27 Ocak 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 31

27 Ocak 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 31
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

hemen dikkati çeker. Yalnızdır. rafında erkekler pervane dırlar. Derken birisi ile tanışır. Bu genç, yakışıklı zisi ve Suzan Sözenin kalemiyle de- niz kenarında şu manzara: "Drago spor arabasını bir roket hızıyla kul- lanıyor. İlerliyoruz çılgın bir sürat- le. Duruyoruz nihayet. Hızdan hâlâ başım dönüyor. Gözlerim kapalı du- ruyorum. Arabanın kapısını açıyor Drago. İniyorum. Kayaların arasın- da bir sahil. İnsanın içini gıcıklayan dalga hışırtısı. İlerliyoruz kol kola kumlarda. Yüksek topuklarım kum- lara batıyor. Atıyorum papuçlarımı Tabanlarımın — altında vaşça saçlarımı — kaldırarak ensemi öpüyor. Devam et, Drago. Yanılmı- yorsun. Benden bekledıgın zevkın ay- yim. Elektriklenmiş vücutlarımız sa- bırsız... Günlerden beri Drago ile yaşıyo- rum." men bu satırların altında Su- zan Sözen bir başka pasaja geçmek- te ve şöyle yazmaktadır: "Fakat alâkam sadece Matadorla değil. Bir tek erkeğe bağlanmış olmak devri zihnimin çok gerilerinde kalmış. Bir başka erkek, daima bir başka erkek. İsimlerin ehemmiyeti yok. Kıymetle- rin ehemmiyeti yok. Unutulabilen hiçbir şeyin ehemmıyetı yok. Mak- sat Hürriyet Dragodan sonra Sanera, Zornoyu bulmuştur Zorno yarış atı yetiştiri- cisi, dünyaca maruf - tabii, Suzan Sö- zenin dünyasınca — maruf- haralara sahip bir zengin, Saneranın Zorno ile hafta, hadi ar. Bu haraların hemen bitişiğinde bir şeker kamışı çiftliği vardır. Kal- kar oraya gider. Orada zencilerin çalışmalarını görmüş, onların hayat hayran — kalmıştır. Ona çalışırlar, yemek yer- ler, sevişirler ve uyurlar. Sanera da onlar gibi olmak ister. Gider, çiftliğe amele olarak girer. Ama güzeldir, ki- delikanlısı olan Matho sahip olurlar. Saneranın günleri bu kuvvetli kolla- rın arasında, samanlıklarda, çimen- ler üstünde, sazlıklarda, kirli kulü- belerde — sevişmekle — geçer. Ancak AKİS, 27 OCAK 1960 Sözenin romanı: Sanera Yat, kalk, yat, kalk. günün birinde çiftliğin — efendisi ge- lir ve derhal Senarayı görür. Keribat, Matho bir kenara atılırlar. Razminar -çiftliğe adım veren sahip- Sanerayı alır götürür. Bir müddet de o, Sane- ranın sahibidir. Ama Sanera Razmi- narın günlerini karısı ile paylaşma- sına dayanamaz. Bir karnaval gecesi oradan da kaçar, gece sabaha kadar türlü koyunlara girer çıkar. Sabah, serserilerle beraber ıslahaneye atıl- mıştır. Orada hapishane müdürünün, daha sonra da doktorun tadına ba- Doktorla elbirliği Çollerde başıboş yürürken bir der- vişe rastlar. Bir müddet onunla yol- culuk eder. Bir mağarada bu dervişi de baştan çıkarır. Derken onu da bırakır, bir kervan başının yanına sığınır. Çölde, çadırlarda onunla şehvet geceleri geçilir. Neticede ker- vanın yolu üstündeki bir manastıra kapılanır. Oraya şifa bulmağa gelen «YORGUNLAR» — Hikâyeler — Erdal Öz 1. Şubatta çıkıyor. Dört renkli kapak ıçınde . 250 KURUŞ Ödemeli olarak ve 250 kuruş- luk posta pulu karşılığında gondeı'ı]ır , İsteme adresleri İstanbul'da: a dergısı - P.K.: 3 Aksaray. Ankara'da: E. Öz - Yüksel Cad. 16/5 — Yenişehir. KİTAPLAR hastalardan Ruytaysung adlı aşire- tin reisinin oğlu Nut ile tanışır. O- nunla birlikte aşiretin olduğu yere giderler. Nut, Sanera ile evlenmek isterken, Sanera Nutun babası Na- onla kırıştırır.. Düğünün olacağı ge- ceyi kayınbabası ile bir yatakta ge- çirdikten sonra da kaçar gider. Gün- lerce yürüdükten sonra bir nehir kı- yısına gelir. Nehirde sandalı ile giden Oka adlı bir yerli kayıkçı görür. O- nun sandalına biner, tabii ona da koynunu açar. Kayıkla deniz kena- rına kadar giderler. Sanera orada Okayı da bırakır, denize atlayıp ka- çar. Kendisini baygın halde bir ba- lıkçı kayığında bulur. 13-14 yaşında bir delikanlı ile dedesi kendisine bakarlar, beslerler, bir müddet son- ra Saneranın bindiği kayık bir gemi ile karşılaşır. Gemi Güney Kutbuna -Suzan Sözen burada nasıl olmuşsa olmuş, mekânın adını vermiştir- bir keşif heyeti götürmektedir. Sanera hemen gemideki genç kâşif Liharn ile kırıştırır.. Gemi Güney kutbuna varır. Sanera orada da keşif heyeti- nin asıl başkanı ile karşılaşır. Bir müddet de ona ve yıllardır kutuplar- da kadınsız yaşıyan erkeklere karı- lık eder. Günün birinde buradan da bıkıp yeniden bir gemi ile sonu bilin- meyen maceralara doğru yol alır. İşte Suzan Sözenin 176 sayfalık Sanera adlı romanının kısa hikâyesi, bu ipe sapa gelmez yatak macerala- rıdır. Suzan Sözenin bütün kitapları eve sokulması yasak edilecek kitap- lardan biri. Okuyucuya ne edebi, ne bedii zevk kazandıracak bir eser. Yu- kardan aşağı yatak edebiyatı. O da, tepetaklak edilmiş cümleler, imlâ kaidelerine tepeden bakan anlaşıl- ması güç bir dilden edebiliğini alan bir edebiyat Suzan Sözen "Kalp! Et ve kan parçası, ve içinde her şe- Hükmetmek isteriz onunla yimiz! saadetin son zirvesine kadar!" de- yip de kelimeleri, noktaları, virgül- leri, nidaları peş peşine sıraladı mı Büyük Edebiyat tamamdır! Sanera tipini yaratan Suzan Sö- zenin, Saneranın yatıp kalktığı sa- yısız erkek tipini çizerken renk, mil- liyet, ırk gibi şeylere aldırmamasına rağmen bilhassa bir noktaya dikkat ettiği hissediliyor. Saneranın hayran kaldığı ve hemen her kahramanda bir parçası anlatılan erkek tipi şöy- ranmış kızıla (S: 108) Mütenasip bir vücuda tıpa- tıp oturan dar elbiseler, (S: 100) iri eller (S: 50, 103) ve dik bir yaka (S: 165) Tabii, parlak bir zevk değil ama, zevk işte 31

Bu sayıdan diğer sayfalar: