13 Şubat 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 33

13 Şubat 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 33
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SİNEMA Filmcilik Korku filmleri modası "Kan içerek yaşıyan ve insan yiyen tâ yıldızların ötesinden dünya ka- dınlarıyla birleşerek üremeye gelen tüyler ürpertici canavarların serü- venlerini anlatan filmler, son iki yıl- dır irili ufaklı Hollywood şirketlerinin üzerine düştüğü korku filmlerinin ü- rünleridir. Korku ve dehşet filmleri bütün saçmalıklarına ve gülünçlükle- rine karşılık, dünyanın her yerinde geniş bir seyirci bulmakta, yapanla- nyla getirtenlere etek dolusu para- lar kazandırmaktadır. Film yapıcı- ları, çocuk terbiyecilerinin sızlanma- larına, ruhbilimcilerin verdikleri-veya verdirdikleri- odemeçler ve yazılarla vakit geçirmeden karşı koymakta, terbiyecilerin ileri (o sürdüklerini yi- ne bilim yoluyla çürütmeye ( çalış- maktadırlar. Meselâ California Üni- versitesi psikiatri profesörü Dr. Mar- tin Grotjahn'a göre, korku ve dehşet filmleri seyirci üzerinde iyileştirici rol oynamaktadır. Dehşette bünyemiz ü- zerinde sıhhi bir fonksiyonu vardır. Dehşetin çocuk üzerindeki etkilerine gelince, 13-19 yaşları arasındakiler için dehşet ve korku filmleri cesare- tin bir başka şeklidir, çevreye karşı bir meydan okumadır. Bu çeşit film- ler çocuklara, büyüme çağlarında cin- siyet ve kahramanlıkla meşgul ol- dukları zaman yol göstermektedir. Yapıcılar ve dağıtıcılar bu çeşit filmleri evetleyen psikiatrlar bulmak- ta birbirleriyle âdeta yarış etmekte- dirler. Bilim adamları, heyecan veri- ci bir yazı okunur veya bir dehşet filmi seyredilirken duyulan hissi şo- kun sıhhi bakı tesirleri olduğu kana- atindedirler. Eski medeniyetlerde, in- aanüstü korkunç canavar maskeleri şenliklerde ve büyük törenlerde kul- lanılmaktaydı. Yine eski Yunan tra- gedyalarında dehşetengiz olaylar ve meşum düşler önemli bir yer tutmak- taydı. Tragedya yazarları için ana amaç, Seyircileri dehşet içinde bı- rakmak ve hislerine bu yoldan tesir etmekti. Günümüzde bile bâzı ülke- lerde yapılan festival o senliklerinde korkunç maskelere geniş yer verildi- ği görülmektedir. Bu da insanüstü varlıklardan ve dehşetengiz canavar- lardan hoşlananların oldukça kaba- rık bir sayıda olduğunu göstermek- tedir. Sinemanın canavarları Dehşet ve korku filmlerini savunan tezlerden biri de İngiliz Sansür Kurulu Genel Sekreteri John Trevel- ya'nındır. Genel Sekreter, bu tip AKİS, 13 ŞUBAT 1961 filmlerin gençlere cesaretlerini ölçme fırsatını verdiğine inanmaktadır. İ- kinci Dünya Savaşına yetişme- miş ve görmemiş olan gençler, yeni bir savaşı nasıl o karşılayacaklarını merak etmektedirler. Bu erak da onları dehşet filmleri görmek ve bu filmlerin, üzerlerinde ne gibi bir te- sir yapacağım e yoluna gö- türmektedir. Atom savaşların dehşetini belirten filmler ise, halkın zekâsını körletir kanaatiyle pek faz- la ilgi görmemektedir. Rağbet bulan- lar dehşet filmleriyle, feza ve meçhul- ler dünyasına ait olanlardır. Başlan- gıçta, İkinci Dünya Savaşının sona ermesiyle bu tip filmler seyircinin il- gisini büyük çapta kaybetmişlerdi. 1947 ile 1952 yılları arasında sayılan beşi onu geçmemekteydi. Bu durak- lama sonundadır ki genç film yapıcı- ları kendilerine geldiler. Onun için Bud Abbot ile Lou Costello'nun en kuvvetli rakipleri. Frankenstein ile Dracula idi. Yeniler gökyüzü serü- venlerini işlemeyi daha uygun bul- maktaydılar. Bu tip filmler de kısa zamanda yayıldı ve fezanın uydurma, gülünç hikâyeleri seyirci tarafından bir komedi havasında seyredilmele- rine rağmen yine de fazlasıyle ilgi uyandırdılar. Bir başka ki adamı, doktor Frederic Wertha ise, yayınladığı "Seduction of İnnoceni " adlı kita- bında dehşet filmlerinin Ooçocuklar üzerindeki tesiriyle, ayıplarını mazur göstermek için psikiatr ağzıyla konu- şan filmcilerin iddialarım incelemek- tedir. Wertham'a göre çocuğun, ken- disini herhangi bir romandaki kahra- man ayarında görmesinin, içindeki mücadele ve savaşma hislerinin ifa- desi olduğu iddiası yersizdir. Sebe- bine gelince, bu tip çocuk kitapları küçüğün şahsi fikirlerinin aynası de- gil, çevresinin, aynasıdır. Bu kitaplar toplumsal gerçeklerin ta kendisidir. Dolayısıyla da küçüğün hareketleri- ne yalnızca tesir etmekle ki ayrıca hareket tarzım değişti de sebep olmaktadır Korku filmlerinin geçmişinde Günümüzde büyük seyirci ço- gunun dehşet ve korku filimlerine karşıdavranışlarının sebeplerin an- lamak için bu tip filmlerin geçmiş- lerini incelemek gerektir. (Kısa zaman öncesine kadar Almanya, sa- vaşın zararı ve yenilmenin sarsıntısı içinde olduğundan, dehşet ve korku filmlerine konu teşkil etmekteydi. Bu seriden ilk Amerikan filmleri, bu fe- lâket zincirlemelerini başarıyla işle- di. Ama ekonomi giderek kuvvet ka- zandıkça, dehşet filmleri de İlgiyi kaybettiler. Amerikanın da savaşa katılmasıyla bu filmlerin çevrimi bü- tün bütüne durdu. 1943 yılında yeni seriler başladı. Savaş sonunda da ye- ni durgunluk başgösterdi. Son bir iki yıldır da yeniden ilgiyi. üzerine çek- miş bulunmaktadır. Bu tip filmler, yeni çevrimlerinde eskiye bakarak zaman zaman bâzı değişikliklere (o uğramıştır. Alman filmlerinin temelini masallar, tabia- tüstü olaylar ve milli düşünceler teş- kil etmektedir. Amerikan yapısı ilk Frankenstein ve Dracula serilerinde güçlü bir edebiyat, orijinal ve inan- dinci bir konu, stilize edilmiş bir fantezilik vardır. Gökyüzü serüven- lerini hikâye eden yeni tip- filmler ise, fizik ve fen yoluyla meydana ge- tirilen masalları kendisine konu e- dinmektedir. Başlangıçtakiler, gök- yüzüne roket yolculuğu şeklinde be- lirmişti. Dehşet, bu filmlerde yolcu- lerin meçhullerinden çıkagelen garip yaratıkların saldırma ve ziyaret yeri hâline getirildi. Gerçekte ekonomik bakımdan bu pek de faydalı olma- maktaydı. Gerçi bir canavar yarat- mak, feza gemileri ve bu gemilerin uğrağı feza şehirleri kurup yapmak- tan daha da ucuza geliyordu assa» birinciler, ikincilere bakarak çok da- ha gülünç filmlerdi. Buna karşılık yine de sevilip yayılmakta devam et- tiler. Son çevrilenlerde hayal ve İcatla- ra fazlasıyla yer vermektense cana- ye çalışmaktadırlar. Bu yen seriler- de savaş ve savaşın ekonomik ye top- lumsal düzene getirdiği büyük zarar- lar, asıl konuyu teşkil etmektedir. Konular da, insanların yaptığı en bü- yük bir bombanın patlamasıyla at- mosferde ortaya çıkan değişiklikler sonunda hayat bulan insanüstü var- lıkların dünyamıza inmesinden doğ- maktadır. 33

Bu sayıdan diğer sayfalar: