7 Eylül 1963 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 13

7 Eylül 1963 tarihli Akis Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

diye... Münakaşalarda eski Hür.P.lilerin başını F.K.G. Ve Cevdet Perin gibi mu- tediller - ikisi de eski Hür.P.li değildir- teki D.P. lilerinkini ise Rifat Öçten ve Sadık Perinçek çektiler. Komisyon faaliyette yzlaştırma Komisyonunun ilk görevi bu mesele oldu. Nitekim hiziplerin başlarını Alican teker teker görüşmeye davet etti. Davete ilk icabet eden Öç- tendi. durumu bildirmekten geri okalmadı Küçük bir taktik tesbit edildi. Alican Perinçeki de davet etmişti. Ancak Y.T.P. Grup Başkanı davete icabet etmiyecekti. Nitekim öyle oldu ve Pe- rinçek aranılmasına rağmen buluna- madı. Alican ve Öçten başbaşa kaldı- lar. Görüşme 2 saatten fazla devam etti. Alican Öçtene derdini sordu. o Cevap hazırdı. Teşkilât Genel Merkezin ha- reketlerini tasvip etmiyordu! Sivas ve civarında yaptığı taze temasları Öç- ten bir bir anlattı. Teşkilât A.P. ye kaymağa fırsat arıyorlu. Eski D.P.lile- ri Y.T.P. safında tutmak için biraz on- ların istediği gibi hareket etmek ge- rekiyordu. Ama bu hareket tarzım Öç- ten tayin etmekten çok uzaktı. Bunu bir araya gelerek konuşmak lâzımdı. Müzakerelerin bu sırasında Alican yanında eski D.P. li bir kaç kişiye ade- ta ihtiyaç hissetti. Bunun üzerine Ö- mer Faruk Sanaç davet edildi. Esat Ke- mal Aybar Grup Baskan Vekili olarak müzakereye katılması için çağırıldı Böylece iki tarafın ihtilâfları üzerinde duruldu. Bir sonuca kesin olarak va- rılmadıysa bile hava yumuşatıldı. Uzlaştırma ekibi daha sonra Perin çek e yan çizdi. Yerine Hacıbaloğ- lug Hacıbaloğlu ile Başbakanlıkta yaptı- ğı ve üç saat süren konuşmadan sonra Alican biraz daha rahatladı. Hacıbaloğlu, Genel Başkanına ve OTİCAN Muhtelif şekildeki İŞİTME CİHAZ- LARI sizi huzura kavuşturacaktır. Her zaman tecrübe edebilirsiniz. Gür Tic. Ltd. Şt. Bankalar Cad. 14 Tel: 114156 (AKİS — 402) 1 GÖRÜŞ İki Kere iki Köklü bir inanca sahip olanlar için, özellikle politikada gerçek (oproblem, başkalarıyla ne zaman uzlaşılamıyacağını kesin olarak bilmektir. İki kere ikinin dört ettiğini söyleyenlerin yanısıra, ne kadar garip görünürse görünsün, dâima iki kere ikinin altı ettiğini matematik olarak isbat etmeğe yeltenenler bulunacaktır. Bu iki grup ideolojik alanda çekişedursunlar, po- litikada üçüncü bir zümre ortaya çıkar ve iki kere ikinin beş ettiğini söyler. Bu orijinal düşüncenin bâr koordinasyon, bir uzlaşma "mihrakı" olduğunu savunmakla kalmaz, aynı zamanda diğer iki grupu aşırılıkla suçlar. Kendi- lerine "mutedil" denmesinden pek hoşlanan bu kişiler, haklı bir dâvayı su- landırıp soysuzlaştırmak için birebirdirler. Şimdi, atalım : Her yerde olduğu gibi bizde de demokrasinin iyiliğine, faziletine, biricik çıkar yol olduğuna inananlar olduğu gibi, demokrasinin lâkırdısından tüyleri diken diken olanlar da vardır. Bu iki inanç, kökü medeniyet tarihine daya- nan, iki uzlaşmaz felsefenin mahsulüdür. bu mülâhazaların ışığı altında Türkiyemizin gerçeklerine bir göz Türkiyenin gerçek Batılı ıslahatçısı Atatürk, ulusal egemenliğin, başka bir devimle, demokrasinin kayıtsız şartsız olmasını şart koşmuştu. Millet üzerinde ne Sarayın, ne. Medresenin, ne de bir siyasi ekolün vasiliğini asla ve, asla kabul etmezdi. İnönü 1945'te bu ana prensibin tatbikine gerince, ilk- önce kendi partisi içindeki iki çeşit direnmeyi yenmeğe mecbur oldu. İlk mukavemet iki kere ikinin altı ettiğini iddia edenlerden geldi. Bun- lar, Egenin en eski filozoflarından Heraklit gibi düşündüler, "Çoğunluk ca- hil ve kötüdür" dediler. Demokrasi çoğunluğun egemenliği, olduğu için, bu rejimin kötü olduğu meydandadır soncuna vardılar. Asrımız demokrasi asrı olduğu için bunların direnmeleri kısa sürdü. Fakat aydınlar arasında, iki kere ikinin altı veya dört değil, fakat beş ettiğini iddia eden sözde mutediller eksik değildi. Prof. Nihat Erim, Montesguicu'nün koca kitabında bulduğu tek hürriyet aleyhtarı cümleden faydalanarak hürriyet fransız filozofu gibi tülle değil de çulla örtmeğe kalktı. Erim, bizim siyasi tarihimizde Mutedil adını alan ve bir haklı dâvayı sulandıran kişilerin prototipidir. Onun tatbi- katta hatalar ve dalaletler sath-ı mailinde nereye kadar yuvarlandığını ördük Şimdiki sözde mutedillere ve koordinasyonculara gelince, onlar pek za- vallı durumdadırlar. "Efendim" diyorlar "biz atatürkçüyüz ve demokrasi aleyhtarı değiliz. Haşa ve kella! Fakat öbür uçta bulunanların da hakları var canım!.. Gelin anlaşalım ve kendimize göre güdümlü bir demokrasi re- jimi kuralım.." İşte bizim , anlaşamıyacağımız, uzlaşamayacağımız, hattâ uzaktan ya- -ından hiç bir pazarlığa girişemiyeceğimiz tipler bunlardır. Niçini meydanda: İki kere iki dört eder de, ondan!... fasızlıktan yakındı. Y.T.P. içinde iki (o söylüyordu. türlü politikacı mevcuttu. Bir kısım. Ağır yapılı Alican, Hacıbaloğluna Y.T.P liler hazıra konmuşlardı. Bir oObunun mesele olmadığını, ancak ken- kısmı teşkilâtın adamıydı. oTeşkilâtın (o dilerinin de büyük kusurları, bulundu- adamı olanlar Alicandan üvey evlât gunu söyledi. Teşkilâtla hiçbir millet- muamelesi görüyordu. Y.T.P. nin ger- (o vekili meşgul olmuyordu. Öyle ki, te- çek sahipleri kenara atılmışlardı. Ge- nel Başkan kendilerine güvenilmesi ge- reken kişilerle değil, partiye sonradan gelip ona sahip çık çalışanlarla kolkolaydı, Milletvekilleri ve a, bu tutumu beğenmiyorlardı. üyor- lardı. Teşkilâtla yaptıkları temaslarda YIP teşkilâtı devamlı surette bunu sadüfi gezilerde bile teşkilâtın nabzını yoklayana, dertlerini dinleyene rastla- mak mümkün değildi. Bunun yanında Genel İdare Kurulu çalışmalarında lü- zumsuz hareketler yapılıyordu. Hepsin- den önemlisi, şu günlerde Y.T.P içinde patırdı çıkarmak doğru değildi. Alican Hacıbaloğluna Genel İdare Kurulun- AKİS/13

Bu sayıdan diğer sayfalar: