27 Ekim 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 6

27 Ekim 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER KİME ŞİKAYET EDELİM 0 kuyucularımız geçen sayımızın 9. sayfasında, sütunların arasına yanlışlıkla karışmış gibi duran acaip bir yazıya rastlamış olacak- lardır. Kolaylıkla tahmin etmışlerdır ki bu, yururluktekı Basın Kanunu- nun bize yüklediği bir vecibenin yerine getirilmesi idi. Hakikaten yazı, Ankara savcılığı vasıtasıyla, neşredildiği şekilde gönderilmişti. İzmirde çıkan bir gazete çok resmı ilan alıp az sattığının yazılmasından hiddet duymuş, "ben çok satarım" diye tekzip yollamış. Yalnız, "çok satarım" diyor da, tırajının ne olduğunu söylemiyor. Halbuki çok satıp satma- man n mükemmel bir olçusu vardır: Tiraj! Ustadlar -iki senede aldıkla- rı resmi ılan tutarı yarım milyon lira kadardır- acaba tirajlarını lütfe- debilirler mi? Fakat kanun, gelen tekziplerin "hıç bir mülâhaza ve işa- ret katılmaksızın" neşrini emrediyordu. Neşret Yalnız, bizi bu tekzibi neşre mecbur eden Ankara Savcılığını, Büyük Millet Meclisi tarafından kendisine verilen takdir hakkını yanlış kul- landıgında dolayı nereye şikâyet edecegız, lutfen alâkalılar bir makam gösterirler mi? Zira Ankara Savcılığı, ken ni ikaz etmemize rağmen tekzibin oldugu gıbı neşri hususundaki k nunt kararında ısrar et- miştir ve kanun "Cumhurıyet Muddeıumumısmm kararı kati olup yeri- ne getirilmesi mecburidir' n bu gayrıkanuni kararı yerine ge- mek zorunda bırakılmışızdır. Şımdı savcılığı kime şikayet edeceğiz, hakkımızı nasıl arayacağız? Tekzip elimize geçtiğinde, dizdirttik. 21 santim tuttu. Tekzip edilen yazının tekzip edene taallük eden kısmmı "lçtük 6 santim geldi. 5680 sayılı kanunu tadil ed 8133 sayılı kanunun tekzip hakkıyla alâkalı maddesine baktık: "Cevap veya tekzı taalluk ettıgı yazıya Ur misli ilâvesiyle baliğ olacak mıkta ve hacmı geçemez" deniyordu savcılığa bildirdik, dizilen yazılarm provalarını kanunun bizi sadece 12 santımlık tekzip neşrine mecbur kıldığını lıatırlattık ve met- nin hangi kısmım neşretmemiz gerektiğini öğrenmek istedik. Gelen ce- vapta aynen şöyle deniliyordu: Tekzibi istenilen Bekleyiş başlıklı yazının devamı 10 ncu sahifededir. Devam ettıgınden neşn ıstenılen yazı 2 mislini geçmemekle aynen neş- ri icap eder, gereği rica olun Hakkımızda bir dâva daha açılmasını arzu etmediğimizden, boyun eğdik * T kzıp olunan yazının çıktığı 124. sayımızın 9. sayfasını açınız. "Bek- leyiş" başlıklı yazıyı tetkik ediniz. Sadece ilk altı santiminin tekzibi yollayan gazeteye taallük ettıgını goreceksınız Yazının mın! eteyle uzaktan yakından hiç bir alâkası yoktur. T.BM.M. Zabıt Cerıdesmm 73. Inıkata ait 6.VI. 1956 tarihli nüshasının 191. sayfas okuyunuz. Bir hatip -Turgut Gole- Basın Kanununun tekzıple alakalı maddesı goruşulurken diyor ki: eselâ 5 sütun devam eden n Ur haber veya yazıda Ur şahıs- tan 10 satırlık bir cümle ile bahsedılmışse o 10 satırlık elimle için tek- zip mektubu gönderecek şahıs mektubunu 10 satır Uzunluğunda değil, 20 satır uzunluğunda degıl, ütün yazının iki mıslı uzunluğunda yazma hakkına sahip olacaktır İktidar sıralarından sesler yükseliyor: Oyle değil". Bunun üzerine bır milletvekili -Ziyad Ebüzziya- tadil takriri veriyor. Takrir şudur: evap veya' tekzip taallük ettiği yazının cevap verenle ilgili mıkta- rına bır mıslı ilâvesiyle baliğ olacak miktar ve hacmi geçemez" müzakeresine sıra geldiğinde Komisyon sözcüsü olan mil- letvekılı kalkıyor ve diyar "— Muhterem arkadaşlar, “taallük ettiği" kelimesi "kendisine ait olan" mânasını ihtiva eder. Za apta böyle geçmesi maksadı temin eder sanırım. Bunun için takririn geri alınması yerinde olur kanaatindeyim". Başkan takrir sahibine soruyor. "— Takriri geri alıyor mu: sunuz, efendim?" Ziyad Ebüzziya, takriri geri alıyor. Evet, bu konuşmalar Meclis zabıtlarına geçmiştir. Ama işte Ankara Savcısı ihtimal ki Akis okumaktan Meclıs zabıtlarını okumaya vakıt bulamadıgından Komisyon sozcu ünün “"maksadı temin eder sanırım" demesine rağmen 1 bir kararla bizi bu kararına uym ya mecbur ediyor. Biz de uymaya mecbur oluyoruz. Kime şikâyet edeceğiz, hakkımızı nasıl arayacağız" Allah lillah aşkı- ba na bir yol gösteriniz. Acaba o komisyonun sözcüsü olan milletvekilin den -Nusret Kırışçıoglu- meseleyı bır sözlü soruyla Meclise getırmesını istesek?.. Öyle y: -kanunun mükemmeliyetini savunmuşlardı- bizim de mılletvekılımız degıl midirler? takıp etmektedir. Hakikaten seyaha- tin o merhalesi, eski Ba, şbakan Şem- seddin Gunaltayın her sözüne cevap yetıştırmekle geçti Menderes o konuşmalarını yaparken Demokrat Partinin bazı çevrelerınde hareketleri gittikçe ar- n Ur hayretle karşılanıyordu B sırada Muhalefeti tekrar yre" mevkiine düşürmekte DP. nasıl bir fayda mülâhaza edılebılırdı” Ikı politikacı arası a enderi Günaltay bir söz duellosu başlamış- tı. Bundan C.H.P. nin kaybedecek hiç bir şeyi yoktu, ama D.P. çok kaybe- diyordu. Yaratılan "İmar" havası bir ümid havasıydı; — şimdi onu bırakıp sonu gelmez münakaşalara girişmek bütün Muhalefetin arayıp da bula- madığı şeydi. Muhalefetin siyasetha- nesinde neler olup bittiğini takip et- medıgını söyleyen Adnan Mendere- sin, Gunaltay tarafından yapılan be- Şemseddin Günaltay Canlanan kaplan yanatlara o beyanatın gazetelerde in- derece miişkiildiı. Bizzat D.P. Genel Başkam da C.H.P. iktidarının hiç, a- ma hiç bir şey yapmamış bulunduğu- nu, memleketi onlardan bir harabe halinde devraldıklarını mütemadiyen ileri sürmüyor muydu ? Millet biliyor- u ki CHP. de bir çok şey yapmıştır, D.P. de bir çok şey yapmaktadır. He- le Adnan Menderesin Aydında soyle- diği şu sözleri anlamak hakikaten im- kânsızdı. D.P. Genel Başkam kendi ıcraatının ınkar edılmesının zararını şöyle anlatıyordu: AKİS, 27 EKİM 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: