2 Ağustos 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 9

2 Ağustos 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

PROTOKOL AKSAKLIKLARININ SONU a haftanın başında Istanbulda, Yeşılkoy hava meydanında bir man- raya şahit olanlar AKİS'in niçin protokol aksaklıklarına karşı alakalıların dikkatini mutemadıyen çekmeye çalıştıgını kolayl la an- layabilirlerdi, o gün orada ihdas edilen vaziyet, işlere bir çekidüzen rılememesının bılhassa devlet zıyaretlerının makul ve alışılmış olçu— et müddette her tarafa bayraklar astırılmasım, taklar kurulmasını, dev- let ziyaretinin bir ziyaret şenliği haline getirilmesini tasvip etmedıgımı- zi defalarca yazmıştık. Batılı memleketlere doğu hükümdarları geldiği batılı devletler kendi adetlerınden vazgeçmezler. Ölçü, mısat'ıı'ın degıl ağırlayanın ölçüsüdür. Hele umumi kaidenin dışın- da, bizle bir takım aksaklıkların vukuu hakıkaten insanı üzecek mahi- yettedir. Bu haftanın başında Yeşilköydeki, hâdise, Pakistan. Cumhurbaşkanı- nı Türkiye'ye yaptıgı uzun devlet ziyaretinden memleketine ugurlamak hâdisesiydi. İskender Mirz. Cumhurbaşkanı Celâl Bayar ve Büyük Millet Meclisi Başkanı Refık Koraltan geçırıyordu Fakat hiç kimsenin elbisesi, ötekininkini tutmuyordu. urbaşkanı Celâl Bayar çizgili pantalon jaket atay ve silindir şapka gıymıştı Buna mukabil Refik Ko- LAkAdİN. K2t raltan spor kıyafetteydi ve hattâ ayaklarında iki renklı - beyazl kah- verengili — yazlık ayakkabılar vardı. Misafir cumhurbaşkanına gelince, o da şehir elbisesiyleydı Dıger yüksek zevat da karmakarışık bir man- zara gösteriyordu. yapıldı, iki cumhurbaşkanı hazırlanan tribünle öyle marşları dmledıler asker Ööyle teftiş olundu. Bir karışıklık, başından sonuna her şeye hâkimdi. Elbise meselesinde gösterilen dıkkatsızlıgı anlamak kabil değildi. Ma» dem ki resmi merasim olacaktı İsken za ve sivil elbiseliler niçin ikaz edilmemişti? Foto muhabırlerınden bıle jaket atay talep ede- rek garabet rekoru kıran alâkalılar niçin vazifelerini yapmamışlardı? Yok, herkes şehir kıyafetiyle olacaksa Cumhurbaşkanı Celâl Bayar'a neden haber verilmemiş ve kendisinin yaz gününde, sıcak altında silin- dir şapkalı meydana gelmesine yol açılmıştı? Manzaranın insanı mem- nun etmiyecek bir manzara teşkil edeceğini protokolü tanzim eden- ler görmemışler midir? Yeşiiköyde cereyan eden hâdise dünyanın pro- tokol tarihine geçecek bir protokol hatasıdır. Bir resmi merasimde çift> renkli ayakkabıların silindir şapkalar yanında görünmesi, belki de ilk defa vaki olmakt Devlet yaretlerının resmi kısımları normal ölçüler 1çıne alındığı, üç günü geçırılm diği takdirde böyle aksaklıkların önleneceği şüphesizdir. Bu ziyaretler misafirlerin gezdırılıp evlendirildiği değil, ıkı millet ara- sında yakınhk doğurmak sayesi güden fırsatlardan ibarettir. Hele cum- huriyette idare edilen memleketlerde, resmi ziyaretler daha alay işsiz cereyan eder. AKİS, 4 AĞUSTOS 1956 YURTTA OLUP BİTENLER Kâmil Kırıkoğlu mukabele etmiş- ti: — Kanuni haklarımızı kadar kullanacağız". Emniyet Müdürü de ikazda bulun- muştu : " sonuna Ben de kanunu sonuna kadar tatbik edeceğim". Münakaşayı Kasım durmuştu : "- - Biz, kanunu sizin gibi anlamı- yoruz. Hasbıhalimizi yapacağız. Sız de vazifenizi yaparsınız. Beni kolum dan tutar ve dışarı atarsınız". Bundan sonra sohbet başlamıştı. Emniyet Müdürü de müdahale etme- mişti. İhtimal ki bir yandan muha— tabının bir Yat Klüp sakini olmadı- ğını anlamış, diğer taraftan da kâ- nunu tetkik fırsatım bulmuştu. Fa- kat Ordudan ayrılırken C.H.P. kafi- lesindeki milletvekilleri İç İşleri Ba- kanı Vekili Celâl Yardımcıya, Emni- yet Müdürünün tehditlerini telgrafla şıkayet ediyorlardı! Hâdiseler Giresunda ve Trâbzon- da tekerrur etmişti. Giresunda bir zat kendisini »Kasım Göleğe “"hükü- met komiseri" diye takdim etmişti. C.H.P. Genel Sekreteri kendi ikti- darları zamanında bu sıfatı taşıyan bir kimse bulunmadığından muha- tabına sormuştu : "— Yani kinisiniz ?" Sonradan, bahis mevzuu zatın Vali Muavini Doğan Beygo olduğu anlaşıl- mıştı. Doğan Beygo şehirde müthiş tertibat almıştı. Her taraf polis, jan- arma ve ciple dolu bulunuyordu. Kasım Gülek ve C.H.P. heyeti bun- ların arasından şehre girmişti. Tabii bunun C.H.P. için propagandaların en iyisi olduğunu' kimse f arketmiyor- Parti merkezi kordon altındaydı Içerı kimse bırakılmıyordu Kası Gülek orada toplanan partılılerle hasbıhalinde "bızden korkuyorlar. Ge- celeri uykuları kaçıyor" dedi. Halk deli gibi Genel Sekreteri alkışlıyor, tezahürat yapıyordu. "Hükümet Ko- miseri" Kasım Gülek'e halkın kendi- sine tezahürat yapmasına yol açacak hareketlerden sakınmasını tavsiye etmişti. Fakat C.H.P. Genel Sekre- teri kendisinin herkes gibi şehre çıktığım, tezahürat olursa ü met komiseri"nin tedbir alması ge- rekeceğini hatırlatmıştı. Giresunlu- lar bir baştan ötekine ayaktaydı ve C.H.P; ye sempati tezahüratı yapı- yordu. Trabzonda da hâdiseler — olmuş, meselâ gazeteciler C.H.P. binasına alınmamıştı. Trabzon da polis ve jan- darma kordonu altındaydı. Ama halk, sokaklardaydı Zaten Kasım ğin en kıymetli propagandacıları, alı- nan tertipler oluyordu. Onlar olma- a, belki bir çok kimse Kasım Gü- legın gelişinden haberdar dahi ol- mayacaktı. Emniyet memurları ta- rafından C.H.P. binasına sokulma yan gazeteciler, vaziyeti Genel Müdürü Kemal Aygüne şikâ- yet ettiler. Kemal Ayıgünün hâla, altıncı şube müdürü — Kemal bey" olduğu zehabı' henüz kendisini tanı- 9 Gülek dur-

Bu sayıdan diğer sayfalar: