2 Eylül 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

2 Eylül 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ARAŞTIRMA Lev Tolstoy ve Maksim Gorki. Biri geniş toprakların, at ve sığır sürü- lerinin sahibi bir asilzade; öbürü hayat üniversitesinde yetişmiş, para- sız ve mirassız bir rus köylüsü, ciyle talarının eserlerine bakarak, çalış- ma mucizesinin bir mirasçısı sıfatı ile duyar ve bütün bunları,, kendi varlığında geliştirir. Böyle düşüncelerin, böyle duy- guların, ve böyle değerlendirmelerin rus köylüsünde bulunması mümkün değildir. Ot ve kamış damlı köylerin dizildiği uçsuz bucaksız bir ova, in- sanları herşeylerinden boşaltıp, on- lardaki her türlü isteği yok edecek, kemirici bir niteliğe sahiptir. Köy- lü, köy sınırından dışarıya çıkınca, çevredeki boşluğa bakar ve bir sü- 30 ikisi de rus, Rus halkının yüzyıllar süren çilesi ve mistisizmi. birlikte, rus edebiyatını temsil eden devler de yetiştirmiştir. ikisi de büyük üne sahip, Lehin gibi bir ihtilâl- re sonra, bu boşluğun kendi içine aktığını hisseder. Çevrede hiçbir yerde, çalışmanın ve yaratıcılığın sürekli izlerine rastlamak mümkün değildir. Peki ama, ya asillerin ev- leri? Onların hem sayıları azdır, hem de oralarda düşmanlar otur- maktadır. Ya şehirler? Onlarda çok uzaktadırlar. Sonra, kültür bakı- mından da köyden daha değerli de- gildirler. Evet, köylünün çevresin- de uçsuz bucaksız bir ova vardır. Köylü, bu sıkıntılı toprakların mer- kezine, bir pranga o(mahkümunun AKİS yapacağı işleri yapmak için atılmış, zavallı bir "küçük insan "dır. Ve işte o, her çeşit düşünme yeteneğini, o güne kadar sürdüğü hayatından tecrübe kazanmak, bir fikir edin- mek olanağını öldüren bu "kayıtsız - lık" duygusuyla doyar. Rus uygarlı- gının bir tarihçisi, köylüleri şu söz- lerle anlatıyordu: "Bin tane vehim ve tam bir fikirsizlik". İşte rus folkloru, baştanbaşa, bu acı yargıyı doğrular. Köylü ve şehirli Tabii, yaz mevsiminde, "muhteşem dir ve altını hatırlatır. baharda çiftçi, gene o aynı çıplak, yırtılmış toprakla burunburuna ge- lir ve yeniden, bir pranga mahkü- mu gibi çalışmağa koyulur. Ardın- dan, altı ay sürecek olan çetin bir kış başlar. Toprak, göz kamaştırıcı beyazlıkta bir kefenle örtülmüştür. Fırtınalar şiddetli ve korkutucudur. İnsanoğlu, o kirli ve dar kulübesin- de hareketsizlik ve sıkıntı içinde bo- gulur. Bütün çalışmalarından elin- de kalan, sadece biraz saman ve, her kuşağın ömrü boyunca, yangın- ların üç defa yok ettiği, sazla örtü- lü bir izbedir. İlkel tekniği içinde köy çalışma- sı, gerçekten, son derece acı verici- dir. Köylüler buna, "Rusyada acı çekme" sözünden mülhem olarak "sırada" derler. Elde edilen yoksul sonuçlarıyla birleştiği zaman, bu ça- lışmanın güçlüğü, köylüde "mülki- duygusunu alabildiğine derin- leştirir. Onu, işte, "mülkiyet"le ilgi- li günahları anlatan doktrinlere kar- şı ilgisiz bırakan şey de budur! Şehirlinin çalışma hayatı deği- şik, sağlam've süreklidir. Cansız ve şekilsiz yeraltı madenlerinden o, ak- lı ile, hayret verici mükemmellikte, yaşıyan makineler ve araçlar mey- dana getirir. Şehirli, tabiatın gücü- nü yüksek amaçlarında kullanması- nı bilmiştir ve şimdi bütün bunlar, kendisine, tıpkı Doğu masallarında Kral Salamonun cinleri gibi hizmet etmektedirler. Şehirli, gerçekten de, kendi etrafında, in ikinci tabiat o- lan yaratmıştır. Değişik mekanizmalarda. eşyalarda, binlerce kitap ve tabloda o, kendi enerjisini görür. Her yerde onun ha- yâl ve umutlarının, aşkının ve ki- ninin, şüphelerinin ve inançlarının izleri vardır. Gene her yerde onun, 2 Eylül 1967

Bu sayıdan diğer sayfalar: