2 Eylül 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 29

2 Eylül 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 29
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ARAŞTIRMA Rus köylüsü 1922'lerdeki görüşüm Takdir ettiğim pek çok kimse, ö- tedenberi bana, Rusya hakkında ne düşündüğümü sormuştur. Memleketini hakkında, daha doğ- rusu, rus halkı ve bu halkın çoğun- luğunu meydana getiren köylüler hakkında düşündüğümü söylemek, benim için üzücü birşeydir. Bu so- ruya cevap vermemek benim için daha iyi olurdu, fakat bu konuda sus- ma hakkım kendimde bulamıyacak kadar çok şey gördüm ve hisset- tim. Yalnız, kimseyi ne suçlamak, ne de savunmak niyetinde olduğu- mun bilinmesini isterim. Ben sade- ce, izlenimlerimin biraraya gelme- sinden ibaret görüşümü anlatmak istiyorum. Bir yargı, hiçbir zaman, mahküm etme anlamı taşımaz. Dü- şüncelerimin yanlış olması da pek- âlâ mümkündür. Doğrusu, böyle bir ihtimal beni hiç de üzmiyecek- tir. İşin temeline inecek olursak, halk, nerenin balkı olursa olsun, aslında, daima anarşik bir eleman- dır ve daima, mümkün mertebe çok yiyip az çalışmak ister. Bütün hak- lar onundur, hattâ hiçbir göreve yaklaşmama hakkı da onundur. ok eski devirlerdenberi her türlü haktan yoksun olarak yaşa- maya mahküm edilmiş olması, hal- ki, bu halin meşru ve anarşinin de tabii birşey olduğuna inandırmıştır. Bu, Avrupanın öteki memleketleri- ne kıyasla, çok daha uzun ve haşin bir kölelik düzeninin baskısı altında yaşamış rus köylü kütleleri için ko- laylıkla kabul edilebilecek bir gö- rüştür. Rus köylüsü, yüz yıllardanberi, ferdin iradesini ve hareket özgürlü- günü engelleme hakkına sahip ol- mıyan bir devletin, fert üzerinde ağırlığını, varlığını duyurmayalı bir devletin özlemini çekmektedir. İşte rus halkı, "herkesin eşitliğiyle bera- ber, ferdin sınırsız özgürlüğünü bir- araya getirme" gibi imkânsız bir 2 Eylül 1967 hayale kapılarak, Zaporog kazak- ları rejimi altında, bu tip bir dev- let kurmaya çalışmıştır. Bugün bi- le, halen bu mezhebe mensup rus- lar vardır ve bunlar, kalplerinin de- rinliklerinde, "dünyanın bir buca- gında, bir yerde" var olduğuna inan- dıkları "Opone"un bu peri dünyası- nın hayalini beslerler. Bu öyle bir dünyadır ki, burada insanlar, kül- türün yarattığı sana içinde kıvranan "Antechriat" şehrinin boş gururun- dan habersiz, sakin bir ömür sür- mektedirler. Toprak işçiliğini Tanrının bir belâsı telâkki eden ve "yer değiştir- " isteğiyle bunalmış durumda bulunan rus köylüsünde "göçebe- lik" ruhu henüz kaybolmamıştır. Seçilmiş bir yerde yerleşip, burayı kendi çıkarma göre değiştirebilmek, etkileyebilmek için gerekli mücade- leci irade onda yoktur veya, varsa da, çok az gelişmiştir. O, böyle bir- şeye karar verse de, kendisini bek- leyen mücadele olumsuz ve çetin bir mücadeledir. Köy, kendisine ye- ni, özel, değişik birşey getirmek, vermek 'istiyenleri daima şüphe ve düşmanlık hisleriyle karşılar, onla- rı çabucak bomboş hale getirip, bünyesinden atmağa bakar. Fakat köyün bu yenilmez, inatçı tutucu- luğu ile karşılaşan öncülerin, bu mücadeleye odayanamıyarak, köyü kendiliklerinden bıraktıkları da çok rastlanan bir olaydır. Zaten gide- cek yer de yok değildir. Rusyada, insanları sürekli olarak kendine doğru çeken, bomboş bir ova var- dır. Çok değerli bir tarihçi olan ostomarov şöyle diyordu: "Devle- te karşı muhalefet eğilimi zaten halkta mevcuttu, fakat coğrafi bü- yüklük yüzünden bu, aktif müca- dele şeklinde değil, devlete karşı mükellefiyetlerden kurtulmak için, 'göç etme' şeklinde ortaya çıkıyor- du." Bu sözlerin söylenmiş (olduğu günden bu yana rus ovasının nüfu- su bir hayli artmış, coğrafi yüzey küçülmüş, fakat aşağıdaki atasözü ile en mükemmel şekilde ifadesini bulan bir psikoloji de yaşamakta devam etmiştir: "İşten kaçma, ama iş de yapma!" Batılı ve rus Batılı, küçük yaştan itibaren, da- ha ayaklan üzerinde durmaya başlar başlamaz, heryerde, ataları- nın dev eserleriyle karşılaşır. Hol- landanın kanallarından, İtalyan ri- viyerasının tünellerine, Vezüvün Ü- züm bağlarına, İngilteredeki büyük eserlerden o Silezyanın çok büyük fabrikalarına kadar bütün Avrupa, insanoğlunun örgütlenmiş iradesi - nin yarattıklarıyla kaplıdır. Bu, "ta- but kuwvetlerini insanın hizmetin- de kullanma" amacını görev edi- nen, saygıdeğer bir iradenin belir- tisidir. Toprak, insanoğlunun elin- de tuttuğu birşeydir ve insanoğlu onun hâkimidir. Batının çocuğu, iş- te, doğar doğmaz bu gıdayı almağa aşlar ve insan olma eğerini, iş saygısını, kendi kişisel önemini, a- Maksim Gorki anlatıyor! AKİS bu sayısında, başlıyor. En büyü nin kaleminden “Rus ilgi çekici yeni bir yazı serisine daha TUS yazarlarından biri olan Maksim Gorki- öylüsü"nü anlatıyor. Maksim Gorki, komünizme karşı sempatisini, bilhassa 1917 İhtilâlinden önce biç saklamamıştır. Leninin daima çok yakın arkadaşı kalmıştır. Leninin ölümünden sonra da Kremimin hâ- kimleri yazara tahammül etmişler, birçok çıkışına rağmen ona ilişmemişler, yahut ilişememişlerdir. Anca nist olmadan komünizmi seven memleketi komü- Gorki, bu rejimin tatbikatını gördüğünde hayal kırıklığına uğradığım belli etmiştir. Maksim Gorkinin, ancak büyük sanatkârlara has bir sami- miyet ve açık kalplilikle anlattığı rus köylüsü, komünizmin Rus- yaya nasıl ve hangi şartlar altında hâkim olduğu konusuna da yeni bir ışık getirmektedir. Yazarın, rus köylüsünün tabiatında- ki gaddarlığı belirten satırları orada cereyan etmiş, karşılıklı çok hadisenin beşeri bir izahıdır. Herhalde okuyucularımız bu seriyi istifadeyle takip edecek- lerdir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: