4 Mayıs 1963 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 33

4 Mayıs 1963 tarihli Akis Dergisi Sayfa 33
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

safir etmektedir. Bu usülü en çok başarıyla uygulayanlar (oalmanlarla ingilizlerdir. Bunlar, çocukları bazı gençlik teşekkülleriyle tanıştırdık- tan sonra, kendi hallerine bırakmak- tadırlar. Çocuklar, ufak. tefek yar- dımlarla pekâlâ duruma uyabilmek- tedirler. Aileler, çocuklarıyla her an meşgul değildirler. Çocuklarının ar- kadaşları bu çocuklarla meşgul ol- makta, onları grupları içine almak- tadırlar. İki aile, birbirlerinin ço- cuklarını aldıkları için, daha büyük bir güvenlik duygusu içindedirler. Hem, masraf da edilmemiş, sadece bir yol parasıyla mesele halledilmiş- tir. Avrupada her yıl binlerce genç bu usülden faydalanarak çeşitli mem- leketler görmektedir. Pansiyon usülü: Bu usül özellikle İngilterede çok tutunmuştur. oÇo- cuklara evlerini açan ingiliz aileleri, geçtikçe O çoğ dal - Bunlar için bu, ar- tık bir kazanç -vesilesi (o olmuştur. Buzdolabının veya çamaşır ma- taksitlerini bu şekilde- ö- sayılmamaktadır. Çünkü o "ev havası" bozulmaktadır, - Okullar arasında mübadele: Bu u- sül on yıldır uygulanmaktadır, Avru- pa ile Amerika arasında da mevcut- tur. Okullar her tatilde, öğrencileri, birkaç öğretmenle birlikte, anlaşmış bulundukları okullara (o göndermek tedirler. Çocuklar gene evlere oyer- leştirilmektedir, fakat çok az bir pa- ra ödenmekte, masrafın bir kısmı da devlet ve okul idareleri (tarafından karşılanmaktadır. Çocuklara, gittik- leri memleketlerde grup gezileri te- min edilmekte, birçok imkânlar sağ lanmaktadır. Gezi masrafım , aileler karşılamaktadır, fakat az bir para ile çok faydalı ve güzel geziler dü- zenlenmektedir. Bugün, meselâ Fran sada, 874 lise, 560 ingiliz, 300 alman 27 amerikan ve 7 italyan, 3 ispanyol lisesi ile anlaşma halindedir. Çocuk- lar grup grup, seçtikleri memleket- lere gitmekte, bir veya iki öğret- sin de onlara katılarak, yardımcı olmaktadırlar. Bahar mevsiminden itibaren, sa- dece ilgili federasyon ve birlikler de- fti, birçok gazeteler, adres ve oim- kanları ilân etmeye başlamaktadır- ar. Aynı sistemi iç turizm için kul- lanan memleketler de vardır. Politika korkunç birşey değildir Kip lika yapmak" deyiminin dilimizdeki (mânası, genel olarak hiç de çekici değildir. Herhangi bir konuda politika yapan kimse, içten ol- mıyan, nabza göre şerbet veren, yüze gülen kimse demektir. Deyimin bu şekilde genelleşmesine de çok şaşmamak lâzımdır. Politikayı halkı aldatmak mânasına alan politikacılar yalnız bizde değil, her toplumda görülmüştür. Özellikle demokratik rejime geçiş devirlerinde, birçok top- lumlarda, bunlar tipik politikacı olarak ortaya atılmışlardır. Böyle bir toplamda fertler, henüz kalabalık ününde konuşmaya, fikirlerini açıkça savunmaya alışmamışlardır. Bunun içindir ki, ağzı biraz lâf yapan bir kimse, ne söylerse söylesin, toplulukları bir süre ardından sürükleyebi- lir. İnsanları kandırma, uyutma yolunu seçen kolay politika taraftar- ları, böylece, bu toplumlara bir süre hâkim olabilirler. Hepimiz kolay- lıkla hatırlıyabiliriz ki. Demokrat Parti devrinde "İyi yutturmak, iyi po- litika yapmak" mânasına gelirdi. Bugün aynı inançla hareket edenle- rimiz maalesef az değildir. Bir babanın oğluna, bir büyüğün küçüğüne siyasetle meşgul olma- masını tavsiye, hattâ vasiyet etmesi de, toplumumuzda sık sık rastla- nan bir olaydır. Bunu da anlamak mümkündür. Siyasi rejimi iyice otur- mamış toplamlarda siyaset, özellikle yukarıdaki mânada ele alınınca, birçok felâketlere yol açar. Vatandaş gözden düşer, işini gücünü kay- beder; inanır, en yakın dostunun kazığını yer; hatalarını canıyla öder, bazen de başkalarının hatasına kurban gider. En fenası, vatandaş, po- litikayı yanlış mânada ele aldığı için değişir, tanınmaz hale gelir, her- şeyini kaybeder. Bir baba, oğluna böyle bir felâketten elbette ki korumak isteyecek- tir. Ama, gerçek politika bu mudur? Ne demişler ingilizler: "Politikacı yalan söylemez ama, her zaman da doğru konuşmaz". Politikacı, toplu- mu kandıran kimse değil, onu kendi görüşlerine göre. doğru bildiği yola yönelten kimsedir.- Halkı kandırmak isteyen politikacı ilk şamarı halk- tan yiyecektir. Siyasi partilerin programları açıktır. Memleket meselelerini bu açı- dan ele alır ve hal çaresi ararlar. Başarı kazanmak için ta programla- rı halka mal etmek zorundadırlar. Siyaset alanında çarpışan kişiler ve kişisel hırslar değil, programlar, fikir ve görüşlerdir. Bir gence, bir ka- dına "Siyasetle meşgul olma, siyaset kötü şeydir" demek, siyaseti hep yukarıdaki yanlış anlamda anlamak demektir. Memleketini seven, mem- leketinin meselelerini duyan bir kimse, siyasetin tam içindedir ve siya- setle meşgul olmak durumundadır. Yoksa, halkın hâkimiyeti bahis ko- nusu değildir. O zaman halkoyunon da mânası kalmaz, bir zümre yö- neticiliği ahis konusu olur. Büyük Millet Meclisi kürsüsünden konuşan Uşak milletvekili sayın Tahtakılıçtan sonra birçok milletvekilleri, aydın yazarlar, gençliği "si- yasetten kurtarmak" lüzumuna işaret ettiler. oEvet, eğer siyaset bir demagoji, iftira, yalan-dolan. yutturma ve kandırma mekanizması ise, bu, doğrudur. Yok. eğer siyaset, memleket meselelerine ışık tutan, ilmi halka götüren yolsa, bu, çok yanlış bir görüştür. İşte bu yanlış görüsü düzeltmek, toplumu, "kandıran politikacı'dan kurtarmak için, toplumun, kadını ve erkeğiyle, özellikle genciyle, ger- çek politika anlayışı içinde yetişmesi şarttır. Bu da ancak, toplumda si- yasi ekoller meydana getirmekle mümkündür. Siyaset O zaman korkunç anlamını kaybedecek ve gerçek anlamı içinde değerlendirilecektir. AKİS/33

Bu sayıdan diğer sayfalar: