18 Nisan 1959 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 26

18 Nisan 1959 tarihli Akis Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

sıkı bir kontrole tâbi tutmaktadır. Komünist Partisi bu kontrolü tatbik için hususi bazı teşkilatlar kurmuş- tur. Bunların başında - propaganda ve yabancı memleketlerde tahrıkçılık 1şler1yle vazıfelı "Agitp gelir. gitprop"un Moskovadakı merkez , basını devamlı bir kontrol belli bir gazeteyi ele alarak etraflı bir sondaj ameliyesine girişir, bun- dan aldığı neticeye göre. gazete hak- kındaki kararını verir. "Agitprop" basının ele alacağı ve alamıyacağı mevzuları da tespit eder ve bunları gizli direktifler halinde — gazetelere ildirir. Meselâ grevler, unıversıte çevresindeki kaynaşmalar. — çalış kampları, yabancı memleketlere ıl— ticalar, resmi şahsiyetlere karşı sui- kast teşebbuslerı yasak mevzular a- rasındadır. Asıl sansür, yani gazeteler basıl— önce yurutulen ise "Glavlıt" tarafından yapı lır "Gla - lit" resmen ğilim Bakanlığına bağlıdır, hakıkatte uyelerının hepsi gizli emniyet mermurlarında meyda- na gelmiştir. "Glavlit"in "basılır" kaydı almadan hiçbir gazete basıla- maz. "Glavlit" 1n selahıyetı ancak, "İzvestia" ve "Pravda" gibi Sovyet hükümetinin ve Komünist Parti mer- kez komitesinin resmi organlarında işlemez Rusyada — kullanılan diğer bir san- sür de " vizesi" denilen usül- dür. Kaynak vizesi, haber veya ma- kale ile ilgili resemi makamın imza- sını goster mek mecburiyetidir: Bir resmi şahsiyetle mülakat mı yapıl- dı, müsvettenin mülâkat yapılan şah- sın imzasını taşıması gerekir, dış si- yasete alt bir makale mi hazırlandı, üzerinde Dışişleri Bakanlığının vi- zesi bulunması icabeder. Bütün bu 26 İ d &.uıgı; Y Mi Macar ihtilâli sırasında nümayiş yapan Basının gıdası : Hürriyet!.. çeşitli kontrollere rağmen sık sık ataya düşüldüğü de görülür. Mese- lâ Sovyetlerle aynı sansür sistemini kullanan Komünist Cinde 10 gün i- çinde 370 kuyu kazıldığı bildirilmiş, fakat böyle bir işe hiç başlanmadığı anlaşılmıştır. Yapılmamış köprüler- den trenlerin geçirildiği de sık sık rastlanan hâdiselerdendir. Hürriyetten boyunduruğa illetlerarası Basın Enstitüsünün Çekoslovakya bahsinde ileri sür- düğü noktalar da ibret vericidir. Çe— koslovakya, savaştan önce batılı mâ- nasıyla gazetecılıgın mevcut olduğu tek Doğu Avru mleketiydi. Us- telik savaştan sonra Sovyetler ta- rafından “kurtarılmış" bir memle- ket değil, Almanyaya karşı savaş- mış bir "müttefik" statüsünü haiz- di. Batılı anlayışta bir devlet adamı eneş zamanında — Çekoslovak Doğu ile Batı arasında orta- lama bir sisteme sokulmuştu. Bası- nın bazı mesuliyetleri olduğu ileri sürülüyor, gazeteler bu mesuliyetle- ri yerine getirecek yolda tanzim edi- liyordu. Meselâ hususi şahısların ga- zete çıkarmasına izin verılmıyordu Ancak Milli Cepheye dahil -yani Al- man işgali sırasında işbirliği yap- mamış, partılerın bazı korporasyon- ların ve resmi teşekküllerin gazete çıkarmak hakkı vardı. 1945 Tem- muzunda yaptığı bir — konuşmada Cumhurbaşkanı Beneş basın hakkın- dakı görüşünü şöyle açıklıyordu "Bana göre gazetecilik bir âmme hizmetidir. Gazete çıkarmak hürri- yetinin tarh olarak tatbikine — artık müsaade edilmemelidir. Hepimiz sa- vaştan oncekı sarı basının nasıl bir- şey olduğunu biliyoruz. Bu görüşün hurrıyetı kayıtladıgı doğrudur, ama âmmenin selâmeti başta gelmelidir. halk İşte bundan dolayıdır ki bizde gaze- teler ancak kendilerine gazete çıkar- mak hakkı tanınan âmme Orporas- yonları tarafından yayınlanır." Beneş'le birlikte daha başka de- mokratların da inandığı bu görüşün doğru tarafları vardı. Ama Beneş sistemi, Çekoslovak — basınının ya- vaş yavaş — "komünistleştirilmesine" de yol açtı. Durmayan mücadele M illetlerarası Basın Enstitüsünün incelemesinde, Stalin'in — ölü- münden sonra Demırperde gerisin- deki "buz ü" sonunda basında meydana gelen nisbi gevşeme de ele alınmaktadır. Aynı gevşeme tema- yüllerinin, komünist olmayan otoriter rejimlerdeki tesirlerinde de bahsedi- iyor. Fakat Enstitünün incelemesi şu neticeye varıyor ki, komünist ol- sun olmasın bütün otoriter rejimler* de, "yukarıdan" gelen "serbestleme", “gevşeme" işareti hiçbir değer taşı- mamaktadır, zira herşey yine otori- ter rejimin keyfine kalmaktadır. Milletlerarası Basın Enstitüsünün 1ncelemesı şu cümlelerle sona ermek- tedir: "Haberlerin süzgeçten geçiril- diği, gazetelerın vesayet altına alın- dığı memleketlerde, basın hurrıyeı -bunun aksine olarak bütün değ ni kazanmaktadır. ket lerde basın hürriyetinin vatan- daş için ne kadar hayati ehemmıyetı oldugu daha iyi belirmektedir". Bu- nun içindir ki, otoriter devletlerde büyük bir kısmı hür basına olan i- nançları ugrunda iktidar kuvvetleri- meydan okuyarak türlü tehlike- lerı göze aldılar. Bazıları cesaretle- rini pek pahalıya, hattâ hayatları pahasına ödediler, ama mücadeleden geri durmadılar. AKİS, 18 NİSAN 1959

Bu sayıdan diğer sayfalar: