2 Ağustos 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 10

2 Ağustos 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER yan ve sevenlerin yüreklerinden si- linmemişti. Üstelik yasak emrini ve- ren idareci, karakuşi davranabilece- ğini de sözlerine ilâve etmişti. Son hâdise eville'ler, seyahatlerinin ortasın- e mahkeme takip etmek fırsatını buldular.Rizede Kasım Gülek nezaret altına alındı ve gösteri yü- rüyüşü yaptığı iddiasıyla mahkeme- ye sevkedildi. C.H.P. Genel Sekrete- ri siyasi faaliyetini gidişte bitirmiş- ti. Dönüşte alış veriş yapmak için - Kasım Gülek böyle şeylere çok me- raklıdır - Rize'ye tekrar çıktı ve çar- şıyı dolaştı. Polis gene çok sıkı ted- birler almıştı. Cipler, motosikletler, coplar ortadaydı. Halk Kasım Gü- lek'i selâmlıyor, tezahürat yapıyor- du. C.H.P. Genel Sekreteri de "hoş dıyenlerın ellerını sıkıyordu. hiddin Koçak bunu gösteri yuruyuşu saydı ve Ka- sım Gülek'i müdüriyete celbetti. Böy- lece, Emniyet Müdürüne göre tek başına bir şahıs, çarşıda dolaşırken gösteri yürüyüşü yapabiliyordu. Bir dosya tanzim olundu ve Kasım Gülek suçüstü mahkemesine verildi. Genel Sekreterin söylediği şuydu: "Alış ve- riş için çarşıya çıktım, selâm veren- lerin selâmlarına mukabele ettim, u- zatılan ellili sıktım. Gösteri yürüyü şü bunun neresinde?" avcılık ise Kasım Gülek'in, bu hareketinden do- layı altı aydan iki yıla kadar hapis, 1000 liradan 5000 liraya kadar para cezasıyla cezalandırılmasını istiyor- du. Mahkemede bilhassa Emniyet Müdürünün ifadesi alâka uyandırdı. Sorulan suallere — cevaben Emniyet Müdürü bizzat kendisinin de Gülek'e hoş geldiniz deyip, onun elini sıktı- ğını, üstelik beraber resim çektirdi- ğini bildirdi. Bir başka şahit ise po- lıslerm kendisini karakola "Kasım Gülek'in elini sıktın" diye götürdük- lerini söyledi. İşin 'bir başka alâka uyandırıcı tarafı avukat olan C.M.P. il başkanının C.H.P. Genel Sekreteri- nin müdafileri arasında yer almasıy- dı Ama her şeyin en garibi bu de- ğildi. Kasım Gülek'in duruşması Ri- ze'de cereyan ederken Ankara'da Za- fer gazetesi hükmü vermekte tered- düt dahi etmiyordu. Bakınız bu ga- zete * basın kanunlarına o da tabi- dir- ne diyordu "Karadenizlilerin ruhlarını karartmaya çalışan ve yer yer hâdiseler hazırlamak için tahrik- lerde bulunan Gülek dün Rize'de ada- lete teslim edilmiştir. Gayrı kanuni hareketlerı daima tekrarlamakla Gü- l k...". azete devam — ediyordu: "Memleketi dışarıya kötü göstermek ve jurnal etmekten zevk alan Gü- lek... Her seyahatinde — ve uğradığı her yerde ortaya nifak tohumları sa- çan ve bazı saf vatandaşları ıgfal et- mek yollarına baş vuran Gül Nihayet hüküm "Kanunu tatbıkle mükellef bulunanlar bu hazin ve "pe- rişan, lâkin aynı zamanda tahrıpkar tahrikler karşısında elbette gereğini icra edeceklerdir". Bu gazetenin Gü- 10 Bu Muvafakat Geri Alınmalıdır #stanbulda — bir basın davası rün sahibi Katip Tabir Burak muhakeme olunmaktadır. Dâ- va, karikatürde temsil edilen şahsiyetlerin muvafakatıyla a- çılmıştır. Muvafakat verenler asınd m vardır, biliyor mu- sunuz Prof. Fuad Köprülü! Şaşmamak elde — değildir. O Prof. Fuad Köprülü ki, basın mensuplarının mütemadiyen ta- kibinin artık aleyhtarı olduğu sanılıyordu O Prof. Fuad Köp- ü ki oğlunun basın mevzu- unda açıkladığı goruşlerinden, kendisinin de ayni fikirde ol- duğu zehabı uyanmıştı. O Prof. Fuad Köprülü ki yeni bir hü- vıyete kavuştuğu ümidi belir- mişti onun imzasını bir gazetecinin dâva edilmesi için verilmiş muvaf akatnamenin al- tında görmek, hayallerin suku- tundan başka bir şey değildir. Hatip Tabir Burak'ı Prof. Fuad Köprülü de dâva ediyor! Son günlerin en alâka çekıcı habe- ri, şüphesiz ki bul Acaba Prof. Fuad Köprülü hâlâ bu mudur, yani kendisi u- mumi efkâra hakikatte — oldu- ğundan değişik mi gosterılmış- tir, başkalarına kızanlar on gayrı ihtiyari kahraman ma tin okunmadan, taallük ettiği , mevzu bılınmeden emrivaki karşısında kalınarak mi atılmış bir imzadan ibarettir? — Bunu, Prof. Köprülünün bundan s raki hareketi tayin edecektir; zira o zaman haberi yok idiyse, bugün vardır. Prof. Köprülünün hareketi.. Evet üstad, nihayet hakikt ma- hiyeti hakkında bizzat bir ışık verse çok iyi eder. rikatü- ristleri dâva — eden polıtıkacı polıtık kanaatleri umumi efkâ- öprülüye atfettiği kanaat- leı' olan polıtıkacı değildir. Sa- bık Dış işleri Bakanının muva- fakatim iptal edip etmemesi, kendisi tarafından alınmış bir vaziyet olacaktır. Zir. ğru- sunu isterseniz, Oo mevzuda pek işmarla iş gördük de lek'e refakat eden muhabirine gore ise C.H.P. Genel Sekreterının aşırı derecede selâmlar vermesi" gösteri yürüyüşü idi. İkinci tur Kasım Gülek kuzey sahillerde mu- cadelesini, takdire lâyık bir deni cesaret ve ustalıkla yaparken İstanbulda başka bir hatip kendi yol programını çiziyordu. Bu, Os- Sekreterı ile C.M.P. Gene irine benzer pek vardı Hatta kusurları leri dahi, uzaktan bakanlara, eş gi- bi geliyordu. Her iki politikacı ken- dilerinden bahsettirmesini biliyorlar- dı. Gerçı bundan dolayı "siyasi rakip- leri medyun olmaları gerel ırdı gozlerının pekliği ve eri, dayanıklılıkları ve muhalle- bi çocuğu olmamaları da başarıları- nın ehemmiyetli faktörleriydi. Osman Bölükbaşı' ya Genel Sekre- ter yardımcısı Ahmed Bilgin refa- kat edecekti. C.M.P li lıderlerın halk tabakalarıyla temas etmesi, başka bakımdan da fayda verecektı Kendi teşkilâtları içindeki ifrat taraftar- larının memlekette nasıl küçük, çücük bir ekalliyet teşkil görüp anlayacaklardı. Kasım Güle butun Karadenız şehn'lerınde orada- ki C.M.P. ve Hü ensupları ta- rafından da hararetle karşılanıyordu Hattâ bazı yerlerde profesyonel po- lıtıkacılar harareti aşırı bile bulmuş- arı un| küçük görüşler- di. Nıtekım C.M.P. Genel Başkanını da her gittiği yerde Halkçıların ve Hür. P. taraftarlarının aynı sıcaklık- la karşılayacağı muhakkaktı. Şimdi ümid ediliyordu ki Osman Bölükbaşı da muhalif partilere "kanat vuruşu- nu dahi çok go ecekti. Zira herkes C.M.P. d a büyük işlerle uğra- şır görmek istiyordu. Osman Bolukbaşının da seyahati- nın hâdiseli geçeceğini kestirmek i- in kâhin olmaya lüzum yoktu. Top- lantılar kanunu mitingleri ve göste- irüyüşlerini men etmişti, psıkologık dertlere deva — olamazdı. uhalifler gene konuşacaklardı. Ka- nunı haklar gene kullanılacaktı. Ya- pılacak iş, bunlara tahammül göster- mekten ibaretti. Daha bu yeri ka- nunlar hazırlanırken AKİS bunların da kâfi gelmeyeceğini, yarın daha sıkı hükümlere baş vurmanın düşü- nüleceğini, yolun salim yol olmadığı- nı hatırlatmıştı. Hakiki dert, hâdi- selerde değildi. Bunların tefsırınde, telâkki olunma tarzındaydı duymazdı bile. Ama şimdi aynı pro paganda, Osman Bölükbaşıdan da e- sırgenmeyecektı içinde bunu haykıracak kim- se çıkmayacak mıydı? Çocukların gördüğü bu hakikat artık gözlerin önüne serilmiyecek ve aklıselime da- vet olmayacak mıydı? Altı sene ev- vel topla tüfekle yıkılmayacak gibi görünen bir partiyi bugünkü haine getıren sebepleri kımse teşrih etne- ecek miydi? Yazı AKİS, 4 AĞUSTOS 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: