8 Aralık 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 32

8 Aralık 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 32
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TİYATRO ynayan bir sanatkâr olarak piyesin bütün diğer yirmi şahsı içinde en bü- yük talihsizliğe uğradığı muhakkak- Üçüncü Tiyatro Tahta Çanaklar eçen ayın sonuna dogru Devlet OT Tiyatrosunun sahneye — koyduğu renı eserlerden biri de "Tahta Çanak- ar", diğer adıyla "Hepimizi Bekle- ren"di. Üçüncü Tiyatro'da temsil e- lilmekte olan "Tahta Çanaklar" A- merikalı yazar Edmund Morris'in se- yirciyi umumiyetle geleceği hakkın- da karamsarlığa sürükleyen, — fakat oldukça başarılı bir eseriydi. Edmund Morris piyesinde "gün ge- lecek tıpkı ihtiyar Lon Dennison gıbı hepımız ihtiyarlayacağız" deme tiyor; “çocuklarımız büyüyecek, ev- enecekler, torunlarımız olacak. Ama sütün bu kalabalık ortasında yapa- yalnız kalacağız. Oğullarımızdan bi- rinin yahut diğerinin çatısı altında Yaşamak bize ilk anda pek tabii gö- rünecekse de çatının altında bizim yüzümüzden birtakım nahoş hadiseler geçecek. Kimse seneler boyunca Ala- bama'daki hatıralarımızı - dinlemeğe tahammül edemiyecek. Artık hayatı— mız bir satranç tahtasıyla avluda gü- neşlenmekten ibaret kalınca bıktıra- cağız çevremizdekileri.. Sade geçmi- şi anlatmaktan ve etrafı kirletmekten başka bir işe yaramaz olacağız. Bu da yetmiyormuş gibi titreyen elleri- mizle evin içinde dokunduğumuz her- şeyi düşürüp kıracağız ve ne olacak? Yemeğimizi tahta çanaklar i verecekler. Oğlumuz bize sadece cıyacak. Gelinimiz usanç getirecek. Bu kadar sene zarfında sadece ihti- yar bir bunağa dadılık ettiginden acı acı şikâyete başlayacak. Günün bi- rimle aynaya bakıp ıhtıyarlamakta olduğunu görecek. Korkacak gelece- ğinden. Onun da önüne yemeği tah- ta çanaklar içinde konmağa başla- madan önce bir parça kendi hayatı- nı yaşamak, geçmişini — düşündüğü zaman orada 1htıyar bır adama dadı- lık etmekten gayri güzel hatıralar bulunsun istiyecek. O andan itibaren bizim bu evdeki mevcudiyetimiz büs- bütün tahammül edilmez bir yük gi- bi gelecek ona. Oğlumuza baskı ya- pacak, bizi düşkünler yurduna koy- sun diye.. Oğlumuz bize acımaktadır ama ayak diretirse — sevdiği karısın- dan olacak. Hayat düzeninin bizim yüzümüzden bozulmasına kimse, ço- cuklarımız bile rıza göstermiyecek- ler. Torunlarımızdan - biri çıkıp bizi elimizden tutmak istese dahi, gidece- ğimiz yer eninde sonunda duşkunler yurdu olacak". Edmund Morris'i in pıyesındekı Lo Dennison'ın hikâyesi bu. Her ihtiya- rın sonu Lon Dennıson ın sonuna benzemiyebilir ama Üçüncü Tiyatro'- da Lon Dennison'ın hikâyesini seyre- den pek çok seyircinin göz yaşları i- 32 çinde bozulmasına hep tu benlik duygusu Amerikada Richard Nash kadar da tanınmayan Edmund Moırria'in bu e- seri kendı memleketinde hemen hiç oynanmamış, ancak Almanyada ka- zandıgı başarı Üzerine dilimize de Se- niha Bedri Göknil tarafından almanca metninden tercüme edilmiştir. Noksan taraf dmund Morris'in gayesi Muhak- ak ki seyirciyi hor görülen ihti- yarlığa acındırmak değil. Müellif e- serinde tarafsız davranmak istemiş, ihtiyarlığın sonunu gösterirken genç- lerin de kendi yönlerinden haklı ol- duklarını, kendi hayatlarını yaşama durumunda olduklarını belirtmeğe gayret etmiş. Ancak yazarın bu gay- retinin müsbet bir netice verdiği söy- lenemez. Zira Edmund Morris ıhtıyar Lon Dennison'ın günün birinde o ları, gelini, torunları ortasında y yalnız ve bir yük gibi kah Verdıgını belırtırken onun neden artık bir yük. sebep herhalde Yıldırım Önal Şöhretin — eşiğinde huzur kaçıran bir insan haline gel- diğini kâfi delillerle belirtememiş ge- lini Clara daima şikâyet halindedir ve yazar Clara'yi da kendi yönünden haklı göstermeğe çalışır; ama seyir- ciler arasında "hain kadın", "kahrol- sun gelin," gibi sedalana yükselmesi de göstermektedir ki Clara'nın duru- mu piyeste yazarın isteğine rağmen aynı tarafsızlıkla belirtilememiş. Lon Dennison'ın artık tahammül edilemi- yecek bir hale geldıgım müellif sade- ce yerlere tütün dökmesiyle ve bık- madan usanmadan hep ayni hatıra- ları, Cenup Harbi hatıralarını anlaş- masıyla izaha çalışmışsa da bu deliller seyirciye kâfi gelmemekte ve Clara ortaya âdeta kötü kalpli bir kadın o- larak çıkmaktadır. Müellif Clara'nın biraz da kendi hayatını yaşama ar- zusunu, ihtiyarlama korkusunu daha sarih olaylarla verebilseydi — piyesin ağırlık merkezi bir parça Lon Den- nison tarafına kaymaktan kurtulur ve Edmund Morris te gayesine daha iyi yaklaşmış olurdu. Ustanın iyisi Piyesteki bu zaaf e esrin Üçüncü Tiyatrodaki konuluşuyla bilabü- tün kendini gösteriyor. Cüneyt Gök- çer piyesi sahneye koyarken rejisör- lük sıfatını kullanmaktan âdeta çe- kinmiş. Bir rejisör sadece bir piyes metnini okuyup onu olduğu gibi sah- neye aktaran kimse değildir. Bir re- jisör oyunculara sadece şurada dur- maları, burada hareket.etmeleri ge- roktıgını soyleyen kimse de değildir. Bir rejisör piyes metnini okuduktan sonra onu kendine göre yorumlayan, metindeki zaafları maskeleyen, hat- tâ icabederse metni yepyeni bir anla- yış içinde seyırcılerıne kabul ettir- mesini bilen mse demektir. Ancak böyle olduğu takdırde bir rejisör bir usta olmaktan öteye gider ve yaratı- cılık Vasfını ortaya koyar. Cüneyt ökçer "Tahta Çanaklar" piyesini sahneye koyarken gerçekten iyi bir ustadır. Hangi çivinin, nereye çakıla- cağını bilmiş, hem sağlam da çak- mıştır. Ama şu ayak belki kusurlu bir ayaktır. Bu ayak yapısına şu mo- del gitmeyebilir. O zaman bu ayağın şu küçük kusurunu Örtecek bir başka model düşünmek gerekir. Cüneyt Gök çer bunu yapmış mı? Cüneyt Gök- çer bunu yapabilseydi — umumiyetle başardı olan piyesin o küçük kusur- larım örtebilir, meselâ onu yer yer fazlaca melodrama kaçan havasın— dan kurtarabilir, asıl muhımı de mü- ellifin söylemek isteyip biraz noksan bıraktığı bir tarafı mizanseniyle ta- mamlayabılırdı Meselâ ihtiyar Lon Dennison evin içinde dolaşırken bir de koltuk devirebilir, yemeğini yer- ken üstünü başını feci şekilde kirle- tebilirdi. Zarar yok, Clara bunların farkında olmasın. Maksat seyircinin farkında olmasıdır. Rejisörün yapamadığı İh_tiyar Lon Dennison'da Yıldırım Onal kısa sanat hayatının en ba- şarılı kompozısyonlarından birini ve- riyor. tonuna, — yürüyüşüne, bil- hassa el ve yüz hareketlerine kadar Yıldırım Önal Cüneyt Gökçerin mi- zanseninde yapamadığım yaptı. tah- lil ve tatbik vasfını taşıyan bir san'- atçı olduğunu isbat etti. Piyesin ikin- ci başardı tipi Muammer Esinin oy- nadığı ihtiyar Sam Jaeger'dir. Mu- ammer Esi kendisine verilen her rol de olduğu gibi Şam Jaeger'i de anla- canlandırıyor. Um- Dennison'ın reel görüşlü, erkek kardeşi Clenn'e naza- ran biraz daha duygusuz ve kaygısız diyebileceğimiz karakterini ifadelen- dirmekte ayni derecede başarılı. Bil- hassa Bessie Bexter'le yıllar sonra ilk defa karşılaştığı sahnede. Uaz- zez Lutas yer yer fazla sert, oyunuy- la karşımıza haklı bulmamız gere- ken bir Clara yerine âdeta zalim bir AKİS, 8 ARALIK 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: