27 Ekim 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 23

27 Ekim 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 23
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

K A D |I N Saadetin Kapısında Cemiyet Kadınlığın başındaki dert le bir devirde yaşıyoruz ki ka- dınlar erkekler gibi hayatlarını kazanabiliyor, tıpkı erkekler gibi müstakil bir hayat sürebi- Bu gazel ve tabii hakların yalnız kadınları değil erkekleri de memnun ettiği muhakkaktır. Yalnız arada sırada bazı şikâyetler yükseli- "Kadın evinden uzaklaşıyor!" Kadınlar erkekleri taklit ederek ka- dınlıklarını unutuyorlar ve erkekler munis tavırlı tatlı ve itaatkâr kadın- ların hasretini duyuyorlar. Bu tip ka- dınlar cemiyette günden güne azal- maktadır. Hele ileri cemiyetlerde bun lara tesadüf etmek cidden imkânsız- dır. Üstelik bu eski tipi kurnazlıkla taklit eden bazı maceraperest ruhlu kadınlar, erkeklerin gözüne girmenin bir şeklını bulmuş ve bu şekilde kan- larından şikâyetçi olan birçok erkek- leri kolayca ayartabılmışlerdır Aca- ba kadınlık yani kadını bir aşk ve il- ham perisi yapan, onu sevimli ve me- sut bir aile kadını, iyi bir anne ol- maya teşvik eden şey hakikaten kay- bolmak tehlikesi ile karşı karşıya mı- ır? Kadının kafası işledikçe ev işle— rinden sevk duymıyacagı çocuğunu emziremiyeceği, istese dahi sütünün gelmiyeceği, fedakâr ve iyi bir anne obuayı dahi hürriyetine feda edece- ği bir hakikat mıdır? Çalışa kadın Saadetini — korumalı AKİS, 27 EKİM 1956. Kolkola düğün salonuna girdi ler. Gene kus beyaz, bembeyaz bır elbise giyinmişti. Mes'ut; neş'- ve güzeldi. Dans edıyor ma sa masa dolaşıyor, büyük bir be- yaz pastayı kasmeye uğraşıyor- du. Herkes ona bakıyordu. O da herkese.. Ama eminim, kimseyi göremiyordu, salon çok fazla sı- cak olmadığı alde kızarmıştı. Heyecanlı idi Erkek genç bir doktordu. He- yecanı gizli ise de, saadeti apa- .Genç karısı ile "mambo" ya- ve alışanların iyi eğ- lendıklerını ispat eden kocaları i- le "Hoş bilezik"e kalkıyordu. Her iki dansta da aynı muvaffakiyeti kazandığı muhakkaktı: — Uçuyor- du. Saatler çabuk geçmişti. Gelin- le damat, kendilerini birdenbire veda eden davetlilerin karşısında buldular ve yuzlerce defa —aynı cumleyı işittile —Allah mesut etsin!." * avetlilerin arasında idim. Ben e bu sevimli çifte aynı saadet temennisinde bulunmuştum. Fa- kat tuhaf bir tesadüfle o gece ev- de kitap karıştırırken, — saadetin yepyeni bir formülünü izah eden bir yazı ile karşılaştım. Işte şim- di tanıdığım ve tanımad bü- tün yeni ve... bütün eski evlılere bu yazıdan bahsetmek istiyorum. Çünkü bu yazıda ben, devrimizin en müspet, en güzel taraflarından birini, İrade ve cesaretle mukad- deratı yenebılmek azminin bir şeklini görüyorum. Yazar, saadeti zamanımıza has, hafif ve esprili kelimelerle izaha çalışmış. Gayesi onu küçümsemek veya herşeyin Allahtan geldiğini inkâr etmek değildir. Fakat Allah bize bir takım imkânlar bağışla- dıktan sonra, bizi su dünya yüzün- de .kendimizle baş başa bırakmış- tır. Burada mesut olmak istiyen, bazı şeyler yapmak mecburiyetin- dedir. Saadet hepimizin yanıba- şında, hepimizin içinde ve hepimi- zin içindedir. Ama o bize gelmez, bizim ona gıtmemız şarttır. — Ba- kın yazar ne diyo "Saadet mi? Fakat bu öyle el- le tutulamaz, gözle görülemez, i- zahı güç bir kelime değildir ki! Saadet XX. asırda, imal edilebi- len birşey olmuştur. Fabrikası evdir. Ustaları da kadın ile erkek.. Meydana çıkacak olan eser, vakıa büyük bir eserdir ama ne kadar küçük ve ne kadar ehemmiyetsiz Jale CANDAN gayretlere — dayandığını — bilseniz onu hiç te böyle gözönünde büyült mezsiniz. Vakıa sırda Teknil Saadet Okulları açmak pekâli mümkündür ve bunda-cidden pek geç kalınmıştır. Ama okula git meden de bunu öğrenmek müm kündür. Çünkü saadetin kısa bi formülü vardır: Mesut olmak bedbaht olmak — zevkine kendin kaptırmamaktan ibarettir. Eve insanlar kolay kolay bedbaht e lurlar. Zira bütün şikâyetlerin rağmen bedbahtlığı severler. bahtlık mekanizması — şöyle baş hur Lekesiz bir saadet hayali ku herşeyi idealleştiren insan ev lılıkte ilk hakikatlerle beraber ilk sukutuhayallere de uğrar.. Kendi sini bedbaht hisseden kadın veya erkeğin bu bedbahtlığı yüzünde etraftan topladığı alâka kendisi ne gayet cazip gelir ve — mutla bir saadet bulamadığı için mal lak bir bedbahtlığa adeta zevki -kendini bırakır. Bedbaht olma mesut olmaktan çok daha kolay dur ve insanlar bedbahtlığı bunun için tercih ederler.. Aslında bun lar arkadaşlarına küser mı terkeden ve bö yle zalandıracağını ümit eden çocuk lardan farksızdırlar. Hayata kü sen bedbaht insan da hayatı ter kederek uzaktan onu seyreden in san değil midir? ek — oyu onları ce Yazara göre XX. asırda saadet herşeyden evvel bir fabrikas yon işidir.. Onu imal etmi birçok diğer şeyler gibi satan al mak mümkündür. — Vakıa saade para ile satın alınmaz ama irade ve cesaretle ve bilhassa hakıkı bi mesut olma arzusu ve azmi it hepimiz onu elde edebiliriz. Bu nun için hadiseleri yenmek, onlar lehimize çevirmek ve insanları an lamaya çalışmak lâzımdır. Bunun için, yazarın dediği gibi, hepimi zin en çok kaçınması lâzım gelen şey kadın zaafları yani romantız me, göz yaşlarına, "dram"a kar şı olan meyillerimizdir. Yazanı söylemeği İhmal ettiği bırsey dal ha vardır: Saadet denilen yel ni fabrikasyon işinde erkekle kal dının dalma beraber çalışma mec buriyeti.. Çünkü bugün dünyamı büyük dertleri ne olursa olsun, ev lilik problemleri ınsanlıgın buyuk dâvalarından bi rı makta devan etmektedir ve ıy ete faydalı ideal insanı yetıştırecek olan, her şeyden evvel ailedir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: