28 Ağustos 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 27

28 Ağustos 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 27
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Duruşmaların Anatomisi Sakınılacak Nokta İki 15, halk tarafından merak ve heyecanla bekleni- yor. Bir ay fasıla ile gelecek bu 15'lerden birincisi Yassıada kararlarının tefhim edileceği 15 Eylül, diğeri milletin sandık başına gideceği 15 Ekimdir. 15 Ekim akşamı sandıklardan ne sıkacağı meçhul olmakla be- raber, 15 Ekim gününün nasıl cereyan edeceği şimdi- den bilinmektedir. Halbuki 15 Eylül, iki sürpriz sakla- maktadır. Evvelâ, kararların ne olacağı şüphesiz meç- huldür. Ama bunun yanında, kararların tefhim süresi de muallaktadır. Yüksek Divanın kendisine nasıl bir usül seçeceği henüz malüm değildir. ormal mahkemelerde çok ( kullanılan bir yol, hükmün sanıklara tefhimi, esbab-ı mucibeli kararın ise ondan sonra bildirilmesidir. Heyetler, konulan vâ- de içinde müzakerelerini yaparlar, hükme varırlar. Hü- küm, alenen tefhim olunur. Ondan sonra oturulur ve karar yazılır. Bunun, sürat bakımından fayda sağladı- ğı muhakkaktır. Hele kabarık dosyalı dâvalarda bu suretle zamandan kâr edilir. Yassıadada ne yapılacaktır? 203 duruşma günü- nün, Salim Başol ve arkadaşlarının önüne dosya bakı- mından şimdiye kadar hiç bir mahkemenin görmediği kalınlıkta evrak çıkarttığı şüphesizdir. 400 sanıklı A- nayasayı İhlâl dâvasının yanında sayısız suiistimal dâ- vası da görülmüş ve bunlar hep, meşhur 1 numaralı dosyayla birleştirilmiştir. Duruşmalar bittikten sonra o dâvaların kararları kaleme alınmış mıdır, yoksa son gün mü beklenmiştir, bilinmemektedir. Bilinen, esbab-ı mucibeli kararların dosyalar kadar heybetli olacağı ve okunmasının günlerle süreceğidir. Şimdi, bir noktayı önemle gözönünde tutmak lâ- zumdır. 15 Eylül gelip çattığında bir tansiyon bütün memleketi ister istemez saracaktır. O sabahtan itiba- ren bütün gözler Yassıadaya döne- cek, bütün kulaklar Yassıadaya çev- rilecektir. Bir cevap alınabilecek her telefonun mütemadiyen aranıla- cağından hiç şüphe edilmemelidir. 15 Eylül gününün uyandıracağı merak, en heyecanlı futbol maçının oynan- dığı gün uyanan merakın İnanılmaz nisbette üstünde olacaktır. Bütün yurda şamil böyle bir tansiyonu gün- lerle sürdürmek doğru mudur, mem- leket menfaatine uygun mudur? Bu- na müsbet cevap vermek pek zordur? Hele seçim arefesinde o bulunulduğu bir sırada, isteristemez pek uzun ola- cak ve tabii hüküm kısmını sonun- da ihtiva edecek bir kararın günler ve günler kıraat olunması, her ak- şam celsenin ertesi sabaha, bir neti- ce ilân edilmeksizin bırakılması sinir leri gerecek, yer yer tartışmalara hattâ çatışmalara yol açacak, tadsız hâdiseler birbirini tâkip edecektir. iste- Bunun yanında, kelleleri Jetlerini düşününüz. Sabah geliyorlar, Divanın karşısı- na diziliyorlar. Esbab-ı omucibeli kararın okunmasına başlanıyor. Karar okunuyor, okunuyor, okunuyor. De- liller tartışılıyor, iddia ve müdafaa kıymetlendiriliyor. Sanıkların ve yakınlarının her cümleden kendi leh veya aleyhlerine bir mâna çıkarmaya çalışacakları şüphe- sizdir. Akşam oluyor. Sanıklar yerlerine, yakınları ev- lerine gönderiliyor. Ertesi gün aynı hikâye, daha ertesi gün gene o hikâye, sonra pazar, pazartesiye kıraatin devamı.. Hayır, hu bir nevi çin işkencesi olur ki vic- danların tahammülü güçtür. Ama bunun yanında, kaale alınması gereken bir başka nokta vardır. Normal mahkemelerde temyiz hakkı bulunduğundan, hüküm öğrenildikten sonra es- bab-ı mucibe beklenir ve o gelince temyiz lâyihası ka- leme alınır. İnfaz, o devrenin sonundadır. Halbuki, Yas- sıada kararlarının temyizi bahis konusu değildir. Yük- sek Adalet Divanının üstünde bir merci yoktur. O ba- kımdan, M.B.K. nin tasdikinden geçmesi gereken idam kararlarının haricindeki kararlar, tefhimle birlikte in- faz sahasına girecektir. Zaten, hüküm açıklandıktan sonra sanıkların yeniden toplanması ve onların yüzle- rine karşı esbab-ı mucibeli kararın okunması da pe mantıki değildir. Üstelik, bu önemde bir dâvanın sonunda, hükmün, mucip sebepleri Türk milletince bilinmeksizin tefhimi asla tatmin edici olmayacaktır. O tarihte karar metni- nin hazır olması ve açıklanabilmesi şarttır. Yalnız, aca- ba bunun Yassıadada günler ve günler okunmasını ön- lemenin imkânı yok mudur? âre, şüphesiz, esbab-ı mucibeli kararın 15 Eylül günü dağıtılabilecek şekilde (o basılmasıdır. Karar bir kitap halinde toplanır ve basma, sanıklara, avukatla- rna hükmün tefhimiyle birlikte veri- lir. Zaten esbab-ı mucibeli kararın gazetelerde aynen, hattâ kısmen ya- yınlanmasını beklemek hatadır. Olsa olsa, bunun bir hülâsası, hem de aslı- na nazaran pek kısa bir hülâsası o- kuyuculara verilebilecektir. Radyoda da, aynı şeyden başkasını yapmanın imkânı olmadığına göre bir kıraat ile memleket tansiyonunu son derece gergin halde tutmanın hiç bir mâ- nası yoktur. Bir mahzur, basılma sırasında ka- rarların tefhimden önce öğrenilme- si ihtimalidir. Bunu önlemek kabil- dir. Nihayet, baskı bir askeri matba- ada yapılacaktır. Tedbir alınabilir. Üstelik, hüküm kısmı son gün hazır- lanabilir. Salim Başol "Esbab-ı mu- cibesi, çıkarılan kitapta bildirildiği gibi..." diyerek her bir dâvanın her bir sanığı O hakkında varılan hükmü | bir gün içinde tefhim eder ve 15 Ey- i lül sabahı başlayan hikâye 15 Eylül | akşamı sona erer. nilen sanıklar ve onların yakın- Her halde, bu önemli noktayı şim- larını bir intizar devresi içinde Salim Başol diden dikkatle (düşünmekte büyük tutmak pek insani sayılmıyacak fayda vardır. Takdirde yapılacak bir bir davranıştır. Bunların ruh ha- Çanlar çalıyor hata, tadsız ihtilatlara yol açabilir. AKİS, S8 AĞUSTOS 1961 21

Bu sayıdan diğer sayfalar: