13 Şubat 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

13 Şubat 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haftanın içinden Çok Basit Olurdu Sanırım, İhtilalin ikinci ayı içindeydi. Eski Meclis bi- nasının gazinosunda, bir masanın etrafında, üç kişi konuşuyorduk. Muhataplarım, İhtilâlin en genç iki kur- mayıydı: Muzaffer özdağ ve Numan Esin. Bugün, var- lıkları dahi hafızalardan silinmiş bulunan yüzbaşılar en şaşaalı günlerini yaşıyorlardı. - Komitenin basın zcüsü vaziyetinde bulunduklarından isimleri, resim- leri, fikirleri gazetelerin birinci (o sayfalarında çıkıyor, etraflarında bir hale teşekkül ediyor, kendilerine birer tarihi misyon sahibiymişler fikri telkin olunuyordu. Bil- hassa özdağ bu havaya kapılmışa benziyordu. "— Biz oya mu ta değiliz, Metin bey!" dedi. Ol devam e — Oya muhtaç Glanzmalzksi dolayı da, po- litikacıların asla yapamayacaklarını yapacağız, bu mem- leketin kaderini değiştireceğiz.- Türkiyeyi, muasır uy- garlık seviyesine çıkarmak amacıyla iktidara oturduk. Hiç bir şey bizi bundan alakoyamaz. Oy kaygısı bizim için bahis konusu değildir." — Oya muhtaç değilsiniz. Ama, hiç bir politikacı- nın asla ihtiyaç hissetmediği, asla ihtiyaç hissetmiyeceği derecede prestije muhtaçsınız. Bugün, her şey toz pem- beyken ve bu prestij mevcutken dağlar aşmak kolay görünür. Ama dikkat ediniz, Muzaffer bey. o Tutumu- nuzla prestij alanında bir fire verdiniz mi, gemi alabora olur ve siz, hiç bir şey yapamamanın sinirliliği içinde Türk tarihinde açtığınız parlak sayfayı ancak karalar- sınız" dedim Zirao tariinie -ve şimdi- ben 27 Mayısı, muhatapla- rımdan biraz değişik yorumluyor, kıymetlendiriyordum. Ben 27 Mayısı, Çirkin Politikacılara verilmiş bir ciddi ve tesiri ozon sürecek ders sayıyordum. Bu dersi verenlerin bünye değişikliği, okader değişikliği heves- leriyle 'kendilerini oyıpratmalarına gönlüm razı Ol- muyordu. İstiyordum ki Türkiyede bir sıhhatli kuvve- tin varlığını gelecek bütün politikacılar kafalarının bir köşesine yerleştirsinler ve Türkiyenin kaderini, Türk ce- miyetinin bünyesini değiştirmeye o çalışmazlarsa, hasta kuvvetlere dayanmayı akıllılık (osayarlarsa bir başka Yassıada kendilerini mutlaka misafir edecektir, buna inansınlar. İki genç ihtilalcinin asıl tarihi misyonlarım unutup başka misyonlar peşinde koşmaları, bana ilk tehlike çam tesiri yaptı. Galiba Numan "— Biz kalıcı değiliz ki, prestije muhtaç olalım. Biz prestijle değil, süngüyle geldik" cevabını verdi. Kolaylıkla tahmin edilebileceği gibi, ziyadesiyle meşhur sözü tekrarladım: "— Süngüyle her şey yapılır. Üzerine oturmaktan gayrı.." Oturmak niyetinde olmadıklarını söylediler. Bence yanıldıkları nokta, prestijin "oturmak" İçin lüzumlu ol- duğuna kani bulunmalarıydı. Halbuki ben "yapmak" için prestije olan ihtiyaçlarından bahsediyordum. Niçin geldiklerini unutmalarından, asıl hizmet yolunun han- gisi olduğunu karıştırmalarından, İyi niyetle de olsa kaldıramıyacakları yüklerin altına girmelerinden kor- kuyordum. Memleketin bir takım politika dışı, bakir kuvvetlere sahip kalması gerektiğine inanıyordum. İs- AKİS, 13 ŞUBAT 1961 Metin TOKER temiyordum ki bu kuvvetler zedelensin. Zira zedelenme tek kayıp olmayacaktı. Haksız şekilde, suni şekilde bir "maziye hasret", "al bakalım, bunlar daha mı iyi çıktı" inancı doğacaktı. Bir iş yapanın mutlaka bir şey kaybede- ceğini biliyordum. Ama bence "İş", Çirkin Politikacıya bu milletin tahammül etmeyeceğini, Çirkin Politikacı düşmemek için seçim yolunu kapadı mı mutlaka alaşağı edileceğini ve memleketi idare etmek gayesiyle değil, millet iradesinin serbest tecellisine imkan vermek mak- sadıyla lövyelere el konulacağım demokratik rejimimiz boyunca gelecek bütün idarelere hatırlatmaktı. Bunun şerefi, her şerefin üstünde olacaktı. Tarihi misyon buy- du. 14'ler gittiler. Ama onlarla beraber tasfiye olunan, Türkiyeyi demokratik sayılamayacak yollardan, sıçra- malarla, zıplamalarla kader değişikliğine, bünye deği- şikliğine maruz bırakmak arzusu oldu. Yoksa, memle- ket mukadderatına el koyan bir kuvvet oy kaygısı ta- şımıyorsa kanun çıkarmak suretiyle meseleleri hallede- bileceği, hiç olmazsa bunları hal istikametine sokabilece- ği inancı ortadan kalkmadı. Eğer kâğıt üzerine atılan bir imza -yahut 23 imza- cemiyette fiilen mevcut aksaklık- ları düzeltmeye yetseydi, devlet idaresi sanat olmaktan çıkar, bir imza selâhiyetini kazanabilme marifeti haline gelirdi. Partilerin "Demokrat" kelimesini kullanmalarım yasak etmek suretiyle bu arzuya yol açan saikin orta- dan kalkacağım sanmak sâdece hayaldir. Eğer zannedili- yorsa ki zenginden alıp fakire vermek az gelişmiş bir memlekette sosyal adaleti sağlar, yanılınıyor. Hele, haki katen ehemmiyetsiz lapırdanışlar karşısında ziyadesiy- le heyecanlanıp bir kısım insanları "kanuni karantina" ya tâbi tutmakla onları tesirsiz kılmak kabil görülüyor- sa, zedelenen sadece İnsan Hakları mefhumu olur. Mem- leket idaresinin, devlet idaresinin çocuk oyuncağı ol- madığı bir defa kabul edilirse, oy kaygısı taşımamanın her derdin devası sayılamayacağı göz önünde tutulur- sa, "Yaptım, oldu!" denilince aslında hiç bir şeyin ol- madığı, bilâkis cemiyetin bünyesinde derin yaralar açıldığı hatırlanırsa bugün bir defa daha kendisini his- settiren huzursuzluk ortadan kalkar ve sisler dağdır. Tek parti devrinde Atatürk ve İnönü gibi şahsi meziyet ve kabiliyetleri asla münakaşa edilemeyecek, tecrübe- lerin hamuruyla yuğrulmuş devlet adamları rejimin İcabı hiç oy kaygısı taşımadıkları halde bir takım işleri arzuladıkları gibi yapamamışlarsa bunun sebebi sosyal meselelerin kendilerine mahsus birer kanunu olmasın- dan ibarettir. Determinizm, bir boş kelime sayılmama- lıdır. 27 Mayıs, o kanunun bir icabıdır. O icabı Türkiye İçin en faydalı şekilde yerine getirenler ve 13 Kasım günü 37 Mayısı kurtaranlar milletin şükranını, minne- tini bol bol kazanmışlardır. Ellerine fırsat geçtiği halde bunu kullanamadıkları, memleketin kaderini değiştire- medikleri ithamı altında kalabilecekleri endişesi yürek- lerindeyse, bunu derhal silmelidirler. Kendileri ve ne» alileri şereflerin en büyüğünü kazanmışlardır. Milletin minnnettarlığından daha cazip ne olabilir? Bu hissi zedelemenin, tabiat kanunlarının dışına çık- maya çabalayıp bir engin prestiji (Oyitirmenin mânası ne ola?

Bu sayıdan diğer sayfalar: