18 Nisan 1959 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 33

18 Nisan 1959 tarihli Akis Dergisi Sayfa 33
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KİTAPLAR ÜÇÜNCÜ KATIN İNSANLARI (Sıtkı Yırcalının şiirleri. Ankara, 59. eski bakanlar için büsbütün fay- dasız olmadığı anlaşılıyor. Böylece enerjilerini edebi sahaya döküyorlar ve kütüphanemize yeni kitaplar ka- zandırıyorlar. Bu halin, kalkınma- mızda neden edebiyattan başka her- şeyin noksanlığının çekildiğini izah etmek gibi ikinci bir faydası da var. Samet Ağaoğlu, nasıl gene böyle bir ayrılıkta "Babamın Arkadaşları"nı edebiyatımıza — hediye ettiyse, Sıtkı Yırcalı da Hükümetin dışında kalma fırsatından istifade etmiş ve ikinci şiir kitabını yayınlamıştır "Üçüncü Katın İnsanları".. Yırcalının bu birinci hamur kâğı- da itina ile basılmış yeni eseri, sade- ce şairin içli muhayyelesini ortaya dökmekle kalmıyor, ayni zamanda modern edebiyatın bütün psikolojik unsurlarını da ihtiva ediyor. Şiirle- rin serbetsçe altalta dizilmiş mısra- larının arasından, vaktiyle şuur al- tına itilmiş, baskı altında tutulmuş birçok düşünce boy veriyor. Şairin iç mücadelesi, yapmak istedikleri ile yaptıkları arasındakı farkın üzüntü- sü dışarıya dokuluyor Bu bakımdan "Barışla ın — Ağusu" adlı şiirin şu kıt'ası iyi bir misaldir: Tut ki düşünceler konuşun a Bir doru at şahlanmış, gemi azıda, Yelesi köpük köpuk ağzı soluk soluga Kır taylar başıboş, al kısrak dizginsiz, yağız atlar Ööfkeli. "Haraç Mezat" adlı şiirde de a ni İÇ boşaltma vardır, bilhassa şu 1lk mısralarda: Herşey pazara çıkmış bu âlemde Her muha bb t, h Haraç, meza Yok mu pey surecek'? Y ırcalının yeni kitabının en çok lâka uyandıran ve çabucak dıl— lerde dolaşmaga başlıyan şiiri "Dün- yamızın Çilesi" dir. 19-18 yılında Ba- lıkesırde yazıldığı belirtilen bu şiir, bilhassa hapishanedeki gazetecilerin bütün zihinleri meşgul ettiği şu gün- lerde tam bir sürpriz tesiri uyandır— mıştır. İşte "Dünyamızın Çilesi"nin IV numaralı kıt'ası: Hapishane koğuşu duman uyunmaz Dağ gitsek, deniz geçsek, Güneş bulun- maz Yıldız kesip, ay biçsek gere dokunmaz Baş verir de insanlar kula kul olmaz PERDE ARKASI (Yazan: Burhan — Arpad. İstanbul, Yeditepe — Yayınları, 1959. 71 sayfa metn dişi 16 sayfa resim, 300 Yuş. <<P erde arkası", Burhan Arpadın tiyatro yazılanndan meydana AKİS, 18 NİSAN 1959 geliyor. Tiyatro yazıları dendiği va- kit hemen akla gelıverecegı gibi. ti- yatro tenkidi sanılmasın, "Perde ar- kası" ndaki oniki yazının hepsi, Türk sahne hayatına ait hatıralardır. Türk tiyatro ve sinemasında önemli bir yer tutan Şehzadebaşının otuz yıl önceki durumuyla bugünkü durumu arasındaki farkları anlatan ilk ,yazı ile İstanbul Şehır Tiyatrosunun "Ha tıralar Galerisi"ni ele alan sonuncu yazı bir yana bırakılırsa, "Perde ar- kası" otuz yıl önce sahneye atılmış yahut ilk şöhretlerini o zaman yap- mış sanatkârların bugünkü durumla- rını ele alıyor. Arpad, bu kısacık ya- zılarda, aradaki değişme bü bir ca nlılık kıvraklık ve bıraz da hüzünlü bir hava içinde ustaca oOr- taya koymasını bilmiş. — Hakikaten, Arpadın çocukluk ve ilk gençlik çağ- larının renkli goruşuyle bağlandığı, endi tabiriyle allı morlu kartelâ- " jile 1957 nin "neon ışığı" arasın- da epey fark var ve yazarın birinci- ye olan hasreti gözden — kaçmıyor. Ama Arpadın asıl aradığı bu dıştaki görünüş değildir. O "Perde arkası" nın değişmeden kalan hususiyetleri- ni arıyor. Bu değişmeden kalan taraf, sah- ne sevgisi, sahneye bağlılıktır. Ar- pad, 1957 yılında konuştuğu sanat- karların otuz yıl öncesine arada bir yaptığı "geriye dönüşler" ile hem bu değişmiyen tarafı, hem de bu vesi- leyle sahne hayatımızın unutulmuş bazı olaylarını ortaya koyuyor. Oku- yucu, böylelikle tam otuz üç yıl son- ıtkı Yırcalı Bizim kata da buyurun!. ra gene aynı piyeste, "Meraki"de, Rıhleti Efendi, rolüne — hazırlanan Behzat Butak'ın elli yıl önce ilk defa "Dar-üt-temsil-i Osmani Heyeti"nde "Ramses" piyesindeki uzun tiradını ezberden okuyuşuna şahit oluyor Otuz yıl önce Maksim Barda "İs- tanbul Coline Moore'u" dive reklâm edilen İrina Fotonun -Karaca, yine sahnede iki devrin seyircisini şarkısiyle nasıl — coştur- duğunu görüyor. Öte yanda, İ. Ga- lip Arcan. sahne sevgisi — uğrunda başının geçırdıgı kazaları anlatıyor. aşka br sayfada, "İyi Lâz taklidi yaparım dıyerek ezile büzüle tiyat- roya girmeğe çalıgan, yıllarca bir ti- yatro topluluğundan öbürüne göçe- be hayatı yaşadıktan sonra "Cibali Karakolu" ile kendi adındaki tiyat- royu kuran Muammer — Karacanın macerası var. Âdile Naşıt yıllar yılı milyonlarca seyirciyi kahkahadan kı- rıp geçirdikten sonra darlık içinde ölen babası Naşit Özcandan bahse- diyor. u arada büfecilikten, daha doğrusu fıstıkçılıktan, sinema ve ti- yatro şebekesi kurmaya geçen mil- yonluk iş adamanın hıkayesı de, ti- yatromuzun “"mutfak' kısmına az çok ışık serpiyor. Burhan Arpadın kitabı, bir tarih incelemesi değil, fakat ele aldığı bir kaç kişinin hikâyesiyle otuz yıllık bir sahne hayatının en can alacak noktalarını ortaya koyuyor; de- virlere yetişememiş olanlar ıçın bi- le, bu devrin, bir tarih 1ncelemes1nın yapabılecegınden daha canlı tasvi- rim veriyor. TÜRK TİYATROSU TARİHİ (Yazarı: — Refik Ahmet tanbul, Maarif Basımevi, 1959, VHI ]9 yf 28 sayfa resim, 210 ku- YuŞ. vlet Konservatuvarı Yayın- ları Serısı ”) Sevengil. — İs- atılı. mânasiyle tiyatronun Tür- kiyeye girişi Tanzimatla birlik- te başlar. Ama ondan önce de Tür- kiyede bir "temaşa sanatı"nın mev- cudiyeti şüphe götürmez. Tanzimât- tan önceki bu temaşa hayatını ince- leyenler ise, hemen daima meddah, Karagöz ve orta oyunu üzerinde durmuşlar, bunun dışında "temasa" sayılabilecek unsurları pek araştır- mamışlardır. Sevengil Türk Tiyatro- su hakkındaki araştırmasını yeniden bastırırken, artık bu ilk devrenin ek- sik de olsa bir tablosunu çizmek ge- rektiğine inanıyor. Bundan dolayı, Sevengilin ıkı ciltlik eski araştırma- ının bu yeni basımı, "Eski Türkler- de dram — sanatı" adlı yepyeni bir ciltle başlıyor. Kitabın "Eski Çağ- larda” başlığını taşıyan ilk bölümün- de Orta Asya ve Küçük Asya Türk- keolojik bilgiler ele alınıyor. Türklerindeki dramatik — eğlenceler- den sonra Osmanlı devrine geçiliyor. Burada ondokuzuncu asra kadar pa- dişah düğünlerinden savaş rına, saray haremindeki temsillerden bale pantomimlere, esnaf alayların- daki taklitlere, curcuna ve kol ala- yına kadar degışık temaşa şekilleri inceleniyor. 33

Bu sayıdan diğer sayfalar: