20 Eylül 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 33

20 Eylül 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 33
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Fakat bu ara, bir sanatçının her şeyden önce insan, bir kadın sanat- çınınsa herşeyden önce kadın olduğu unutulmuş görünmektedir. Yuva kurmak, çocuk sahibi olmak, her in- sanın oldugu gibi, bir sanatçının da tabii hakkıdır. Suna Kan bundan bir iki yıl önce, İstanbullu film pro- düktörü Ahmet Üstel ile evlenmiştir. Üstel ailesini yakından — tanıyanlar, bazı söylentilerin aksine, Ahmet Üs- telin sanatsever bir kişi olduğunu, geri kafalılık edip — karısının sanat hayatına engel olmak şöyle dursun, bilakis desteklediğini, önayak oldu- ğunu bilmektedirler. Gerçi Suna Ka- nın son birkaç ay içinde, günlük temrinlerinin olsun, konser faaliyeti- nin olsun, hızını kesmiş olduğu doğ- rudur; nitekim sanatçı, Brüksel Ser- gisi Türk 'konserlerine katılamamış- tır. Fakat bunun sebebini bir dok- tor daha iyi izah edebilir. Suna Kan evvelki hafta bir çocuk dünyaya ge- tirmiştir. Ne var ki Üsteller, Suna Kanın annelik — mesuliyetleriyle sa- natçı — mesuliyetlerinin çatışmasını imkân nisbetinde — önlemek, için za- manında tedbir almışlar ve küçük Ömer Üstelin bakımım ve yetişmesi- ni iyi bir dadıya bırakmışlardır. 1200 lira ücret una Kan Paristen döndüğünden beri, Cumhurbaşkanlığı Orkest- rasının kadrosunda bulunmakta ve ayda 1200 lira ücret almaktadır. E- ğitim — masraflarını yüklendiği üs- tün değerde musikişinaslara, eği- timlerinden sonra da geçim imkânı- nı sağlaması şüphesiz ki devletin, sanat sahasındaki -sayısı pek az 0- lan- yerinde davranışlarından biridir. Gelgelelim "Suna Kan, bu 1200 lira- ya karşılık ne iş goruyor"" suali zihinleri tedirgin etmektedir. Hatır- lamak gerekir ki batı devletleri bir- çok sanatçıya, milli kıymetlere, kar- şılığında hiç bir şey istemeksizin ma- aş bağlarlar. Suna Kana ödenen üc- ret bu çeşitten değildir. Milli Eğitim Bakanlığı veya Cumhurbaşkanlıgı ondan her zaman bir vazife yerin getirmesini istiyebilir. Fakat herhal- de Suna Kan çapında bir kemancı- nın, Cumhurbaşkanlığı Orkestrasının yaylı çalgılar bölümünde çalışarak hayatını körletmesine kimsenin gön- lü razı olmaz. 1957-58 mevsimi boyunca Suna Kan, anneliğe hazırlandığı halde, konser çalışmalarını elinden geldıgı ar devam ettirmekten de geri kalmamıştır. Ankarada iki, İstan- bulda bir orkestra konserine solist olarak katılmış, her iki şehirde de birer resıtal vermiş, Cumhurbaşka- iği bir vazifeyi yerine ge- tırmış, Bayarın Batı Almanyayı zi- yaretı sırasında, kültür temsilcileri- miz arasında orada bir konser ver- miştir. Kendilerinden çok şey bekle- nen birçok sanatçımızın biten mev- sim içinde bu hacımda bile bir ça- lışma göstermedikleri ortadadır.;Bu- nama beraber Suna Kan, nazarları üstüne çeken bir sanatçı olduğu için. AKİS, 20 EYLÜL 1958 Türk Parasının Değeri ve Musiki Ticareti ürk parasının değerinin yüzde T üçyüz nisbetinde — düşürülmüş olması, ticaret hayatımızın her da- lında çalışanları olduğu gibi, kon- manacerlerini de tasalandır- m ıştır. Konser manacerliği bizde, yıllardır emekleme çağını aşama- mış bir meslektir. 1958 devalüas- yonu, bu mesleğin önümüzdeki yıl- larda gelişmesine bağlanan pek küçük ümitleri bile yok etmiştir. Fakat önemli olan, manacerlerin tasaları değildir. Türkiyede üç ta- ne konser manaceri varsa ikisi ay- nı zamanda sinema salonu işleti- cisidirler ve sanat manacerliğini daha çok amatörce davranışlarla yapmaktadırlar. Asıl tasa, Tür parası hakkındaki kararlar yuzun- musiki hayatımızın göreceği zararlarla ilgilidir Türkiyeye konser vermiye ge- len yabancı musikişinaslara üc- retleri, konseri düzenliyen mana- cerler tarafından Türk parası ola- rak ödenir. Genel olarak manacer, sanatçının yol parasını ve Türki- yede kaldığı günler zarfındaki o- tel, yemek v.s. masraflarını hesa- ba katmaz. Konser vermeye ge- len misikişinas bu masrafları aldı- ğı paradan öder. Geri kalan para- yı ne yapar? Birkaç ay öncesine kadar bu narayı olduğu gibi, dö- viz olarak dışarı çıkarabilirdi. Tatbikatta gerçi, bu paranın dövi- ze tahvili ve dışarıya havalesi bü- yük gecikmelerle oluyordu. Ama Türkiyede konser veren bir musi- kişinas ücretini, er veya geç, işi- ne yarayabılecek bir para halinde alabılıyordu Gelgelelim, birkaç ay önce Maliye Bakanlığının aldığı bir kararla Türkiyeye gelen sa- natçılara kendilerine ödenen Türk parasının ancak üçte birini döviz olarak alma hakkı tanınmıştır. Geri kalan üçte iki ne olacaktır? Yurdumuzda bir iki gün kalıp yo- luna devam edecek bir musikişi- nas, 99 liradan fazla Türk parası- nı sinir dışına çıkarmak yasak ol- duğuna göre, bu paradan nasıl faydalanabilir? Evet, Türkiye dı- şına çıkarılmasına müsaade olu- nan bazı malları satın alabilir a- ma, bu külfeti göze almasını, hem vakti, hem de yurdumuzda hangi malların değerli olduğu hususun- daki bilgisi pek mahdut olan bir yaptıkları yeter — görülmemektedir. İcra kalitesinde bir düşüşün başlamış olduğu hakkındaki görüşler aslında dayanıksız söylentilerden başka bir- şey olmıyan aksine çalgısı günden güne olgunlaşan Suna Kanın artık çalışmalarını — hızlandırmas dış memleketlerle temaslarını sıklaştır- İlhan K. MİMAROĞLU yabancı sanatçıdan istiyemeyiz. Durum zaten, buralarda — konser vermeyi düşünen yabancı sanat- çıların hevesini — kırmıştır. Şimdi buna bir de, paramızın degerının düşürülmesiyle ortaya çıkan yeni urum eklenmiştir. Bir örnek ve- relim. Diyelim ki bir pıyanıstın elinde, Türkiyede verdiği konser- lerden ve geçirdiği günlerden son- ra, 3.000 Türk Lirası kalmıştır. Daha geçen mevsim, bu Praranın hepsini dovız olarak alabildiğine göre, kendisi 5.75 kurundan, 416 dolar verılecektı Birkaç ay önce alıan o üçte bir kararına gore ancak eline 172 dolar geçecek ti. Şimdi ise, devalüasyon neticesi, bir doların karşılığı 9 lira olduğu- na göre, 3.000 liraya karşılık an- ak 111 dolar alacaktır. Demek ki geçen kendisine ödenen 3.000 lıraya karşılık 416 dolar ala- bilecek olan bir sanatçı, bu mev- sim ancak 111 dolar kazanabile- cektir. Bu durumda, asıl gayeleri Boğaziçinin — güzelliğini görmek yahut Ayasofyayı — gezme olan musikişinasların bile buraya gele- ceği pek şüphelidir. Aradaki farla ancak, manacer- lerin sanatçılara ödiyeceği Türk parasının arttırılması karşılıyabi- lir. Buna da manacerler göze almı- ya yanaşmamaktadırlar. Çünkü, sanatçıya daha fazla para ödiye- bilmeleri — için bilet — fiyatlarının yükseltilmesi gerekmektedir. Oy- sa bilet fiyatları belediye tara- fından dondurulmuştur. — Belediye, bilet fiyatlarını serbest bıraksa, yahut zam yapılmasına müsaade etse, bu sefer de konser devamlı- ları ortalama üç misli daha fazla para verme sorunda kalacaklar- dır. Kısacası bir fasit daire için- de bulunulduğu ortadadır. mda, bu — mevsimden başlıyarak, dış — memleketlerden Türkiyeye gelecek sanatçı sayısı- nın çok azalması beklenmektedir. Ancak, içinde bulunduğumuz haf- ta içinde Türkiyedeki konserleri- ne başlıyacak olan Amerikan Ju- ilâard Kuarteti gibi, turneleri kül- tür propagandası maksadiyle ya- bancı hükümetler tarafından des- teklenen — musikişinaslardan — ve musiki — topluluklarından — medet umabiliriz. ması, her yıl bir kere Parise gidip öğretmeni Gabriel Bouillon yanında eğitimini tazeleme imkanlarını ara- ası, hele milletlerarası bir şöhret sağlıyabilmek için daha kesif bir faaliyet göstermesi beklenmektedir ve bunları yapması için hiçbir ciddi engelinin olmaması gerekir. 33

Bu sayıdan diğer sayfalar: