13 Mayıs 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 11

13 Mayıs 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yeri ve Yolu lişmemiş ülkelerle kurduğu ilişkilerini koruma 70- runda bulan bir "sol alerjisi" vardır. İste bizim 501e- rin liderlerinde de, belki de, Türkiyedeki sosyal sta- tülerinden gelen bir itişin alevlendirdiği böyle bir sol alerjisi mevcuttur. Bu alerjinin itişiyle bizimkiler, amerikan hürriyetçiliğinin sola karşı gösterdiği tep- kiyi, ondan da Heri olarak benimsemişlerdir, diyebi İkiz. 3 — 59'lerin bildiğimiz liderlik kadrosunun, siya- sal ve sosyal hayatı -ona bir tarih ve gelenekler pen- ceresinden bakarak varılan- bir yoğun milliyet ve mil- liyetçilik unsurları içinde sürdürmede ve bu hayatı, tarih ve geleneksel penceresinden görünen unsurlara göre e yerme ısrar ettikleri ve edecekleri de söy- lenebilir Bizim liderlik kadrosunun formasyonunda, ken- dileri pek bilinçli olarak farketmeseler de, bir milli- leşme unsuru görülmektedir. Bunu, Mustafa Kemal Atatürkün açık ve yaygın dış işgallere ve bu işgalle- rin yarattığı bölünmelere direnip işgali ve bölünmeyi bertaraf eden milli kurtuluş hareketi İle birleştirmek istiyecekleri de söylenebilir. Fakat bugün Mustafa Kemal milliyetçiliğinin emperyalizmle uzlaşmaz mü- nasebetini ısrarla ortaya koymada imsaki olan her milliyetçilik İddiasını, ancak tarih penceresinden gö- rülen geleneklere ve değerlere dayalı bir dar milli- yetçilik saymak ve kuşku İle karşılamak zorundayız. 4 — 50lerin liderlik kadrosunun, az gelişmişlik niteliğinden sıyrılıp kalkınmada sermaye, İnsan gücü unsurlarım kurup düzenlemede ve üretime yöneltme- de "karma ekonomi" serlevhası altında kişlselci de- gerlere, kişisele! girişimlere elverişlilik, hattâ öncülük ve hattâ Üstünlük tanıma eğilimi göstermede bir ka- rarlılıkları olduğu ve olacağı da söylenebilir. Bu liderlik kadrosu, siyasal rejim alanında sağa ve sola taviz vermiyen bir "orta demokrasisinin siya- sal mekanizman yolu ile kalkınmak iddiasındadır. Çünkü, yukarıda söylediğimiz üzere, öyle Ur soyut hürriyet anlayışları vardır ki, herşeye rağmen ve her şeyin üstünde kitleler İçin soyut, egemen sınıflar İçin gerçek olan bu anlayışın dokunulmaz kaimesi gerekir. Bunun da yolu, orta demokrasisinin ve onun siyasal mekanizmasının korunmasıdır. Bu orta demokrasisinin o hürriyetçilik anlayışım dokunulmaktan koruması İçin, sosyal adalet kavramı altına bir "erimişler sunfı"'mn himayesi fikrini koy- mamak gerekir. Bu, sınıf çatışmalarına yol açar. Bu da demokrasinin sonudur. Fakat böyle olunca da sosyal adaleti gerçekleştir- menin tek yolu şundan ibaret kalıyor: Kuvvetli ola- nın, mahir olanın, babadan kalma değerlere mirasçı olarak imkânlı olanın girişimlerini mümkün kılan bir "sermaye - insan gücü" kombinezonu kurmak, yani kuvvetli olana, zeki olana, mahir olana, imkânlı olana elverişlilik, hattâ öncülü!:, hattâ ve hattâ üstünlük ta- nımak ve onun bu elverişlilikten, öncülükten, üstün- 13 Mayıs 1967 Prof. Bahri SAVCI lükten dolayı topluma getireceği değerler bi ile alt tabakaları ve sınıfları da korumasını sağlam 5 — 50'lerin liderlik kadrosunun, karma ekono- mideki özelin bu durumuna rağmen, bazı sosyal ve ekonomik reformlara girme fikrini tekrarladıkları da görülmektedir. Çünkü, önce, kişiselci değerleri ve gi- rişimleri elverişliliğe, hattâ öncülüğe ve hattâ hattâ üstünlüğe kavuşturmak İçin, sonra da, genel olarak, bir kalkınma ekonomisinin zorunlu kıldığı ortamı yaratmak için, bazı alt-yapı ameliyelerinde bulunmak, bazı alt-yapı kurumlan kurmak gerekir. Ayrıca, çağ- daş uyanma ortamı içinde bazı haklar ileri sürmeye başlamış olan insan gücünü tatmin için de bazı so0s- yal ve ekonomik ameliyelere gitme zorunluğu vardır. Bütün bunlar, bir kalkınmanın sosyo - ekonomik ameliyeleri ve kurumlan içinde yer alırlar. Bunlar, az gelişmiş bir ülkede normal olarak mevcut değiller- dir. Öyleyse bunlan siyasal gücü kullanarak yapmak, yaratmak, doğurmak gerekir. İşte, bizim 50'lerin liderlik kadrosunun niyetleri içinde bir reform unsurunun da yer aldığım ileri sür- mek mümkündür. Fakat onların reformculuğunun sosyo - ekonomik yapıyı radikal olarak değiştirmeye kadar gitmediğini dte kolaylıkla tahmin edebiliriz. Bi- naenaleyh, söylenebilecek olan şudur: Mustafa Kemal reformlarının devamı iddiasına dayansa bile bizim bu liderlik kadrosunun niyetleri İçindeki reformculuk, pek genel, radikal olmayan, müphem bir reformcu- luktur. * ça ki, bizim 50lerin liderlik kadrosunda, önce, Amerikan ve Fransız İhtilâllerinden önceki Aydınlıklar Çağından gelip bu ihtilâlleri yaratmış bu- lunan fikirlerle örülü bir "aydın - liberal" yön hevesi bulunmaktadır. Sonra da, az gelişmişlik şartlarından sıyrılmanın çaresi olmak üzere ele alman kalkınma- nın bazı ameliyeleri halinde bir reformculuk iddiası da vardır. Fakat sosyo © ekonomik yapıyı genişleme- sine ve derinlemesine değiştirmeyi öngörmeyen her reformculuk.. u dini, onlan, ılımlı muhafazacılığa -bir baş- ka deyimle, bir liberal sağcılığa- dönük bir orta de- mokrasisi çizgisi üzerinde gibi göstermektedir. Onlar için daha müsamahalı olan süslü edebi terimleri İle söylemek gerekirse diyebiliriz M: onlar, geleneklere, kesif bir milliyet duygusuna dayalı bir "kişlselci prog- resizm", bir beti örneği "demokratiko - liberalizm" yapma yollarında görünmek İstlyeceklerdir. Progre- sizml plancılık - plân hedefçiliği yolu İle, batı örneği demokratiko - liberalizmi de çok biçimsel bir demok- rasi mekanizması içinde kişisel hürriyetler yolu İle bulmayı ileri süreceklerdir. Fakat ancak, kapitalizm kurallarına göre İşliyecek bir karma ekonomi ameli- yeleri İçinde kalmaları, bunun ötesinde ekonomik ve sosyal alanlarda topta değişmeleri reddetmeleri İle, sağa dönük bir orta muhafazacıhğından İleri de gide miyeceklerdir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: