ve propaganda alanın- daki son faaliyetlerimiz. Hem de öy- le bir yer; öyle bir zamanda ki: Yugoslav veya Yunan devlet adam- larının gelmesiyle Parla bayraklarıy- la donatılmakta, renkleri Notre - Dameanın tepesinde dalgalanmakta- üsbütün — unutulmamak istiyor- sak bu konularla alâkalı servıslerı- mizi yeniden gözden geçirmemiz ve bilhassa sahte kalıpların mevcudiye- tine son vermemiz şa 11

Bu sayıdan diğer sayfalar: