2 Eylül 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 13

2 Eylül 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS konuda hayli kötümserdirler, Sahil şeridindeki bazı yerlerin özel şa- hıslara ve çeşitli kuruluşlara devri konusunda Maliye Bakanlığından gelen tekliflerin çoğunun geri ,Gev- rilmesine rağmen yine de, yağma- nın ortaya çıktığını söylemektedir- ler. Genç mühendise ve teknisyen- lere göre, bugün hayli boş olan gü- ney Marmara sahilleri de önümüz- deki dört-beş yıl içinde birtakım açıkgözler tarafından kapatılacak- tır. Bunun başlıca sebebi de, ma- halli yöneticilerin ve özellikle bele- diyelerin, çeşitli düşüncelerle, dev- letin malına gereği kadar sahip çıkmamalarıdır. Genç teknisyenler, bugüne kadarki yağmayı da bu se- bebe bağlamakta ve son umutları- isi Kanunu olduğunu söylemektedirler. Yetki Kanunu da halk ve devlet yararına uygulanabi- lirse devlet yararına arsa stokları yapabilme imkânı vardır. enç uzmanlara göre, sahil masının başlıca sebeplerinden biri, belediyelere verilen "mücavir sa- halar" yetkisinin çeşitli sebeplerle işlememesi veya kasten uygulan- mamasıdır. Hattâ bazı belediyeler, ellerindeki sahilleri parselleyip ö- zel şahıslara bile satmaktadırlar. Bunların ötesinde, 1961 Anayasa- sı incelendiğinde, 130. maddede şu hükmün yer aldığı görülmektedir: "Tabu servetler ve kaynakları dev- letin hüküm ve tasarrufu altında- dır. Bunların aranması ve işletilme- si hakkı devlete aittir. Arama v işletmenin devletin özel teşebbüsle birleşmesi suretiyle veya doğrudan doğruya özel teşebbüs eliyle yapıl- ması, kanunun açık iznine bağlıdır." Anayasanın bu açık hükmüne rağ- men pek çok vatandaş, ortadaki sahil yağmasının nasıl olup da ön- lenmediğini haklı olarak merak et- mektedir. Bu sorunun cevabını a- rayan AKİS muhabiri, geçtiğimiz haftanın son günü, Maliye Bakanlı- ğındaki bir yetkili ile görüştü. Yet- kili, bir yağmadan ziyade "fuzüli iş- gal'in bahis konusu olduğunu ve Hazinenin, bu işgalcileri, istediği zaman kollarından tutup atabilece- gini söyledi. Aynı yetkiliye göre 1952 yılında yürürlüğe giren 6086 sayılı Turizm Endüstrisini Teşvik Kanunu, turistik amaçlarla kurula- cak tesislere Hazine arazisinin sa- tılmasına izin veriyordu. Bu kanun, 1963 yılına kadar uy- gulanmış ve bu süre içinde birçok sahil bandı, özel kişi ve kuruluşlara 2 Eylül 1967 Kulağa Küpe Çerden, çöpten.. AdamınC.H.P.li olduğu na- sıl belli. Hınzır! Hınzır! Sahiden yeni iki çöp fabrika- sının temelini atmış da, Süley- man Demirele haber dahi ver- memiş. Temelleri de kendi at- mış. Kıskanç! Sabotör! Komü- nİSİ Kim mi bu? Kim olacak? Haşim İşcan! satılmıştır. (o 1963 yılında (o Yüksek Plânlama Kurulu bu uygulamayı durdurmuş ve plân, bundan böyle, turistik amaçlarla da olsa, Hazine- ye ait kıyıların satışını yasaklamış- tı. O günden bu yana tek karış sa- bil satılmamış, ancak kiraya ove- rilmiş veya "irtifak hakkı" esasına göre, geçici süreler için şahıs ve kuruluşlarla iş yapılmıştı. di ine adar Hazinenin irtifa ı bu- lunan iki işlem yapılmış ve 0 yıllık süreyle Hazineye ait turistik iki yer bu şekilde değerlendirilmişti.. Hazinenin telâşı Bugün özel şahıs ve kuruluşların ellerinde bulunan yerlerin çoğu, 1963 yılından önce Hazine tarafın- dan satılmıştır. İstanbuldan başla- yıp Finike sahillerine kadar uzanan bir zincir üzerinde yapılan bu sa- tışlar, o zaman, peşin parayla ya- pılmıştır. Maliye Bakanlığındaki yetkilinin yaptığı açıklamaya göre, ugün sadece icar sistemi uygulan- maktadır. Bu yüzden, Türkiyede tu- ristik tesis kurmak isteyen yabancı firma ve şahıslar, irtifak hakkıyla iş yapmaya yanaşmamakta, mülki- yet istemektedirler. Bu mümkün ol- madığından, tek karış sahil satılma- mıştır. Sahillerimizde bugün görülen keşmekeş, köy ortak, mülkiyeti ve şahıs malı olarak tapu kayıtlarında yer alan sahiller yüzünden ortaya çıkmaktadır. Zamanında, arazileri- nin tapularının bir sınırını da "leb-i derya" olarak tesbit ettiren kıyı köylüleri, turizm gelişip sahiller de- ğerlenince, ortaya çıkan yeni kum- salları da kendilerinin sayarak sat- mışlardır. Bu, özellikle Ege bölge- sinde yaygın durumdadır. Bir başka durum da, eski fermanlar yüzün- den ortaya çıkmaktadır. Osmanlı- YURTTA OLUP BİTENLER lar devrinde aldıkları fermanlarla birçok gayrimenkule sahip olan şa- hısların bugünkü çocukları, torun- ları veya yakınları, ellerindeki bu fermanlara dayanarak kıyılara da sahip çıkmaktadırlar. Bu mesele, yetkililerce zaman zaman ele alın- masına rağmen, çözülememektedir. Özellikle İstanbul sahillerinin "halka kapalı bölge" haline gelme- sinin bir başka sebebi de, halen bir "turizm fiziki plânı" bulunmayışın- dandır. Bu plân hazırlandığı tak- dirde, sahiller, belli bir ölçüye gö- re kapatılabilecek, bu arada vatan- daşlar, paraları oranında, denize gi- recek yer bulabileceklerdir. Nite- kim, böyle bir plânın yapılması için ön görüşmeler başlamıştır. Turis- tik tesisler, kampingler ve plajlar, bu plân hazırlandığı takdirde bir düzene girecektir. Hazine, bundan böyle, kıyılarına "esaslı şekilde" sahip çıkma hazır- lığı içindedir. Bu amaçla valilikle- re, il sınırları içinde bulunan ve Ha- zineye ait sahillerin tesbiti için ta- limat verilmiştir. Bu arada şahısla- ra ait sahillerin tesbiti de istenmiş, fakat aradan yedi ay geçmiş olma- sına rağmen henüz bir sonuç alına- mamıştır. Yani Hazine, halen, ne kadar sahilin kendisine ait olduğu- nu bilmemektedir! Buna başlıca se- bep olarak, Hazine mallarının tapu- ani bulunmayışı gösterilmekte- ir Halihazırdaki sahil yağması re- zaletinin yanında, geleceğin, turis- tik balomdan çok daha kötü olaca- ğını gösteren işaretler de mevcut- tur. İstanbul ve hinterlandında şu anda 58 tabii kumsal ve 44 plaj bu- lunmasına rağmen, bunlar, her ge- çen yıl artan yerli ve yabancı turist akınını bugün bile o karşılayamıya- cak durumdadır. Halen sayılan, -1967 Turizm mevsimi için- 603 bin 536 olarak hesaplanan yerli turist- ten 416 bin 988'inin Marmara böl- gesine gittiği (düşünülür ve buna, 391 bin 28 yabancı turist de eklenir- se, durumun yarın ne olacağı anla- şılır. Bu yüzden, her geçen gün te- sis, plaj ve yatak sayısı artmakta ve mevcut olanlarla yapılması ta- sarlananlar, ihtiyacı (o karşılayacak. miktarda görülmemektedir. Kanunlar "Buyrun, cenaze namazına!" prof. Bülent Nuri Esen, gazeteci- nin okuduğu satırları dikkatle 13

Bu sayıdan diğer sayfalar: