4 Mayıs 1963 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 34

4 Mayıs 1963 tarihli Akis Dergisi Sayfa 34
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KÖŞEDEN Tarcanın Büstü yp eğitimi dâvasının büyük ve başarılı savaşçısı Selim Sırrı Tarcan öleli altı yıl oldu. Bu münase- betle, beden eğitimi öğretmenleri, hâlâ bağımsız bir bilim merkezi haline getiremediğimiz Beden , Eğitimi Bölümü binasınla önüne onun güzel bir büstünü koydu- lar. İmkânları kimseden yardım görmeden kendileri ha- zırlamışlar, pek basardı büstü de bir öğretmen arka- duşlarına yaptırmışlardı. Bu kadirbilirlik, bu asil jest kendilerine ve mesleklerine ne güzel de yaraştı ! Bizde birçok dâvaların elbette ki Selim Sırrı Tar- can gibi vefalı ve başarılı öncüleri vardı. Onlar da İnan- dıkları davaya bütün bir ömrü seve seve harcamışlar- dı. Ne yazık ki heykelleri dikilmek şöyle dursun, ço- gunun meslek arkadaşları, batta yetiştirdikleri (o tale- beleri arasında bile isimleri anılmaz oldu. Bana sorar- sanız, Selim Sırrı Tarcan, büstünü biraz da kendisi dik- miştir. Çünkü rahmetli Hoca, bir ömür süren mücade- lesinde beden eğitimini ve sporu, örnek insanlığa ye va- tandaşlığa ulaşmanın yolu olarak belletmek için didin- miş, çırpınmıştır. Kadirbilirlik insana yaraşan bir va- sıftır. Onu ne fevkalâde kaabiliyetlere dayanan büyük re- korlar, ne de usta ellerde yetiştirilmiş takımların göz kamaştıran başarılan tatmin ederdi. O her şeyin üs- tünde, sporcuyu büyük insan yapan mânevi değerleri düşünür, onları arardı. Sağlam bir beden yapısını, nevi değerlere güvenilir bir temel olsun diye isterdi. Başka türlüsünü beğenmez, acı acı tenkit ederdi. Spor çevrelerimizin o devirlerde Selim Sırrı Tarcanı biraz antipatik bulmaları bundandır. Bu sebeple onu iterler, aralarına almaktan hoşlanmazlardı. Selim Sırrı Tarcan, öldüğünde seksenüç yaşınday- dı. Bugün sağ olsaydı, demek ki doksanın eşiğinde ola- caktı. Cimnastiğe ve spora, kendi deyimiyle, çelik ha- latlar gibi burma burma pazular için girmiş, sonra da hem kendisini, heme de yetişecek kuşakları kemalli in- sana, iyi vatandaşa kusursuz örnek teşkil edecek bir değere yükseltmek için en az altmışbeş yıl savaşmış- tır. Bu savaşın ne çetin safhalardan geçtiğini anlamak için, biz saçı ağarmışların hâlâ aynı dâvanın peşinde bir ömrü tüketmenin basamağında olduğumuza hatır- lamak bol hol yetecektir. Mücadele, mücadele! Sonun- da, okullarımızda beden eğitimi ve spora ayırabildiği- miz ziyadesiyle meşhur | saatlik zamanı mı art- tırabildik? Sporun insanı, üstün verimli bir makina yapan değil, bütün mânevi değerleriyle yükselten, gü- zelleştiren, ailesi ve yurda için en güvenilir bir varlık olarak yetiştiren yol olduğuna, hattâ Maarif Vekâle- tini inandırabildik mi? İnandırdık da, her okula bir oyun sahası, bir cimnastik salonu mu verdik? Beden eğitimi öğretmenlerimizi dünyadaki oeşlerine (obenze- yen bağımsız bir ilim ocağında mı yetiştiriyoruz? Be- den eğitimi ve spor dâvasının güdümünden ve gelişti- rilmesinden -kanunun koyduğu adı ile- I numaralı so- AKİS/34 Vildan Âşir SAVAŞIR rumlu teşkilâtı ve kadroya bu anlayışta mücehhez Kıl- dık mı? Formasyonları ve meslek karyerleri bu dâva- yı gütmeye ve başarıya ulaştırmağa yeter mi, yetmez mi, arayıp soruyor muyuz? Gelmiş geçmiş hükümetle- ledi? Bugün hâlâ hatıraları ile övündüğümüz pırlanta gibi sporcularımız için "ben bir sürü baldırıçıplakla uğ- raşamam" diyen Maarif Vekili (omaalesef bizde yetiş- miştir!.. Bütün ölçüleri ve nispetleri muhafaza etmek kaydı ile. rahatça iddia edebiliriz ki, az gittik uz gittik, gide gide ancak bir arpa boyu yol gittik. Bizim kuşak ile rahmet- li Hoca arasıdaki fark şuradadır: O, büyük savaşına başlarken yalnızdı. Biz, sayı bakımından fazlacayız ve arkamızda bir Selim Sırrı örneği var. Ancak biz, beden eğitimi öğretmenleri, kendimizi iyice ve açık yü- rekle tartarak söyleyelim, kaçımızın - yüreğinde, Se- lim Sırrı Tarcanın bütün varlığını dağlayan ateş so- yundan bir iman yaşamaktadır?. İnsanlar nedense hep nakşa bakıyor, nakışla meş- gul oluyorlar. Nakkaşın ne emeği, ne de çilesi kimse- yi ilgilendiriyor. Bugün dünyaya ve memleketimizin gerçek ihtiyaçlarına ölçüldükte, hiç bir şey ifade et- mese bile, iyi-kötü bir varlığımız var. Her neye malol- duysa oldu, bu varlık bizden sonrakiler için paha bi- çilmez bir değerdir. Selim Sırrı için şartlar bu muy- du? Bir devir düşünün, ki, dansı değil, halayı, zeybeği, o canım Erzurum Barını meydan köçeği saysın, kısa pantalonu kötü niyetli bir teşhirin yolu bilip, lanet- lesin! Selim Sırrı Tarcan, körpe, filiz gibi kızlarıyla zeybek oynamak için kendisini o devirde ortaya at- mıştır. Gene bir devir tasavvur edin ki, memlekete ye- ni ayak basan futbol topunu Hazreti Alinin kellesi bil- sin, ona ayakla vuranları din ve devlet düşmanı diye zamanın evhamlı padişahına jurnal etsin!.. Selim Sır- rı Tarcan, beden eğitimini ve kendi İnandığı spora ha anlayışın dikenli ağları arasından geçirmiştir. Gene bir devir-gözönüne getirin ki, memleketin en ileri irfan ocağında okuyan çocuklar, kapıldıktan bir fanatizm uğruna Tarcana rahatça yuha çekebilsinler ve o bu ter- sine esen rüzgâr içinde, sevgi dolu yüzlerce kalbi pe- şinde sürükleyerek hedefine doğru yürümesini bilsin ve medreselerde arap ağzı besleme çekmekle övünen İmam namzedi sarıklılara cüppeleriyle, Darülmuallimat talebesi hanımlara da a ve nastik yaptırıp, üstelik, t ders diye kabul ettirsin!.. Bunlar, dile bile kolay değil- dir! Selim Sırrı Tarcan nur içinde yatsın! Tanrının ondan esirgemiyeceği varlığını kavuran ateşin benzeri bir aşkı tutuştursun.

Bu sayıdan diğer sayfalar: