30 Nisan 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 22

30 Nisan 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 22
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DÜNYADA Fransa Salan muamması Akis'in, geçen o sayısında, yine bu sütunlarda, yakalandığı kısaca haber verilen Salan, Gizli Ordunun, gıyaben idama mahküm edilmiş o- lan başı eski General Salan kimdir? Bu maceraya nasıl atılmıştır? - Ka- rar ve icratında pabelojik faktörle- rin yeri varmıdır Bundan.evvel aynı konudaki bir ya- zıda (Bak: AKİS-Sayı: 404) Gizli Ordu elebaşılarından bahsedilirken Salan'ı oCezayirdeki Genel Karargâ- hında ziyaret etmek ve kendisiyle ko- nuşmak fırsatını bulmuş bir gazete- ci sıfatiyle şahsi müşahedelerimizi kısaca ileri sürmüş ve o günkü Sa- lan ile bugünün çetebaşı Salan"ı ara- sındaki farkı bazı patolojik sebeple- re atfetmiştik. Şimdi bu faslı biraz daha genişletmek imkan dahiline gir- miştir. Çünkü o zaman, -1957 ilk- baharında- aklımıza gelen, fakat i- fadesinde şahsi ve mahrem noktala- ra temas etmek gibi bir mahzur gör- düğümüz? şüpheler yeni yayınlanan birkitaptatateyit edilmiş bulunmak- tadır. Bu kitap General Giap imza- sını taşıyor.Giap, Hindiçinde Fran- sızları Dien Bien Fu kapanma düşü- ren ve sonunda Fransızları bu müs- temlekeyi terketmeye mecbur kılan Vietmih Kuvvetleri Başkomutanıdır ve Salan'ı çok yakından tanımıştır. Zira eski General Salan 1945 den 1953'e, yani Dien Bien Fu faciasının vuku bulmasına pek yakın bir tarihe kadar Hündiçinide vazife görmüş ve faciadan az;sonra, 1954 de yenil- ginin sebeplerini tahkik için yine Bindiçiniye gönderilmiştir. Bu satırların yazan kendisini 1956 Mayısında Cezayirdeki Genel Karar- gahında ziyaret ettiği zaman -10 Ha- ziran 1899 doğumlu olan- o General Raoul Salan 58 yaşında idi ve Ceza- yir Kuvvetleri Başkomutanlığına ge- leli altı ay olmuştu. Bir devirde kur- mayların sıcak mevsimlerde, harita başında veya büroda giymeyi âdet e- dindikleri yarı gömlek, yarı ünifor- ma ipekten, ceketi, atlas kadar ok- şayıcı deriden mamul bir nevi piya- de çizmeleri üzerinde rekabet kabul etmez bir zarafetle taşıyordu. Far- zımuhal bir askeri üniforma defilesi tertip edilse, vücudunun . kalınca hatlarına rağmen, favoriler arasına girebilirdi. o Cezayir Kuvvetlen Baş- komutanı Orgeneral Raoul Salan otorite ile nezaketi, derin bilgiyle diplomatik bilmezlikten gelmeyi o kadar iyi telif «diyordu ki, bazan 22 OLUP Raoul Salan Müneccimbaşı serte kaçan cevapları bile insa- na batmıyordu. Yalnız, bakışların- da normal canlılıktan daha başka bir ifade, teninde ise, meselâ bir ka- raciğer rahatsızlığının o verebileceği sarılıktan ayrı bir solukluk vardı. Bugün Vietnamlı General Giap bunu şüpheye mahal vermiyecek şekilde açıklıyor: o "General Salan afyon müptelasıdır." Bizde kullanılan tâ- birle, esrarkeştir!.. Diğer bir iptila Fransanın en çok nişan sahibi Gene- rali Raoul Salan küçük bir ma- liye tahsildarının oğludur. Ailece ve gelenek itibariyle (sosyalist ve cum- huriyetçidir. İkinci Dünya Savaşı bozgununda yenilgiyi kabul etmemiş, dört yıl (O Afrikada müttefiklerin çı- karma yapmalarını beklemiştir. Hin- diçini hezimetinden sonra verdiği ra- por-ise, bugünkü durumu âdeta ay- nen aksettirmiş ve o zaman sağcıla- rın gazabına uğramıştır. Bu yüzden, Cezayire tayini de "Cezayir Fransız- dır" tezini benimseyenleri telâşa dü- şürmüştür. Denebilir ki bundan iki yıl evveline kadar Salan, sonradan başlarına geçtiği Gizli Ordu unsurla- rı tarafından her an öldürülme tehli- kesine maruz bulunuyordu. Bütün mazisi ile halis bir cum- huriyetçi general olan Salan bu ma- ceraya nasıl atılmış, nasıl yoldan çıkmıştır? Keyif verici zehirin te- sirini bu durumu izah etmek için kâ- fi bulanlar olacaktır. Fakat Salan BİTENLER Hindiçinide bulunduğu liralarda yal- nız afyona alışmakla kalmamış, ay- nı zamanda ve belki bunun neticesi olarak Buda felsefesine ve ilm-i nü- cuma asın bir düşkünlük de göster- miştir, O kadar ki, sabık General som altından bir küçük Buda heyke- lini yanından hiç ayırmaz ve her ö- nemli işe başlamadan evwvel yıldıza bakardı. Afyon nefeslerinin şişirip (o tütsüle- diğl bu metafizik hava içinde eski ge- neralin bir takım büyüklük delilik- lerine düşmüş olması o miimkündür. Vietnamlı General Giap da kitabın- da bundan bahsediyor. Salan'ın Hin- diçinide bir "Mandaren" hayatı ya- şadığını (o söylüyor ve onu bazan "Çin Generali" diye adlandırıyor. Diğer taraftan Salan'm bütün meslek hayatı boyunca daima şah- si başarılar peşinde koştuğu, daima birinci plânda görünmek için yırtın- dığı da bir vakıadır. Bunda sabık generali iten ii bir saik vardır: Madam Sal Yakınlarının sadece "Babiş" diye çağırdıktan Madam Lucienne Salan devlet düşkünü bir asilzadenin kızı- dır. Bütün ailece yıllar boyu Napo- leon devrinin daussılası çekilmiştir. Bu sıfatla "Babiş", kocası cumhuri- yetçi subayı daima ilk plâna çıkar- mak, daima mağdur durumda kaldı- ğını telkin etmek suretiyle onu gücü yetmeyecek yollara (osevketmek için uğraşmıştır. Birçok önemli şahsiye- tin hayatında bu gibi kadınların oy- nadıktan şok kere şeametti rol ma- lümdur. Salan da bilhassa son yıllar- da, afyonun laçka etttği (o iradesiyle bu kadının zebunu, daha doğrusu â- leti olmuştur denebilir. (o Onun için- dir ki Salan yakalanıp hapishaneye gönderildiği zaman, normal olarak serbest kalması gereken karısı da ayni hapishaneyi boylamıştır. Şimdi eski Generalin ilk sorgusu yapılmaktadır. Şüphe yok ki Salan dâvası son devrin en alâka çekici dâ- valarından biri olacaktır. Atom Tehlikeli depar Ekim 1958 de başlıyan ove nükleer denemeleri durduracak bir an- laşmaya varmayı hedef edinen mü- zakereler bugün hemen hemen baş- ladığı noktaya dönmüş, iki taraf da deneme yapmada kendini serbest ad- detmiştir. Müzakereler devam ettiği müddet- çe, taraflar -Amerika Sovyet Rus- ya ve İngiltere deneme yapmama- AKİS, 30 NİSAN 1962

Bu sayıdan diğer sayfalar: