9 Şubat 1963 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 28

9 Şubat 1963 tarihli Akis Dergisi Sayfa 28
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TÜLİ'den Haberler Meclis Basın Bürosunun sempatik şefi Tekin Günaşar ile Güler Çor- bacı, 4 Şubat Pazartesi günü evlen- diler. Tekin Günaşarın LE evinde yapılan düğünde Y. T. P. senatör Turhan Kapanlı ve C. HP, İstanbul milletvekili Suphi Baykanı davetliler arasındaydılar. Küçük top- luluk, gecenin geç saatlerine kadar eğlendi. Bürodan 15 gün izin alan Tekin Günaşar şimdi, Maltepedeki evinde balayını geçirmektedir. Tekin Günaşar 33, Güler ise 21 yaşındadır. Gençlerin bu, ilk evlilikleridir. İ stanbulun en karlı, en tipili bir gü- nünde, Yeniköyün güzel yalıların- gun" diyerek ilân-ı aşk edince, bir avukat dayanamadı: — Bu kitabın kızcağıza faydası yok ki... Senin cebine yirmibin lira girecek, gene sen kârdasın" dedi. Adnan Oğuzman, mesleğinin de verdiği maharetle, çok iyi ev sahip" liği yaptı. Viski saat 15'ten itibaren su gilbi akmaya başladı. -O gün bü- tün İstanbul Kerbelâya döndüğü için, su gibi akan viskinin ne kadar mak- bule geçtiği tahmin edilebilir- Yeni evlendiği halde davete yal' nız gelen Hüsamettin Cindoruka herkes takılıp durdu. Hacı Bekirle- rin kızı Necla, kocası gibi, devamlı surette resimden bahsetti ve kocası- Tekin Günaşarın nikâhından bir sane Bir yastıkta kocasınlar dan birinde büyük bir parti verildi. "Bütün Kulis müdavimleri"nin da- resan davetlisi, uzun sarı saçlı, sa- rışın bir amerikalı dansördü... Twist çalmaya başlayınca, dansörün, "İçi- nizde benimle twist yapacak kimse yok mu?" diye sormasına karşılık veren olmayınca, Celâl Şahin ortaya çıktı ve hayli güçlük çekmesine rağ- men, amerikalıya refakat etti. Ümit Yaşar Oğuzcan, kendi şiir plâğım bil- mem kaçıncı defa, metazori dinlet- mek isteyince, etraftan bir hayli pa- para yedi. Sonra da güzel gözlü bir hanım ma: — Sizin için bir kitap yazaca- AKİS/28 na takılan "Sosyete Ressamı" lâka- bına içerlediğini belli etmemeğe ça- lıştı. Konuşkanlığı ile meşhur Dür- nev Tunaselinin o gün nedense ağzı- nı bıçak açmıyordu. Durmadan dans eden neşeli amerikalı, arada bir uzun saçlarını karavelvâri tarayıp: " — Dünyayı dolaştım, Türkiye benim için tek yaşanacak memleket Siz türkler yaşamasını O kadar iyi biliyorsunuz ki..." diyordu. Devamlı surette Park Otelde ka- lan genç dansör, yakında vereceği Çelo konserinden alacağı para ile dostlarına fevkalâde bir parti vere- ceğini vâdetti. Birbuçuk senedir devam eden bir velayet dâvası, nihayet, Dorukun zaferiyle neticelendi. de Sonkunun İhsan Dorukla likleri esnasında doğan kızları, on- iki senedir sabık artistin (yanında bulunmakta ve "iyi bakılmadığı' ri- vayetleri dolayısıyla münakaşa ko- nusu olmaktaydı. İhsan Doruk, her ay 1200 lira nafaka verdiği kızının niçin iyi bakılmadığını anlıyamamış, durumu tahkike koyulmuştu. Netice- de, dedikoduların doğru olduğu mey dana çıktı. Uzun bir mücadeleden sonra dâvayı kazanan İhsan Dorukla eşi Şükran (Özer) Doruk, derhal ye- ni misafire güzel bir oda ayırarak, küçük kızı Ayazpaşadaki lüks apart- manlarına yerleştirdiler.. Türkiyenin en yaşlı pedagogu Kâ- zım Nami Duru, geçirdiği şiddet- li zatürree ile yakınlarını çok kor- kuttu. Bu fena havalarda seksen ya- şındaki bir adamın zatürree gibi ağır bir hastalığı yenmesi kolay değildi. Kâzım Nami Duru hastalığı yendi ama, kaderin kendisine hazırla- dığı Oo felâketi (o önliyemedi: o Genç ve güzel kızı, peşpeşe geçirdiği sinir krizleri sonucu 45 kiloya düştü ve yatağında ölüverdi. Türkiyenin dört köşesinden tazi- ye telgrafları alan ve binlerce talebe yetiştirmiş olan Kâzım Nami Duru, kederinden tekrar hastalandı. Geçenlerde, orta yaşlı, şık giyinmiş, turmuş, yanındaki hanımla yüksek sesle konuşuyordu: "— Benimle evlenecek diye bek- lerken, bir de ne duyayım, kendinden on yaş genç bir kızla evlenmemiş mi? Aldığı kıza bir rastlasam, anla- tacak çok şeyim var. Hain adam!" Gittikçe heyecanlanan hanım, sık sık "sevgilisi"'nin adım tekrarlıyordu. Yanındaki hanımın tesellisi kulağı- na bile girmiyordu. Bir ara mendili- ni çıkararak hıçkıra hıçkıra ağlama- ya başladı. Etraftakiler, aşk Krizi geçiren "sonbaharında"ki hanıma ağlamak mı, yoksa gülmek mi lâzım

Bu sayıdan diğer sayfalar: